17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B G AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu Dünyaya sevgiyle bakanların pırıltısı ürer Aykal'ın öluşturduğu bir gelenek var, yeni yıla Strauss'un müziğiyle giriyor başkentliler, güzel valsler, bahar şarkılarıyla. Yaşama sevincini duyuyorlar. O bahar şarkılarını bu kez değerli sanatçımız soprano Suna Korat söyledi. Dinleyiciler arasında Devlet Bakanı Işın Çelebi ve giizel eşi de var. Bir de kiiçilk yolcu, Çelebi çiftinin bir bebeği olacak yakında. Küçük bebekleri düşünürken hüzünleniyor insan, nasıl bir dünyaya geleceklerini bilemiyor, onlara güzel bir dünya bırakmamanın üzüntüsünü duyuyor. Bahar şarkıları savaş şarkılarına dönüşürse, diye korkuyor. Meclis Başkanı Kaya Erdem'in yeni yıl konuşması bu korkuyu azaltmadı, ama olumlu yankılar yaptı. Yeni yılda bu konuşma doğrultusunda çalışmalar bekleniyor parlamentoda, demokrasinin işlerliğini sağlayacak gelişmeler bekleniyor. Koşullar ne olursa olsun umut etmekten geri kalamıyor insanlar. Devlet Opera ve Balesi tartışmalı bir dönem yaşıyor, önce 'Türk adımlı bale', ardından 'arabesk opera' tartışmalarını ilgiyle izliyor sanatseverler. İstanbul Operası'nda da tartışmasız bir dönem yaşanıyor bence. Geçen hafta Maça Kızı'nı izlerken operamızın parlak yıllannı yeniden yaşadım. Puşkin'in şiiri, Çaykovsky'nin müziği ve Aydın Gün'ün yönetimiyle güzel bir opera oluşuyor, teknolojinin tüm olanakları da yaşanıyor sahnede. Şimşekler çakıyor, yağmur, kar, fırtına, seyirciler iliklerine kadar ıslanırken güzel aryalarla ısınıyorlar... Çoğu sanatçıyı ilk kez dinliyorum, Mete Uğur'u da geçmişten çağrışımlarla selamlıyorum. İnsan sesi ne güzel bir olay! Ne güzel renkleniyor, dalgalanıyor, değişik tonlarla ne güzel mozayikler oluşuyor bir operada! Yanımda Zinnur Dirisu, Mete Uğur'un ablası, kimbilir kaçıncı kez dinliyor Maça Kızı'nı... Başkent gecelerjni anımsıyoruz, opera galalarını, operadan sonra Süreya'da sona eren saatleri ya da evlerde uzayan söyleşileri. Bir operayı birkaç yıldızdan dinlerdi başkentliler. Yıldızlar değişince yeni bir gala yaşanırdı nerdeyse... Zinnur Dirisu, Prof.Dr. Niizhet Şakir Dirisu'nun eşi, başkentin en güzel kadınlarından biri, şeftali çiçeği gibi renkli bir kadın. Kocasını yitirdiklen sonra lstanbul'a, Moda'ya yerleşti. Geçen hafta da yazdım, başkentlstanbul bütünleşiyor giderek. llginç bir rastlantı, bir gece önce Serge Restoran'da Zinnur Dirisu'dan ve Biilent Sokollu'dan söz ettik uzun uzun. Bülent Sokollu da Prof.Dr. Kamil Sokollu'nun eşi. Başkent sosyetesinin de önde gelen kadınlarından biri geçmiş yıllarda. Serge de başkent kökenli bir restoran aslında. Karpiç Baba'dan, Süreya'dan bir uzantı lstanbul'a. Süreya ölünce, Bebek'teki restoran kapandı, şimdi " S " var orada. Yine başkent kökenli bir çiftin, Can ve Necati Akçağlar'ın kızı yönetiyor. Çalışanlardan bir grup da lstinye'de bir restoran açtılar. Çalışanlardan biri de Nevzat Uzun. Hemşin'den Levent'e uzanan bir çizgisi var. Galiba kırk yıldır tanıyorum. On iki yaşında bir çocukken Hemşin'den Ankara'ya geliyor. Başkentlstanbul rotası yaşamını etkilemış diplomatlardan biri de buyükelçı Yalçın Kurtbay UNESCO'dakı görevinden dönuşünde emekhye ayrılan ve eşi ile Fenerbahçe'ye yer leşen Kurtbay (ortada), bir başkent gecesınde, Bülent ve Rahşan Ecevit çıfliyle bırlıkte, yıl 1972 Bir fırında çalışıyor, Süreya'nın gözüne çarpıyor. Bir süre Karpiç Baba'nın mutfağında çalışıyor, sonra Süreya'ya geliyor, beraberlikleri ölümle sona eriyor. Başkentliler hayli vefalı doğrusu, belki de nostalji, Serge'de Derbil'lerin otuzuncu evlilik yılını kutladık. Otuz yıl önce Ankara'da Süreya'da kutlanan bir olayın yıldönümü. özer Derbil Türkiye Pelrolleri'nde o zaman. İhsan Topaloglu ile çalışıyor. Ulkemizde bir petrol savaşı yaşanıyor, kulisi hayli ilginç olaylar yaşanıyor. Başkent olayları arasında bir Süreya gecesi de başka bir parıltı elbet. Şimdi anılarda parlıyor. lstanbul'da da Ankara'da da. Süreya bir dönemin simgesi, bir okul gibi anılıyor. Yaşamınıızda güzel bir geceyi, bir dansı, bir dostluğu, kimi zaman da dış ya da iç politikada önemli bir olayı. özellikle diplomatların yaşamında ayrı bir yeri var. Aslında öyküsü de diplomatlarla başlıyor. Dışişleri'nin tarihinde özel bir yeri olan, Dışişleri Genel Sekreteri Numan Menemencioglu'nun isteği ile kuruluyor. Açılış gecesi de erkekler smokinle geliyor, kadınlar çok şık, o şıklık süruyor yıllar boyunca. Şık kadınlardan biri bir trafik kazasında yaşamını yitiren Melahal Geylani, tanıyanlar hâlâ konuşuyorlar. Aslında kimler geldi, kimler geçti Süreya'dan. Kimi dostlarımla karşılaşınca başkent rüzgârları esiyor birden, piyanoda Pepe, Annie Berrie'den bir şarkı, Renzo'dan ya da Moçukamboslar'dan başka şarkılar çınlıyor kulağımda. Büyukelçi Mahmut Dikerdem'i, Turgut Menemencioglu'nu, Vahit Halefoglu'nu, Fuat Bayramoğlu'nu, Orhan Erelp, Veysel Versan ve eşlerini Süreya'da dans ederken seyrediyorum. Hâlâ dans ediyorlar mı bilmem, şimdi dansta değil briçte buluşuyorlar galiba. Ancak hâlâ kapalı bir yaşam içindeler. En çok birbirlerini görüyorlar, belki de hakları var. lstanbul'un yeni kalabalığıyla bUtünleşmek kolay değil. Ben de eski dostlanmı o kalabalıkta değil, evlerde görüyorum ancak. Kırkyıllık dostlarım Esin ve Ali İhsan Çelikkanın evinde bir yemekte, Erenköy'e Rıdvan Paşa'nın köşküne uzanıveriyorum birden. Köşk çoktan yandı, ama ortasında havuzu, duvarlarında uzun aynalarla mermer salonu hâlâ hayalimde. Esin Çelikkan'ın teyzesi Fatma Menteş, o köşkün kızı, Rıdvan Menteş o köşkün torunu, eşi Muzaffer Menteş de Çiftehavuzlar'ın en güzel köşkü Cemil Topuzlunun köşkünde yaşayan lpar kardeşlerden biri, o güzel köşk yıkılmadı, ama bahçesi parsellendi, kaç köşk yükseldi mantar türü... Ayşe Soruştay'ın yüzünde babaannesi ile annesinin çizgileri birbirine karışıyor, geçmişten geleceğe bir güzellik uzanır gibi... u ç kuşak bir arada seyrediyorum Menteşler'i. Fatma Menteş'in Paris'te de dillere destan bir Türk sefiresi olduğu dönemden öyküler çınlıyor kulağımda. Muzaffer ve Rıdvan Menteş çiftinin pistleri dalgalandıran dansları canlanıyor gözümde. Dillere destan güzellerden biri de Nükhet Borovalı yıllarca. Aziz Borovalı'nın eşi, uzun boyu, beyaz saçları, zarif çizgileriyle o da bir erkek güzeli. Gerçekten dillere destan bir güzelliği var. "La Belle Nükbel" diye anılıyor. Istiklâl Caddesi'nden geçerken bütün başlar ona çevriliyor, Fransız Kız Lisesi'nden sonra hukuk fakültesinde okuyor, koridorlan dalgalandırıyor güzelliğiyle. Fakültenin de dillere destan bir doçenti var o zaman, Mehmet Ali Aybar. Yıllar geçiyor, ama geçmeyen güzellikler de var. Nükhet Borovalı güzel bir büyükanne bugün. Liseli torunundan gözleri parlayarak söz ediyor. Asıl güzellik bu pırıltıda bence; dünyaya, insanlara sevgiyle bakanların pırıltısı solmuyor. Mutlu bir olay, çevremizde hâlâ var güzel insanlar. Onların mutluluğu bize de sevinç veriyor. Dostluklarına yaslanıyor, rahatlıyoruz. lçimiz ısınıyor birden, gözümüz, gönlümüz parlıyor. Bir bakış, bir sesleniş nice güzellikler üretiyor! Bir anı, bir çağrışım nerelere uzanıyor. Yitik dostlar, sevgililer de nasıl geliyor yanımıza, kollarımıza. Enflasyon çok tırmanıyor, ama kollarımızdaki birikimi etkilemiyor. Aslında daha büyük bir zenginlik yok dünyamızda. Bu zenginliği yaşamayanlar da yeni yılda hissederler inşallah! • 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle