02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 ENERJİ teknolojiye sahip olmak, ülkeler arasında bir prestij haline gelmiştir. Soğuk savaş süresince oluşan ölümcül dengeyi gene nükleer teknoloji oluşturmuştur. Bunun yanı sıra ülkeler, nükleer enerjinin faydalı amaçlarla kullanılması amacıyla ortak çalışmanın temellerini atmışlardır. planlanmayan açılımlara yönelime yol açmıştır. yüzde 40’lık bir azalma olduğunu açıklamışlardır. Daha sonra NASA yayınladığı raporda bu verileri doğrulamıştır. Dünya için önemli ölçüde tehlike arz edecek bu bulgular ülkeler arasında işbirliğinin başlamasına sebep olmuştur. Sonuçta 16 Eylül 1987’de 150’den fazla ülkenin temsilcisi Kanada’nın Montreal kentinde toplanarak, ozon tabakasında incelmeye yol açan maddelerin üretimini ve kullanımını düzenleyen Montreal Protokolü’nü imzaladılar. 26 Nisan 1986’da Ukrayna’nın Çernobil kentinde insanlık tarihinin en korkunç nükleer felaketi meydana geldi. Olay ısı deneyi sırasında olmuştur. Deneyin amacı reaktörün çalışması ansızın durdurulduğunda buhar tribünlerinin daha ne kadar süre çalışmayı sürdüreceklerini görmekti. yaşayan milyonlarca hayvan telef olmuştur. Bu felaketin sonucunda petrol taşımacılığına ilişkin birçok teklif ortaya atılmış, dünya çapında olası çevre felaketlerine müdahale tekniklerinden, gemi tabanlarının çift katmanlı olmasına kadar birçok konuda gelişmeler kaydedilmiştir. Alternatif enerji arayışı Gelişmiş ülkeler dışa bağımlılıklarını azaltabilmek için güneş, rüzgar, jeotermal gibi alternatifleri enerji üretimi için kullanmaya başlamışlardır. Bununla birlikte enerjinin, sonsuz ve her daim ucuz olmadığı için, verimli kullanımı özendirilmeye çalışılmıştır. Özellikle otomotiv sanayi daha az yakıt tüketen araçlar tasarlamaya başlamıştır. Bu sıkıntılı dönemde yaptığı sanayi reformlarıyla Japonya diğer ülkelerden ayrılır. OPEC krizinde belki de en büyük sıkıntıyı çeken Japonya, bu krizi endüstri yapısını değiştirmek için bir fırsat olarak görmüştür. Krize kadar demirçelik, otomobil, makine gibi sektörlere yatırım yapılırken, krizden sonra adeta kabuk Enerji ihtiyacı Avrupa’yı birleştirdi Büyük savaş sonunda her şeylerini kaybeden düşman Avrupa devletlerini birleştiren yine enerji ihtiyaçları olmuştur. Savaş mağduru 6 devlet (Fransa, Federal Almanya, İtalya, Lüksemburg, Belçika, Hollanda) 1951 yılında Avrupa Kömür ve Çelik Birliği’ni kurmuşlardır. Bu anlaşma gereği üye devletler sanayilerinin ihtiyacı olan hammadde ve enerji kaynakları konusunda ortak politika belirlemeye başlamışlardır. Enerji ihtiyaçları ülkeleri birbirine kaynaştırmış ve kurdukları bu topluluk, daha sonra siyasi ve ekonomik bağları kuvvetli Avrupa Birliği’nin temellerini oluşturmuştur. 2. Dünya Savaşı sonrasında birçok sömürge ülkesi bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Özellikle Ortadoğu’da birçok yeni devlet ortaya çıkmıştır. Bu ülkeler topraklarının onlara bahşettiği zengin enerji kaynaklarının sahibi durumuna gelmişlerdir. Fakat kendilerini yüzyıllarca sömüren Batı ülkelerinin ekonomik hegemonyalarından kurtulmak hiç de kolay değildir. Bu nedenle 14 Eylül 1960’da Petrol İhracatçısı Ülkeler Birliği’ni (OPEC) kurdular. Güçlerini birleştirerek enerji kaynaklarını Batı’ya karşı siyasi koz olarak kullanmaya başladılar. Petrol fiyatlarındaki tırmanış 1990’ların ortalarında başlayarak Çin, Hindistan gibi büyük devletler yüksek büyüme oranları yakalamışlar, büyük enerji tüketicisi olarak ortaya çıkmışlardır. Enerji tüketimindeki olağanüstü artış petrol fiyatlarına da yansımıştır. 1990’larda 910 dolar olan petrol fiyatları günümüz itibariyle 100 doları aşmıştır. Enerji tüketiminin bu kadar artması sanayileşmiş ülkeleri farklı kaynak arayışına itmiştir. Özellikle Sovyetler’in dağılmasıyla ortaya çıkan, zengin doğalgaz ve petrol rezervleri bulunan Orta Asya Türk Devletleri Batılı ülkelerin iştahlarını kabartmışlardır. Bununla birlikte bu önemli potansiyellere sahip olan devletler de bu kaynakları taşıma ihtiyacı duymuşlardır. Ortaya çıkan bu tablo Türkiye’nin önemini artırmıştır. Benzersiz jeopolitik konumu Türkiye’yi Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya gibi büyük enerji kaynakları ile enerjiye bağımlı Batı pazarları arasında potansiyel enerji köprüsü haline getirmiştir. Nitekim Türkiye’nin bu potansiyeli ilk olarak BaküTiflisCeyhan (BTC) boru hattıyla kendisini göstermiştir. 21. yüzyıla girdiğimiz bu dönemde sanayileşmiş ülkeler enerjinin taşınmasının sağlıklı, güvenli ve istikrarlı olması gerektiğinin önemini kavramışlardır. BTC boru hattının dışında Türkiye üzerinden geçmesi planlanan birçok proje şu an hazırlık aşamasındadır. İleride gerçekleşmesi muhtemel projeler sonrası Türkiye’nin küresel enerji politikalarında çok daha önemli bir konumda olacağı açıktır. Sanayi Devrimi’nden bu yana ülkeler için enerjinin önemi sürekli artırmıştır. Enerji bir ülkenin iktisadi kalkınmasını ve halkın refahını etkileyen en önemli unsurdur. ABD’nin Irak’ı işgalinin, RusyaAB ilişkilerinin, Çin’in Orta Asya’ya olan ilgisinin temelinde hep enerji gereksinimleri vardır. Gelecekte kendi enerji ihtiyacını karşılayabilen ülkeler bağımsızlıklarını korurken, dünya hakimiyetinin de temeli enerji kaynaklarının üzerinde kurulacaktır. Petrol ihtiyacının yüzde 90’ını, doğalgaz ihtiyacının yüzde 99’unu ve tüm enerji ihtiyacının yüzde 70’inden fazlasını ithal eden Türkiye, uluslararası enerji politikalarına kayıtsız kalamaz. Sürekli artan enerji ihtiyacını her dönem güvenli ve istikrarlı bir şekilde karşılamak zorunda olan Türkiye, jeopolitik konumunun kendisine verdiği büyük sorumlulukla her daim güçlü olmak zorundadır. ? ENERJİ ENERJİ ENERJİ Enerji siyasi koz oldu Enerjinin siyasi koz olarak kullanılması 1970’li yıllara damgasını vurmuştur. 1973 yılında OPEC üyesi Arap ülkelerinin Arapİsrail sorununu bahane ederek petrol üretimlerini ciddi miktarlarda kısmalarıyla petrol varil fiyatı 23 dolar seviyesinden 11 dolar seviyesine çıkmıştır. Sanayileşmiş ülkeler bu ani fiyat artışlarıyla mücadele edebilmek için 1974 yılında Uluslararası Enerji Ajansı’nı kurdular. Ancak 1979 yılında İran devrimi sonrası petrolün varilinin 13 dolardan 40 dolara çıkmasına engel olamadılar. Bu zor dönem o güne kadar petrolün sonsuz ve ucuz olduğunu düşünen, petrole bağımlı Batı ülkelerini ve Japonya’yı iktisadi olarak derinden etkiledi. Bu kriz dönemi 2. Dünya Savaşı sonrası ilk küresel ekonomik çöküşü ortaya çıkardı. Sanayileşmiş ülkelerde endüstriyel üretimde azalma ve yüksek enflasyon ortaya çıktı. Sanayileşmiş ülkeler bu derin krizi büyük dersler alarak aştılar. Anladılar ki, ithal enerji kaynaklarıyla sanayi düzeni kurmak uzun vadede önemli riskler barındırır. Nitekim 1973 OPEC krizi, sanayileşmiş ülkelerin enerjiye bakış açısını önemli ölçüde değiştirmiş ve daha önce ENERJİ ENERJİ ENERJİ Sanayi Devrimi’nden bu yana ülkeler için enerjinin önemi sürekli artırmıştır. Enerji bir ülkenin iktisadi kalkınmasını ve halkın refahını etkileyen en önemli unsurdur. ABD’nin Irak’ı işgalinin, RusyaAB ilişkilerinin, Çin’in Orta Asya’ya olan ilgisinin temelinde hep enerji gereksinimleri vardır. Gelecekte kendi enerji ihtiyacını karşılayabilen ülkeler bağımsızlıklarını korurken, dünya hakimiyetinin de temeli enerji kaynaklarının üzerinde kurulacaktır. değiştirerek göreceli olarak daha az enerji gerektiren mikro devreler ve yarı iletkenlere yatırım yapılmıştır. Bu sayede elektronik eşyalar ve bilgisayar gibi yeni endüstrilerde yüksek büyüme oranları yakaladılar. Fakat yapılan insan kaynaklı hatalar, dört numaralı reaktörün yüksek basınçlı buhardan dolayı infilak etmesine sebep olmuştur. Başta Ukrayna olmak üzere bütün Karadeniz ülkeleri ve Doğu Avrupa ülkeleri nükleer sızıntı kurbanı olmuştur. Çernobil faciası, Dünya ülkelerinin nükleer enerjiye bakışını derinden etkilemiş ve birçok ülke var olan nükleer enerji çalışmalarını durdurma kararı almıştır. 24 Mart 1989 tarihinde bir başka çevresel felaket meydana gelmiştir. ExxonValdez isimli petrol tankerinden 10.8 milyon galon petrol Antarktika’ya akmıştır. Bu kaza bölgedeki doğal yaşama darbe vurmuş ve bölgede ENERJİ ENERJİ ENERJİ Çevresel boyutlar öne çıkıyor 1980 döneminde ortaya çıkan çeşitli gelişmeler enerjinin çevresel boyutunu ortaya koymuştur. Yaşanan bir dizi çevresel felaket ideal enerjinin çeşitli niteliklerinin yanı sıra çevresel yönün de irdelenmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Eylül 1984’de biliminsanları Antarktika üzerindeki ozon tabakasında ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle