Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S İ N E MA S E V I N 0 K Y A Y "Küçük Düşler" (Ahlam Saghira, Khaled el Hagar), "Ayakçı" (ll Portaborse, Daniele Luchetti), "Goril Öğlen Yıkanır" (Gorilla Bathes At Noon, Dusan Makavayev), "Amigomio" (Jeanine Meerapfel), "Mario, Maria ve Mario" (Maria, Marıa e Mario, Ettore Scola). Acıdır ama, siyasifilmler, komşu bölümlerifelsefe temalıfilmler kadar başanlı olamadı. Aslında siyasifilmlerin ononbeşyıl önceki ikbal dönemini çoktan geride bıraktıklan, daha Festival öncesinde, "Germinal" ile ortaya çıkmıştı. üğü Özgürlüğümü verme! O n üçüncii Uluslararası lstanbul Film Fcstivalı de, daha önceki kardeşleri gibi, biitün hayhuyu, telaşı ve koşuşturmasıyla geçti gitti. tnsanlar seans aralarında caddei kebirde, sokak aralarında, özellikle Emek Sineması'nın sokağında, yani Yeşilçam Sokak'ta oyalandılar. Aynı sokaktaki, artık neredeyse Festival'in resmi büfesi haline gelen Han'ın önüne atılmış masalarda, veya Beyoğlu Sineması'nın biraz daha karanlık ve havasız kafesinde, ya da cüzdanlan daha kabarıksa Alkazar'ın barında oturup, bir önceki seansta başka fılmler izlemiş tanıdıkların yokınu kolladılar. Fikir almak, bakir ve umutlu alanlar keşfetmek umuduyla... Ne var ki, her Film Festivali'nde, hatta hertürfestivalde olduğu gibi, fîkirler pek birbirini tutmuyordu. Birdefa, herkes şalıeser peşindeydi. Şaheserliği önceden tescillenmiş Truffaut ve Visconti fılmlerı ile, iki VVajda ve Fellini'nin "La Strada"sı, bu güvenilirlikle silahlanarak hayli itibar gördü. Aslında Wajda'yı bu listeye dahil edip edemeyeceğimizden pek de emin değiliz. Çünkü, derginin takvimi itıbariyle bu yazı nispeten erken yazıldığı için, son gün bir kez daha gösterilecek olan VVajda filmlerinin durumu henüz kesinlik kazanmadı. Öteki filmlcr ise, muhtelif tepkilerle karşılanılı (dedik ya, görüşler pek birbirini lutnuıyordu). Özellikle Festival müptelaları arasında, her zaman olduğu gibi, zor beğenır bir tavır hakimdi. Birçok büyiik festivalde büyük ödüller almıs filmler bile, bu peşinen eleştiren bakıştan nasibini aldı. Başkalarmın "harika" ya da "berbat" şeklındeki yargılarına kulak asmayıp kendi sezgilerinc güvenenler ise. birkaç ufak tefek yara almakla birlikte, sonuçta Festival'den vukuatsı/ çıkmayı başardılar. ni maratondan alntnın akıyla çıktı sayılır. F.mmanucl Kant ile NValter Benjamin ise, biraz da hayranları ile küçük sinemalarda karşı karşıya gelmenin avantajından yararlandılar. Çocuk fılmleri lebalep doluydu ama, siyasi fılmler için aynı şeyi söylemek hayli zor. Festival'de daha önce de siyasete bulaşmış fılmler boy göstermişti. Ama bunlar, "Adamcagızdedikleri" Acıdır ama, siyasi fılmler, komşu bölümleri Felsefe temalı fılmler kadar başanlı olamadı. Ilk gösterimi, Festival'in ilk günlerine rastlayan (ve Vakıfın üç yıldır getirmeye uğraştığı) "Ayakçı" (1991), fılmi izleyenlere göre, "eh"ti: "Fena değil ama, ben daha iyi bir şey bekliyordum". "Goril Öğlen Yıkanır" ise, hiçbir şeye benzemiyordu: "Adam, Berlin Duvarı'nın yıkılışından sonrakı durum üzerine bir şeyler yapmıştı işte, ama pek olmamıştı". Bu arada hemen belirtelim: Berlin Duvan'nın ortadan kalkışından sonra ortaya çıkan durum üzerine bir şeyler yapmaya çalışan "adam(cağız)", Dusan Makaveyev'di. Hani şu, birkaç yıl önce gene Festival'de gösterilen (Son Dakika) fılmi "WR: Organizmanın Sırları", tabir caizse, kapalı gişe oynayan Yugoslav yönetmen. Ancak, kendisini ve filmini pek hatırlayan yoktu. Ho§, zaten, siyasi görüşleri nedeniyle yıllarca yurdundan uzakta yaşamak zorunda kalan ve geriye ancak o sıralarda dönebilmiş Makaveyev'in, gene o yıl festivalde yer alan diğer fılmleri (örııeğın, "Insaıı Bir Kuş Değildir") de "WR" gibi konukseverlikle karşılanmamıştı. Belki de "WR"nin aksine cinsel esrardan nasiplerinı almadıkları içindir. Aslında siyasifilmlerin ononbeşyıl önceki ikbal dönemini çoktan geride bıraktıklan, daha Festival öncesinde, "Germinal" ile ortaya çıkmıştı. Evet, Claudc Bcrri, Zola'nın eserine biraz fazla saygıyla yaklaşmış, oyunculugu da biraz abartılı tutmuştu ama, seyircılcıin geneldeki itirazları, hayatta artık böyle şeyler olmadığı üzerineydı. Işe bakın ki, fılmin yapımcısı da, hayatta böyle şeyler olduğunun somut örneği olarak Türkiye'yi, burada birkaç yıl önceki kazalarda ölen onlarca ınsanı gösterıyordu. Ayrıca, böyle olayların bire bir varlığınm da şart olmadığı görüşündeydi. "Biafra'dabugün de insanlaraçlıktan ölüyor" gibısınden laflar ediyordu. Ama sincmayı (bir ölçüde) dolduran halk. pek aynı fıkirde değildı. Iş giivenliği, işsizlık, açlıktan ölmc gibi sorunların "out" olduğunu düşünüyorlardı herhalde. "Babam İçin"e gelince, başrolünde Daniel DayLevvis yerine, örneğin David Thewlisoynasaydı,halininneolacağını samimi olarak merak ediyorum. ya başlardaki seyircisiz ve beğenisiz dönemlerini çoktan geride bırakmış, kendini kabul ettirmiş ustaların toplu gösterileri arasında yer alıyordu; ya da "yasak"lığın cazıp paravanası ardına gizlenmişlerdı. Bu sefer ise, ortak özellikleri siyasi temaları olan altı film, kendilerine ait bir bölüme sahip olmuştu: "Özgürlüğümü Ver" (Libera Me, Alan Cavalier), Alnımnakıylaçıkanlar Bu yıl programa birkaç yeni bölüm de eklenmisti: Politika Üzerine, Felsefenin İzinde ve Çocuk Şenliği gibi. Felsefenin lzinde ve özellikle Derek Jarman'ın "Wittgenstein"ı da bu onaltı günlük tni10 Scola, bir nebze kurtardı "Marlo, Marla ve Mario". Scola, filmlnin siyasi olmayan yanı vo saygın adıyla kurtardı. C U M H U R İ Y E T Ettore Scola'nın fılmi ''Mario, Maria D E R G İ 1 7 N İ S A N 1 9 9 4 S A Y I 4 2 1