Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 Ekim 2010 Cuma 330 11 iLK DEFA ! INIZ OKUYACAKS UğurMumcu: BenAnkara’nınyerlisiyim ombalı saldırı sonucu yaşamını yitiren yazarımız Uğur Mumcu, 4 Haziran 1992 yılında Gençlik Parkı’nda yaptığı bir konuşmada Ankara’ya ilişkin düşüncelerini şöyle açıklıyor: Ben Gençlik Parkı’na çoktandır gelmiyorum. Ya da nikâh olduğu zaman hemen gelip kaçıyoruz. Ben bu civarda, bu çevrede otururdum çocukken. Belediyenin arkasında dedemin evleri vardı. Evlerin birinde Çerkez Ethem’in oturduğunu babam anlatırdı. Bir evde de eski Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati’nin oturduğunu söylerlerdi. Hemen belediyenin arkasında şimdi küçücük küçücük dükkânlar var. Köy İşleri Bakanlığı ile belediyenin arkasındaki yerorada geçti benim çocukluğum. İlkokula orada başladım. Burada Devrim İlkokulu vardı. Onun için devrimci oldum herhalde. İlkokula orada başladım. Ankaralılar o zaman varlıklı insanlar ama sanmayın ki o varlık bize yansımıştır. Çünkü nihayet dededen babadan kalır, ticaretle uğraşmazsanız, emeğinizle geçinmek zorundasınız. Dedemin babasının, ya da dayısının yaptırdığı küçük bir mescit var; orda her gün Türkçe ezan okunurdu. Şimdi genç kuşaklar için çok yabancı gelecek Arapça ezan yerine “Tanrı uludur, Tanrı uludur. Tanrı’dan başka yoktur tapacak. Haydin namaza, haydin namaza” diye. Küçüklük anılarımda bunun yeri vardı. Babama hep sorardım, niye bu Arapça diye. Babam dindar bir adamdı; ama aynı B SİNAN TARTANOĞLU zamanda laik bir adamdı. Beni Hacıbayram’a götürürdü küçükken. Ben hiç anlamazdım bir sürü laf. Hep sorardım babama “Türkçesi yok mu. Türkçesi yok mu diye.” Hipodrom’u böldüler parçaladılar. Hipodrom buradan başlardı, atış poligonu vardı istasyonun karşısında. Şimdi işkence yapılan Emniyet Müdürlüğü’nün oraya kadar uzanırdı. Arada da yollar yoktu. Hipodrom’da koşular vardı. Ve stadyum... Düşünün o yüz binlik An‘İnsanlar Ankara kara için düşünülen stadPalas’ta’ yumlara bakın. Sonra O günlerde buAtatürk Orman ÇiftliN ralarda otururuz. U ği vardı. Şimdi bölüMUMCU’N Şurada GençE ’D 2 nüp parçalanan, par9 19 lik Parkı, Stad A D ’N I sellenen Atatürk OrK R Oteli’ne bakan ÇLİK PA N E G man Çiftliği ki her kapısından giAPTIĞI . Y metrekaresi için bir reriz. Hemen AN.. D A M Ş yasa çıkarmak gerekir. U N yanında küçük KO Yasaya karşın Atatürk bir “dansing” var, Orman Çiftliği bölünmüş, orda Batı müziği çaparçalanmış, yağmalanmışlınır. Daha geride Ankara Palas vardır, Ankara Palas’ta her tır. Öte yanda baraj vardı. Bağlagün çay ve yemek müziği vardır. rın içinden geçilirdi. Solfasol bağDaha bürokrat, biraz Batı kültü ları vardı. Benim ailemin bir kısrüyle yoğrulmuş insanlar Ankara mı ordan gelir. Solculuğum da herPalas’a gelirler, gazeteciler gelir. halde oradan. Solfasol... İki kere İlerde “Karpiç” var; orada eski bir sol olduğu için. Beyaz Rus’un açtığı lokanta. Oraya da politikacılar gelir gider. Babam elimizden tutar Meclis Parkı’na getirirdi. Meclis Parkı o zaman çok güzel bir parktı. Bir havuz, havuzun içinde çeşitli renkli balıklar vardı. Maliye Bahçesi... Eski Başbakanlıktı şu andaki eski Maliye Bakanlığı. Ben Adnan Menderes’i ilk kez orda görmüştüm küçükken... Girerken çıkarken Başbakanlığa... ‘Şehircilik uzmanı Atatürk’ Atatürk’ün yalnızca bir devrim ve Ulusal Kurtuluş ustası olmadığı, aynı zamanda işte şehircilik uzmanı gibi bir büyük insan olduğunu görüyoruz. Yüz bin kişilik Ankara’da düşünülen, ayrılan yeşil sahalara bakın, 3 milyonluk Ankara’daki yeşil alanlara bakın. Böldüler, parçaladılar, parsellediler. Yeşil alanlar mı? Bıraktılar müteahhitlerin, altın dişli müteahhitlerin tekellerine ve maalesef bazı siyasetçilerimizin de köprü kurduğu çıkar düzenleriyle yeşil alanlar Ankara’da her tarafta açılmış ve yağmalanmıştır! Ben babamdan bilirim. Bir memur küçücük bir rüşvet aldı mı o ailesiyle birlikte aforoz olurdu. Suçlanırdı. Bakılmazdı yüzüne, selam verilmezdi. Bir zabıta memuru eğer küçücük bir rüşvet almışsa... Şim di ise “Kullandı kafayı, döndü köşeyi. Abi hem iş yapıyor hem çalıyor” diyor. Ve bunlar artık yadırganmıyor. Moral değer bu. Bakın o tek partili dönemde veya 40’lı 50’li yıllarda bir devlet adamının oğlu, hiç para kazanmadan, yasal kaynağı belli olmadan, değil televizyon kanalı açsın, o zaman mümkün değil, kat alamaz, araba alamaz. Toplumdaki moral değer onu dışlar. Ben babamla hep gezerdim. Bir gün o zaman kapalı çarşı denirdi. Anafartalar’da küçücük, şimdi kuyumcu çarşısıdır. O zaman büyük gelirdi gözümüze “Orda bir kara tahtada vatan haini Nâzım Hikmet kaçtı” diye yazıyor. Babama sordum: Hain miydi diye. Babam devlet memuru: “Sus evde anlatırım sonra” dedi. Kimse duymasın diye. Çok partili düzene girmişiz, öyle bir korku var. ‘Ankaraarabeskbirkentoldu’ Ankara gerçekten bir Avrupa kenti gibiydi. Batı müziğiyle, Türk müziğiyle... Şurada, bilmem hâlâ var mı, gazino denirdi, girersiniz önce bir dans müziği istersiniz. İşte genç kızlar dans ederler genç oğlanlarla. İkindi sazları vardı. Türk müziği ud, saz. Orda içkiler içilir. Veya Ankara Palas’a gidilir. Şimdi Gençlik Parkı da eski Gençlik Parkı değil, Atatürk Orman Çiftliği de eski Orman Çiftliği değil. Yani Ankara, Türkiye’deki genel yozlaşmadan en fazla payını alan kentlerden biri oldu. Şimdi üniversite kenti, bir memur kenti. Bir Avrupa kentiyken şimdi bir arabesk şehir haline döndü. Ankara’yı işte Etlik bağlarıyla, Ayvalı bağlarıyla Keçiören’iyle solcu bir yazar olarak çok çok iyi bilirim. Ben Ankaralıyım, Ankara’nın yerlisiyim. ‘AOÇ yasaya karşın yağmalandı’ Şimdi düşünün 100 bin kişilik Ankara için Atatürk’ün ve o dönemin öngördüğü yeşil alanları. Burada Gençlik Parkı, daha ilerde Hipodrom...