Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 Ekim 2010 Cuma 330 23 “Peki ya Pembe Köşk’te, İsmet İnönü nasıl kutlardı 29 Ekim’leri?” Toker, günler öncesinden Köşk’te kutlama için hazırlıkların yapıldığını, kadınlıerkekli herkesin bayramda, özellikle de balolarda ne giyeceği telaşına düştüğünü belirtiyor: “Şapkalarımızı, eldivenlerimizi, ayakkabılarımızı özenle seçerdik bayram öncesi. Kısacık elbiselerimizle katılırdık törenlere. Babam sabah erkenden kalkar, ilkin Meclis’e giderdi, ardından törenlere katılırdı Hipodrom’da. Cumhurbaşkanı iken Cumhurbaşkanlığı locasında otururdu, heyetler de onun yanına. Biz de orada olurduk. Sonra akşamları fener alayı yapılırdı. Bütün binalar tek tek süslenirdi. Öncelikle de Cumhuriyetin ilk binaları, konservutavar binası, Atatürk’ün, Orman Çiftliği’ndeki (AOÇ) Marmara Köşkü denilen evi, üniversiteler, okullar, banka binaları ve niceleri... Her bina İsmet İnönü’nün kızı Özden Toker, meşhur Cumhuriyet balolarını anlattı: ‘İlkaşkımızdır Cumhuriyet’ SELDA GÜNEYSU ‘Ne giyeceğimizi düşünürdük’ NKARA İkinci Cumhurbaşkanı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün silah arkadaşı İsmet İnönü’nün kızı Özden Toker, Pembe Köşk olarak bilinen İsmet İnönü Evi’nde, her 29 Ekim’de açılan sergileri gezmek için gelenlere, bıkmadan, usanmadan bir bir anlatıyor Cumhuriyetin hangi koşullarda kurulduğunu... Çünkü, kendisini tüm bu yaşananları anlatmakla sorumlu görüyor. Atatürk’ten aldığı bir sorumluluk bu onun için. Toker, “Ankara’nın sokaklarında yürümek bile çok büyük bir coşku ve heyecandı. Onurdu. Her yerde ‘Bizim bayrağımız, A ’ ık d r a v iz b e d y e ş r e h ı ‘Atatürk’ün yaptığ tırlardı, bir okulda tören bittikten sonra, eğer o okulun yanındaki başka bir okulda törenler devam ediyorsa, öğrenciler o okuldaki törenleri de izlemeye giderlermiş.” O yıllardaki Cumhuriyet Bayramında akşamların da bambaşka geçtiğini dile getiriyor Toker. Büyük bir coşku ve heyecanla düzenlenen, çağdaş yaşamın simgesi Cumhuriyet Baloları’ndan söz ediyor: “Atatürk döneminde düzenlenen baloonur ayrı bir gurur ve lara ben katıle bi in en m rü yü nın sokaklarında a’ lamadım tabii. ar nk A a rd lla O yı iz’ demeToker: tim or ye liy ri ek hu ve Ama sonrakium C or , olduğunu söylüy izim bayrağımız, marşlarımız r bayrak görsek, gözlerini biliyo‘B bi ı, mal “Her yerde, erede bir ünifor huriyet. Onu unutmaya imN . ık rd rum. Balolarşa ya um nin gururunu k aşkımızdır C vardık.” İl k. dı az da herkes m ta tu biz yaşlarımızı ptığı her şeyde k galiba... Cumhuriyet Bay ya n ’ü ulusal giysirk tü ta rybetti kân yok. A ve heyecanı ka Siz ne düşünüyo . u or ler giyerdi. şk ıy co an tl bu ku di gibi “Şim gi bir günmüş tı veriyor: nı an İlk balo biya rh şu he k er tı ok ar T ise ramları lemediği için he deki sorumuza sunuz?” şeklin nç nesil o günlerin şartlarını bi laşması’nı bili“Çünkü ge ve Lozan Ant urtuluş Savaşı , ‘Ama biz o dönemde doğK l. ği de ı nl ca ye ye sorduğumda nemde doğyor musunuz di yanıtlıyorlar. Haklılar. O dö miz. Ben ye zim görevi mamıştık ki’ di ı anlatmak da bi açıyorum. Kurar nl bu a ar nl O yarete madılar. k’ü o nedenle zi da okuduğundan ibaöş K be em P di de şim kitaplar , onların sadece sözleriyle yatuluş Savaşı’nın ını anlatmaya çalışıyorum” mbe ığ Ekim’e özel, Pe a29 ret olmad i lk yı bu , si terlerle Bir Y nıtlıyor. Herke smet İnönü Def Köşk’te açılan “İ konulu sergiye davet ediyor. )” şam (18841973 vaş yıllarından 1973 yılına dek sa n nü ü’ ön İn rgi, 28 Kaİsmet rı sergileniyor. Se ne şarttla no ğu ttu tu n gü gün riyetin bilecek. Cumhu bugünlerde ne le iz k de ’a m sı le lduğunu, özellik lar altında kuru ak ve unutmamak için m yeniden anımsa marşlarımız, Cumhuriyetimiz’ demenin gururunu yaşardık. Nerede bir üniformalı, bir bayrak görsek, gözyaşlarımızı tutamazdık. İlk aşkımızdır Cumhuriyet” diye anlatıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarının tanığı bir isim Özden Toker. O dönemlerde, Ankara’da kutlanan Cumhuriyet Bayramlarını hiç unutamadığını belirtiyor. “Nasıl kutlanırdı Cumhuriyetin ilk yıllarında 29 Ekim” diye sorduğumuzda, heyecanlı ve coşkulu bir şekilde yanıt veriyor: “Tabii o zamanlar sadece bizde değil, tüm Türkiye’de, Ankara’da, çok büyük bir coşkuyla ve heyecanla kutlanırdı Cumhuriyet Bayramları. Okullarda, kamu kurum ve kuruşlarında, pek çok yerde... Hatta bazen anla tek tek ampullerle aydınlatılırdı, o zamanlarda bugünkü imkân yoktu tabii... Bizim evimiz de, Pembe Köşk, o şekilde aydınlatılırdı. Hâlâ saklarım o ampulleri. Tüm bu binaları görmek, müthiş bir heyecan verirdi bizlere. Bayramlar başka anlamlara bürünürdü o zaman. Sonra şenlikler yapılır, Atatürk, eğer yolda öğrenciler, çocuklar görürse aracını durdurur, sorardı: ‘Çocuklar biz Cumhuriyeti neden kurduk?’ Önce kendisi anlatırdı tek tek... Cumhuriyeti nasıl kurduklarını ve devrimleri... Sonra bize anlattırırdı. Kendisine sorular sormamızı isterdi. Cumhuriyetin anlamını bizim ağzımızdan duymak isterdi. Anlayıp, anlamadığımızı ölçerdi. Bize anlattırırdı, çünkü etrafımıza da anlatmamız gerektiğine inanırdı. Devrimlere sahip çıkmamız gerektiği bilincini öğretirdi. Böylece Atatürk’e yakın olur, O’nun elini öper, bayramlaşırdık.” zim evde, Atatürk’ün isteği üzerine, 22 Şubat 1927’de düzenlenmiş. Sonra da Ankara Palas’ta düzenlenmeye başlamış. Bir sene, babam Ankara’da yokmuş, Atatürk gelip annemi almış baloya götürmek için. Birlikte Ankara Palas’a gitmişler. Giydiği kıyafetin belindeki kemerin ucu sarkıyormuş, Atatürk düzeltmiş. Annem, bu olayı şöyle anlatırdı hep: ‘Atatürk çarpık şeylerden hiç hoşlanmazdı. Çarpık halı, resim ve çarpık insanlar.’ Balolara sadece varlıklı gençler katılmazdı. Zaten Ankara’daki gelir dü zeyi o dönemlerde aynıydı. Atatürk, baloda bütün genç kızlarla dans edermiş. Kızlar da dört gözle beklermiş Atatürk’le dans etmeyi...”