Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Granada her ne kadar pub'lan, kahveleri ve sabahın erken saatlerine dek uzanan canlı gece yaşamıyla "cıvıl cıvıl bir kent" izlenimi bırakıyorsa da aslında hâlâ gereğinde gazete bayilerini ateşe veren, siyasi partilerin merkezlerine saldırılar düzenleyen, gözdağı vermekten kaçınmayan şiddet yanlısı bir "sağı" banndıran bir kent. 1492'de Araplardan en son "kurtarılan" Granada'da, görkemli bir geçmişc sahip olan pek çok yerde olduğu gibi, gelecekten çok geçmişin ağırlığı hissediliyor. Islam mimarisinin en gözde mücevherlerinden biri olan Elhamra Sarayı'nı görmek için her gün binlerce turistin hücumuna uğrayan 250 bin nüfuslu Granada, geçmişten çıkıp, geleceğe yönelmiyor bir türlü. Belki biraz da bu nedenle, lspanya'run genelinde artık marjinalleşen aşırı sağ, kendisini yaşatmak için gerekli en uygun iklimi Granada'da buluyor hâlâ. Pek çok kişi, kentin etrafındaki dağlarda silahlı gruplar halinde eğitim gören sağcıların kolaylıkla "1936'yı tekrarlayabileceğini" duşünüyor. Hatta bazıları, "Garcia Lorca mezardan kalksa, bunlar yazan gene öldüriir" diyorlar. Şairin ölümünün 50. yılı için bu yaz yapılacak törenleri hazırlayan şair Juan de Loxa, "Lorca'yı anlayabilmek için Granada'yı aıılamak gerek. Cranada, Lorca gibi başlan çıkarıcı bir şairi yarulabilen ve onu yarattığı gibi öldürebilen bir kenttir" diyor. Lorca'nın yapıtlarına Endülüs'ün nasıl yansıdığını şöyle anlatıyor Loxa: "Fedcrico'mın yapıtlarındaki Kndulııs, fevkâlade trajik, fevkâlade lirik, fevkâlade (ılsıınlı bir Endülüs'tür. Bu Endülüs'ten geriye, bugiine, dram ve lirizm kalmıştır. Endülüs, biraz da Federico'nun sayesinde, (ılsımını hâlâ koruyabilmektedir. Bu höyledir, çiinkü Federico aslında halkçı bir şairdir. Ornegin 'Yerma', 'Bcrnarda Alba'nın F.vi' gibi yapıtlarında olumsıız tipler yakalamıstır. Bu yapıllarııı karakterlerini bııgiin hâlâ çevremizde bulabiliriz. Hâlâ bir 'Bernarda Alba'yı anlamak güv değildir. Bernarda Alba baskının simgesidir. Biz ise bu baskıyı bir ulus ularak yakın zamanlara dek yaşadık. Bu nedenle Federico'nun karakCerlcri hâlâ bizimledir." Loxa'nın sözünü ettiklerine en somut örnek belki de Granada'ya 160 kilometre öteden geliyor. Bir zamanlar Endülüs'ün en fakir kenti olan bu çorak topraklar ü/erinde "Kanlı. Düğün"ün gerçek kahramanları hâlâ yaşıyor. Granadah yazarın yapıtı üzerinde yapılan araştırmalar, Lorca'nın "Kanlı Duğün"ü, 1928'de bir gazetede "Nijar Cinayeti" olarak anılan bir olayı okuduktan sonra yazdığını, konu ve karakterleri tamamen bu olaydan aldığını ortaya koyuyor. "Kanlı Düğün"de "Novio" (nişanlı erkek) olarak geçen 83 yaşındaki Casimiro Perez Morales ve "Novia" (nişanlı kadın) olarak anılan 8 i yaşındaki Francisca Canada Morales halen birbirlerinden 25 kilometre ötede oturuyorlar. Fakat "Kanlı Düğün" ün kahramanlannın ne kendileri, ne de aileleri olayın geçtiği 1928 yılından bu yana birbirleriyle konuşmuyorlar. Aradan geçen yarım asrın unutturamadığı kinin altında, Francisca Canada'nın düğunden birkaç saat önce Casimiro'yu bırakıp yeğeni Francisco Montes Canada'ya kaçması yatıyor. Ancak eşek sırtında düğün yerinden 8 kilometre uzaklaşabilen sevgililer yakalanıyor ve Francisco Montes hemen oracıkta vurularak öldürülüyor. Boğularak öldürülmek istenen kadın ise, ölü taklidi yaparak kurtuluyor. "Kanlı Düğun"ün dinmeyen yaşı ve hâlâ yaşayan kahramanları, Endülüs'ün Lorca, Lorca'nın Lndülüs olduğunu gösteriyor. Bu toprakların gözalıcı güneşi altında, Lorca ve kahramanları gölgelerde yaşıyorlar. Kapı açık. Antrede yuvarlak bir nıasa, üzerinde eskimiş bir örtü. Masanın üzerinde bir tabak ve tek bir yumurta. Tabağın yanında ise solun geleneksel gazetesi, "El Socialista"... Antre doğrudan doğruya yatak odasına açılıyor. Zaten evin tamamı bu kadar. Yeşil duvarların sıvaları dökülmeye yüz tutmuş. Ortada büyük demir bir yatak. Yatağın içindeki ve "Kanlı Düğün"ün birinci sayfası göze çarpıyor. Yanında ise Lenin'in, Che Guevara'nın, Mao'nun fotoğrafları. Odada başka da bir süs yok zaten. Pareja'nın evinden 150200 metre ötede Lorca'nın doğduğu ev karşımda duruyor. tlk dikkati çeken evin mütevazıhğı ve portakal ağaçlarının kokuları oluyor. Kapıdan içeri girerken, bir an için geçmişin hortlaklarıyla karşılaşacağımı düşünüyorsam da, yeni badalanmış duvarlar ve sessizlik başka bir "zaman'"da olduğumu hatırlatıveriyor hemen. Girişte çok basit bir antre, solda, annesinin babasının odasının yanıbaşında hemen şairin yatak odası var. Evin sadeliği aşağı yukarı 1900'lerin başındaki haliyle saklandığını gösteriyor. Aynı perdeler, aynı örtüler yerlerinde duruyor. Şairin odasına girer girmez, daha ilk adımlannı atmaya başladığında oynadığı oyuncak atı göze çarpıyor. Garcia Lorca'nın şairliğinden önce müzisyenliğini kanıtladığı ilk piyanosu ise, sağ tarafta küçük bir salonun yanındaki odada duruyor. Avluda da her Endülüs avlusunda görülen bir portakal ağacı ve az ilerde bir erik ağacı görülüyor. Avlunun öte yanın nı da sayıyorlar. Lorca'nın akrabalarından şair, Francisco Giner de los Rlos'a soruyorum bu konuyıı "Bu göriişe katılmıyurum. Evel Federico'nun sevgileri, tutkulan çok geleneksel degildi. Ama o hiçbir zaman afişe bir homoseksüel olma dı. Federico'yu inançları için öldürdıiler. !?a ir olduğu için öldürdiiler." Lorca Uzerindı uzun çalışmalar yapan modern Ispanyol ya zarlardan Francisco Umbral ise Lorca'nın an selliğini "panseksüelizm" olarak nitclenditi yor. Umbral, Lorca'nın kurşuna dizilmesiniı nedenleri arasında olmasa bile, "pan seksüelizm" olarak nitelendirdiği bi seksüelliğinin şairi "loplumdan dışlayan hiı unsur" olduğunu söyluyor. özellikle o zanıa nın geleneklerine bağlı Ispanyol toplumunda "Böylesine derin bir cinsellik trajedisi yaşayan birinin hiçbir zaman topluma Iam anlaıtııyla entegre olamayacağım" belirten Unıb ral bunun şairin yapıtlarını değerlendirmedt önemli bir unsur olduğunada dikkati çekiyor 80'ine merdiven dayanıış ve iç savaşta dıreniş hareketinin liderliğini yapmış L.orca'nın eski tanıdıklarından biri Tomas Garcia Garcia ise, "Söziine sohbetine doyum olma/dı" diye hatırlıyor ünlü Ispanyol yazarını. "Hemen aklına eser esmez oracıkta bir şiir karalayıverirdi. Coşkulu bir kişiliği vardı" diye de vam ediyor ve birlikte geçirdıkleri bir öğleden sonrayı anlatıyor: "Lorca ve Dali hep beraberdik. Ben içlerinde en gençleriydim. 1617 yaşlarında falan olmalıydım. Eve nereye gittiğimi söylemediğim için geceyarısı döndügümde bir çıngar çıkmıştı. Fakat öylesine doyum olmaz bir öğleden sonra idi ki, Lorca ve Dali'den ayrılamamışiım. Dali artık Gala ile beraberdi. Ama Gala daha Paul Eluard'la evliydi. Birden aklına esti, 'Hadi' dedi, 'gidip Paul'a bir telgraf çekelim'. Hep birlikte postaneye gittik. Gala, 'Paul, seni çok seviyorum, öperim, kucaklanm' diye bir lelgraf çekti. Dali de oradaydı. Ama öylesine gu/el bir öğleden sonrasıydı ki Gala, Eluard'ın da orada olmasını istemisti. Genelde böyle bir atmosfer vardı işte." Ben "Lorca'ya yaşam gücii veriyordum" diyen Dali gibi Luis Bunuel de Lorca'yı keyifle anıyor. "Anılar"ında Lorca ile birlikte unutulmaz saatler geçirdiklcrini söyleyen Bunuel, "Parlak, sempatik, yerinden oynamayan kravatı ile sıklığa egilimi olan, koyu ve parlak bakışlı Federico'nun kimsenin karşı koyamadığı bir albenisi vardı. Benden 2 yaş büyüktii ve zengin bir toprak sahibinin oğluydu. Baslangıçla Madrid'e felsıfe okumak için geldi, fakat daha sonra edebiyat yaşamına atılmak için dersleri bıraktı. Hiç gecikmeden herkesi tanıdı ve hemen herkesin kendisini taııımasını sağladı. Kaldığı öğrenci yurdundaki odası, Madrid'de en çok aranan toplantı yerlerinden biri haline geldi" diyerek tanıtıyor Lorca'yı. Tanıdıklarından dinlediklerim ve ünlü yazarın dostlarının anlattıklan, yazdıkları, Lorca'nın sanki iki ayrı kişiliği olduğunu düşun dürüyor. Bunlardan biri doğduğu kentte beyaz keten takımlarla gezen, piyano çalıp, gitar dinlemekten hoşlanan kuçtık bir Endülus ağasının oğlu Lorca; diğeri de Katolik ahlak anlayışına ve kökenlerinin bulunduğu çok muhafazakâr Granada ortamma karşı, siyasi tikirleri, aşklan ve yapıtlanyla mücadele veren bir Lorca imiş gibi geliyor. Nitekim çevresine karşı bu tepkisi, yazarın o dönemin Endülus'ünde alışılagelmediği bir biçimde, kendisini çok etkilcyen ABD'ye kaçışıyla da ortaya çıkıyor. Lorca'yı bu açıdan belki de en oz biı biçimde şair Vicenle AleKandre'ın sözleri betimliyor: "(Lorca'nın) Kolları havaya dayanıyordu, ayakları ise zamanda, bu Ispanyol topraklannın uzak koklerinde, asırlarda gömüliiydii..." Lorca belki bunun için zamanımızın en trajik şairiydi. Ve belki de bunun için yapıtları gibi yaşamı da trajik bir biçimde sonlandı. Büyük bir olasılıkla Lorca'yı, 1936'nın o bunaltıcı ağustos gecesinde vuranlar, ya^arı sadece demokratik lspanya'yı savunduğu için yok etmediler. Federico Garcia Lorca, "tarklılığı" ve en geniş anlamıyla "özgürlükleri" savunduğu için öldüd r azılanlar ve anlatılanlar, Lorca'nın sanki iki ayrı kişiliği olduğunu düşundürüyor insana. Bunlardan biri doğduğu kentte beyaz keten iakımlarla gezen, piyano çalıp gitar dinlemekten hoşlanan küçük bir Endülüs ağasının oğlu Lorca; diğeri de Katolik ahlak anlayışına ve kökenlerinin bulunduğu çok muhafazakâr Granada ortamma karşı, siyasi fikirleri, aşklan ve yapıtlanyla mücadele veren bir Lorca. daki samanhğın pencerelerinden ise Lorca'nın pek çok şiirine konu olan bir zeytinlikler ufku ile karşılaşıyorum. "Zeytin agaçlannda acı bir yelİ anımsıyorum..." diye noktaladığı, boğa güreşçisi Ignacio Sanchez Mejias'a yazdığı o ünlü ağıt geliyor aklıma birden. Anlatılanlara göre Lorca, çok sevmiş Igna,'cio Sanchez Majias'ı. Sanchez Mejias olağan bir boğa güreşçisi değil, yazarmış, şairmiş aynı zamanda. Lorca ile Dali arasında da, dostluk sınırını aşan bir sevgi bağı olduğu söyleniyor örneğin. Hatta artık bunamaya yüz tutmuş olan ressam Salvador Dali eski dostu Lorca için, "Bizimkisi bir arkadaslık degil, çok giiçlii bir erotik tutkuydu. Gerçek bu. Lorca'nın bana aşık olmuş olması benim için bir onurdur" diyor. Lorca üzerinde çalışan uzmanlardan bazıları, ünlü şairin iç savaş sırasında faşistler tarafından vurulmasının nedenleri arasında "homoseksüel" olarak damgalanmış olması adam bcnı seçebılmek için gözlerını kısıyor ve hafifçe doğrulmaya çalışıyor. "Geldiğinize memnun oldum" diyor. 86 yaşındaki Jose Pareja Orfega'nın pek sık ziyaretçisi gelnıiyor, besbelli. Pareja, Garcia Lorca'nın doğduğu 4500 nüfuslu Fuente Vaqueros kasabasında ünlü şairin hâlâ hayatta kalan ender yaşıtlarından biri. Pareja Ortega, "Evel tanırdımLorca'yı" diye başlıyor söze ve ekliyor: "Çok iyi bir insandı. O zamanlar beyefendiler bizim sınıfımızdan insanlarla konuşmaılardı. Lorca gerektiğinde otıırup bizimle şarap içer, dertlerımizi dınlerdi. Bayramı, şenligi, dansı pek severdi. Onu en son köy meydanında bir konuşma yaparken hatırlıyorum. Üzerinde çok şık beyaz bir takım vardı..." Iam o sırada gözüm Pareja Ortega'nın yatağının üstündeki fotoğraflara ilişiyor. lspanya'da normal olarak haç ya da Meryem tablolarının asılı olduğu başucunda, Garcia Lorca'nın bir resmi F. Garcia Lorca'nın son fotoğrafı: Şair, MadriCtebir kahvede. Larca'nm doğduğu ev. Ev* gtrmek üzere olan kişi, Lorca'nın babası. 19