Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Çizgilerin düşünce serüveni Paris'te yaşayan Türk çizeri Selçuk Demirel'in yaptıklarını, karikatür ve resımleme (illustrasyon) olarak nitelendirmek mümkündür. Ne ki, sanatçının, karikatürün temel işlevi olarak "mizah" veya güldürmek kaygısının ötesinde, çizgiyle düşündürmek, konuşmak, araştırmak gibi sorunları olduğunu görüyoruz. Yani çizgi, asıl olarak güldürücü, gıdıklayıcı, tahrik edici vb. komik öğelerine yaslanmadan, kendi bacakları üzerinde salt kendisi için bir konumda duruyor. Son iki yıldır daha çok basına yönelik desen ve karikatürler yapan Demirel'in Fransa'da Le Point, Le Monde Diplomatique, l'Expansion, Que Choisir, l'Humanite Dimanche, P6lerin Magazine, l'Entreprise gibi dergi ve gazetelerde çizgileri yayımlanıyor. 198083 döneminde 15'e yakın çocuk kitabı hazırlayan Selçuk Demirel, bu yapıtlarının bir kısmının metinlerini de kaleme alıyor. Demirel'in kitapları, başta Fransa olmak üzere, Belçika, Hollanda, Almanya, Japonya gibi ülkelerde yayımlandı. Paris'te yaşayan Türk çizeri Selçuk Demirel'in çalışma notları: Emin Çetin Glrgln "Başıboş" adiı son al b'imu için şunları s vluyor SelçıA Demirel '1982 yılında Paris'te evimi bartan.: ederken, dinlenme aralarııu da, metroJa, katvede, bir deftere çi/me>i sürdıirduğiım ve sa>ıları altmışı bulan, daha çok 'kara' çizgilerdcii oluşan, sozuııu ettigim gunlerin sıkınlısından başka bir şey olmayan çalışmalar..." Selçuk Demirel ıle arkadaşlığımız, eskilere dayanır. Yaklaşık bir on beş yıllık geçmişi bulunan bu dostluğun, mektuplara, notlara dayanan bölumu, sanatçının yaratıcı çabasını ve ürünüyle arasındaki diyaloğu göstermesi bakımından, ilgı çekicidir. Aşağıda, çesıtlı bölumlerde sunulan duşünceler, Selçuk Demirel'in değişik tarıhlerde tuttuğu çalışma notlarından ve bize yazdığı mektuplardan derlenmıştir. *•• y y Çızerken, hep bakanın, bakacak olanın gözlerıne, yüreğıne guvenerek desenimi kâğıt uzerınde oluşturmaya çalıştım; bakanı da bu olup bitene ortak etmek, katmak ıstedım. "Kör parmağım gözune" türü açıklamalı, yazılı, dıpnotlu, ustnotlu desenler beni hiç çekmedı Desen, çızgi yazının dışında, yazısı? oluştu hep. Ayrıca yazmayı, çizgısiz yazmayı isterdım. tlk desenımı 1973'teyayımladım. Aşağı yukarı 14 yıla yakın bir suredir aralıksız çızmekte ve yayımlamaktayım; böyle yaşıyorum. Genel olarak gecelerı çalışınm. Yani gece yarısından sonra otururum masaya. Gün do Mayıs ayının ortalarında Türkiye'ye gelen ve Ankara'da Galerı Nev'de bir sergı gerçekleştıren Selçuk Demirel'in "Başıboş" adlı albümü de aynı günlerde basıldı (Fotoğraf HALDUN TOGAY) ğana kadar surer bu oturnıa; bazen bir sonraki günun öğlenine kadar sarkar da. Böyle günlerde, yatmadan geceden yaptıklanmı dergilere götururum. Dışarı çıkınca da hemen eve dönulmüyor. O gun, butün gunduzü akşamı etmekle geçırırim. Parıs, kitapçılar, kahveler ve rengârenk insanlar şehridir. Ben de bunları, bu insan çeşitlilığını, bu bıçım ve kultür farklılıklarından oluşmuş Parıs toplamını müthış sevıyorum. Kahvelerde ınsanlar var, kitapçılarda da her zaman daha önce görmediğım yeni kıtaplar... lkisi de birbırinden söz ediyor aslında. O gun hıç uyumamışsam, akşam da yemek sonrası, televizyona teslım ediyorum kendımı; sonuna kadar, ne var ne yok seyredıyorum. Gözumun önunden akıp giden binlerce hazır "image"a, göruntüye şaşarak, hafif erimiş biçimde bakarak dinlenirim. Böyle günlerde erkenden yatarım. değişik şeker kutuları, küçük ahşap çerçeveler, birkaç kullanılmayan antika demlik, küçük heykelcikler, eski metal ya da cam hokkalar, eski çalışmayan saatler, neye yaradığını bilmediğim el aletleri, eski birkaç utu, şeffafbır kutu içinde renkli cam boncuklar, misketler, bunun gibi başka bir kutunun ıçinde eski gömlek düğmeleri sedeften, ne bileyim! Kırılmış bırdemlığin kırılmamış kapağı, ilaç, parfüm şişeleri vs. Kısacası formunu sevdığım, gırintisi çıkıntısı olan her turlu şeyi, objeyı, eşyayı saklarım, toplarım. Deliler gibi de onları yakınlanmda bir yerlerde bulundururum... Sokaktan eve geldığımde görsenız, evime yenıden taşınıyoıum sanırsınız. Ister siyahbeyaz, ister renkli çalışmalarımda olsun, ışık ve gölge, hacim ta başından be sam bile, stonarı, perdeleri kapatıp, masamın ışığını tercih etmişimdir hep. Yapay ışıkta çalışmasını sevıyorum. Odamda eşyaların, kitapların, ışıkla gölgeyle oluşturdukları girdi çıktı hacimleri, derinlikleri, eşyanın renklerindeki koyudan açığa, açıktan koyuya oluşan renkçizgi geçişlerini seviyorum. Bunun ıçın belki de, kitapiık raflarında, yanımdaki duvarda asılı rafkutunun ıçınde, üstunde, masamda, orada burada, lek tek başta "saçma sapan" gibi gelen bir dolu irıli ufaklı objeler bulunur. Bunlar, değişik büyukluk ve renklerdeki çakıl taşları, tenekeden yapılmı> İŞIİC V e flÖlge: GUndUz çahşıyor 14