Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
M EKTUPLARDAN Osman Senemoğlu Nurullah Ataç'tan Salâh Birsel'e Nurullah Ataç, Salâh Birsel dostluğu Denemeci, eleştirmen ve çevirmen Nurullah Ataç (18981957), günlük gazete yazılarıyla da döneminin sanat ve düşün yaşamında etkin bir işlev üstlenmişti. Yahya Kemal'in yönettiği Dergâh dergisinde başladığı yazınsal etkinliklerinde Ataç önce şiir türtinti denemiş ancak tıpkı başkalarma yaptığı gibi titiz ve güç beğenir bir eleştiri süzgecinden geçirdiği ürünlerinin sayısını arttırmamıştır. Kuramsal bilgi ve yaratım düzlemlerindeki şiir birikimi Ataç'ın eleştiri yazılarında büyük ölçüde yardımcısı olmuştur. Düzyazılarında eriştiği biçemsel yetkinliği günlük gazete yazılarında bile yitirmemeye özen gösteren yazar kendisini bir eleştirmenden çok bir denemeci olarak nitelemiş ve "ölüm", "zaman", "sevgi", "tutku", vb. gibi yaşamın temel kavramları üstünde durmuştur. Konur Ertop'un belirttiği gibi: "Eteştirme geleneği ve disiplini bulunmayan Türk edebiyatında Ataç; türün, kendisinden sonra da benzeri yetişmeyen tek olgun örneğini verdi." Yeni şiirin tanınması için de çok çaba harcayan N.Ataç; Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat'ın başlattığı "Garip" akımını yazılarıyla savunmuştur. Bir "uygarlık sorunu" olarak ele aldığı dilin arılaşmasına da büyük katkısı olan Ataç, yaratıctlığını hiç yitirmeyen bir alaycılık anlayışı ve öfkeyle yazdığı yazıları aracılığıyla an Türkçe'nin geniş kesimlerce sevilmesini ve özgür düşünme yeteneğinin gelişmesini sağlamıştır. Salâh Birsel'i (1919), günümüzün okurlarına tanıtmak gereksiz... Gerek şiirleri, gerek denemeleri ve yıllardır sürdürdüğü günlüklerin "kendi macerasını yazıya döken şair"liğini herkese sevdirmiş bir sanatçıdır o. Salâh Birsel de bir ölçüde Ataç gibi alışılmış kalıplan yıkma ve sıradan olaylardaki ilginç, çarpıcı yanları ortaya çıkarma uğraşıyla okurlarına yeni bakış açılarının nasıl edinileceğini gösteren bir yazarımız. Biçemsel düzlemdeki yalınlığı, ele aldığı konulara hoşgörülü yaklaşımı ve alaycı tutumunun yanı sıra kendine özgü deyimleri Salâh Birsel'in yapıtlarındaki temel nitelikler arasında sayılabilir. Bu hafta, Nurullah Ataç'ın 1953 yılı sonunda, bir ayda art arda yazdığı üç mektubu yayımlayarak Salâh Birsel'in arşivinden de ikinci kez (birincisi için bkz. Cumhuriyet DERGt, 210, 18 Mart 1990) yararlanıyoruz. 13 Kasım 1953 fc tki gözüm Salâh Bey, Mektubunuzu bugün aldım. Beni düşünmüş olduğunuza çok teşekkür ederim. Kleopatra'nın Burnu için formasına 32 lira az para değil, 35 olsa elbette daha iyi olur. Neden forma hesabı? llk basış için toptan bir ücret veremiyor mu? 200 lira desek... Benim de şimdi pek işime yarar. Bir konuşuverin. Yenilik'te sizin Giinliik'ü okuyorum. Atillâ llhan için söylediklerinizi ben de doğru buluyorum. O delikanlı iri lakırdıyı fikir, böbürlenerek konuşmayı da şiir sanıyor. tlk şiirleri, CHP'nin şiir yarışmasına gönderdiği şiir fena değildi, sonradan bozuldu. Giinlük'ün ikinci parçasını, şu "Güdümlü, buyruklu sanat.." diye başlayanı Türk Dili'ne, Dergilerde'ye aldım, kendimce birkaç düşünce kattım. Sonunda sizden "peşinde" sözünü kullanmamanızı da diledim. Bir de şunu söyleyeyim, onu dergiye yazmadım: ben "günce" demeği "günlük" demekten daha iyi buluyorum. Ama belki giderek sizinki tutar. Giinliik'ten birkaç parçayı da Tiirk Dili'ne göndersenize! Biliyorsunuz, yazı kurulundakiler sizin yazılarınızı seviyorlar. Naim Tirali'yi elbette görürsünüz, onun da öteki arkadaşların da sizin de gözlerinizden öperim. J Ankara 14 Aralık 1953 41ki gözüm Salâh Bey, • Bir haftadır size mektup yazacağım, elim değmiyor. Parayı aldım, çok teşekkür ederim. Benim için çok zahmete katlandınız, mahcup ettiniz beni. Gelelim "Bay" işine. O yazımda birkaç kişi için "Bay" demiştim, sizin için demesem ayırmak olurdu. ,Hem niçin herkese "Bay" demeği âdet edinmiyoruz? Biliyorsunuz, bizim yazarlarımızın lâübâliliğe pek bir eğilimleri var, buna karşı elimizden geldiğince karşı koymak gerekmez mi? Yani size "Bay" dediğime danlmayın, kötü bir niyetle söylemedim. "Peşin" sözünü sevmeyip "peşinden" demeği sevdiğinizi söylüyorsunuz. Anhyorum demek istediğinizi. "Peşinden" sözünde, halk ağzından olduğu için bir sevimlilik buluyorsunuz. Ama halk ağzından kaçmayı da gerekli buimuyor musunuz? Halkın ağzından alınacak söz var, alınmayacak söz var. Halkın bütün dediklerini almağa kalkarsak şu Ahmet Kutsi Tecer'ler gibi düşünmüş olmaz mıyız? Bence halktan Türkçe sözleri, doğru sözleri almakla yetinmeliyiz. Neyse, kanşmam size. "Günlük" ile "günce" arasında da ben gene ikinciye bağlı kalacağım. Tekrar tekrar teşekkür eder, gözlerinizden öperim. Unutuyordum: Bolat basımevine karşı bir diyeceğim olup olmadığını soruyordunuz. Ne olsun? Kimseyi tanımam oradan. Sizin beğendiğiniz, sevdiğiniz kimseler olduğuna göre bence de iyidir. , Arkadaşlara da size de sevgiler, saygılar. J Ankara, 30 Kasım 1953 Salâh Bey, Romanın müsveddelerini size perşembe günü göndereceğimi söylemiştim, olmadı, bir işim çıktı, elime alamadım geçen hafta. Ancak dün çalışabildim. Bunu hangi kitapçının basmak istediğini bildirmediniz bana, ama onun bir önemi yok, sizin tanıdığınız bir kitapçı olduğuna göre elbette iyidir. Yalnız siz kendisine söyleyiverin, tashihlere iyi baktırsın. Bir de siz paranın gönderildiğini yazmıştınız, on günü geçti, daha gelmedi. Bir yanlışlık olacak. Belki de artık istemiyorlardır bu kitabı. öyleyse de zararı yok, ama siz bana müsveddeleri hemen yollayıverin, kaybolursa başka birtakım çıkarmak zor, daha doğrusu imkânsızdır. Yalnız bir kere okuyuverin, öyle sanıyorum ki beğenirsiniz, önemli, çok güzel bir roman değil, ama eğlenceli. Hani PascaFın bir sözü vardır: "Kleopatra'nın burnu daha küçük olsaydı, dünyanın yüzü değişiverirdi" diye, işte o sözün pek de doğru olmadığını göstermek için yazılmış. KUçük bir şeydir, çabuk okunur, okuyanı da oyalar. Bundan önce yazdığım mektuba bir cevap alamadım, buna uzun, kısa bir cevap vereceğinizi umarım. Çabuk yazın ki ben de kitabın basılıp basılmayacağını bileyim. Saygılarımı sunarım. J