Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGt NEVİN ÜNALIN cı engcller yok ama sanat adına bugüne dek yapılagelenlerbin zorlu sınava girmeye bedel. lki yıl bilinçli bir tercihle vidia uçlu murç, cckiç, pnömatik aletler, elmaslı testereler, disklerden uzak duruyor. Bir araştırma, etüd olarak görüyor bu süreyi. Bu tercihle Batı Berlin'in politik, kültürel, yaşamının hareketliliğine kaptırıyor kendini. Yaşamda yürekleyapılanherşeyienindesonundakazanım ol arak geri döndüğünü şu cümlclerle ifadeediyoryıllar sonra: "Bu iki y11 heykel yapmadığım süre içinde politik yaşamda aktif yer almam, yaşamla sanat arasındaki bağlantıyı kurmama ve toplumcu gerçekçiliği benimsememe yardımcı oldu." lki yıl sonra "Dur; Böyle Gelmiş, Böyle Gitmez" heykeli ile çekici tutuyorparmakları. O heykelin yaratım sürecini şöyle açıklıyor: "Üstümdeki formalist kalıntıları atmamın izlerini taşır bu escrim. Kendi kendimle hesaplaşmamdır." O hesaplaşmanın içinde öneelikli olarak şunusorguluyor: "Doğduğum topraklann barındırdığı kültürel zenginliği formların dilindc nasıl anlatabilirim?" Almanya'da başarıdan başanya koşuyor. lş Göçcüleri, Sevdalı Bulutlar, Hitler'in Ordusu'ndan Kaçan Askerler Anısına Anıt, Alman sanat dünyasında büyük yankı uyandınp,onaödüllerkazandınyor.Aynlık Heykeli Bcbek'te, Kara Dclik, KybclcAttis, Şehir ve Insan, Bir KarşılaşmaIki Kız (tstanbul Devlet Resim Heykel Müzesi bahçesi), Sahilde Çiftler, Yalnız Adam, Ayı ve Boğa (İMKB Binası önü), Ankara Altınpark'ta Babasi ve Oğlu, Periler Ülkesinde (Görmemize politik nedenlerden ötürü ara verildi amadavakazanıldı. Altınparkbuparçasını bekliyor şimdi). Halençalışmaları sürmekte olanKurtuluşAnıtı veNikeAnıtı... ı Z Taşla taşımak lıayatı Herşey, kâğıda çizilen tarlakuşuyla başladı. Önce ressam olacağım diye tutturdu Mehmet Aksoy, sonra heykelde karar kıldı. Ankara'nın girişinde Aktepe'de Kybele'ye sığınmaya dikti gözlerini, doğurganiığın büyülü sıcaklığına. Olmadı. Vahdeti Vücut, 1987 (altta). Aksoy'un romantik anlatımlarmdan birL. eus'unbaşınadikmişgözlerini.Saniyeler, dakikalarkocaman adımlanylageçiyorönünden. Parmakları güç bela tutuyor kalemi. Bütün oğı cnu Ier bir şey ler çiziktiriyor Zeus'un başınaöykünerek. Yıllardırbeklediğianbu... Güzcl Sanat Akademisi'ndeki bu sınava girebilmek için neleryapmadı ki, kaloriferdöşeme işçiliği, konfeksiyonculuk, seyyar satıcıhk,bibloculuk,tabelacılık... Doğduğu Yay ladağ kasabasında ortaokul, lise yoktu. 13 yaşında ailesinden aynlıp çıktı gurbete. Hcp yan işlerden sağlandı kitap, defterparası. NATO'da çalışan Amerikan askerleri, bakır tabakalara kazıdığı cami ve portrelere bayılıyorlardı. tlk resimle tanışmasıiseilkokulyıllannadayanıyordu, kâğıda bir tarlakuşu çizdiği gün aklına koydu ressam olmayı.Hocasısınıfsınıfdolaşıp,diğer hocalaragöstermiştiburesmi. Ilkokulubitirdiğinde köy cnstitüsüne değil de, liseye oradan da Akademi'ye girmesi için işçi babasını ikna eden hocası da aynı fikirdeydi, Aksoy ressam olacaktı. Resim dersinindışındaki bütün dersleri bir angarya olarak görüyordu ama başarmak için tek yol buydu. Diğer arkadaşlarının resimlerini de o yapıyordu. Hatta 8. sınıfta bitirme resim sınavı sırasında, diğerlerinin resmini yapıp, kendisininkini yetiştiremeyince ikmale kalmıştı. Sanki o anı yaşıyor şimdi. Parmaklan buz kesmiş,ayaklarıisetitriyor. Sseneninözlemiyle dakikaları harcıyor gözünü kırpmadan.. 5 dakika.. Tık yok parmaklannda. 10 dakika... 15 dakika... Sonra, sonra hiç olmay acak bir şey oluyor; hızlı hızlı, delice deviniyor parmaklan beyaz kâğıdın üzerinde. Kan ter içinde bedeni. Bitecek, bitmeli, bitmeli ama asistan "Süre doldu" diyerek zorla alıyor kâğıdı elinden. "Çizimi tamamlayamadım ama.." diyecek oluyor. Asistan sözünükesiyor"lyidir,iyidirkorkma!" Asistanın sözleri doğru çıkıyor Aksoy Akademi'ye buzorluanılarıneşliğindeatıyoradımını. Modlaj dersine Prof. ŞadiÇahk giriyor. Aksoy'un kil malzemedcn yaptığı büstü görür görmcz "Boşver resmi, sen heykeltraş olmalısın" diyor. öyle oluyor... Tarlakuşu resim kâğıdından gökyüzüne doğru kanat açtığında, yolunun bu denli uzak diyarlara uzanacağını bilmiyordu elbet.... 7 yıl sürecektibuyolculuk.DGSA'dabir yıl asistanlık yaptıktan sonra, devlet bursuyla 2 yıl Londra'da, 5 yıl Berlin'de sürdürccektisanatsalçalışmalannı. 1970'de Londra'ya gittiğinde, büyük bir kültür şoku yaşayacaktı. O günleri daha sonra şöyle anlatacaktı: "llk kez formalist sanat hastalıklarıyla karşılaşma. Büyükbirkültürşoku.Ncyapacağını bilemcme, heykeli bırakma düşünccleri.Bendelngiltcre'denkalanşeymüzelerdir. Müzeler; bu tngiliz koloniyalizminin talanı ve ganimetleriyle hınca hınç dolu müzeleri izleyebilme fırsatı, bana dünya sanat kültürünütanıttı.OradagerçektenMısır heykeli neymiş, Asur, Sümer, Hint, Afrikasanatı ve heykeli neymiş anladım. Sanki yenidcn keşfettim, yeniden sevdim. Ve Türkiye'de DGSA'dakieğitimcksikliğini.Türkiyeliolmanın ezikliğini derinlemcsineduydum." Nedenbueziklik? Şöyle açıklıyordüşüncelerini: "Akademide heykele Yunan'dan, resme Fransa'dan empresyonizmdenbaşlanır. ÜstündeyaşadığımızAnadolu'nun3000yıllık kültürü 'ekstra salata' gibi verilir. Yani yok sayılır. Fl yordamıylabulursunuzherşeyi. Tesadüfler ve kcndi gayretiniz kurtarır sizi. Işte böyle benim gibi Asur'u, Mısır'ı hatta lslam Sanatını lngiltere'de keşfedersiniz ilk kez." Aksoy'un Batı Berlin yıllan başlıyor sonra. Artık önünde diploma, sınav gibi zorlay ı Aktepe ve Kybele... Berlin'den sonra Akadcmi'yehoca olarak dönüyor Mehmet Aksoy. Sonra Berlin'e yerleşiyor ve tekrar Türkiye'ye geliyor. Ülkesinde de ödüller kazanıyor ve topraklarına sanatsalmekanlarkazandırmanınduyarlılığını taşıyor hep. Yolu Ankara'ya da bu nedenle uzanıyor. , 1990 y ılında Ankara Belcdiye Başkanlığı sırasında Murat Karayalçın "şchirgirişlerini sanatsal mekanlarla belirleyelim" düşüncesiyle Aksoy *a bir teklifgetirdiğinde, Ankara Esenboğa yolu üzerinde bu anıtsal proje için mekansal araştırmayı yaparken karşılaşıyor Kybele'yle: "Aktepe'deki bu dağ 4 kilometre öteden bile görünüyordu. Müthişbirperspektifesahipti; yol boyunca bir görünüp, bir yokoluyordu. Dağlar toprak anayı hatırlattı bana. Oradakikayalığayaklaştığımda sanki orada varmış duygusuna kapı ldım." Karayalçın görevde kalsay dı biz de görecektik onu. Dağı içine alarak gökyüzüne uzanacaktı Kybele. Kucağındabirikensular, karnından asjağı doğru şelale misali eteklerineakacaktı.Eteklerinisimgeleyenanfitiyatronun oturma zeminleri, suyla yıkanacak, gösteri düzenlendiğinde ise su duracaktı. Asansör sistemiyle dağın içinden Kybele'nin karnına ulaştığımızda, burada oluşturulan platoda gezerkcn, ceninin ana karnından ışığı hissctmesi gibi, dış dünyayı akan suyunötesinden algılayacaktık. Eteklerine doğru oluşturulan platolarda ise dünyanın böyle bir konumda ilk Mezartaşı Müzesi yer alacaktı. Hitit, Frig, Lidya, Bizans, Selçuk, Osmanlı medeniyetlerine ait mezar taşı örneklerini görecektik. Ne yazık ki bu proje bütün detaylarıylahazırken,hayatageçirilmey i bekl iyor şimdi. Sanatçının üzerinde yoğunlaştığıhereser birbaşka esere gebe. lşte o düşüncenin, o yo