26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

mı ufak sandallarla sağlanırmış. Imroz'un oldukça eskilere giden bir tarihi var. Ada büyük "Ege GöçlerTnden önce Pelasglar olarak adlandırılan ve bugün dilleri hâlâ çözülememiş bir halk tarafından yurt edinilir. "tmroz" kelimesinin kökeni ve bir bereket tanrıçasının adından geldiği sanılan "İmbros", Helence bir ad değil. Imrozlular TVoya Savaşı sırasında diğer Anadolu kentleri gibi Ttoyların safında yer ahr. Homeros'a bakılırsa Akhilleus, Priamos'un oğlunu esir alıp adalarda satmaya kalkınca, Imroz Kralı onu satın alıp babasına geri gönderir. Ada kısa bir süre için Perslerin istilasına uğrar. I.ö. 5OO'de Miltiades, adayı Atina'ya bağlayıp koloni haline getirir. Ada sonraları Bergama, Roma, Bizans imparatorluklarının parçası olur. 1456'da Osmanlılara geçer. Haçlı seferleri sırasında bir süre Haçlıların elinde kalır. Venedikliler, Cenevizliler, Roger du Flor komutasındaki Katalanlar, adada konuk olurlar. Gökçeada 1. DUnya Savaşı sırasında lngilizlerce üs olarak kullanılır. 192223'te Yunanlılarca işgal edjlir, Lozan Antlaşması sonucunda 22 Eylül 1923'te Türkiye'ye geri verilir. Çeşitli yazıtlara ve kazı gerektiren kalıntılara bakılırsa, Imroz'da Hermes ve Dionizos tapınakları varmış. Zeytlnlikköy'de köy meydanından Yakovas'ın Evi'ne giden dar yolda, sağdaki bir ev duvarı uzerindeki kabartma oldukça ilginç. Bir Dionizos cümbüşünün resmedildiği bu kabartmada, bir Bakkha ile bir pan yer almakta. Şarap diyarı tmroz'da "Şarap Tanrısı" DionizosBakhus kültü ile zeybekler arasındaki ilişkiyi lartışan Halikarnas Balıkçısı bu kabartmayı gördüyse herhalde çok heyecanlanmıştır. Adadaki ilk uğrağımız Zeytinlikköy. Zeytin ağaçları arasında kıvrılarak giden yoldan, köye ulaşıyoruz. Ürkütücü bir sessizlik içinde dar sokaktan, üç yanı kahvelerle çevrilmiş köy meydanına varıyoruz. "Bayan Mariya" nın ünlü dibek kahvesini tatmak üzere çardaklı kahveye oturuyoruz. Rum kahvelerinde kahve içiliyor, hâlâ. Çayın sözü bile edilmiyor. Kahvenin bir köşesinde "Okuma Köşesi" yazısı asılı. Karşı kahvenin bir köşesinde ise berber masası yer alıyor, Kahve önlerine atılmış tahta iskemlelerde oturan Uç beş yaşlı Rum, Atilla İlhan'dan Timur Selçuk'un seslendirdiğı "thtiyarlar Baladı"nı anımsatıyor. Gerçekten de "yumuşak bir kaderle ufalan bakışları" ne bizim üzerirhîzde, ne de birbirlerinin. Köyü gezmeye başladığımızda ilk görüntülerle yoğun bir huzün kaplıyor içimizi. Bir zamanlar 300 haneli olan köyde şimdi evlerin dörtte Uçünden fazlası kilitli, çoğu viraneye dönmüş. Köyde 150 dolayında Rum kalmış, hemen hemen hepsi de yaşlı. Gençler gitmişler. ihtiyarların gücü ise adanın yeşilini geri getirmeye yetmiyor. Adada bir insanlık abidesi gibi kalmayı başaran, çeşitli sıkıntılara rağmen tmroz'un terkedemeyen Dr. Dimitri Fokas'ın kapısını ça Zeytınlikköy'un berben Üç yanı kahvelerle çevnlmış Zeytınlıkköy'ün meydanmdaki kahvelerden bınnln içınde yer alıyor "berber masası" lıp hatırını soruyoruz. tki oğlu da Yunanistan'da doktor. Adadaki diğer Rum köylerinde olduğu gibi bazı açıkgöz yurttaşlarımız kimi evlere adlarını yazmışlar. Ses çıkaran olmazsa zamanla tartışmalı biçimde evlerin sahibi oluyorlar, bazı fırsatçı Rumların vekâletname düzenleriyle. Gökçeada'da bir Merkez ilçe ve buna bağlı Kaleköy, Bademliköy, Zeylinlikköy, Dereköy gibi eski köyler ile Şahinkaya, Uguriu, Yeni Bademliköy gibi yeni yerleşim yerleri var. Adanın toplam nüfusu 1985'te 7690. 1893 sayımına göre ise Imroz'da 99 MUslüman ve 9357 Hıristiyan Ortodoks yaşıyormuş. 1964 Özel Okullar Yasası ile azınlık okullarına getirilen kısıtlamalar, Kıbrıs olayları dış göçü teşvik ediyordu. 1974 Kıbrıs harekâtı göçü hızlandırıyor. Göç edenler Yunanistan'a, Amerika'ya, Avustralya'ya, hatta Afrika'ya gidiyor. Bazıları yazları evlerini ve yakınlarını görmek için turist olarak geliyorlar. 1980'den sonra Isparta'dan, Muğla'dan aileler getirilip yerleştiriliyor. Bu arada Karadenizli, Karslı, Siirtli aileler gelip yerleşiyor. Kimi araziler kamulaştırılıyor. Ağaçlar kesilip tahıl ekiliyor. Yarıaçık Cezaevi ise adanın bir başka gerçegiGökçeada'nın Kefaloz, Kaleköy ve Pirgos doğal plajları, yazları önemli sayıda turist çekiyor. Ada ciddi bir turizm potansiyeline sahip. Ertesi gun adanın su gereksinimini karşılayan Baraj Gölu yanından geçerek Tepekoy'e varıyoruz. Çok daha ürkütücü bir sessizlik. Üç gence rastlıyoruz. Hepsi de bu kadarmış galiba. Bu gençlerden eski muhtar Ariste ile konuşuyoruz. O da gidici. Köyün tarihi ikonaları ile unlü Evangelist Kilisesi'ni görmek istiyoruz. Vakfın bekçisi bir gun önce kaçan keçiyi aramak üzere giderken anahtarı da yanında göturdüğünden içeri giremiyoruz. Tepeköy'deki okulun 1965'te 189 kadar öğrencisi varmış. Şimdi köyde topu topu 70 dolayında insan yaşıyor, çoğu da yaşlı. Ince uzun taş binalardan oluşan ve oldukça değişik bir mimariyi sergileyen evlerin büyttk çoğunluğu yine kilitli, camları kırık, duvarlar çökmek üzere. Artık Azra Erhat'ın 1962'deki Tepeköy'ü, "Mutlular Adası" çok gerilerde kalıyor. Kahve geleneği burada da her şeye rağmen sürüyor. Dışarıdan bakkal dükkânı ol Tepeköylu bır Rum kadın Şımdılerde, Azra Erhat'ın 1962'dekı Tepekuyu çok gerilerde kalmış Burada, çoğu yaşlı 70 ınsan yaşıyor artık duğu hiç belli olmayan Aleko'nun dükkânında tatlı şarap kadar antika aynalar ve avizeyle ilgileniyoruz. Aramızdan bir grup Eski Bademliköy'e yürüyor, daha doğrusu tırmanıyor. Bademliköy iki tane, eski ve yeni. Eskisi adaya tepeden bakan bir Rum köyü. Denizden gün batımı manzarası doyumsuz. Bu nedenle de köylüler eski Bademli'ye "Adanın Balkonu" diyorlar. Yeni Bademliköy ise ovada iskâncılar için yapılan tektip evlerden oluşuyor. Eski Bademliköy'ün de sokakları bomboş." Köy meydanmdaki Rum muhtar gelenleri Bay Zafiris'in evine götürüyor. Köyün en usta şârap ureticileri Bay Vangelis ile Bay Zafiris. Konukları avluda Zafiris'in yaşlı karısı Bayan Zaharula karşılıyor. Büyüleyici bir avluda, binbir renkli çiçekler arasındaki masanın başından kalkıyor, büyük bir sevinçle. Evini, adayı çok seviyor. Ancak oldukça yorgun. lkram ettiği nefis ev şarabı dostlukları vurguluyor yine. Birlikte eski bir önasya türküsü tutturuluyor: "To Yelekaki pu Foris". Bu çok yaşlı, çok guzel kadının gözleri ışıl ışıl birlikte türkü söylenirken. Dido Sotiriyu'nun kitabın Tepeköy sokaklarında yalnızca yaşlı insanlar ve kapılarına kılıt vurulmuş evler görebllıyorsunuz. Köydekı genç insan sayısı uç daki son cümle giriyor yine araya: "Ve kardeşi kardeşe kırdıran cellaUann, Ailah bin belasını versin!" "Neden siz de gitmiyorsunuz" diye soruyoruz yaşlılara. "Neden gideyim" diyor biri, "Burada dogdum, burada oleceğim. Bu topraklar için 3 yıl askerlik yaptım, şarabını tatlım." Sonra gözler dalıp gidiyor, anılara, Aya THya Yortusu panayırındaki sirtakilere, Maria ile el ele tutuşup koştukları tspilya'ya, Aksiyotis Amca'nın lstanbul'dan getirdiği köstekli saate, Manolis'in o keyifli şarap sofralarına, türkü ile uyanıp türkü ile sürdürülen günlere... lmroz'un eski köyleri bir hüzün yumağı. Gürül gürül söylenen türküler susmuş, yeşil kurumuş, şarabın tadı kaçmış, gülme unutulmuş. Çiçekleri ile renk cümbüşü yaratan o güzelim evler, can çekişiyor. Adanın eski MüsIüman sakinleri ile birlikte oluşturulan ortak küfhür yok oluyor. Ege'deki bir dostluk adası kimliğini yitiriyor. Yine de yapılabilecek çok şey var. D Zeytınlıkköy'dekı duvar kabartması Zeytınlıkköy'de de, gençler gltmlş, 150 dolayında yaşlı Rum kalmış gerlye. 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle