30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 TEMMUZ 1995. SAY1 484 Birsen Türkiye'ye gelince girdiği Istanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvan'nı 1990'da "pekiyi" dercceyle bitiriyor ve öğretim görevlisi oluyor. Özcan ise aynı okulda öğrenimini sürdürüyor. Anne ve baba kliniklerde çalışmaya başlıyorlar. Oldukça sıkıntı lı günlergcçiriyorlar. Bu arada anne ve baba aynlıyor. Çocuklar annelerinde kalıyor. Iki kardeş, 1991 yılında Italya'nın Lipizer kentinde katıldıkları yanşmada "En lyi Beethoven Sanat Yorumu" ödülünü kazanıyorlar. 1992 yılında Avusturya hükümetinin bursu ile Salzburg Uluslararası Yaz Akademisi'ne seçiliyorlar. Özcan burada Igor Oistrah ile, Birsen de profesör Başkirov ile çalışıyor ve sınıfındaki öğrcnciler arasından seçilerek akademide bir konser verme başansını gösteriyor. Daha sonra Cambridge Acadcmy ofEngland bursunu kazanarak Cambridge'de resital veriyor. Özcan ve Birsen, 1994'te Uluslararası Istanbul Festivali'ne "Genç Yetenekler" serisinde katılıyor. Birsen, Ocak 95'te Gürer Aykal yönetiminde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile "Genç Kuşak Solistleri"programında Becthoven'in 3. Piyano K.onçertosunu çalıyor. Özcan Ulucan'ı bir konserde dinleyen Melih Ccvdet Anday, "Özcan Ulucan solist olarak geldi sahneye. Bu adı bir kcnara yazın say ın müzikseverler, onu ilerde çok alkışlayacağız... Türk Konçertosu diyc dc bilinen konçertoyu Özcan Ulucan öyle güzel yorumladı ki, dinmez alkışların sonunda 'bis' için sahneye geldi vc kısa bir Paganini çaldı," diye yazmışCumhuriyct'tc. MÜZİK 23 lı bursla zor koşullarda yaşıyoriar. Birsen bunlan çok doğalmış gibi, gülerek ve kesinlikle yakınmadan anlatıyor. Gencecik iki kardeş, üstlerindeki y ük ise çok ağır. Bir öğrenci y urdunda iki kişilik odada kahyorlar. Birsen bir abla olarak Özcan'ın adeta koruyucu meleği; "Arkadaşlanm bu yüzden bana KGB diyo şaka yaparlardı" diyor. Birsen ve Özcan bu yıl eğitimlerini başarıyla tamamlamışlar. Hocaları onların iki yıl daha okulda kalmalannı istiyorlar. Okul yönctimine ikisi için de çok parlak tavsiyeler yazmiijlar. AncakTürk Eğitim Vakfi'nın bursu bitiyor. Birsen, konservatuvardaki görevindcn iki yıl izinli sayılmış,. tlk yıl maaşinın birkısmı ödenmiş. Okuluna devam ederse konservatuvardaki görevinden olacak; ama obunarazı. Burs çabasındalar İki kardeş, şimdi yeni bir burs peşindclcr. Bunun için çırpınıyorlar. Birsen, "Bizkarsılıksız bir burs daistcmiyoruz. Türk Eğitim Vakfi'nın bursunu çalışmaya başlayınca geri ödcyeceğiz " diyor. Vc Türkiye'de devlet "karşılıksız" talanaizinverirkenyetenekligençlcre, onlan kanatlandınp uçuracak bursu, karşılıklı bile vermiyormuş. Her şeye güç getiren, olmazı olur yaptıran o kararnameler, o tamimler, o talimatlar bir bursa gelince "çaresiz" kalıyor; hemdebirzamanlarçıkanlmış, üstün yctenekli çocuklara sağlanan burslar ve Idil Biretler'lc, Suna Kanlar'la, Ayşcgül Sancalar'la gözler önündeyken... Anne Necmiye Ulucan özel kuruluşlaradabaşvurmuş.. Onlannbuçabalannı, inançlarını müzik dünyamızın ünlü ve saygın hocalanndan, sanatçılarından, değerli eleştirmenlerinden, cdcbiyat dünyamızın en yaygın isimlerinden oluşan bir grup da destekliyor. Birsen ve Özcan Ulucan kardeşler, Istanbul Müzik Festivali'nde, 5 temmuzgünü 19.00'da AKM'dc"Saim Akçı I Gençlik Oda Orkcstrası" i le çalacaklar. Nedersiniz, onlan tanımak, geleceğin pınltılı gökyüzünü düşlcmck, ruhumuzu onlann saf gençlik rüzganyla tazelemek için iyi bir fırsat değil mi? Son bir haber daha; Ulucan ailesinin üçüncü yıldız adayı da ortaya çıktı. Hcnüz ilkokulda okuyan küçük kızkardeş Ayşen, Türkiye Rotary Kulüplen tarafından organize cdilen "Yetenekli Çocuklar Müzik ve Dans Yanşmasf'nda amatör büyükler arasında Istanbul birinciliğini kazandı. Ayşen de abisi Özcan gibi kemanı seçmiş... Anne Necmiye Ulucan'ın işi şimdi daha da zorlaşıyor. Bugün doğnısu insanın yetenekli çocuklan olması bir şans mı yoksa şanssızlık mı insan karar vercmiyor.^ Kadıköy Vapuru'nda... Anne Necmiye Ulucan, Bulgaristan'dayken şiirlcrindcn tanıdığı Mclih Cevdet'in Özcan için yazdıgı bu "kanath" yazıdan çok duygulanmış. Hoş bir anısı da var; "Kendisine te!>ekkür etmek istiyordum. Bir gün beklediğimfırsatayağımageliverdi. Vapurla Kadıköy'e geçerken Melih Cevdet gelip karşıma oturuverdi. Çok heyecanlandım. Kalkıp konuşmaya başladım. Ama adamcağız şaşkın şaşkın dinliyordu. Biraz sonra anladım ki benzetmişim" Birsen ve özcan, 1993 yılında Londra Guildhall Müzik Okulu'nda lisansüstü eğitimi için seçiliyorlar Türk Eğitim VaktVnın sağladığı burslaeğitimlerinebaşlıyorlar. Böylece ünlü piyano pedagoglanyla birlikte çalışma ve geleccğe bir solist olarak hazırlanma olanağı buluyorlar. Özcan, Profesör Neaman'ın, Birsen ise Profesör Joan Havill'in öğrencisi oluyor. Londra'daki eğitimleri sırasında günde 68 saat büyük bir disiplinle ve özveriyleçalışıyorlar. Aldıklan sınır ğil. Mehmet dedeleri yardımcı oluyor. AnneNectniye Ulucan, birazburuk, "Mehmet dede, kızi Necmiye 'ye alamadığı piyanoyu ilk torununa aldı" diyor. Artık Ulucanlar'ın evinden sürekli müzik sesleri geliyor. Annenin söylediği Rumeli türkülcrine Birscn'in piyano sesi karışıyor. Birgün, henüz 4 yaşında olan Özcan da piyanonun başına geçince yeni bir yetenck daha panldıyor. Baba Mehmet Ulucan, onun için Abdurrahman dcdenin gençlik sevdası kemanda karar kılıyor. Anne ve baba Ulucanlar' ın tüm çabaları çocuklannı en iy i şekildc yetiştircbilmek. "Öyle ki" diyor Birsen "Ellerine ne geçerse bize harcarlar dı". Özel derslcr, yanşmalar, konserler... Derkençocuklann öğrenimlerini sürdürmeleri için Varna'ya gitmek gerektiğinde baba veanne Ulucanlar memlekctlenni bırakıp yola koyuluyorlar. Varna'dakltalihsizllk Birsen, Varna'da, büyük birtalihsizlik sonucu apandisit ameliyatı olduktan üç gün sonra müzik okulunun sınavına giriyor, hatta sahncye hocasının yardımıyla çıkabiliyor. Ama o cesarct ediyor ve kazanıyor. Özcan'ın işi daha da zor. Onun gireceği sınıftasadece iki kişilik yer var. Giriş sınavı Sofya'da. Tüm Bulgaristan'dan çocuk müzik okullan yanşıyor. Sınav sonucu kabul listcsinde tek bir isim var; "Özcan Abdurrahmanof'.Yıl 198384.. .Busırada baskılarbaşlıyor. Ulucan ailesi de"gönüllü" olarak Bulgarlığj kabul ediyor. Birsen'in adı Bena, Ozcan ise Bilan Karaamof oluyor. Okulda bu adlarla çağnldıklarında utanıyorlar, yüzlcri kızanyor. Ama daha o yaşta susmasını ve sabretmesini öneriyorlar. Daha sıkı sarılıyorlar piyanoya, kemana. Yanşmalara giriyorlar. Yeni adları ve soyadlan ilc ödüller kazanıyorlar. Birsen, Varna Müzik Okulu'nu, Zvetkova'nın öğrencisi olarak 1989 yılında "pekiyi" dcrece ile tamamlıyor. Özcan da Türkiye'ye gelene kadar Varna Müzik Okulu'nda öğrenimine devam ediyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle