26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 ENERJİ yasanın yürürlüğe girmesini istemiyordu. Bu karşı çıkışta doğal olarak Tahran’ın da büyük etkisi vardı. Ülkedeki Şii ağırlığının korunabilmesi, Irak’ın yakın dönemde ABD ve küresel sermaye baronlarının etkisinden çıkması için ekonomik bağımsızlığının korunması gerekiyordu. Bu yasa ise Şiilerin görüşünün tam tersine bir zemin hazırlıyordu. İkinci unsur ise Washington yönetiminin Irak ile imzalamak istediği stratejik güvenlik anlaşmasıydı. 2008 yılı sonunda bitecek olan BM mandası yerine ülkede kalacak ABD askerleri için meşru yasal zemin oluşturacak olan kuvvetlerin statüsü anlaşması (SOFA) Washington yönetiminin Ortadoğu politikaları açısından da kritik önemi haizdi. Ancak bu anlaşmanın imzalanmasında da sıkıntı başgöstermişti. Çünkü El Maliki hükümeti, SOFA içinde getirilen koşulları kabul etmiyordu. SOFA’nın taslak metninde ABD’ye “terorizme karşı mücadele” gerekçesiyle Irak içinde istediği zaman ve istediği kapsamda askeri operasyonlar düzenleme yetkisi tanınıyordu. Yine bu çerçevede taslak metninde SOFA, güvenlik gerekçesiyle ABD askerlerine Iraklıları gözaltına alma yetkisi verirken, ülke içindeki ABD askerlerinin sayısına ve faaliyetlerine zaman sınırlaması da getirmiyordu. Böylece ABD yönetimi bu ikili anlaşmaya dayanarak Irak’ta istediği kadar askerini, istediği süre boyunca konuşlandırabilecekti. Ancak bu noktada ABD’nin, Irak topraklarını kullanarak üçüncü ülkelere operasyon düzenleme yetkisinin de SOFA’da yer alması talebine Bağdat yönetimi ciddi bir ses tonu ile karşı çıkmıştı. Pazarlıklar da bu noktada kilitlenmişti. Bağdat yönetiminin, SOFA’da ABD’ye Irak toprakları üzerinden “üçüncü ülkelere operasyon” hakkı tanıması, İran’ın hedef tahtasına oturtulduğunu tescilleyecekti. Bağdat’taki Şii ağırlıklı hükümetin böyle bir anlaşmaya imza atması, kendi idam fermanına imza atmasıyla eşdeğer görülüyordu. Kördüğüm İşte süreç de bu noktada adeta kördüğüm oldu. Çünkü Irak’ı ekonomik açıdan “tam bir sömürge” konumuna getirecek petrol yasası, Irak’taki siyasal dengeler ve pazarlıklar açasından da neredeyse vazgeçilmez G8’de yükselen petrol fiyatları görüşüldü. bir unsur olarak kabul ediliyordu. Şöyle ki; ABD SOFA konusunda geri adım atmazsa ve Bağdat yönetiminin kaygılarını gidermezse, petrol yasasının Irak parlamentosundan onay almayacağı neredeyse kesinleşmişti. Bağdat yönetimi bir anlamda siyasal açıdan sömürge olmamayı, ekonomik açıdan sömürge olmaya bağlamıştı. El Maliki hükümeti, ABD’nin istediği gibi SOFA’ya imza atıp, Washington yönetiminin vesayeti altında olmaktansa, büyük petrol şirketlerinin Irak petrolünü paylaşmasına ve kendilerine “devede kulak” olarak nitelendirilebilecek kadar küçük bir pay vermesine razı görünüyordu. Bu durum, kasım ayındaki seçimlerin yarattığı zaman sıkıntısı ve yeni muhafazarkarları destekleyen petrol şirketlerinin baskısı altında bulunan ABD’yi adeta iki arada bir derede bıraktı. Atlantik’in öbür kıyısından bakıldığı zaman SOFA’dan geri adım atılması durumunda Washington yönetiminin uzun yıllardan buyana kurguladığı Ortadoğu politikaları büyük zarar görecek. Geri adım atmaması durumunda ise petrol yasası Irak parlamentosunda beklemeye devam edecek. Oysa 2008 yılının en geç mayıs ayında petrol yasasının onaylanmasına kesin gözüyle bakılıyordu. SOFA görüşmelerinde evdeki hesap çarşıya uymayınca, süreç birden bire kilitleniverdi. Bu kilitlenme bir anlamda petrol Yapılan hesaplamalara göre petrol üreticisi ve ihracatçısı olan ülkeler bu yıl 1 trilyon 250 milyar dolar kazanacak. ABD Enerji Enformasyon İdaresi’nin (EIA), aylık tahmin raporuna göre, OPEC’in, geçen yıl 671 milyar dolar olan petrol ihracatından kazancının bu yıl yüzde 86 artması ve 2009 yılında da yüzde 6 yükselerek 1 trilyon 322 milyar dolara çıkması öngörülüyor. konusunda ciddi bölgesel çıkmaza da işaret ediyordu. Çünkü, ABD’nin Irak’a müdahalesi başlı başına petrol fiyatlarının artışının nedeni olarak gösteriliyor. Dünya Petrolünün yüzde 40’ı Hürmüz Boğazı’ndan geçiyor. ABD öncülüğündeki koalisyon askerlerinin Irak’ı işgali sonrasında petrol fiyatları sadece bu yıl yüzde 42 artmış durumda. Sözün özü Irak’taki dengeler bağlamında petrol fiyatlarına ilişkin olarak çift taraflı bir etki söz konusu. Irak petrolünün küresel sisteme eklemlenmesi için 2003 yılında yapılan müdahale hızlı fiyat artışını getirirken, bu müdahalenin bir sonucu olarak hazırlanan petrol yasasının onaylanması ile söz konusu artışın önüne geçilebileceği yorumları öne çıkıyor. Tabii bu arada petrol üretici ülkelerin kasası da dolmuş durumda. Yapılan hesaplamalara göre petrol üreticisi ve ihracatçısı olan ülkeler bu yıl 1 trilyon 250 milyar dolar kazanacak. ABD Enerji Enformasyon İdaresi’nin (EIA), aylık tahmin raporuna göre, OPEC’in, geçen yıl 671 milyar dolar olan petrol ihracatından kazancının bu yıl yüzde 86 artması ve 2009 yılında da yüzde 6 yükselerek 1 trilyon 322 milyar dolara çıkması öngörülüyor. Dünyanın en büyük petrol ihracatçısı Suudi Arabistan’ın kazancı bu yılın ilk yarısında 192 milyar dolara ulaştı. Irak’ın petrol kazancı da bu yılın ilk yarısında sadece 39 milyar dolarda kaldı. Görünen o ki, bugünkü koşullar içinde Irak’taki kördüğüm kolay kolay çözülmeyecek. Petrol zengini ülkeler kasalarını doldurup, üçüncü ülkelerde yatırım için trilyonlarca dolarlık fonlar oluştururken, petrole bağımlı ülkeler ise fakirleşmeye devam edecek. ? ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle