Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 ENERJİ sıralarına alması ile ABD’nin “yeni dünya yaklaşımı” olan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile ciddi bir biçimde örtüşüyor. ABD’nin BOP’u enerji yolları üzerinde bulunan ülkelerin sistemlerinin yumuşatılmasını öngörüyor. Yine BOP kapsamında çizildiği belirtilen haritalarda da boru hatlarının geçtiği bölgelerdeki devletlerin sınırlarında çeşitli değişiklikler yapıldığı açıkça görülüyor. Bu proje doğrultusunda Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan’a ilişkin ciddi sınır değişiklikleri de dikkat çeken en önemli unsur olarak görülüyor. Körfez ülkeleri ham petrolün en fazla çıkarıldığı bölge... NATO’nun kendine biçtiği pay NATO enerji güvenliği konusunda yapabileceklerini 19–20 Temmuz 2007 tarihindeki NATO Savunma Kolejinin düzenlediği “Enerji Güvenliğinin Sağlanması”yla ilgili uluslararası konferansta Riga Zirvesi’nin ardından ilk kez ciddi bir biçimde gündeme getirmişti. Konferansta NATO’nun olası enerji güvenliği tanımlaması ve potansiyel rolü tartışılırken, enerji güvenliği, üretici, tüketici ve transit ülkeler açısından ilk kez NATO’nun rolu tartışılmıştı. Konferansta NATO’nun rolleri şöyle belirlenmişti: Askerigüvenlik hizmeti verme, deniz ulaşımında güvenliği sağlama. Kaçakçılığı önlemek için operasyonel faaliyetlerde bulunma. İnsan kaçakçığı ve uyuşturucu ticaretinin önüne geçilmesini sağlama. Enerji altyapıüretim tesisleri ve boru hatları muhafazası. Küresel enerji tedarikçileri, tüketici, transit ülkeler, BM, AB ve UAEK gibi uluslararası organizasyonlar arasında koordinasyonu sağlama ve ilişkileri geliştirme. AvrupaAtlantik Ortaklık Konseyi ve ikili ilişkiler çerçevesinde oluşturulacak işbirliği forumlarına katkı sağlama. Öte yandan, yine aynı konferansta enerji güvenliğinin NATO konseptine dâhil olmasının beraberinde birtakım sorunların da ortaya çıkmasına neden olabileceği belirtilmişti. Yeni stratejinin enerji üretici ülkelere, OPEC ve Rusya’ya karşı bir tedbir olarak görülmesi durumunda, AB içinde ayrışmalar ve ABNATOABD ilişkilerinde de çeşitli kırılmaların meydana gelebileceği ifade edilmişti. NATO’nun bunu yapma stratejisinin en önemli unsuru da Ukrayna ve Gürcistan’ın ittifaka üye olması olarak görülüyor. Bu iki ülkenin NATO’ya katılımı durumunda her iki ülkede de birer deniz üssü kurulması gündeme gelecek. Dünya’daki enerji akışının yüzde 60’ından fazlası gemiler aracılığıyla yapılırken, bu gemilerin neredeyse yarısı Türk boğazlarından geçerek hedefine varıyor. Bu durum da Karadeniz’in enerji yollarındaki etkinliğini açıkça ortaya koyuyor. kuşkusuz Karadeniz. Rusya’nın dünyaya petrol taşıyan kapısı olan Karadeniz’den yılda yaklaşık 150 milyon ton petrol Akdeniz’e açılıyor. Bu da her yıl tankerlerle taşınan 2 milyar ton petrolün yaklaşık yüzde 8’i ediyor. Bu durum NATO’nun Karadeniz’e yönelik ilgisini ciddi bir biçimde artırıyor. Karadeniz’den dünyaya açılan petrolün tamamına yakınının da Rusya’ya ait olması paktın Boğazların öte yakasına bir donanma sokma istemini gündeme getiriyor. Bu durum Türkiye’nin yakın bir süreçte NATO ile Karadeniz konusunda ciddi sıkıntılar yaşaması söz konusu hale getirecek. NATO’nun Karadeniz’e donanma sokma konusundaki planları da 2005 yılından bu yana hazır. Buna göre ittifak ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan plana göre, Karadeniz’e Active Endavour (Akdeniz Operasyonu) ile müdahil olacak. Böylece yeni bir karar çıkarılmadığı için oybirliği de aranmayacak. Sadece Akdeniz Operasyonu’nun kapsamı genişletilecek. 2003 yılında başlatılan Akdeniz Operasyonu ile terörist faaliyetler denetleniyor. Devriye görevindeki NATO gemi ve uçakları her gün seyreden ticaret gemileri ile bağlantı kurarak sorgulama yapıyor. Akdeniz Gücü Napoli’deki Müttefik Kuvvetler Deniz Unsur Komutanlığı (CCMAR) ve İngiltere’deki (Northwood) NATO Gemicilik Merkezi önderliğinde gerçekleştiriliyor. Bu görev kapsamında NATO üyesi olmayan Ukrayna ve Gürcistan ile de ortaklık yapılıyor. ? Karadeniz sıkıntısı NATO’nun bu yeni stratejileri kapsamında en önemli hedefi ise ENERJİ KİTAPLIĞI İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e Petropolitik Yazar: Hikmet Uluğbay Genişletilmiş III. Baskı: 2008 Yayımlayan: De Ki Basım Yayım 55, 56 ve 57. Hükümetlerde Milli Eğitim Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı görevlerini üstlenen Hikmet Uluğbay’ın “İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e Petropolitik” adlı eserindeki yolculuğu 1977 yılında başlamış. İlk baskısı 1995 yılında yapılan kitabının 3. baskısı yoğun bir çalışma döneminin ardından yeni belgeler ve bilgiler ışığında gözden geçirilerek yayımlandı. Uluğbay, kitabının önsözünde, “İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e Petropolitik ne bir tarih kitabıdır, ne de ben tarih yazarı olduğum iddiasındayım. Elinizdeki kitap; sadece yakın tarihimizin şekillenmesi sırasında, Mezopotamya petrolleri ile ilgili olarak perde önü ve arkasında oynanan oyunlarla, bu oyunlarda rol alan karakterleri yalın bir biçimde okuyucunun karşısına çıkarma denemesidir” diyor. ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ Kitap, 1870’li yıllardan başlayarak Osmanlı topraklarındaki petrol varlıklarını ellerine geçirebilmek için yabancı şirketler ile bunları destekleyen devletlerin, Osmanlı Devleti ve birbirleri ile yaptıkları acımasız mücadelenin öyküsünü belgelere dayanarak anlatıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin 5 Haziran 1926 tarihli Antlaşma uyarınca Irak petrollerinden alacağı yüzde 10 royalti payına ilişkin gelişim ayrıntılarıyla ortaya konuluyor. Uluğbay, 1955 yılına kadar yalnızca 3.5 milyon sterling alan Türkiye’nin 1995 yılı itibarıyla 26 milyon sterling alacağı bulunduğunu, bunun da alacağın oluştuğu tarihteki fiyatlara göre en az 30.2 milyon varil petrol anlamına geldiğini belirtiyor. Petrol ve doğalgaz üzerine çekişmelerin ön planda olduğu bir coğrafyada bulunan Türkiye’nin “su kaynaklarına” yönelik çekişmeye de hazırlıklı olması gerektiğini belirten Uluğbay, “Üzerinde yaşadığımız dünyayı, içinde birlikte bulunduğumuz uzaydaki ‘Nuh’un gemisi’ olarak düşünmediğimiz sürece, insanlığın ortak yaşamı ve çocuklarımızın geleceğini tehlikeye atmaktayız” uyarısında bulunuyor. Enerji ve İnekler Yazar: Özgür Gürbüz I. Baskı: 2007 Yayımlayan: Yeni İnsan Yayınevi Kitapta, artan enerji tüketiminin artmasıyla her geçen gün önem kazanan “enerji tasarrufu” ve “ekolojik denge” gibi konularında insanlar ile diğer canlılar arasındaki farklar mizahi bir dille anlatılıyor. Enerji ve İnekler, Enerji ve Köpekler, Enerji ve Keçiler, Enerji ve Karıncalar ile Fırtınayı Hisseden İnek Çömelir bölümlerinden oluşan kitabın önsözünde, “Dünya yeni bir enerji krizine hazırlanıyor. Bu defa, kaynak sıkıntısından değil, aşırı tüketim ve kullanılan enerjinin yarattığı ekolojik sorunlardan doğan bir kriz kapımızda. Tüketim toplumu olmanın gelişmişlikle özdeşleştirilmesi sonucu, doğal kaynakların hızla tahrip edilmesi akıl almaz boyuta ulaştı” görüşlerine dikkat çekiliyor. Grafik ve tablolar ile bilgilerin sunulduğu ENERJİ ENERJİ ENERJİ kitabın yazarı Gürbüz, insanlar ile diğer canlıları karşılaştırırken şu saptamalarda bulunuyor: “Kulaklarımızı sıkı sıkı kapamış olmamıza rağmen, diğer canlılar bizlere nasıl yaşanması gerektiği konusunda resitaller veriyor. Hiçbir inek gereksiniminden fazla ot tüketmiyor, hiçbir köpek fazla kemiği çöpe atmıyor, hiçbir karınca bir başka karıncadan daha lüks yaşadığı için kendini şanslı hissetmiyor. İnsanlar, binlerce yıllık bir süreç sonunda ayakları üzerinde durmayı bir meziyet sanıyor ancak gerçek başarı ayakların üzerinde durmak değil, ayaklarını yere sağlam basabilmekte. Altımızdaki toprak kaymak üzere; deniz suları yükseliyor, kasırgalar hırçınlaşıyor, kuraklık yiyecek ve su sıkıntısını beraberinde getiriyor ama biz hâlâ yeni bir televizyon ya da otomobilin peşinden koşmayı tercih ediyoruz. Fırtınayı hisseden inekler, oldukları yere çömeliyor ama, insan fırtınayı ayakta karşılamaya hazırlanıyor. Hem de hiç tanık olmadığı şiddette bir fırtınayı...” ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ