01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

17 ENERJİ değere sahip 495 milyon ton ve KonyaKarapınar Havzası’nda ise ortalama 1460 kcal/kg alt ısıl değere sahip 550 milyon ton görünür/mümkün/muhtemel rezerv artışı sağlanmıştır. Her ne kadar, henüz işletilebilir rezerv kategorisinde değerlendirilemeyecekse de, söz konusu artışın, yaklaşık 6 bin 5007 bin MW büyüklüğünde bir kurulu güç kapasitesine karşılık geldiği ve geleceğe yönelik yeni rezerv artışlarının da bir ön habercisi sayılabileceği söylenebilir. ünite maliyetlerindeki artış yaklaşık yüzde 130 civarındadır. Söz konusu maliyet artışları, büyük oranda, termik santrallara olan ve önemli kısmı Çin ve Hindistan’dan gelen küresel talep artışından kaynaklanmaktadır. Çin ve Hindistan dışında ABD’nin de gerek yeni santral tesisi gerekse eski santralların revizyonu amaçlı yüksek bir talebi bulunmaktadır. Talepteki artışa karşın, mühendislik, tedarik ve inşaat firmalarının kapasite kısıtları nedeniyle ihalelere giderek daha az sayıda teklif gelmekte ve dolayısıyla fiyatlar yükselmekte, firmalar tarafından daha erken ödeme talepleri gelmekte ve daha uzun teslim süreleri söz konusu olmaktadır. enerji verimliliğine yönelik çalışmaların artması ve yeni/yenilenebilir kaynakların teşvik edilmesi kurulu kömür santrallarının ekonomisi üzerinde ciddi olumsuzluklar yaratacaktır. Kömüre dayalı termik santrallara karşı toplumsal muhalefetin giderek artması ve çevresel etkilere ilişkin daha sıkı kuralların getirilmesi, kömür kullanımına ilişkin son yıllardaki araştırma geliştirme çalışmaları ile alınan önemli mesafelere karşın, kömürün önünde çözümü zor problemler olarak durmaktadır. Ülkemizde yerli kömüre dayalı santralların tesisini zorlaştıran bir diğer etken ise ülke içi politik/ekonomik istikrarsızlık ve enerji politikalarındaki belirsizliklerden kaynaklanmaktadır. Söz konusu istikrarsızlık ve belirsizlik finans maliyetlerinin artmasına neden olmakta, bu alandaki yatırımları daha da güçleştirmektedir. yukarıda değinilen olumsuzluklardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu düzeydeki fiyatlar ile kömür santrallarının fiyat avantajının kaldığını söyleyebilmek son derece güçtür. Artan arz sıkıntısının da baskısıyla inşaat süreleri daha kısa olan doğalgaz santralları yönünde bir tercihin yeniden ağırlık kazanacak olması kaçınılmazdır. Bu takdirde, kömür rezervlerimizden elektrik üretimi amaçlı yararlanma imkânlarımız, şüphesiz bir başka bahara kalacaktır. Madalyonun iki yüzü Yerli kömüre dayalı mevcut kurulu güç ile henüz değerlendirilmemiş kömür rezerv potansiyelimiz bir arada değerlendirildiğinde yaklaşık 27 bin 500 MW, yani 2008 yılı itibariyle mevcut elektrik üretimi kurulu gücümüzün yüzde 65’ine varan büyüklükte bir kurulu güç ortaya çıkmaktadır. Enerji arz güvenliğimizin sağlanması bakımından kömür rezervlerimizden elektrik üretimi amacıyla yararlanmamız gerektiği ve elektrik üretiminde yerli kaynaklar aleyhine her geçen yıl biraz daha bozulan dengeyi ancak bu şekilde onarabileceğimiz son derece açıktır. Bu tablo, geleceğe yönelik olumlu bir bakışı yansıtması bakımından önemlidir. Bununla beraber söz konusu olumlu bakış, aşırı bir iyimserlik ifadesi olacaktır. Gerçekte, yerli kömürlerimiz bakımından madalyonun diğer yüzü, olumsuzluklarla dolu bulunmaktadır. Son dönemde, elektrik üretiminde yerli kömürlerimizin kullanılmasına ilişkin çabalar gerek kamu, gerekse özel sektör kuruluşları tarafından gösterilmiş, yeni kömür rezervleri aramaaraştırmaları, kullanıma yönelik rezerv geliştirme çalışmaları ve yatırıma yönelik proje faaliyetleri yoğun biçimde sürdürülmüştür. Bununla beraber, kömüre dayalı termik santral tesis etme noktasında ciddi bir yol alınabildiğini söyleyebilmek mümkün değildir. Tüm çabalara karşın, ülkemizde, 2000 yılından beri kömüre dayalı sadece tek bir santral temeli, ŞırnakSilopi’de atılabilmiş olup, bu santral da toplam kurulu gücün ancak binde 3’üne karşılık gelmektedir. Bunun dışında, son 8 yılda atılmış tek bir kömür santralı temeli bulunmamaktadır. Bu gelişmenin sonucu olarak, yerli kömürün toplam kurulu güç içerisindeki payı hızla düşmüş, 2007 yılı sonu itibariyle yaklaşık yüzde 20 düzeyine gerilemiştir. Söz konusu gerilemenin duracağı ve yerli kömürün elektrik üretimindeki kullanım payının yeniden yükseleceğine dair bir iyimserlik taşımak da son derece güçtür. Kömüre dayalı termik santralların kurulabilmesi yönünde ciddi bir faaliyetin yakın bir tarihte başlayacağına ve bu yönde önümüzde önemli fırsatlar bulunduğuna ilişkin herhangi bir ipucuna rastlanılmamaktadır. Tersine, ülkemizde kömüre dayalı termik santralların kurulabilmesinin önünde ciddi engeller bulunmaktadır. Kömür santrallarımız yaşlandı Ülkemizde mevcut kömür santrallarının 859 MW’ı 30 yıldan, 1609 MW’ı 25 yıldan ve 4 bin 224 MW’ı ise 20 yıldan daha yaşlıdır. Bu durumda; Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi’nin (TEİAŞ) Temmuz 2007 tarihli “Türkiye Elektrik Enerjisi 10 Yıllık Üretim Kapasite Projeksiyonu (2007 2016)”na göre 8 yıl sonra 2016 yılında ülkemiz kurulu güç büyüklüğünün yüksek senaryoda 78 bin 175 MW ve düşük senaryoda ise 65 bin 824 MW olacağı öngörüsü dikkate alındığında, 2016 yılı ülkemiz kurulu gücü içerisinde yerli kömüre dayalı santralların payının, bırakın yüzde 65’lere yükselmesini, yüzde 10’un da altına düşmesi son derece yüksek bir olasılıktır. Bu öngörünün gerçekleşmesi durumunda; elektriğin vatandaşlara ve sanayiciye olan maliyetlerinin aşırı yükseleceği, enerji ithalatımızın giderek artacağı ve buna paralel olarak dış ticaret açığımızın da olumsuz etkileneceği açıktır. Bu tablodan en fazla etkilenecek olan alanlardan biri de ülkemiz kömür endüstrisi olacaktır. Kömür üretiminde ortaya çıkacak olan düşüşler, sektörde faaliyet gösteren kamu kuruluşlarının giderek küçülmesine ve özel sektör firmalarının pek çoğunun da ortadan kalkmasına neden olacaktır. Hammadde fiyat artışlarının etkisi Santral maliyet artışlarının bir diğer önemli nedeni ise, küresel hammadde piyasalarındaki yüksek fiyat artışlarıdır. Santral yapım maliyetlerinin önemli bir kısmını içeren çelik, bakır ya da çimento Yatırım açmazı Bir yandan mevcut enerji mevzuatı ve siyasal tercihler nedeniyle kamu tarafından yatırım yapılamamakta, buna Gelişmiş pek çok ülke, enerji sektörlerinde dikey ve yatay yönde entegre ulusal şampiyon kuruluşlar yaratma çabası içerisindeyken, ülkemizde mevcut kuruluşların parçalanarak küçük ve etkisiz/verimsiz işletmeler ortaya çıkarılması, hatalı yatırım seçimleriyle çok sayıda yeni “beyaz fil” yaratılma yoluna gidilmesi, enerji sektörümüzde son yirmi yılda yapılan en önemli stratejik hatalardır. gibi malzemelerdeki yüksek fiyat artış oranları, santralın toplam maliyetlerine yansımaktadır. Bu gelişmelerin sonucu olarak santral tesis maliyetlerinin 22.5 kat arttığı ve tesis başlama ve yapım sürelerinin ise eskiden olduğundan çok daha fazla zaman aldığı görülmektedir. karşın yukarıda aktarılan olumsuz koşullar altında özel sektör de garanti ya da teşvik olmaksızın yatırım yapma konusunda gönülsüz davranmaktadır. Bu durumda, ülkemizde, en azından 78 yıl daha herhangi bir kömüre dayalı termik santralın devreye girmesini beklemek aşırı iyimserlik olarak görülmelidir. Aktarılan sorunların doğal sonuçlarını, 26 Haziran 2008 tarihinde yapılan AfşinElbistan kömür sahalarından termik santral kurmak ve işletmek üzere kömür üretim hakkı verilmesi ihalelerine verilen teklif fiyatlarından izleyebilmek mümkündür. Verilen teklif fiyatları 14,718 sent/kilovatsaat (kWh) arasında olup, kömüre dayalı bir termik santraldan elde edilecek elektrik enerjisi için son derece yüksek fiyatlardır. Söz konusu fiyatların ENERJİ ENERJİ ENERJİ Mevcut politikalar terk edilmeli Sonuç olarak; ülkemizin ihtiyacı olan enerjinin, yerli kaynaklarımızdan karşılanması öncelikli hedef olmalıdır. Sanayinin ihtiyacı olan ucuz enerji üretiminin sağlanması, bu enerjinin sürekli ve güvenilir olması bakımından yerli kaynaklarımızın kullanılması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Ancak bu amacın gerçekleşmesi, bugün uygulanmakta olan enerji politikalarının terk edilmesini gerektirmektedir. Mevcut politikalar ve söz konusu politikalar çerçevesinde oluşturulan mevzuat, ithal kaynağa bağımlılığı artırmaktadır. Elektrik üretiminde yerli kaynaklarımızın kullanılmasını teşvik eden politikaların zaman geçirilmeden yürürlüğe konulması gerekmektedir. Gelişmiş pek çok ülke, enerji sektörlerinde dikey ve yatay yönde entegre ulusal şampiyon kuruluşlar yaratma çabası içerisindeyken, ülkemizde mevcut kuruluşların parçalanarak küçük ve etkisiz/verimsiz işletmeler ortaya çıkarılması, hatalı yatırım seçimleriyle çok sayıda yeni “beyaz fil” yaratılma yoluna gidilmesi, enerji sektörümüzde son yirmi yılda yapılan en önemli stratejik hatalardır. Elektrik üretim maliyetlerinin düşürülmesi, bu yoldan geri dönülmesine bağlı görünmektedir. ? ENERJİ ENERJİ ENERJİ Çevresel sorunlar karşısında kömür Kömüre dayalı termik santralların önündeki diğer önemli engel ise çevresel kısıtlara ilişkindir. Önümüzdeki yıllarda sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik yükümlülüklerin ve dolayısıyla maliyetlerin artması kömürü önemli ölçüde zorlayacaktır. Bu gelişmeye koşut olarak, yine sera gazı emisyonlarının azaltılması amacıyla ENERJİ ENERJİ ENERJİ Küresel talep sıkışıklığı Söz konusu engellerden en önemlisi, santral tesis başlama ve yapım süreleri ile tesis maliyetlerindeki artışlara ilişkindir. Küresel ölçekte santral inşa maliyetleri 2000’lerden itibaren büyük ölçüde artmıştır. O tarihten beri birim ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle