25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yıl 1959. Bir Türk cazbandı. Soldan sağa: Yaşar Güvenlr, Muvaffak Falan, Süheyl Denizci, Nazif Erdem Yerkut, Erol Pekcan. Yıl 1958, milles Connover Türkiye'de. Soldan sağa: Erol Pekcan, Melih Gürel, Mllies Connover, Selçuk Sun, Tuncar Tanyol ve bir cabsover. Türkiye'de eazm altın yılları 19361945 arası yurdumuzda da önemli ölçüde etkili olmuş ki, sizin neslinizden caz meraklılannı bir yana bırakalım, bu kadar iyi caz müzisyenleri çıkmış... PEKCAN Aslında bizden önceki nesil, caza daha çok meraklıydı. Peki, Şapka Devrimi'ni, Harf Devrimi'ni yeni gerçekleştirmiş bir iilkedeki bu caz merakını nasıl açıklayabiliyorsunuz? PEKCAN Atatürk'le gelen Batıya açılma çabalarının bir sonucuydu. SUN O zamanlar Cüneyt Sermet'le Arto'nun kurduğıı orkestranın duzeyinde bir caz orkestrası hâlâ Türkiye'de kurulamadı. PEKCAN Elbette! Şadan Çayırhgil, Erdem Buri, Cüneyt Sermet çok iyi müzisyenlerdi. SUN llhan Mimaroğlu vardı. Klarinet çalardı. Daha sonra Erol, ben ve o, bir Amerikalı piyanistle birlikte Ankara Radyosu'nda caz programları yaptık. Bu, Amerika'nın Sesi için "Yavuz Geliyor Yavuz"u çaldığınu grup mu? PEKCAN Hayır, o 19606 l'lerdeydi. Amerika'nın Sesi'nin ünlü caz yapımcısı Willies Connover yurdumuza gelmişti. 1958'de Dave Brubeck ile beraber geldiğindc tanışmıştık. Bizi dinleyip beğenmişti. tkinci gelişinde bizden bir Türk melodisi çalmamızı istedi. Biz de Selçuk, ben, Melih Gürel ve Atilla Garay adında bir Macar piyanistle Amerikan konsolosunun evinde o parçayı banda aldık ve Amerika'nın Sesi'nde caz programmda yayımlandı. Gelellm size sayın Yalçın Aleş. Sizi caza çeken şey ne oldu? ATEŞ Swing. Cazın swingi daha ilk dinlediğirnde beni çok etkilemişti. On altı yaşımda deniz astsubay okuluna girdim. Amatörce davul çalmaya başladım. Daha boııra müzik sevgim o kadar ağır bastı ki okuldan mezun olduğum halde yeniden deniz astsubay bando okuluna yazıldım ve saksafon çalmayı öğreııdim. Mezun olduktan sonra Süheyl Denizci'yi buldum, onunla çalışmaya başladım ve çok büyük yardımlarını gördüm. Evet, kendisini bu sohbetimlze katılması için biz de davet etmiştik; ama geçirdiği ağır grip yuzunden ne yazık ki evinden çıkamadı. Şimdi ben, Selçuk Sun'a o genç yaşında kendisini cezbedecek bir sürü cicili bicili alet varken kontrbasa nereden tutulduğunu sormak istiyonım. SUN Onu hiç sormayın; az daha felaketim oluyordu. Şimdi, ben korservatuvar imtihanını kazandım, kulağımı beğendiler. Sıra hangi enstrümanı çalacağıma gelince, bir baktılar, parmaklarım "köfte" gibi. "Bunu kontrbasa alalım" dediler. Ben, "O da nedir?" deyince beni bir odaya götürdüler. lçeri girip o dev gibi aleti gördüğümde, "Ben bunu çalamam" deyip başladım ağlamaya. Çalarsın, çalamazsın derken derslere girdik. İlk üç ay hep okuldan kacmayı düşünüyordum. Sonra nasıl oldu bilmiyorum, birdcn kanıın ısındı. O gün bugündür de sevgimiz dcvam eder. Başlangıçta ve daha sonra hangi caz miizisyenlerinden etkilendiniz? SUN Başta Nejat Cendeli gelir. Çok iyi bir piyanistti. Yanılmıyorsam siz birlikte de çalıştınız. SUN Çalıştık tabii; ama başlarda cektiğim korkuyu bir ben bilirim. ÇUnkü, müziği çok ciddiye alan, çok disiplinli bir müzisyendi. Ben okulu bitirdikten sonra Istanbul'a geldim. Beni Taksim Belediye Gazinosu'na çağırdılar. O zaman da çok iyi bir orkestrası vardı: Nejat Cendeli, Vasfi Uçaroğlu, tsmet Sıral, Faruk Akel, Zekai Apaydın. O zamanlar kim varsa oradayntış... PEKCAN Evet, tam "AU Stars". SUN Gardrop Yorgo derlerdi, bir kontrbasçı, Hayri adında bir tenorcu vardı. Yorgo ayrılınca beni onun yerine aldılar. Nejat'la çalışmaya ilkböyle başladım. O iş dört sene kadar gitti. tlk işinizde böyle büyük müzisyenlerle dört sene çaldıgınıza göre kimlerden etkilendiginiz anlaşılıyor. PEKCAN Yalnız o orkestranın şefi Ismet Sıral olmasına rağmen, kurucusu Cüneyt Cermet idi. önceleri bası kendisi çalmış sonra bırakmış ama orkestrayla hep ilgilenirdi. Repertuvar seçimlerinde, provalarda hep orkestranın içindeydi. SUN Doğru, hatta ben de Cüneyt'in basını satın almıştım. D TARIK ÖCAL Sayın Erol Pekcan, Selçuk Sun ve Yalçın Ateş. Üçiinüz de Turk caz müziği tarihinde yerlerini almış ve aynı nesilden gelen tniizisyenlersiniz. Miızige nasıl başladığınm sormuyorum. Sizi müziğe çeken orlaını anlatır mısınız? PEKCAN Ben müziğe dokuz yaşlarımdayken merak sardım. Ağabeyim Kadıköy Halkevi'ne giderdi. Türkiye'deki caz olayının bizden önceki neslini oluşturan, Hulki Saner, Fazıl Abrak ve Erdem Buri gibi ustalarla bcraber olur sonra da akşamları evde Amerika'nın Sesi Radyosu'nun caz programlarını dinlerdi. Ben de ondan meraklanıp caz programlarını dinlemeye ve cazı bir tutku halinde sevmeye başladım. O gün bu gündUr, aynı tutku artarak devam eder. Kadıköy Halkevi'nden söz ettlnlz. Orada caz dersleri mi veriliyordu? PEKCAN Hayır! Cazla uğraşan kişiler orada biraraya gelip çalışıyorlar ve caz konserleri düzenliyorlardı. 1942 yılları civarıydı ve bence bunlar cazın altın yıllarıydı. Bugiine kıyasla caz o yıllarda daha çok dinlenen bir miiziik türü miiydü? PEKCAN Elbette! O yıllarda hem Amerika'da, hem de Türkiye'de dans müziği diye caz çalınırdı. Devrin ismi de "swing devri"dir zaten. Dinlediğiniz ilk caz grubunu veya cazcıyı hatırlıyor ınusunuz? PEKCAN Elbette! Duke Ellington. Sonra Count Basie. Bir de Australian Jazz Quartet ve Art Blakey Jazz Massengers vardı, Gene Krupa, Benny Goodman, Harry James, Teddy Wilson da o günlerden aklımda kalan isimler... Peki, sizi müzige çeken ne oldu, Sayın Selçuk Sun? SUN Beni müziğe çeken şey, o zamanki Taksim Belediye Gazinosu'nun karşısında oturmamız oldu. Orada rahmetli Müfit Kiper'in orkestrası çalardı ve ben bütün gece oturup onları dinlerdim. Müziğe olan bu aşırı merakımı gören ve zamanın ileri fıkirli insanlarından biri olan dedem beni konservatuvara girmeye zarladı. O dönemden, kulağınızda kalan bir şarkı ismi söyleyebilir misiniz? SUN You are Ahvays in My Heart. Haıta filmini de Kadıköy Opera Sineması'nda altıyedi kere seyretmiştim. O günlerin müzikal melodilerini, ticari müzik sayılan şarkılarını bugün artık sanat müziği diye dinliyoruz. Hele o zamanların ses kayıt tekniklerindeki gUçlükleri düşününce çalışlardaki beraberliğe, müzisyen olarak ağzımız açık kalıyor. Demek caz, altın devrinde, yani "1940'lar cazın altın yıllarıydı Türkiye'de. Dans müziği diye caz çalınırdı. Devrin ismi de 'swing devri 'dir zaten..." Pekcan: "Taksim Belediye'de rahmetli Müfit Kiper'in orkestrası çalardı ve ben bütün gece oturup onları dinlerdim." Sun: "Cazın swing 7 dinlediğimde beni çok etkilemişti. Mezun olduğumda, Süheyl Denizci'yle çalışmaya başladım..." Ateş:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle