Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 ENERJİ daha aktif politika izlemelerine neden olmakta, Avrupa elektrik alanında şirket birleşme ve satın almaları bakımından her yıl yeni rekorlar kırılmaktadır. Söz konusu finansal hareketlerin sonucunda, 2007 yılı finansal performanslarına göre küresel elektrik piyasasının ilk sekizi Avrupa kökenli şirketlerden oluşmuştur: Fransız EdF ve Suez, Alman EON ve RWE, İtalyan Enel, İspanyol Endesa ve Iberdrola ile İsveçli Vattenfall (Platts 2007). Bu şirketler, bir yandan şirket birleşme ve satın almaları alanında hareketlilik göstermek suretiyle giderek büyürlerken, diğer yandan küresel piyasalarda da son derece etkin rol oynamaktadırlar. Büyük uluslararası enerji şirketleri arasındaki karmaşık mülkiyet ilişkileri, yeni oluşturulan düzenleyici kurumlarda görülen deneyim eksikliğinin de söz konusu olduğu ortamlarda, neoliberal reform sürecindeki pek çok ülkede, elektrik şirketlerinin, dikey entegrasyona ve piyasada egemen konumda bulunmaya yönelik faaliyet göstermelerine yol açmakta, bölünerek özelleştirilen kamu tekelleri bu defa özel tekeller şeklinde yeniden yapılanmaktadır. Elektrik sektörlerini serbest piyasa kurallarının geçerli olduğu rekabet ortamı şeklinde yapılandırmaya çalışan pek çok ülkede, gerçekte büyük oranda tekelleşme söz konusudur. Reform sürecine en erken başlayan ülkelerden biri olan Şili’de en büyük 3 şirketin üretimdeki payı yüzde 67 ve dağıtımdaki payı ise yüzde 50’dir. Yine, uzun yıllardır sektörü liberalize etmeye çabalayan ülkelerden Arjantin’de söz konusu oranlar, sırasıyla yüzde 30 ve yüzde 50, Brezilya’da yüzde 40 ve yüzde 40, Macaristan’da yüzde 74 ve yüzde 65, Polonya’da yüzde 45 ve yüzde 21, Çek Cumhuriyeti’nde ise yüzde 71 ve yüzde 49 şeklindedir. (Jamasb 2002, s.13) Söz konusu verilerden hareketle, bu ülkelerin elektrik sektörlerinde rekabetin mevcut olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Küresel oyuncuların yerleşik olduğu ve yaklaşık 20 yıldır Avrupa Komisyonu tarafından serbest piyasanın yerleştirilmeye çalışıldığı Avrupa kıtasında ise, rekabete ilişkin veriler daha da çarpıcıdır. Tüm çabalara karşın, AB içerisinde bir serbestleşme ve rekabet ortamının sağlanamadığı Avrupa Komisyonu tarafından da itiraf edilmektedir. (EC 2005a, s.1) Gerçekte kamu tekellerinin özelleştirilmesi ya da mevcut dev şirketlerin bölünerek parçalanması, AB elektrik endüstrisinin liberalleştirilmesi çalışmalarında AB çapında kabul gören bir öncelik olmamıştır. Tersine bu husus, özellikle ENERJİ ENERJİ ENERJİ Fransa gibi ülkelerde bir egemenlik konusu olarak görülmektedir. AB içerisinde yoğunlaşılan alan, mülkiyet değişimi değil, entegrasyon olmuştur. Avrupa Komisyonu, en başından itibaren Avrupa elektrik sektörlerindeki rekabetin, Avrupa Tek Elektrik Piyasası’nın tesisi ile gerçekleştirileceğini savunmuştur. Bununla beraber, Avrupa sınırları içerisinde sınır ötesi elektrik ticareti, 2004 yılında toplam elektrik tüketiminin sadece yüzde 10.4’ü kadardır ve bu miktarın yüzde 43’ü ülkeler arasında; Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Estonya, İspanya, Finlandiya, Fransa, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Litvanya, Letonya, Polonya, İsveç, Slovakya ve İngiltere bulunmaktadır. Komisyon’a göre, 2007 yılına kadar kendi enerji piyasalarını ortak enerji stratejisinin bir parçası olarak açmaları gereken bu ülkeler, başarısız olmuşlardır. Dolayısıyla, üye ülkelerin çoğunda başlangıçta mevcut olan tekelci ya da en azından oligopol piyasa yapılarının ortadan kaldırılarak yerlerine Avrupa kurulabilmesini açıkça engellemektedir. (EC 2005b, s.8) Yıllardan beri sürdürülen ve serbest piyasa kurallarının yürürlükte olacağı bir Avrupa Ortak Elektrik Pazarı tesisine yönelik tüm liberalizasyon çabalarına karşın, gelinen noktada Avrupa elektrik sektörlerinde yüksek oranda tekelleşme ve konsolidasyon mevcuttur. Geliştirilen direktifler ile sonuç alınamamış, başlangıçta umut edilen rekabet düzeyine ulaşılamamıştır. En büyük üç ulusal elektrik şirketinin Avrupa elektrik üretimindeki pazar payları yüzde 75’in üzerine çıkmıştır. Bunun da ötesinde, söz konusu büyük şirketler, diğer üye ülkelerdeki daha küçük kuruluşları satın almakta ve Avrupa düzeyinde konsolidasyonu artırmaktadırlar. Söz konusu yapı, piyasaya yeni girecek olanlar için caydırıcı bir rol oynamaktadır. Başlangıçta, yapılan düzenlemeler ile rekabetin artacağını, verimliliğin yükseleceğini öngören liberalizasyon mimarları, bugün, yüksek tekelleşme düzeyi nedeniyle AB vatandaşlarının zarar görme riski altında olduklarını seslendirmektedirler. (EC 2005b, s.6) Avrupa elektrik piyasalarındaki tekelleşme eğilimlerinin en çarpıcı göstergesi, büyük şirketlerin elektrik üretim ve satışlarındaki pazar paylarına ilişkindir. Avrupa Birliği’ne üye ülkeler arasında, 3 büyük şirketin toplam üretim içindeki paylarının yüzde 50’den daha az olduğu yalnızca 5 ülke bulunmaktadır. Bu 5 ülkede de söz konusu oran yüzde 40’ın altına düşmemektedir. Toplam üretimin yüzde 5’den fazlasına sahip firma adedi ise, hiçbir AB ülkesinde 10’u geçmemektedir. yalnızca Almanya ve Fransa’nın elektrik ihracatından kaynaklanmaktadır. (EC–Eurostat 2006, s.4852) Dolayısıyla, sürdürülen tüm çabalara karşın, bugün Avrupa’da tek bir elektrik piyasasından söz edebilmek mümkün değildir. AB fonları tarafından da geniş ölçüde teşvik edilmesine karşın, üye ülkeler arasındaki elektrik ticareti, üye ülkelerin genellikle ulusal çıkarları yönünde korumacı davranmaları nedeniyle gelişememektedir. Ulusal pazarlardaki mevcut yüksek yoğunlaşma da, bu konudaki rekabet imkânlarını engellemektedir. (EC 2005b, s.2) Bu kapsamda, Avrupa Komisyonu 4 Nisan 2006 tarihinde, kendi ulusal yasalarını, enerji piyasalarını tam rekabetçi yapmaya yönelik tasarımlanan direktiflere tam uyumlu hale getirmedikleri gerekçesiyle birliğe bağlı 17 ülkeyi resmi olarak uyarmış ve bu tutumlarını sürdürdükleri takdirde Avrupa Adalet Divanı’na başvuracağını duyurmuştur. (BBC 2006) Uyarılan ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ Yedi erkek kardeş çapında tam rekabetçi tek bir piyasanın konulmasını hedefleyen Avrupa tek elektrik pazarı yaratılması yönündeki çalışmalar, AB içerisinde yaklaşık 15 yıldır süren reform sürecine karşın oluşturulamamış, konsolidasyon düzeyi üye ülkelerin çoğunda aynı kalırken, birçok ülkede artmıştır: “Piyasaya yeni girenlerin sayısı yakın zamanda azalmış ve örneğin, yeni elektrik üretim projelerinin çok sınırlı bir kısmı piyasada mevcut olanların dışındakiler tarafından üstlenilmiştir.” (EC 2005b, s.6) Ulusal piyasalardaki söz konusu yoğunlaşmaya ek olarak, yukarıda da değinildiği gibi Avrupa enerji alanında şirket birleşme ve satın almalarına da çok sık tanık olunmaktadır. Ayrıca, Avrupa coğrafyasında, elektrik üretim ve tedarik faaliyetleri arasında dikey entegrasyon ile ayrı ayrı elektrik ve gaz şirketlerinin de birleşme eğilimlerinin artmakta olduğu gözlenmektedir. Elektrik ve gaz şirketlerinin birleşmeleri, gaz santrallarının piyasaya yeni girecek şirketler tarafından ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ 2006 yılı elektrik üretim büyüklükleri dikkate alındığında, Avrupa elektrik piyasasına egemen olan küresel elektrik şirketleri; Fransız EdF, Alman EON ve RWE, İtalyan Enel, İspanyol Endesa ve Iberdrola, İsveçli Vattenfall ve Belçikalı Suez/Electrabel şeklinde sıralanmaktadır. Steve Thomas, 1970’li yıllarda dünya petrol piyasasına egemen olan 7 ulusötesi şirket için yapılan “Yedi Kız Kardeş” tanımlamasından esinlenerek, Avrupa’da yerleşik olan ve dünya elektrik ve gaz piyasalarını büyük oranda domine eden söz konusu 7 ulusötesi şirketi “Yedi Erkek Kardeş” şeklinde isimlendirmektedir. (Thomas 2002a) Söz konusu firmalar, ait oldukları ülke hükümetleri tarafından, faaliyette bulundukları yabancı ülkelerden kendi ülkelerine sermaye ya da kâr transfer eden ulusal şampiyonlar olarak görülmekte olup, bu nedenle faaliyetleri de genellikle çok yakın bir denetime tabi tutulmamaktadır. Ulusal hükümetler tarafından, söz konusu şampiyonların mevcut egemen konumlarını korumalarında yarar görülmektedir. (Thomas 2002b, s.9; Domanico 2007) Söz konusu şirketler, 2006 yılı itibariyle, AB içerisindeki yaklaşık 3 bin 300 teravat saat (TWh) elektrik üretiminin (ECEurostat 2007) yaklaşık yarısını karşılamışlardır. (Tablo 1) İlk 3 şirketin (Üç Büyük Kardeş) payı ise, yüzde 30 düzeyindedir. ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ