Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HAFTADAN H A F T A Y A . Mehmed Kemai Bır yufda donuşun oykusudur TKP Genel Sekreteri Haydar Kutlu (Nabi Yağcı) ile TİP Genel Sekreteri Nlhat Sargın yurda , döndüler. Her ikisini de polis, uçaktan iner inmez gözlerini bantlayarak götürdü. Bakalım sonuç nereye varacak? Bu, bize bundan 17 yıl önce geçen bir olayı anımsattı. "Tan" gazetesi sahibi ünlü Zekerlya Sertel de 1946 yılından bu yana yurtdışında sürgündü. 1970 yılında Hürriyet gazetesi ileri gelenleri Zekeriya Sertel'i yurda getirmek, anılarını yayımlamak ıstedıler. Gazetenin Genel Yayın Müdürü Orhan Erkanh'ydı Erkanlı bir gün Paris'te Zekeriya Beyi görüyor, yurda dönüp dönmeyeceğini soruyor. Zekeriya Bey, "Bllmem" diyor. Böylece aralarında bir ilişki kuruluyor. Bir gün Hürriyet'in Paris muhabiri Oökaln Slpahioglu ile zıyaretine gidiyorlar. Erkanlı, "Kaldıgı oteli bugun glbi hatırlıyorum, Iklncl aınıf Sirkecl otellerl glbl bir yerdl" diyor. Buluşmada kızı Yıldız Sertel de var. öylesine ürkek, kuşkulu davranıyorlar. Her sürgünün yüzünde görülen korkaklık onda da var. llkin çok yadırgıyor, yabansıyor. Sonra yavaş yavaş birbirlerine alışıyorlar. Erkanlı da sürgünlüğün tadını tatmış olduğundan biliyor. "Gerçekten Türklye'ye dönmek iatlyor muaun üstat?" "Dönmek ne kelime, Türkiye'de ölmek latiyorum." Nasıl dönebilirdi? Durumunu saptıyoriar, yasal yolları araştırıyorlar. ilgililere başvuruyorlar, şuna buna danışıyorlar, kesin bir sonuç alınamıyor, araştırılıyor. Orhan Erkanlı, o dönemin Dışişleri Bakanı olan fhean Sabrl Çağlayangll'le biri Paris'te, öteki Ankara'da olmak üzere, bu konuda iki kez görüşüyor. Paris Büyükelçisi Hasan Esat Işık'ın da görüşlerini alıyor. Her iki diplomat da, "Bu blzim Işlmlz degll, Içlsleri Bakanı'nın görav alanına glrer" diyofiar. içişleri Bakanı Haldun Mentesoglu'dur. Tuhaf bir rastlantı, Haldun Menteşoğlu, gazeteciliği Zekeriya Beyden öğrenmiş, onun gazetesınde çalışmış, Ferldun Oaman Menteaoglu'nun kardeşidir. Belki bir şeyler yapar, bir yardımı dokunur diye düşünüyorlar, oralı bile olmuyor. Oysa Zekeriya Beyin Feridun Osman Menteşoğlu'na nice iyilikleri vardır. Erkanlı, Haldun Menteşoğlu'ndan bir şey çıkmayacağını anlayınca, alt kademedeki burokratiarla işi çözmeye çalışıyor. Bürokratlar, "Biz kansamayız" diyip kıyıya çekiliyorlar. Bir durum değerlendirmesi yapıyor Erkanlı ve arkadaşları. Zekeriya Sertel'in yurda girmesine engel yok. Mahkum olmamış. Pasaportunu yitirdiği için Fransa'dan geçici belge almış. Bu belge geçerli sayılabilir. Geçersiz olsa bile, pasaportunu yitiren her Türk yurduna dönemez mi? Sonucu, yurda dönebilir. Erkanlı durumu anlatıyor: "Gella gününü karariaştırdık. Bir pazar aabahı Orly Havaalam'ndan uçağa blndik. Zakeriya Bey, okula glden çocuklar glbl ürkek ve heyecanlıydı. Ellmi bırakmıyor, 'Orhan Bey gerçekten Türkiye'ye gicjiyor muyuz?' dlye şoruyordu. Bir yandan da gözyaşlarını tutamıyordu. Üç buçuk aaatllk yol, bir aaır glblgeldl. ' Erkanlı düşünüyordu, ya bırakmazlarsa? Adam ne yapar, belki alanda ölür. Hele bir ulaşsınlar... Zekeriya * Beyin yanında pasaport da, nüfus kâğıdı da yok. Yalnız Sovyetler Birliği'nden döndüğü zaman Fransızların verdiği bir belge var. Bununla içeri girecek. Aslında kimliği bilinen ünlü kişilerin yurda girmesi için belgeye de gerek yok. Uçak havaalamna iniyor. Herkes pasaport denetimine giriyor, Sertel de. Orhan Erkanlı'nın elini sıkıca tutuyor. Yüzü sapsarı. Pasaport denetiminden de geçiyorlar. Tam çıkış kapısında bir polis yaklaşıyor Erkanlı'ya, "Beyefendl, Emniyat Amirl Zekl Bey bir kahve Içmenlzl rica ediyorl.." Mutluluk uzun sürmüyor, Zeki Beyin karşısındalar. "Yoruldunuz Zekerlya Bey, hele blrer kahve Içellm." Sertel, Erkanlı'nın yüzüne bakıyor. Bü bakışta çok şey var. Erkanlı'nın elini tutan eli birden yere düşüveriyor. Oturduğu koltuğa çöküyor. Bütün bunlar neden oluyor? Pasaport denetiminden geçtikten sonra bir komiser Zekeriya Beyi tanıyor. Hemen Zeki Beye haber veriyor. Zeki Bey de daha yukardakilere duyuruyor, "Ne yapalım?" Ankara'dan emir bekliyorlar. Ankara'nın haberi gecikince, Çınar Oteli'ne konuk ediyorlar. Çevresi polısle sarılı. Sabahleyin, erkenden Hürriyet muhabiri Orhan Erkanlı'ya telefon ediyor: "Efendim blraz önce Zekerlya Beyi zorla otelden alıp uçağa koydular. Uçak kalktı." Sertel, yeniden Fransa'ya dönüyor. Bir daha yurduna geri dönmesi için on yıl geçecek. Peki, yurduna dönmüş Kutlu ile Sargın'ın durumu nedir?D Ş A l R L E R Ş l l R L E R Kanımdaki çlngene öyle bir beyin cümbuşü ki sorma Elimde dikdörtgen çanta, miyop gözlüklerimln ardında Beni çağırır çırılçıplak, esmer uzun saçları tef Ve kırmızı gül ve züreyfa bacakları Birer ateş topu olan kirpikler Iskarpinlehme kum bulaşır temizlesem Gelip sanlacak denlzi gösterecek ateşi kumu duramam Kaçmalıyım, bakmadan arkama Kahkaha Hegel, Estetik adlı yapıtında şiirsel yaratmayı şöyle anlatıyor: "Fenomenal dünyanın karşısmda, gerçeğin bir hakikatı olan yepyeni bir krallık doğar; bu hakikat öyle bir hakikattir ki, bu gerçek içinde kendisini biçim verici güç ve hakiki ruh olarak yeniden ortaya koymaz. Düşünce, hakikatin ve gerçekliğin yalnız yine düşünce içindeki bir uzlaşmasıdır; ama şiirsel yaratma, gerçek görünümün, gerçek dışlaşmanın kendisi içindeki bir uzlaşmasıdır ve bu yalnız tinsel olarak tasarımlanmış bir biçim içinde oluşarak ortaya çıkar." Birkaç şiir kitabı: Ayhan Can: Umut arkları, Tülin Süzer: Kibele, Ahmet zer: Gecenin Kanayan Yerinden, Veysel öngören: Arif'in Kızı, Bülent Güldal: Sabaha Biriken. Şiirsel yaratma Ey kanımdaki çingene Gülsene gülsene söylesene Neden hep eksik yüzümün Sana bakan yanı? Slnan Oürsoy İzdüşüm TOULOUSELAUTBEC, "FERNANDO SİRKİ'NDS", J888 Sen gittin ya hani bir sabah El değmemiştı daha denizo güneş Ufkuma gerili sevdalar tükenmemişti El değmemiştı daha denize güneş Kumlar hangi özlemi beslerdi koynunda Ağır aksak bir yengeç deliğine girmemişti. Kumlar hangi özlemi beslerdi koynunda Bir balıkçı teknesl pıtpıtlarıyla geçerdi uzaktan Bir şeyler saplanırdı bir yerlerlme Bir balıkçı teknesi pıtpıtlarıyla geçerdi uzaktan El değmemiştı daha denize güneş Kumlar hangi özlemi beslerdi koynunda Nlhat KumMr Yasakkondu Yıkıcılar bırakıp gidince çaresizliği tapusuz toprağa kondunun sıvasız parçalanmış briketleri arasında eski demir bir karyola kaldı, bir teneke soba örtüsüz tahta masanın üzerinde devrilmiş iki su bardağı, mavi çinko çaydanlık çevresinde her şeyden habersiz, yasaklarda acılarda büyüyecek üç bakımsız çocuk.. llhan Büyükcebecl Göçebe ömrümüz Sevgilim Sırası değil Başın düşmesin omzuma Sıkılan kurşundan önce Varmalıyım yarına Göçebe ömrümüz acıdır Ama Alışkındır Ayrılıklara E\,et Hoşçakal dediğimi Unutmadım sana Döndüğümde Dudaklarına yazacağım Binbir öpücükte Merhaba Bahtlyar Kaymak S Çlğneyen çiğneyene şimdi çok uzaklardayım Çağırsam da duymayacaksın. Şlmdl çok uzaklardayım, Kudurmuş dalgaların arasında Ordan oraya vurmaktayım, ölsem de duymayacaksın. Şlmdl çok uzaklardayım... Baydar özcan İKİ MISRA Uzun bir karakutuyum, ne kayıt ölmey baçladıktan bu yana! (Nilgün Marmara)