13 Haziran 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ENERJİ 12 Kıbrıs’a boru hattı ile su gönderilmesi için haziran ayında düğmeye basılacak Barış Suyu Projesi yaşam buluyor Kıbrıs’taki siyasal gelişmeler 1950’li yıllardan sonra çok fazla gündemde olmasına karşın, adanın susuzluk sorunu fazla konuşulmadı. 1974 Barış Harekatı ve 1983’de KKTC’nin kurulmasından sonra konu Türkiye’nin gündemine geldi. 1990’lı yıllardan sonra da çeşitli projeler üzerinde çalışılmaya başlandı. Bahadır Selim DİLEK NKARA Özellikle yaz aylarında KKTC’deki Ercan Havaalanı’na iniş yapan uçaklardaki birçok kişi, havadan baktığı Kıbrıs’a neden “Yeşil Ada” denildiğini merak eder. Kıbrıs olsa olsa “Sarı Ada” olabir. Çünkü, Beşparmak dağlarından süzülen uçağın görüş alanı Meserya Ovası’nın sapsarı görüntüsü ile karşı karşıya kalmaktadır. Yaz aylarının boğucu sıcağında bu sapsarı görüntü, zihinlerde sıcağın etkisini daha arttırır. Kıbrıs sorunu bugüne kadar sürekli siyasal ve ekonomik sıkıntılar bağlamında gündeme taşındı. Ancak Kıbrıs’ta yaşayan Türklerin günlük yaşam rutinlerinde belki de öncelikli konuların başında “su sorunu” geliyor. Yaz aylarında KKTC hükümetin yaptığı, “tuvaletlerinizin rezervuarlarına taş koyun” telkini, su tasarrufu konusunda alınan önlemlerin biraz da tebessümle gündemde tutulmasına neden oluyor. Ancak, kullanımdaki suyun da kalitesiz olması, Kıbrıslılar için önemli bir sıkıntı nedeni. Ada’nın yeterli su kaynaklarından mahrum bulunması, Kıbrıslılar’ı en azından bir yüz yıldan bu yana az miktarda suyla yaşamaya alıştırmıştı. Çünkü Ada’da, yüz yıl öncesine kadar o dönemki nüfusa yetecek miktarda su olduğu tarihi kayıtlarda yer alıyordu. Öyle ki, bugün Lefkoşa’yı çevirmekte olan Venedik Duvarı’nın etrafı bile suyla doldurulabiliyordu. Osmanlı İmparatorluğu, 18781879 Rus Harbi’nin ardından Kıbrıs’ın yönetimini İngilizlere verdiğinde bugün kuraklıkla boğuşmakta olan Meserya Ovası’nın büyük bölümü bataklıktı. Trodos A dağlarından akan küçük dereler, Meserya Ovası’nın sulak olmasını sağladığı kadar, verimliliğini de arttırıyordu. Ekilen buğday başakları bire bin veriyordu. Ancak, Meserya Ovası’ndaki bataklık aynı zamanda da sağlık sorunlarına neden oluyordu. Sivrisinekler hem sıtma hastalığını arttırıyordu hem de ciddi anlamda rahatsızlık yaratıyordu. İngilizler Ada’nın yönetimini aldıklarında, ilk önce bu konuya el attılar. Kanallar açarak bataklıkları kuruttular, su düşmanı olarak bilinen okaliptus ağaçlarını adanın hemen her yanına diktiler. Sonuçta bir çeyrek yüz yıl içinde Kıbrıs su sıkıntısı çekmeye başladı. Kıbrıs’taki siyasal gelişmeler 1950’li yıllardan sonra çok fazla gündemde olmasına karşın, adanın sussuzluk sorunu fazla konuşulmadı. 1974 Barış Harekatı ve 1983’de KKTC’nin kurulmasından sonra konu Türkiye’nin gündemine geldi. 1990’lı yıllardan sonra da çeşitli projeler üzerinde çalışmalara başlandı. Su sorunu, siyasal açılımların bir parametresi olarak değerlendirilince bu kez konu devletin zirvesinde de ele alınmaya başlandı. Yapılan değerlendirmelerde, suyun Rumlara satılması, oradan İsrail ve Ürdün’e gönderilmesi bile gündeme geldi. Ancak 1990’lı yılların projeleri çok fazla uygulanabilir çerçeve içinde ele alınmadı. Öte yandan Annan Planı’nın kabul edilmesi durumunda adanın kuzeyi çok daha sıkıntılı bir durumda kalacaktı. Annan Planı’nda Rumlara bırakılması istenen bölge, ürün vermekte olan toprakların yüzde 80’ni oluşturmakta ve Türk tarafındaki toplam 93 milyon ton su rezervinin 84 milyon tonunu içermekteydi. Eğer, Rumlar “evet” deseydi, KKTC’nin bu konudaki en önemli beldesi, Annan Planı’na göre Rum tarafına bırakılacak bölgelerden biri olan Güzelyurt’tu. Susuzluğun KKTC tarımına faturası her yıl milyonlarca doları buluyor. Tarım sigortası kapsamındaki bütün ürünler susuzluğa bağlı olarak yeterli verimde olmayınca, çiftçilerin tarım sigortasından aldıkları para, KKTC bütçesini ciddi anlamda sarsıyor. ‘Balon patladı’ Bugüne kadar KKTC’ye su verilmesini amaçlayan birçok proje ortaya atıldı. Bunlardan en önemlisi Akdeniz’e dökülen Manavgat’tan adanın kuzeyine tankerle su taşıma projesiydi. Bu kapsamda Devlet Su İşleri (DSİ) Manavgat’a 150 milyon dolarlık tesisleri dahi yaptı. Ancak, adaya su taşıyacak tanker sorunu ortaya çıktı. Çünkü, suyun kalitesinin bozulmadan taşınabilmesi için özel yapım tanker gerekiyordu. Yapılan fizibilite çalışmaları, proje maliyetinin çok fazla yüksek olacağını ortaya çıkarınca, dosya rafa kaldırıldı. İkinci proje ise adaya balonla su taşınmasını öngörüyordu. 1997 yılında Tankerle su taşıma projesinin biraz daha revize edilmiş hali olarak değerlendirilen bu yeni porjeyi Norveç firması “Nordic Water Supply” tarafından Türkiye’de kurulmuş MWS Mediterranean Woter Supply Akdeniz Su Dağıtımı Şirketiele almıştı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Norveç’in balonları birkaç sefer yaptıysa da daha sonra bu balonlar Akdeniz’in fazla tuzlu olması nedeni ile patladı. Balonların ilkinin KKTC’ye ulaşmasının ardından yapılan törendeki çoşku dikkate alındığı zaman, balonların patlamış olması ciddi spekülasyonlara yol açtı. Hatta KKTC’deki Türkiye aleyhtarı olan bazı sivil toplum örgütleri, “Türkiye’nin su balonları patladı”, “Türkiye’nin su getirme çabaları balonmuş” şeklinde propagandaya bile giriştiler. Ancak bu noktada ciddi bazı soru işaretleri de gündeme geldi. Çünkü Türkiye iptal edilen her iki projede de milyonlarca doları boşa akıtmıştı. Önceleri Manavgat’a harcama yapıldı. Ardından KKTC’ye su sevki için Göksu nehrine kayıldı. Manavgat ise İsrail’e bırakıldı. Sonra Göksu, küçük bir çay için terk edildi. Daha sonra yeniden İsrail’e borularla su gönderilmesi için Göksu nehrine dönüldü. Yani yine aynı noktaya gelinmişti. Ama olan Türkiye’nin harcadığı dolarlara oldu. ‘Barış Suyu’ Söz konusu projelerin boşa çıkmasından sonra bu kez 1998 ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle