Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
D OĞADA YAŞAM Haldun Aydıngün R S ASGELE Raif Ertem Bursa'da yaz serinliği Uludağ'ın gölleri, tüm doğa sporcularının tanımasını, sevmesini istediğimiz ve ayrıca tertemiz kalmalarını dilediğimiz eşsiz bir köşe. C f %JF ani biz şimdi buradan aşagı mı W inecegiz?" Berra önündeki "sözI de" uçuruma bakıp, şaka ettiğimizi Umit ediyordu. Aşağı doğru birkaç adım atıp iyice bakmış ve zor da olsa inebileceğimize kanaat getirmiştim. Uludağ'ın buzul göllerinden Aynalıgöl'e yukardan bakıyorduk, gece kamp için düşündüğümüz yer gölün arkasında, ondan 50 metre kadar daha yüksekte, iki isimsiz küçük gölün yanındaydı ve kamp yeriyle aramızda, çoğu dikine de olsa, sadece 100 metre vardı. Eğer bu dik yamaçtan inmezsek, uzun bir " u " çizip en aşağı 45 dakika daha yürümemizgerekiyordu. Yaşamları boyunca ilk kez dağa gelen, mesai arkadaşlarım Berra Dinçkök ve Berna İşeri'nin tüm itirazlarına rağmen inmeye başladık. tskender'le ikimiz olsak hcrhalde beş dakika sürerdi, ancak dağcılığa kazandırmaya azimli olduğumuz iki yeni arkadaşımızla yarım saat sonra tam bir karabasana dönüşmüştü: "Hayır Berra'cığım ona değil, yanındaki daha açık san renkli taşa basacaksın, tamam. Şimdi sol ayağını hemen yanına getir, tamam. Şimdi şu kayayı tut..." Sonunda tamamen yatay, yeşil çimenliğin Uzerindeydik ve çadırları kurmadan önce bir saat yatıp, yemek yiyip, güç toplamamız gerekiyordu. Uludağ, lstanbul'un hemen yakınında, 150 metrelik bir ovadan 2500 metreye bir anda yükseliveren, tüm doğa sporcuları için gerçek bir nimet. tki günlük ya da uzatılmış Uç gUnlük bir hafta sonu tatilinde doğaseverler bu dağda çok değişik etkinlikler gerçekleştirebiliyor. İki mesai arkadaşım, devamlı sözünü ettiğim dağ ormanı kendileri de yaşamak isteyince, aklıma Uludağ gölleri gelmişti. Bu göllere otellerden yürüyerek ulaşmak ve bir gecelik kamp yapmak, hem kısa hem de yüksek bir dağda yürümenin tüm keyfini verebilecek bir etkinlik olacaktı. Bu düşünceyle geçen yılın temmuz ayında, bir cumartesi sabahı Uludağ "Oteller"e ulaştık. Arabamızla gelmiştik ancak aynı yolu öğrenciyken KartalYalovaBursa; teleferikle Sarıalan, oradan da "Oleller" şeklinde sık sık yapmıştık. "Oteller'deki kısa bir kahvaltıdan sonra yürümeğe başladık. P'atoya inmeden, "Zirve"ye bağlanan sırtın Uzerindeki eski ama hâlâ çok belirli cip yolundan ilerledik. Bu şekilde gereksiz iniş çıkışlarla enerji yitirmeyecektik. Yaklaşık bir saat sonra "Zirve Tepe"den önceki son boyuna ulaşmak için yolu terk edip sağımızda devam eden sırta tırmandık, yarım saat sonra ise tüm guney ormanları ayağımızın altındaydı. 45 dakika daha yürüyüp Zirve Tepe'deki (2496 metre) kulübe kalıntısında mola verdik. 1940'lardaki bir Uludağ göllerine, "Oteller" yönünden gelirken ilk göl Aynalıgöl; hemen arkasında Buzlugöl, 15 dakika doflusunda ise Karagöl var Yirmı dakika sonra, "Kılımlıgöl"e ulaşmak da mümkün avuç hevesli dağcının çabalarının günUmüze kalan hüzünlü bir amtıydı kulübe. Zirve Tepe, doğuya doğru hafifçe alçalıp geniş bir plato oluşturuyordu. Platonun kuzey yanından ilerleyen belirgin patikaya ulaşıp yürümeğe başladık. Bursa ovasını örten bulutların çok uzerindeydik ve 2300 metrede yürümek çok zevklioluyordu. Patikaöncekuzeydekiuçuruma doğru gitti. Burası hemen aşağıda kalan Volfram Madeni'ne inen patikaya bağlanıyordu, sonra doğugüneydoğu yönüne dönüp ilerliyordu. Volframa inen noktadan bir saat ileride patika bir ayrıma geldi. Bir yol sırtın sağını takip ederken göz alabildiğine, hafifçe alçalarak ilerliyordu, diğeri de kuzeye (sola) dönüyordu. Biz bu ikincisine yöneldik. Dağın doğubatı ana sırt hattının kuzey tarafına geçtik. Patika 15 dakika sonra yükselmeğe başladı. Sonra tırmandığı sırtı dönüp açıklık bir alana doğru alçaldı. Bu noktaya kadar göllerden eser yoktu ve ilk geldiğimizde bu durum moralimizi çok bozmuştu. Açıklık alanın doğu ucuna varınca "Aynalı gölii" altımızda bir anda görüverdik,. Uludağ göUerine, "Oteller" yönünden gelirken ilk göl Aynalıgöl; hemen arkasında Buzlugöl, 15 dakika doğusunda ise Karagol var. Çevresindeki yüksek ve vahşi dağ göruntüleriyle ve dibinin çok derin olmasıyla bu göl içlerinde en güzeli, gölün doğu yönündeki dimdik yamaç tırmanılırsa (ya da yukarıdaki sırttan giderek), 20 dakika sonra "KilimligöC'e ulaşmak da mümkün. Uludağ'ın gölleri, tüm doğa sporcularının tanımasını, sevmesini ve tertemiz kalmalarını istediğimiz eşsiz bir köşe. ÖMEMLt NOT: Uludağ Göller Bölgesi, 2200 metre yüksekliktedir ve oraya yürünürken 24002500 metrelik yüksekliklerden geçilmektedir. Yazın hava ne kadar sıcak ve güneşli olursa olsun, yürüyüşe gideceklerin yanlarında yün kazak, yağmurluk, rüzgârlık, bir litre su ve enerjisi yüksek yiyecekler almaları gerekir. Yazın da rastlanan kar birikintilerinin üzerinde yürümemeye mümkün olduğu kadar dikkat etmek gerekir. D ilah mı, araç mı? Hangisi daha tehlikeli? Elinizi vicdanınıza koymanıza gerek yok. Günlük gazeteleri açın. Her gün kaç kişi ölüyor? Hangi nedenle ölüyorlar? Güneydoğu olaylan dahil silahla ölenlerin sayısı trafik kurbanlarının yarısı bile değil! "Kattller" dive başhklar atıyoruz. "Anarşi kudurdu" diye ihtilaller yapıyoruz. Toplayın ölenlerin sayısını! Bir de trafık kurbanlarının!.. Korkunç bir manzara. Kat be kat... Ama sessiz duruyoruz. Hiç umursamıyoruz. Sanki bu ölenler, yaralananlar bizden değil. Neymiş? Kaza! Haydi canım ne kazası? Cinayet bu! Belli eğitimi görmemiş kimsenin elinc verirseniz silahı ne yapar? Kabadayı kesilir. Çeker adam vurur. Bir kişi! Peki araç verirseniz? Devirir. Karşısındakiyle tokuşur. Onlarca kişi! Bir kişi öldüren 2535 yıl yer, onlarca kişiyi öldüren bir yıl yatmaz... "Kaza" diye adlandırılan taksirli suçların cezası zaten az. Bir de teneke uygarlığına yardım olsun diye ornalamaya soktuk. 1964 yılında çıkarılan bir yasayla sekizde bire kadar indirdik. En kolay cinayet, trafik kazası. Hukuktaki taksirli suç anlamıyla uygulanan taksirli suç anlamı farklı. Her trafik kazası taksirli suç değildir. Sonunda kaçınılmaz olay olan harekette taksir olmaz. Karşı yakasını görmediğin dönemeci kapatarak geçen aracın çarpışması taksir değildir. Buradaki olay kaçınılmazdır. Neresi taksir?... Geceleyin araçla karşılaşınca kısa ışıklarını yakmazsan olay mutlaktır. Bunların tedbirsizliği, dikkatsizliği, meslekte acemiliği olmaz. Düpedüz kasttır bu!.. Daha niceleri!.. Bir insanı, eline teslim ettiğin için doktoru 20 yıl eğitiyorsun. Onlarca insanı teslim ettiğin şoföre? Hiç! Şoförlük yalnızca araba kullanmak değildir. Aracı, kazayı, ölmeyi, yalanmayı bilmesi gerekir. Insan sevgisini. Canlı sevgisini. önüne çıkan köpeği, kediyi ezmek için üstüne yürüyen şoför çoğunluktadır. Çarparak yaraladığı kişiyi bırakıp kaçan! Yolda gördüğü yaralıyı görmemezlikten gelen!.. Yasalar, eğitim, trafik. Açık söyleyelim çözüm değil! Ankara'ya tren yerine otobüsle yolcu, kamyonla yük taşırsan. Tren yolundan vazgeçer kara yolu yaparsan! Yol istemeyen, bakım istemeyen denizler dururken lzmir'e de gemi yerine otobüs, kamyon kaldırırsan! Boğazda vapur çalıştırmaz da sahil yolu yaparsan! Raylan söker, minibüs, mavibüs, otobüs çalıştırırsan! özel otoyla tuvalete gitmeye alıştınrsan! Teneke uygarlığı akın eder. Tekerleklerin altında kalmaktan kurtulamazsın. Yönetim olarak cinayete teşvik ediyorsun demektir. Yasalarda cezaları azaltırsın. Ehliyet almayı kolaylaştırırsın. tnsan değil araç önemli olan! Araç için insan! Yer değiştirmenin zamanı geldi. Geç kalıyoruz. Iş işten geçecek. Doğasız, insansız bir Türkiye kalmasını istemiyorsanız toparlanın. Savaş başladı! Teneke uygarlığının kurbanı olmadan! Rasgele!... D Teneke uygarlığı 35