14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ENERJİ 6 Kyoto Protokülü’nün temelini teşkil eden karbon ticaretinin iklim değişikliğine karşı etkili bir mücadele olup olmadığı tartışılıyor İklim değişikliğine piyasa çözüm mü? İngiltere’de bazı sağlık hizmeti veren tesisler ve üniversiteler binlerce sterlin ödeyerek permi satın almak zorunda kalırken; BP, Esso, Shell gibi devler permi satarak milyonlarca sterlin gelir elde etmişlerdir. Bu çarpıklık o boyutlara gelmiştir ki, meşhur ‘kirleten öder’ prensibinin neredeyse ‘kirleten kazanır’ haline dönüştüğü dillendirilmektedir. Nilgün ERCAN Kimya Mühendisi ünümüzde, dünyada Kyoto Protokolü’nün 20082012 yılları arasında tamamlanacak olan ilk evresi sonrasındaki döneme ilişkin hazırlıklar ve görüşmeler yapılmakta; diğer yandan Kyoto Protokolü’nün temelini teşkil eden ve geniş anlamda “karbon ticareti” olarak tanımlayabileceğimiz piyasa mekanizmalarının iklim değişikliğine karşı gerçek ve yeterli bir önlem olup olmadığı konusundaki tartışmalar süregelmektedir. Özellikle ülkemizde iklim değişikliğinin önlenmesi konusunu Kyoto Protokolü ile özdeşleştirerek ele almanın oldukça yaygın bir alışkanlık olduğu düşünülürse; söz konusu Protokol’ün önlem olarak getirdiği mekanizmaların gidişatı konusunda dünyada yapılan tartışmaların üzerinde durmak yararlı olacaktır. yanı sıra, gelişmekte olan ülkelere yeni yatırım, çevre ve teknolojik açıdan yarar getirdiği savunulmaktadır. Ortak Yürütme (OY) Projeleri ise sanayileşmiş EkB ülkeleri arasında uygulanacak projeler olup, ağırlıklı olarak geçiş ekonomisi ülkelerinin ev sahipliği yapması beklenen projelerdir. yon ticaretine eleştirel bakan kesimlerin haklı olarak işaret ettikleri gibi, Kyoto Protokolü’nün ilk evresinde emisyon ticareti sistemi ile sanayileşmiş ülkelere ve sera gazı salan şirketlere belirli koşullarda yerkürenin karbon çevrim kapasitesi tahsis edilmiş olup; Kyoto Protokolü ve AB ETS milyarlarca dolar değerinde, ticareti yapılabilen hak ve kıymet yaratmaktadır. Örneğin PriceWaterhouse Coopers adlı denetimdanışmanlık şirketinin bir analizinde şöyle bir yorumlama yapılmaktadır: “Karbondioksit emisyonlarının ticaretinin yapılması, patentler, telif hakları, lisans hakları, ticari ve endüstriyel marka haklarının transferi ile eşdeğerdir.” Dünya Bankası eski baş ekonomistlerinden Nicholas Stern şunu söylemektedir: “Emisyon ticaretinin temeli, sera gazı salımı yapanlara mülkiyet hakkı vermek, daha sonra bunların ticaretinin yapılmasına müsaade etmektir.” Teksas Üniversitesi Hukuk Okulu’ndan bir uzmana göre ise, emisyon ticareti sistemi, salım yapan bir kuruluşu/tesisi sadece hukuki olarak emisyonlarını belirli bir limitin altına düşürmekle yükümlü kılmamaktadır; aynı zamanda ona söz konusu limite kadar sera gazı salma ENERJİ ENERJİ ENERJİ G Bir tür özelleştirme İklim değişikliğini önlemek amacıyla sera gazı salımlarını azaltmak için piyasa mekanizmalarının devreye sokulmasına karşı çıkan kesimler ciddiye alınması gereken birçok gerekçe ileri sürmektedir: Karbon ticareti sisteminin gerisinde kapitalizmin her şeyi metaya indirgeme anlayışı yatmaktadır. Firmalara verilen tahsisler, bir başka açıdan “kirletme (emisyon) hakkı” anlamına gelmekte olup, alınıp satılabilen bu tahsisler ile dünyanın karbon çevrim kapasitesi bir bakıma özelleştirilmektedir. Kyoto Protokolü’nün kurallarını belirleyen 2001 tarihli Marakeş Anlaşması’nda, “Protokol, Ek1’de yer alan taraflara emisyonlara ilişkin herhangi bir hak, sahiplik veya yetki yaratmamakta veya vermemektedir” ifadesi yer almaktadır. Benzer şekilde 2005 yılında oluşturulan AB Emisyon Ticareti Sistemi’nde de (ETS) bir mülkiyet hakkının söz konusu olmadığı, özel bir düzenleme altında permi sistemi oluşturulduğu belirtilmektedir. Ancak bu yaklaşıma karşılık, emisENERJİ ENERJİ ENERJİ hakkı da vermektedir. Belki de en dikkat çekici görüşlerden biri Indiana Üniversitesi’nden Hukuk Profesörü Daniel Cole’un görüşüdür. Cole, hükümetlerin ticareti yapılabilir kirlilik permileri tahsis etmesinin, kamuya ait olan atmosferin kullanımının özel gruplara/taraflara verilmesi sonucunda “sınırlı bir özelleştirme türü” olduğu düşüncesindedir. Piyasa açmazı Kyoto Protokolü’nü şekillendirenler, ticari mekanizmaların klasik “kural koy ve denetle” yöntemine göre daha düşük maliyetli ve daha etkin bir sistem oluşturacağı iddiasında olmuşlardır. Ancak bu ticaretin yapılabilirliği için gerekli altyapı, koşullar olup olmadığı tartışmalıdır. Bu konuda Kyoto öncesinde kirlilik ticareti konusunda tek örnek olan ABD’nin deneyimleri de çok eleştiri almaktadır; kısa dönemli maliyetleri azalttığı buna karşılık “hakkaniyet” konusunda birçok soru ortaya çıkardığı, dikkatleri kirlilik azaltımından uzaklaştırdığı, klasik önlemlerle kıyaslandığında yeni teknolojilerin geliştirilmesine daha az olanak sağladığı yönünde birçok eleştiri yapılmaktadır. Kyoto ve ticari mekanizmalar Kyoto Protokolü, EkB ülkeleri olarak yer alan 38 sanayileşmiş ülkenin sera gazı emisyonlarını 2012’ye kadar 1990 yılındaki seviyelerinin ortalama olarak en az yüzde 5.2 altına düşürmelerini zorunlu kılmaktadır. AB yüzde 8’lik bir azaltma hedefini taahhüt etmiştir. Ancak sanayileşmiş ülkelere “esneklik mekanizması” adı altında bazı kaçamak yollar tanınmıştır. Protokol’deki yükümlülüklerini yerine getiremeyecek ülkeler, 3 türlü ticari mekanizmadan yararlanarak bu durumlarını telafi edebileceklerdir: Emisyon ticareti mekanizması altında, sanayileşmiş ülkeler emisyon limitlerine göre fazla permisi olan ülkelerden emisyon hakkı satın alabileceklerdir. Temiz Kalkınma Mekanizması (TKM) altında, gelişmiş ülkeler herhangi bir emisyon sınırlaması olmayan azgelişmiş ülkelerde yapılacak projelerle kendi hedeflerine ulaşılmasını sağlayacak sertifikalı emisyon azaltımı (SEA/CERcertified emission reduction) elde edebilecektir. Bu yöntemin gelişmiş ülkelerin daha düşük maliyetli yatırım yapmalarına olanak sağlamasının ENERJİ ENERJİ ENERJİ Kim kazanıyor? Sera gazı emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğini önlemek üzere geliştirilen karbon ticareti yöntemi, gerçek emisyon miktarlarının üzerinde verilen tahsisler ve tahsislerin ülkeler içinde dağıtımı sonucunda, bugün tirajikomik bir şekilde en fazla sera gazı salımı yapan büyük şirketlerin önemli kazançlar sağladığı bir sistem haline dönüşmüştür. Openeurope adlı, liberal uygulamalardan yana bir düşünce kuruluşunun Ağustos 2007’de yayınlanan bir çalışmasında, AB ETS’nin 2005 yıENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle