Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Aylar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 Mayıs 2011 Cumartesi 19 eskisehir c Eskişehir’de kesişen yollar Atatürk’ün sırdaşı: Ali Çavuş Yazımızın ikinci kahramanı Ali Çavuş da Afet İnan gibi Atatürk’ün en güvendiği, en özel anlarını paylaştığı bir başka isimdir. Ali Çavuş, 1897’de Mihalıççık’ın Çukurviran (Çukurören) köyünde doğmuştur. I. Dünya Savaşı’nda seferberlik ilan edildiğinde gönüllü olarak askere gitmek istemiş, iki yaş küçük olmasına rağmen güçlü kuvvetli göründüğü için kabul edilmiştir. Kayseri’de, “Küçük Zabit Mektebi”nde üç aylık bir eğitim sonrası onbaşı olan Ali Çavuş, hazırladığı öncü birliğinde “Başkomutanvekili” olarak teftişe gelen Enver Paşa’nın dikkatini çekecek ve bundan sonra onun maiyetine katılacaktır. bi’nde özellikle saldırı ihtimaline karşı tedbirler alınmıştı. Ancak bir gün binaya ateş açılmış, Ali Çavuş, hatta Atatürk, dışarı fırlayarak ateşe karşılık vermişti. Saldırı olayından bir süre sonra Atatürk yaptığı bir içtima konuşmasında, “Ali Çavuş fedakâr ve kahraman bir askerdir. Onu yanımda hizmetkâr olarak değil, bir can yoldaşı olarak kabul ettim” diyerek ona olan güvenini bir kez daha dile getirecektir. keyiflendiğini de hisseder olmuş ve bu anlarda yaptığı kahve ile ona destek vermiştir. Ali Çavuş, Atatürk’ün herkesin bilmediği özelliklerine de şahit olmuştur. Atatürk’ün karanlıkta yatamadığını da bu şekilde öğrenmişti. Yatarken başucunda mum yakılıyordu ancak yokluk günleriydi ve mum da bitmişti. “Çocuk, ben karanlıkta yatamam. Çaresine bak dediğinde” Ali Çavuş gaz lambası yakmaktan başka çare bulamamıştı. Bu meseleyi çözdüğünü düşünen Ali Çavuş ertesi sabah Atatürk belirttiği saatte uyanmayınca telaşlanmış ve odaya girdiğinde simsiyah isle dolu olduğunu görmüştür. Atatürk’ü uyandırdığında zehirlendiğini anlayıp doktor Adnan Bey çağrılacak ve işin yaptığı tahribattan birkaç gün öksürük devam edecektir. Ali Çavuş 1919’dan 1925’e kadar, yani en zorlu Milli Mücadele günlerinde Atatürk’ün yanında bulunmuştur. 1925’te rahatsızlandığı için çok sevdiği Atatürk’ten ayrılmak zorunda kalan Ali Çavuş iyileştikten sonra Devlet Demiryolları’nda çalışmaya başlamıştır. Bu arada Ankara’da Kurtuluş Savaşı’nın ilk dönemine tanıklık eden tarihî gar binasını müzeye dönüştürmüştür. 31 Temmuz 1972’de Mihalıççık’ta yaşamını yitirmiş, cenazesi Ankara’ya getirilerek Cebeci Askerî Şehitliği’ne defnedilmiştir. Buruşturulan kağıtların gizemi Bu güvenden dolayı Atatürk’ün tüm şahsî masraflarının hesabını da Ali Çavuş tutmaktadır. Ali Çavuş ile Atatürk arasında özel bir iletişim dili de vardı. Atatürk bir yabancıyla görüşürken mutlaka önünde kağıt kalem bulundurur ve Ali Çavuş’a, “Bu tablayı temizlet” diye emir verdiğinde buruşturup attığı kağıtlarla dışarıya haber ulaştırırdı. Ali Çavuş Atatürk’ün ne zaman kızdığını, sinirlendiğini veya Önce kovdu, sonra güvendi Enver Paşa’nın sadık bir yaveri olan Ali Çavuş ile Atatürk’ün ilk karşılaşması İstanbul’da Harbiye Nezareti’nde olur. İkisi de bu karşılaşmayı unutmayacak ve devir değişip Ali Çavuş Kazım Karabekir’in birliğine katıldıktan sonra Erzurum’da gerçekleşen ikinci buluşmada ilk karşılaşma zihinlerde canlanacaktır. Atatürk, “Sen Enver Paşa’nın yanındaki Ali Çavuş değil misin” diye sorduğunda Ali Çavuş korkudan hayatında ilk kez yalan söyleyedi. Ancak bunun yalan olduğunu ikisi de bildiğinden Atatürk, “Çık dışarı” diyerek onu kovacaktır. Ancak Atatürk, Ali Çavuş’tan vazgeçmemiş, onu pek çok sınavdan geçirdikten sonra ve Enver Paşa’yla ilgili sırlarını hiçbir zaman dile getirmediği için ona güvenmişti. Erzurum’dan itibaren en zor günlerde Ali Çavuş artık Atatürk’ün yanıbaşındadır. Sivas’ta kongre hazırlıkları devam ederken Ali Çavuş’un da yardımıyla bir suikast girişimi engellenmiş ve Atatürk Ali Çavuş’a olan güvenini o zamana kadar kimseye vermediği valizinin anahtarlarını vererek göstermişti. Sivas’da kongre hazırlıkları devam ederken kalınan Ziraat Mekte Soyadını Atatürk verdi Ali Çavuş’a “Metin” soyadı bizzat Atatürk tarafından verilmiştir. Onun hayattaki en büyük zenginliği ömrünün sonuna kadar cebinde taşıdığı Atatürk’ün kendisine verdiği belge ile göğsünde taşıdığı “İstiklâl Madalyası” dır. Atatürk ayrıldıkları gün kendisine verdiği belgede şöyle der: “Mihaliç kazasının Çukurviran karyesinden Hacı İsmailoğlu Ali Efendi tâ Erzurum’dan beri, 335 senesinden beri, hizmetimde bulunmuş ve hiçbir suretle sadakat ve fedakârlıktan ayrılmamış akıllı ve namuslu bir efendidir. Hakkında icabı takdirin hüsnü muamele ve muavenet edilmek üzere işbu vesika kendisine verilmiştir. Gazi Mustafa Kemal, Başkumandan” Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Millî Mücadele’yi gerçekleştiren, bağımsızlık uğrunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan asker sivil bütün vatandaşlarımızın, Afet İnan ve Ali Çavuş’un hatıraları önünde saygı ile eğiliyoruz.