Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 ENERJİ Örneğin 25 metreküp/saniye (m3/sn) debisi olan ve yer yatağı 30 metre genişleyen İkizdere’de, ortalama 200 litre/saniye (lt/sn) can suyu belirlenmekte, debisi 5 m3/sn olan bir başka derede ise 150 lt/sn can suyunun dere yatağına bırakılması önerilmektedir. Yine debisi 5 m3/sn civarında olan başka bir derede 1.7 m3/sn su bırakılması öngörülmektedir. Bunun gibi hiçbir standarda dayanmayan, dünyada geçerli hiçbir yöntemin kullanılmadığı yöntemlerle yapılan bilim dışı değerlendirmelerle Karadeniz’in güzelim dereleri susuzluğa mahkum edilmektedir. İşlevsiz bürokratik bir süreç Tüm bunlar bile ÇED raporlarının hiçbir işlevi olmadığını, bürokratik bir süreçten ibaret olduğunu ortaya koymaktadır. Mevcut durum itibarı ile yaşanan gelişmeler; Doğu Karadeniz’deki büyük su mücadelesinin, AB uyum yasaları çerçevesinde AB Su Çerçeve Direktifi ülkemizde yürürlüğe girmeden HES’leri sorun olmaktan çıkaracak bir anlayışla devam ettirildiğini düşündürtmektedir. Doğu Karadeniz’de inşa edilmekte olan HES’lerin bu genel açıklamalar dışında temel eleştiri noktaları da şöyle özetlenebilir: 1 4856 sayılı “Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” ile kurulan Çevre ve Orman Bakanlığı’nın kuruluş kanununun 9/k maddesi gereğince havza planlaması yapılmadan HES planlaması yapılmaktadır. Yöredeki tüm yerleşimlerin, suya bağlı olarak, su havzalarında kurulduğu dikkate alındığında; mevzuatta ve makro planlamalarda, kalkınmanın temel girdileri olan toprak, su, orman ve mera gibi ekosistemler için bütüncül havza esaslı doğal kaynak planlamasına yer verilmemesi büyük bir eksiklik ve geri dönüşü olamayan sonuçları ortaya çıkaracaktır. 2 Söz konusu santrallar; Kara Avcılığı Kanunu, Bern Sözleşmesi, Nesli Tehlikede Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CİTES), Avrupa Peyzaj Sözleşmesi gibi iç ve uluslararası sözleşmeler ile koruma altında olan alan ve yaban hayata karşı devam ettirilmektedir. Binlerce hektarlık orman, mera ve yaşam alanları söz konusu santrallardan etkilenecektir. 3 Halen söz konusu santralların kullanacağı suyun ne kadarının dere yatağına bırakılacağı, can suyunun ne şekilde hesap edileceği, ekolojik hayatın söz konusu santrallardan ne şekilde etkileneceğine dair herhangi bir bilimsel yaklaşımın ortaya konulamamış olması ve ÇED raporlarında bu konunun adeta geçiştiril Çevre ve Orman Bakanlığı iradesi ipotek altında Bir başka yönden de bakmak gerekirse örneğin Hemşin Deresi’nin ekolojik anlamda daha değerli olan bir kesiminde yapılmakta olan bir HES için “ÇED gerekli değildir” kararı verilirken; alt kesiminde daha az öneme sahip bir başka HES için “ÇED gereklidir” kararı verilebilmektedir. Diğer bir olumsuzluk, hidroelektrik yatırımcısının su kullanım hakkını, elektrik üretim lisansını almasından sonra ÇED sürecine girişmesidir. 2003 tarihli Yönetmelik’in 6. maddesine tamamen ters sürdürülen bu sürecin sonunda adeta Çevre ve Orman Bakanlığı’nın iradesi ipotek altına alınmaktadır. ÇED sürecine kadar ciddi kaynak harcaması yapan yatırımcıya ÇED olumsuz kararı verilebilmesinin güçlüğü apaçık ortadır. Diğer bir yanlış uygulama elektrik üretim santrallarının ayrılmaz bir parçası olan elektrik iletim hatlarının, santralların ÇED raporları dışında tutulmasıdır. Tamamı ormanlık alanlardan geçerek kilometrelerce uzağa taşınacak elektrik iletim hatlarının farklı bir ÇED raporu ile değerlendirilmesinin hukuki olmadığı ortadadır. Santral bittikten sonra söz konusu iletim hatlarına ÇED olumsuz kararı verilemeyeceği de yine apaçık ortadadır. ÇED Yönetmeliği, 1993 yılından 2008 yılına kadar, en son 17 Temmuz 2008 tarihli değişiklik de dahil olmak üzere 4 defa tamamen değiştirilerek; yatırımcının/yatırımın önünde engel gibi duran tüm gri noktalar yönetmeliklerden arındırılmış, süreç günlerle ifade edilen bir zamana sıkıştırılmıştır. Böylece çevre etki değerlendirme; tamamen ticari bir sürece dönüşmüştür. mesi en önemli tartışma olmayı sürdürmektedir. 4 Yörede hektar başına ağaç yoğunluğu 500700 ağaç/hektar civarında iken ve 300500 adet kesilecek ağaç hesabı ile olumlu ÇED raporları verilebilmektedir. Kesilecek ağaç sayısına dair ÇED raporunda bildirilen rakamlar yöre gerçekleri ile hiç örtüşmemektedir. Sadece elektrik iletim hatları nedeni ile milyonlarca ağacın kesileceği hesaplanmaktadır. 5Yöre insanı için derelerin sosyal ve kültürel etkileri hiç dikkate alınmadan söz konusu projeler olumlanmaktadır. Kıyı insanı denizden kopamazken, iç kesimlerde vadilerde yaşam da dere kenarlarında şekillenmiştir. Derelerin çağlayarak akan sesinin dahi yöre kültüründe önemli bir yeri olduğu bilinmektedir. Karadenizlilerin yörelerine, geleneksel bağlılığının kökleri iyi araştırılmalıdır. ? Dere Kardeşliği Platformu üyükşehirlerde bulunan Karadeniz hemşeri dernekleri Doğu Karadeniz’de kurulacak hidroelektrik santralları (HES) konusunda bölgede oluşan tepki ve duyarlılığa paralel olarak harekete geçtiler. Ankara’da bulunan Artvin ve Rize ililçelerine ait dernek ve vakıflar bir araya gelerek, daha önce İzmir’de bulunan Karadeniz derneklerinin kurduğu Dereleri Koruma Platformu’na benzer bir platformu, Ankara Doğu Karadeniz Dereleri Platformu adı altında Ankara’da da oluşturdu. Ankara’da bulunan 11 dernek ve 2 vakıf temsilcileri, ilki 17 Haziran 2008 tarihinde Artvin Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nde olmak üzere 3 ayrı toplantı düzenleyerek HES’leri masaya yatırdı. İlk toplantıya bölge milletvekilleri katılırken, ikinci toplantı Makina Mühendisleri Odası’nda oda temsilcilerinin katılımıyla düzenlendi. MMO Enerji Komisyonu Başkanı Oğuz Türkyılmaz’ın yönettiği toplantıda, Elektrik Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası, Maden Mühendisleri Odası ve Makina Mühendisleri Odası temsilcileri, hidroelektrik santrallarının yapımı, işlevi, yarar ve zararlarına ilişkin bilgiler verirken, yöre temsilcilerinin sorularını yanıtladı. Üçüncü toplantı ise Rize Dernekleri Federasyonu’na yapılan ziyaret kapsa B mında iki komisyon kurulması ve birlikte hareket edilmesi kararıyla sonuçlandı. Artvinliler Komisyon Başkanlığı’na Arhavi Bölgesi’nden Hasan Özkazanç, Rizelilerin Komisyon Başkanlığı’na ise Cengiz Tekin getirildi. Toplantılarda, komisyonlar oluşturulmasının yanı sıra raporlar hazırlanması, ÇED raporlarının idari yargı denetimi yolu ile denetlenmesi için başlamış olan hukuki süreçlere yardımcı olunması, yöre halkının bilgilendirilmesine yönelik sempozyum, basın açıklamaları gibi etkinlikler yapılması kararlaştırıldı. Gerçekleştirilen toplantıların ardından Ankara’da bulunan Artvin ve Rize ililçelerine ait dernek temsilcileri bir araya gelerek, “Doğu Karadeniz Bölgesi’nde bir kırılma noktası oluşturacağını” düşündükleri HES konusunda çalışma grubu oluşturdular. Ankara Doğu Karadeniz Dereleri Platformu adı verilen bu çalışma grubunun oluşum amacı şöyle açıklandı: “Konuyu hiçbir ön yargı olmadan ve yapıcı bir şekilde incelemeyi, HES’lerin çevresel etkilerini, ekonomik getirilerini, yapım ve işletme esnasında oluşturacağı çevresel etkileri ve alınması gereken önlemleri araştırmayı, su hakları konusunda normların geliştirilmesini, bütüncül havza planlaması yapılmadan başlatılan projelerin, bütüncül bir planlama anlayışına bağlanması için çalışmaENERJİ ENERJİ ENERJİ lar yapılmasını hedeflemektedir. Platformumuzun bir diğer amacı da; ülkemizin olağandışı güzel coğrafyalarından biri olan Doğu Karadeniz’de, insanlığın ortak mirası olan ve bu yönüyle ancak çok sınırlı şekilde eko turizm ve benzeri uygulamalara açılması mümkün olan bazı vadilerinde HES’lerin yapılma ve yapılmama seçenekleri arasındaki sosyal fayda ve kaynak değerlerin kamu yararına en etkin kullanımın nerde olduğunu araştırmak ve bulmaktır. Platformumuz dünya mirasi vadilerimizin kullanım şekillerinin belirlenmesinde üstün kamu yararının hangi çözümde olacağını araştırmak ve bölgede yerel insiyatifler ile adeta bir isyana dönüşen tepki ve duyarlığın bilimin ve ortak aklın ışığında anlamlı ve yapıcı öneriler ile tüm toplumun ve gelecek kuşakların kazanacağı bir ortak çözüm nokENERJİ ENERJİ ENERJİ tasına yöneltilmesine katkıda bulunmayı hedefleyecektir.” ? ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ