23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ENERJİ 16 Enerji alanındaki serbest piyasa sorunlarına ‘tasarruf’ dayatmalı zam çözümü bulundu Verimliliğe piyasacı bakış Enerji verimliliği gibi yaşamsal önemdeki bir konunun gündeme getirilmesindeki yoğunluk, toplumsal duyarlılığın gelişmesi açısından son derece önemli olmakla birlikte; enerji özelleştirmelerinin bu denli hız kazandığı dönemle örtüştürülmesi ve ele alınış şekli, enerji alanındaki serbest piyasa uygulamalarıyla olan bağını da ortaya koyuyor. Hayati KÜÇÜK EMO Hukuk Müşaviri lektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması” iddialarıyla yürürlüğe konulan Elektrik Piyasası Yasası’nın öngördüğü piyasa sistemi giderek derinleştiriliyor. Elektriğin piyasalaştırılmasının en can alıcı noktalarından biri olan dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesine hız verildi. Son 20 yıllık piyasalaşma sürecinin önümüze getirdiği tabloya baktığımızda, iddialarla derin çelişkiler oluşturan bir manzarayla karşı karşıyayız. Geçtiğimiz iki yıldır kendisini hissettiren ve giderek artış göstererek, önümüzdeki yıllarda ülkemizin gereksinim duyduğu elektrik enerjisinin karşılanamayacağı bir arz sorunu gündemde. Daha şimdiden talebin yoğun olduğu saatlerde tüketicilere ilan edilmeden planlı elektrik kesintileri yapılıyor. Elektrik üretim maliyetlerini aşağıya çekecek hiçbir mekanizma yok. Kullanıcılara uygulanan elektrik fiyatlarına ise sürekli zam yapılacak bir sistem getirildi. Kaldı ki elektriğin üretim aşamasında düşük maliyetle elde edilmesinin, tüketiciye yansıması olasılığı çok düşük. Üretimdeki düşük maliyetten de, satıştaki yüksek fiyattan da şirketler kazanıyor. Gelişigüzel yapılan enerji yatırımları ülkenin tarım arazilerini, orman alanlarını, derelerini, meralarını ve yerleşim alanlarını tehdit ediyor. Özelleştirme ve serbest piyasa kaynaklı bu sorunlara siyasal iktidarın bulduğu çözüm, daha çok özelleştirme, daha serbest piyasa, kamunun tamamen elinin bağlanması olarak görülüyor. 22 Temmuz seçimleri öncesinde, özelleştirmelerin ardından zam yapılacağı ve bunun faturasının iktidara ENERJİ ENERJİ ENERJİ liberal yaklaşımın yeni versiyonunun altının çizildiği görülüyor. Nitekim enerji tasarrufu ve verimliliği söylemleri son yıllarda ağızlardan düşmüyor. İçinde bulunduğumuz yıl Başbakanlık tarafından enerji verimliliği yılı olarak ilan edildi. Enerji verimliliği kavramını simgeleştiren ENVER maskotları bütün sevimliliği ile ortada dolaştırılıyor. Enerji verimliliği gibi yaşamsal önemdeki bir konunun gündeme getirilmesindeki yoğunluk, toplumsal duyarlılığın gelişmesi açısından son derece önemli olmakla birlikte; enerji özelleştirmelerinin bu denli hız kazandığı dönemle örtüştürülmesi ve ele alınış şekli, enerji alanındaki serbest piyasa uygulamalarıyla olan bağını da ortaya koyuyor. Enerji verimliliği Avrupa Enerji Şartı’nda Enerji verimliliği ile ilgili politika ve uygulamaların yol haritası, esas olarak Avrupa Enerji Şartı Konferansı’nın 3 nolu eki olan “Enerji Verimliliğine ve İlgili Çevresel Hususlara İlişkin Enerji Şartı Protokolu” ile çizildi. Protokole değinmeden önce Avrupa Enerji Şartı’yla ilgili bazı bilgilere ihtiyaç var. Avrupa Enerji Şartı adlandırması, bu uluslararası anlaşmanın bir Avrupa Birliği projesi olduğu algısını yaratıyor. Oysa bu Konferans’ın nihai senedi, AB’nin de taraf olduğu, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ABD’den Japonya’ya, Kanada’ya, Avustralya’ya kadar uzanan 51 ülkeyi kapsıyor. Doğu Avrupa ülkeleri ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasıyla oluşan yeni devletlerin büyük çoğunluğu da anlaşmaya taraf. Enerji Şartı Anlaşması fikri 1990 yılında Avrupa Konseyi içerisinde “E çıkartılacağı gerekçesiyle dağıtım özelleştirmeleri ertelenmişti. Şimdi faturanın özelleştirmelere, dolayısıyla özel sektöre çıkartılmaması gerekçesiyle dağıtım ihaleleri öncesinde elektriğe yüklüce bir zam yapıldı. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ise elektriğe yapılan zamlara bir başka açılım getirdi. Şimşek, yapılanın “maliyet esaslı rasyonel fiyatlandırma” olduğunu söyledi ve bu durumu “tasarruf” anlayışına dayandırdı. Fiyat artışlarının tasarrufla ilişkilendirilmesi ilk bakışta demagoji gibi algılansa da, bu söylemin temeline inildiğinde, bir yandan yaklaşan elektrik arz sorununa çözüm olarak sunulduğu, diğer yandan enerji sektöründeki atıldı ve amacı Doğu Bloğu ülkelerinin kapitalist sistemle bütünleştirilmesi olarak belirlendi. Avrupa Enerji Şartı’nın içeriği, yeni liberal düzenin ve ulusötesi sermayenin enerji alanındaki bir manifestosu niteliğindedir. Sosyalist Doğu Bloğu ülkelerinde, toplumun ortak vazgeçilmez ihtiyacı olan mal ve hizmetler, devletlerin ekonomik gücü ölçüsünde, yurttaşlarına ücretsiz sağlanıyordu. Kapitalist dünyada ise sosyal devlet kavramı geliştirilmişti. Buna göre temel kamu hizmetleri kar amacı güdülmeksizin, o hizmetin sürekli ve kaliteli sunulabilmesini sağlayacak ölçüde bir ücret karşılığında yurttaşlara devlet eliyle sunuluyordu. Sermayenin gelişmişlik düzeyi ve karlılık yaratılamaması gibi kısıtlar nedeniyle piyasa ekonomisi tarafından üstlenilmeyen kimi toplumsal ihtiyaçlar, kamu hizmeti kategorisi altında devlet eliyle karşılanıyordu. Ülkemizde de 1961 Anayasası, ekonomik ve sosyal haklar açısından pek çok hükmü içeriyordu. Sosyal devlet olgusu, 1961 Anayasa’sının gerekçesinde “fertlere yalnız klasik hürriyetleri sağlamakla yetinmeyip aynı zamanda onların insan gibi yaşamaları için zaruri olan maddi ihtiyaçlarının karşılanmasını kendisine vazife edinen devlettir” şeklinde tanımlanıyordu. 1982 Anayasası ise sosyal ve ekonomik haklar itibariyle 1961 Anayasası’na göre daha geri düzeyde bir içeriğe sahip olmakla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal devlet olduğunu vurguluyor. Sosyalist Blok’ta yaşanan çözülmeye paralel olarak, kapitalist dünyada da bir değişim süreci yaşandı ve Sosyalist Blok’un pazar ekonomisine geçmesi yanında, kapitalist dünyadaki sosyal devlet anlayışı terk edilmeye başlandı. Bu çerçevede kamu hizmetleri alanları da tasfiye edilerek piyasaya açıldı. Dolayısıyla Avrupa Enerji Şartı, yalnızca doğubatı bütünleşmesi içerisinde doğunun piyasaya açılmasını değil, batının da piyasa anlayışının yeniden şekillenmesi sürecini içeriyordu. Yeni liberal politikalar, devletin sosyal sorumluluklarını büyük ölçüde sivil topluma yani piyasaya devrediyordu. Çünkü sermayenin yoğunlaşması, kamu hizmeti alanlarının ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle