Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 29 Ekim 2010 Cuma 330 Seymenlerden Atatürk’e: ‘Vatan uğruna ölmeye geldik’ DR. METİN ÖZASLAN Ankara Kulübü Derneği Başkanı u yıl Cumhuriyetimizin kuruluşunun 87. yıldönümünü kutlamaktayız. Türk milletinin tarihinde çok önemli bir dönüm noktası olan Cumhuriyetin ilanı, saltanatın kaldırılması yanında, hilafetten laikliğe, kulluktan vatandaşlığa, halk iradesine ve nihayetinde demokrasiye geçişle eşanlamlıdır. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, halk egemenliğine dayalı bir yönetim biçimi olan Cumhuriyetin, Türk milletinin karakterine en uygun yönetim biçimi olduğuna yürekten inanmıştır. Atatürk’ün bu inancında ve kararlılığında 14. yüzyılda “Ankara Ahiler Devleti” ile bir Cumhuriyet tecrübesi yaşamış olan Ankara’nın da büyük bir payı bulunmaktadır. Nitekim Büyük bir zaman ve zemin ustası olan Mustafa Kemal Atatürk, 1924 yılında Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı Yunus Nadi Bey’le yaptığı bir mülakatta “Ankara’ya ilk geldiğim 27 Aralık 1919’da da gördüm ki, Ankaralılar tarihlerinden gelen Cumhuriyet kültürünü ve kabiliyetini halen yaşamaktaydılar” ifadesini kullanmıştır. 27 Aralık 1919 sonrasında başkent Ankaramız Kurtuluş Savaşımızın merkezi ve kutsal karargâhı görevini üstlenmiştir. Bağımsızlık Savaşımız sonrasında ise, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti ilan edilmiş ve Cumhuriyetin, halk iradesinin, demokrasinin ve Türk modernleşmesinin temelleri Ankara’da atılmıştır. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah ark a B daşları Ankara’ya geldikten sonra Kurtuluş Savaşı’nın planlarını da, bağımsızlık sonrasında oluşacak yeni devlet modelini de, yüzyılların geri kalmışlığını ve yenilmişliğini yenmenin reçetesini de Ankara’da yazmıştır. Kurtuluş Savaşımız nasıl kılıcımızın gücüyle kazanıldıysa, Yeni Türkiye Cumhuriyeti de kalemimizin gücüyle kurulmuştur. 29 Ekim tarihini biz Ankaralılar ve Ankaramız için anlamlı kılan bir diğer önemli konu ise 29 Ekim 1919’da “Ankara Müdafaai Hukuk Cemiyeti”nin kurulmasıdır. Ankara Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin Kurucu Başkanı dönemin Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi’dir. Üyeleri ise, 20. Kolordu Temsilcisi Binbaşı Fuat Bey, ilerleyen dönemlerde Ankaralıların vali olarak seçip “Hakan” olarak adlandıracakları Defterdar Yahya Galip Bey ve Ankara eşrafından çok sayıda önemli isimden oluşmaktadır. Milli Mücadele tarihimize altın harflerle isimlerini yazdıran kahramanlarca kurulan Ankara Müdafaai Hukuk Cemiyeti, Kurtuluş Vavaşımızda çok önemli işlere imza atmıştır. Bunlardan ilki, Milli Mücadele’nin ve Kurtuluş Savaşı’nın finansmanıdır. Bir diğeri Seymenler, lise talebeleri ve mahkumlardan oluşturulan, bazıları Seymen kıyafetli, bazıları kara kalpaklı müfrezelerle Batı Cephesi’nin güçlendirilmesidir. Mutlaka anılması gereken bir diğer konu da Müftü Rıfat Börekçi’nin başta Mustafa Kemal olmak üzere Heyeti Temsiliye üyelerinin idam kararı için Şeyhülislam’ın verdiği fetvayı topladığı ulema ile reddetmesidir. Ankara bin yıldır bağımsızlık meşalesini taşıyan, bağımsızlığı yaşam biçimi olarak gören, bağımsızlığın anlamını bilen ve bedelini ödeyen bir kenttir. Ankara, Milli Mücadele’nin doğuşunda ve başlangıcında olayları en doğru biçimde izleyen, gerçekleri anında gören ve tavrını koyan kahramanların ve bilge kişilerin kentidir. Bağımsızlık geleneği ve emsalsiz bir sağduyu ile, işgal altında ve gaflet içinde uyuyan İstanbul’a ilk kez “hayır” diyen kentimizdir. İstanbul’un yönetimini reddeden ve onun atadığı yöneticileri kabul etmeyen kenttir. En umutsuz ve karanlık dönemlerde kendi yönetimini kuran aydınlık bir kenttir. Bizler Cumhuriyet idaresine dayalı laik, demokratik, çağdaş bir ülkenin Şanlı başkenti olan Ankaramızın hemşerileri olmaktan büyük bir gurur duymaktayız. Bizler başkentliler olarak inanıyoruz ki Cumhuriyet, halkın halk tarafından halk için idare edilmesidir... Cumhuriyet, bir Türk mucizesi, bir Türk Rönesans’ı, bir yeniden doğuşudur... Cumhuriyet, ülkemizin çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmasında en temel güçtür... Cumhuriyet, aydınlığa doğru büyük bir yürüyüştür. Bize miras bırakılan en büyük emanet olan Cumhuriyetimizi, vatanımızla, devletimizle, bayrağımızla canlarını feda ederek bize emanet edenlere minnet ve şükran duygularıyla rahmetler diliyoruz. Bununla birlikte, Cumhuriyetin temelinin sağlam olduğunu da çok iyi biliyoruz. Zira, Cumhuriyet, Atatürk’ün imzasını taşımaktadır. Türk Milletinin gönlünde taht kurmuş Mustafa Kemal, en büyük fazilet olan Cumhuriyetimizin müellifidir. Cumhuriyet, Anadolu halkını arkasına almış, “Anadolu İhtilali”nin Büyük Önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün telif eseridir. Ankara ve Ankaralılık Cumhuriyet kültürüdür. Atatürk’ün en büyük eserleri Cumhuriyet ve Ankara’dır. Bu iki kavram birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Ne var ki, başkent Ankara, Atatürk’ün ölümünden sonra kurucusunu, koruyucusunu ve kuruluş heyecanını kaybetti. Hükümetler Ankara’yı bir başkent değil de herhangi bir kent gibi düşündüler. Kamu hizmetlerinde ve özellikle sağlık ve eğitim gibi alanlarda bütün ülkenin yükünü onurla taşıyan Ankara’ya yeterince destek vermediler. Ankara’yı kendi kaderine terk ettiler. Bugün Ankara’da geleneksel kültürel değerlerin aşınması ve kaybolmasının yanında, Cumhuriyetin Ankara’ya kazandırdığı güzelliklerin ve değerlerin yok edilmesini de yaşıyoruz. Gazi Mustafa Kemal’i 27 Aralık 1919’da Dikmen sır rında “Seni görmeye, vatan tla uğruna ölmeye geldik” nar rıyla karşılayan Ankaralılar ala ve Seymenler tarafından yin e Büyük Önder’in “Seymenlik Geleneğini Yaşatın” talim atlarıyla 1932 yılında kurulan An kara’nın en köklü sivil tem silcisi Ankara Kulübü olarak, Cumh uriyetin ilanına uzanan tarihi sür çok zor ve çetin şartları, sık ıntılı günleri geride bırakm eçte anın sevinci ile her yıl 29 Ekim’de Cu la kutluyoruz. Temel amacı mhuriyet Bayramı’nı coşkuy“27 Aralık” ruhunu ve Cu riyetin kurucu felsefesini savunmak, Ankara’nın tar mhuihten gelen kültürünü, değerlerini ve Seymenlik geleneğini yaşatmak olan Ankara Kulübü, her yıl olduğu gibi bu sene de Seymenleriyle birlikte Hipodrom’ daki resmi kutlamalara kat ılmaktadır. Cumhuriyetimizin ku ruluşunun 87’nci yıldönü mü anısına düzenlediğimiz etkinlikl erden bir diğeri de bu akş am (29 Ekim 2010 Cuma) Prof. Dr . Ünsal Yavuz ve Prof. Dr . Sadık Tural’ın katılımlarıyl a ger riyet ve Ankara” panelidir çekleştireceğimiz “Cumhu. Ab Salonu’nda 17.00’de başlay idinpaşa Köşkü Konferans acak olan panelimize tüm Ankaralıları bekliyoruz. Ankaralılar olarak yüreğim sın Cumhuriyet” dilekleri izdeki, dilimizdeki “Yaşayle dönümünü, 87 yıl önceki ayn , Cumhuriyetimizin 87. yılı inanç, aynı heyecan ve mu tlulukla gönülden kutluyo ruz. Tüm vatandaşlarımı zın, Ankaralı hemşerilerimizin ve başkentlilerin bu büyük bayramı kutlu olsun.