Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ENERJİ 16 Banu SALMAN EMO Basın Danışmanı rof. Dr. Hayrettin Kılıç, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) belirlediği ölçütlere göre ihaleye katılabilecek şirketlerin saptandığını kaydederken, AB sertifikası olmayan şirketlerin durumunun belirsiz olduğuna dikkat çekti. Kılıç, belirlenen ölçütlere göre Türkiye’nin ihaleyi kazanan tasarımcı ülke ya da şirketin teknik ölçütlerinin transfer edilmiş olacağını söyledi. Prof. Dr. Vural Altın ise, Türkiye’nin artan elektrik talebini karşılamak, dışa bağımlılığı azaltmak ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanabilmek için nükleer enerji tercihini savunurken, ihale sürecine ilişkin özel sektöre bol elbise biçilmesini “maliyetleri düşürme” gerekçesine dayandırdı. Altın, lisanslama mevzuatındaki belirsizliği de eleştirdi. Amerika’da enerji ve çevre konusunda çalışmalar yürüten Prof. Dr. Hayrettin Kılıç ve TAEK Nükleer Güvenlik Danışma Komitesi Üyesi Prof. Dr. Vural Altın, Cumhuriyet Enerji’nin nükleer enerji santralı kurulumuna ilişkin yasa, yönetmelik ve TAEK ölçütlerine ilişkin sorularını yanıtladı. Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, TAEK’in kriterleri belirlediği 4 sayfalık dokümanı şöyle açıkladı: “Uluslararası Atom Enerji Ajansı’nın güvenlik standartlarına göre tasarlanmış, tasarımcı ülkenin halen işletmekte olduğu ve aynı teknolojinin en son örneği olan lisanslı bir santralın referans olarak kabul edileceği… Yani ihaleyi kazanan tasarımcı ülkenin/şirketin teknik ölçütlerini/lisansını transfer edeceğiz.” Nükleer Enerji Yasası, yönetmeliği ve TAEK kriterleri ne getiriyor? Kriterlerde atıklar yok TAEK kriterlerindeki en önemli eksikliği, “nükleer santrala yatırım yapacak şirketlerin uyması gereken genel ilkeler ve radyoaktif nükleer yakıt atıkları hakkında tek bir kelime olmaması” olarak ortaya koyan Prof. Kılıç, “Bu radyoaktif yakıt artıklarının uluslararası standartlara uygun bir yöntemle doğadan izole edilmesinden, yatırımcı şirket mi, TAEK’in mi sorumlu olacağına, bu dokümanı imzalayan TAEK görevlileri tarafından ivedilikle açıklık getirilmesi gerekir” dedi. P Şirketlere ‘bol elbise’ “Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretiminin; bu kaynakların kesintili veya değişken olmaları, öte yandan elektriğin büyük ölçekte depolanmasının halen mümkün olmaması nedenleriyle; şebeke istikrarının sarsılmaması için, emre amadeliği yüksek başka kaynaklara dayanan güç santrallarıyla yedeklenmeleri gerekiyor. Fakat bu ‘başka’ kaynağın doğalgaz olmaması lazım, bu kaynağa bağımlılığın daha fazla artmaması için. Nükleer enerji bu kapsamda gündeme gelmiş durumda.” açıklayan Prof. Kılıç, şu noktaya işaret etti: “Bu teknolojik yenilikleri içeren yeni nesil santralın henüz inşa edilip elektrik üretmesi kanıtlanmadı. Bu yeni nesil santralların tasarımında kullanılan parametreler, kaza ihtimalleri analizi, yakıt performansı, pasifaktif soğutma sistemleri, termohidro analizleri gibi işlevler yüzlerce binlerce bilgisayar simülasyon/kodlarına dayanıyor. Kanıtlanmış 3. nesil yeni bir reaktör henüz yok.” Teknoloji seçimi uyarısı Prof. Kılıç, şirket seçiminin teknoloji seçimi anlamına geldiği görüşüne katılırken, JaponBatı konsorsiyumlarının tasarladığı hafif su reaktörleri ile Kanada ve Rus tasarımları arasında hem teknolojik hem de ekonomik açıdan önemli farklılıklar bulunduğuna işaret etti. Prof. Kılıç, böyle bir seçim yapma aşamasında hem TAEK’in hem de Türkiye’deki özel şirketlerin çok dikkatli olması gerektiği uyarısında bulundu. Prof. Kılıç, Kanada’nın Ontario Eyaleti’nde kurulan ve son 30 yıllık süreçte elektrik sistemine bağlanan 20 adet Kandu tipi reaktörün, 10 yıllık bir işletim deneyiminden sonra başlayan teknik sorunlar nedeniyle 1984 yılından itibaren devreden çıkarılmaya başlandığına dikkat çekti. Kılıç, bu reaktörlerden 8 tanesinin 1997 yılında güvenlik ve ekonomik nedenlerle kapatıldığını, kalan 6 reaktörün de onarım masraflarının 6 milyar doları aştığını bildirdi. Kılıç, AECL Şirketi’nin 2006 yılında Pazarlama Bölümü Başkanı Pat Tigher’in “Ağır su tipi Kandu reaktörlerinin erken yaşlanmasından (prematureaging) aldığımız ders hem ekonomik hem de teknolojik olarak çok büyük olmuştur, bu sebeple şirketimiz hafif su tipi reaktörleri geliştirmeye karar vermiştir” sözlerini anımsattı. “En ilginç gerçek de, Ontario Eyaleti Hükümeti’nin bu reaktörlerin kuruluşu sırasında Kanada Federal Hükümeti’nden aldığı 26 milyar dolar kredi borcu da henüz geriye ödenmemiş olmasıdır” diyen Prof. Kılıç, Türkiye’nin bir önceki nükleer ihalesiyle ilgili olarak da şu değerlendirmede bulundu: “Eğer 20 yıl önce Kanada yapımı ağır su teknolojisi ile çalışan Kandu reaktörlerinin Türkiye’deki kahramanlarını dinleseydik veya AECL şirketi 50 milyon dolar değil de Güney Kore’de olduğu gibi 250 milyon dolar rüşvet dağıtarak, Akkuyu’da iki tane reaktör yapılsaydı, şu anda Türkiye’de elektrik ücreti ödeyen vatandaşların faturasına en az 10 milyar dolarlık bir ödeme eklenmişti. Üstüne iki tane radyoaktif terkedilmiş anıt elimizde kalacaktı. Türkiye’de senelerdir uranyum maden yataklarının Kanada kadar zengin olduğunu iddia edip, doğal uranyumla çalışan Kandu tipi reaktörü Türkiye’ye dayatmaya çalışan bilimci ve politikacı amigoların, bugün de kişisel ekonomik, politik ve bilimsel çıkarları bir tarafa bırakıp geçmişte nasıl yanıldıklarını görmeleri, Türkiye’nin Avrupa standartına göre katılabilecek şirketler Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne aday bir ülke olduğu göz önüne alınırsa, santral ihalesine girecek şirketlerin ya da ülkelerin tasarladığı santralların Avrupa’da sertifikalı veya lisanslı olmaları gerekeceğine dikkat çeken Kılıç, bu şirketleri de şöyle sıraladı: “FransızAlman (Areva NP) tasarımı EPR1600, Rusya (Gidropress) VVER1200, ABD (General Electric) Japon (Hitachi) tasarımı ABWER 1300 ve ABD (Westinghouse) tasarımı AP1000.” AB sertifikası olmayanların durumu belirsiz Bu durumda ihaleye katılması beklenen ve AB’de sertifikası olmayan Kanada (AECL) tasarımı CANDU9 ve Güney Kore (KepcoKopec) tasarımı AP1400 gibi santralların teknik ölçütlerine nasıl bir standart uygulanacağının belli olmadığını kaydetti. TAEK ölçütlerinde istenen “güvenlik konusunda beklenen gereksinimlere de güncel ve kanıtlanmış yenilikleri” de, “ciddi bir kaza anında operatör müdahalesine gerek kalmadan devreye giren pasifacilsoğutma sistemleri, reaktör kalbinde kullanılan yeni alaşımlı materyaller ve malzemeler, bilgi işlem sistemleri vs. içeren santrallar” olarak ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ