07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TANİZAKİ’NİN ROMANLARINDA KARŞI KONULAMAYAN “AŞK” Güzelliğin çağrısı Tanizaki’nin edebi yolculuğu boyunca karşımıza çıkardığı, aşkın en vahşi en sınırlar tanımaz hallerinin anlatıldığı hikâyeler, aynı zamanda bilinçli bir tekrarı da gösterir okura. SACIDE ALKAR DOSTER C insel haz ve aşk üzerinde temellenen Tanizaki romanları; aşkın, acıdan beslenen, çelişkilerle örülü tekinsiz yüzünü gösterir bize. Karakterlerin neredeyse tümünün; zayıf, arzularını dizginleyemeyen ve mazoşist sayılabilecek nitelikler taşıması tesadüf değil elbette. Tanizaki; romanlarında derinleşen “acı çekmek” olgusunu, bilinçli bir tutumla sonuna kadar sürdürür. Ne mutlu aşk mümkündür ne de mutluluk. Cinsel hazlara ulaşmak, arzulanan kişiye dair fantezileri gerçekleştirebilmek yolunda, kaybetmek, kabullenilmiş bir çaresizlik hissi doğurur. “Yoksa bana acı çektiren kadınlara karşı daha da çok cinsel arzu duyuyorum, onları daha çekici buluyorum mu demeli? Buna da bir tür mazoşist eğilim deseler yanlış olmaz... Bazen yüzünde zalimce bir ifade taşıyan kadınlar oluyor, işte en çok onları seviyorum.” Çılgın Bir İhtiyarın Güncesi’nde, gelini Satsuko’ya âşık Utsugi, zalim ve kendine acı çektiren kadınlardan hoşlandığını söyler, bu itiraf hem benliğindeki kırılmayı hem de âşık olduğu Satsuko’yu tanımlamak açısından önemlidir, çünkü Satsuko; öfkesini gizlemez, gelenekleri umursamaz ve aklına koyduğunu elde edene kadar en tehlikeli oyunlara girişmekten çekinmeyecek bir arzu nesnesidir. Yaşlı adam, arzuları ile ailesi arasında kimi zaman gelgitler yaşar. Ancak bu durum, her durumda arzunun kazanacağı bir yarışın nafile çabasından öteye geçmez. Ahlak, aile ve yasak kavramları, aşk karşısında anlamını kaybetmiş değerler olarak sunulur. Aşk ve acı arasındaki saplantılı tutum, Anahtar romanında da karşımıza çıkar. Karakterin karısına olan aşkı ve onun bedeninin her ayrıntısına duyduğu sonsuz merak onu sonu hazin bir oyuna sürükler. Kıskançlık üzerine kurulan bu oyun, çifti, ilişkilerindeki sınırların kalktığı, özgürleştikleri yeni bir cinsel maceraya sürüklerken aynı zamanda acı veren bir hastalık halini alır. İlk başlarda bir afrodizyak olarak kabul edilen kıskançlık, yavaş yavaş yasak ilişkinin kapılarını da açmış olur. ERKEĞIN TUTTUĞU GÜNLÜKLER Tanizaki, günlükleri, kitaplarının vazgeçilmez bir unsuru olarak metne dâhil eder. Birçok romanının yol göstericisi günlüklerdir. Yazarın, karakterlerin en saf en çıplak hallerini görme imkânı sunan bu mahrem ala nı başarılı bir şekilde kullandığı söylenebilir. Örneğin Anahtar romanı hem kadının hem de erkeğin tuttuğu günlükler üzerinden anlatılır. Uzun yıllardır evli olan çift, arzularını birbirlerine açmamış, geleneklerin dışına çıkmayan bir çizgide yaşamışlardır. Ancak erkek anlatıcı, 1 Ocak tarihinden itibaren anlatmaya karar verdim dediği; cinsel yaşamı ve karısı İkuko ile olan ilişkisine dair ayrıntıları günlüğüne yazmaya başlar. “Ben onunla yatak odasıyla ilgili konuları konuşma şansı bulamamaktan kaynaklanan tatminsizlik yüzünden, tüm bunları mahsus yazma isteğine kapılıverdim işte.” Bu noktada, karakterlerin gerçek duyguları, arzuları ve dile getiremedikleri çıkar ortaya. Ancak Anahtar romanındaki günlükler, mahremiyeti değil bi lakis yüz yüze konuşulamayanların yazıldığı, bu yolla anlaşılmayı umdukları nesnelerdir. Her ne kadar yazdıklarını bir başkasının okuyup okumadığından emin olmadan yazmaya devam etseler de her ikisi de güçlü bir şüpheyle günlüklerinin öteki tarafından okunduğunu düşünür. Günlüğün anlatım aracı olarak kullanıldığı başka bir roman; Çılgın Bir İhtiyarın Güncesi’dir. Tokyolu aile reisi Utsugi, yetmişli yaşlarının sonuna geldiğinde günlük tutmaya başlar. Bu günlükler tıpkı Anahtar’da olduğu gibi ihtiraslarını, gelini Satsuko’ya karşı duyduğu saplantılı aşkı ve ölüm hakkındaki düşüncelerini anlatır. Utsugi yaşlılığın geri dönülmez bir eşik olduğunun farkında olarak hâlâ onu diri tutan arzularının rüzgârına kapılır. GELENEKSEL GÜZELLİK VE BATILILAŞMA Tanizaki, 1924 yılında yayımladığı Naomi romanında da, yine günlük tutan bir erkek karakter ile karşımıza çıkar. Naomi’de günlük sadece sözcüklerle değil fotoğraflarla da anlam kazanır. “Günlüğüme verdiğim ad, “Naomi Büyüyor”du. Sadece Naomi ile ilgili şeyler yazıyordum.” Karakterin sevdiği kadının resimlerini çekip günlükleri bu resimlerle dolduruşu; Naomi’nin güzelliğini eşsiz ve kusursuz bulmasının yanında onu sahiplenişi ile de ilintilidir. Erkek sahip olduğu kadının başka kadınlar nazarındaki güzelliği, görgüsü ve ilgisi üzerinden bir iktidar kurmayı amaçlar. Kadın bir tür hazine, sahip olunan değerli bir eşya konumundadır. Tanizaki’nin ısrarla üzerinde durduğu konulardan biri de batılılaşma ve geleneksel güzellik ölçüleridir. Batılı olmak, batılı gibi görünmek, onların arasında olup onlardan farksız olmak kavramları altı çizilerek defalarca tekrarlanır. Batılı olmak sadece geleneksel bakıştan uzaklaşmak ve entelektüel birikimi değil, vücut yapısı, giyim, konuşma şekli ve hatta müzik tercihlerinde bile kendini gösterir. Naomi romanındaki bu kıyaslama dikkat çekicidir. “Japon kadınlarının en zayıf noktası güven eksiklikleridir. Bunun sonucu olarak da batılı kadınlara kıyasla daha çekingen dururlar. Batılı bir güzellik için akıl dolu, keskin zekâlı bir ifade ve tavır, göze hoş gelen bedensel özelliklerden daha önemlidir.” Ne yazık ki bu paragrafta anlatılan özgüven ve akıl dolu bir tavrın, bedensel özelliklerden daha önemli olduğu savı romanın içinde parçalanmaya mahkumdur. Çünkü “Naomi” romanın başından itibaren fiziksel güzelliği, geleneksel Japon kadınlarına (fiziksel olarak) benzemeyişi ve bunun yüceliği ile karşımızdadır. Erkek karakterin, onun üzerinde kurmayı çalıştığı tahakküm; batılı gibi giyinmesi, onlar kadar iyi eğitim alması ve bir batılı kadar akıcı İngilizce konuşabilmesi üzerinden ilerler. Tanizaki metinlerinde güzellik her şeyden üstün tutulur. Ruhsal ve duygusal tüm ivmeler güzelliğin şiddeti oranında kıymet kaza nır. Ve sadakat, cinsel çekim karşısında boş bir arayıştan ibaret kalır. İlginçtir ki erkek karakterlerin tümünde ikinci bir erkeğin kabullenişi görülür. Anahtar romanında karısı İkuko’nun, Kimura ile birlikte olma ihtimalini başlarda imkânsız gören erkeğin, roma nın ilerleyen kısımlarında bu ihtimali kabullendiğini görürüz. Keza aynı kabulleniş Naomi’de de ortaya çıkar. Naomi’nin onu defalarca aldattığına tanık olan erkek yine de onun cazibesine kapılır ve her seferinde hüsrana uğrar. Tanizaki’nin edebi yolculuğu boyunca karşımıza çıkardığı, aşkın en vahşi en sınırlar tanımaz hallerinin anlatıldığı hikâyeler, aynı zamanda bilinçli bir tekrarı da gösterir okura. Tanizaki için neredeyse bir takıntı haline gelen sadizim, mazoşizm ve onlardan beslenenerek varlık kazanan “aşk”ın neden tekrar tekrar karşımıza çıktığıdır belki de sorulması gereken. Yazarı bu ısrarlı tekrara yönelten esas mesele neydi? n Anahtar / Cuniçiro Tanizaki / Çev: Hüseyin Can Erkin / Can Yay. / 144 s. Çılgın Bir İhtiyarın Güncesi / C. Tanizaki / Çev: Nili Tlabar / Can Yay. / 160 s. Nazlı Kar / C. Tanizaki / Çev: Esin Esen / Can Yay. / 840 s. 4 8 Ağustos 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle