02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

NECATİ TOSUNER 75 YAŞINDA Romana şiir yoğunluğu getirdi Tosuner’in yapıtı öykümüzde ve romanımızda güzel, özgün bir yoldur. Özellikle son romanlarıyla romanımızda bir yenileşmeyi gerçekleştirdi. YÜKSEL PAZARKAYA B ehçet Necatigil’in şiir için yaptığı bir saptama var: “Çalçene şiircikler, bir kaşık suda gargara. Şiir bir durum, bir sorun üzerinde ölçülü konuşan, susunca da bizim düşünmemizi bekleyen bir olgunluktur.” (Bile/Yazdı. 1979, s. 38) Necati Tosuner bu tanımı romanda uyguladı. Geveze romancıklar bir kova suda çalkantıyken, romanı gevezelikten kurtardı, okurdan düşünmeyi, etkili bir yaratıcı katılımı bekleyen olgunluğa vardı. Romanda şiir yoğunluğunu, dil ve kurgu hünerlerinin en ustalıklısını kotardı. Bu hünerleri onun romanlarında da saptıyoruz. Yalnızlıktan Devren Kiralık romanı, yazın ve okur dünyasına, dil, kurgu ve anlatış açısından esenlik getirdi. Türkçeye karşı ihanete dek varan söz ve yazıların kamusal yaşam ortamımızı kapladığı ve dildeki kanserin gittikçe yayıldığı acı bir gerçek. Böyle bir ortamda Tosuner’in romanı başta Türkçesiy le unutmaya yüz tuttuğumuz tatlar ve keyifler veriyor. Türkçe’nin özel ve özgün tatları, bunun verdiği zevk söz konusu... Kasırganın Gözü ile girdiği son döneminde ise, kısa denecek romanda yoğunlaşırken, dil ve deyiş hünerleri, toplumsala, toplum içinde bungun bireye şiir yalınlığıyla, eğnikliğiyle ilmiklenip örgülenerek ince ince işlenir. Korkağın Türküsü, Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı bu yeni türün zirveleridir. 2008 yılında Tosuner’in öykülerinden bir seçkiyi Almancaya çevirmiştim. “Lob der Einsamkeit” (Yalnızlığa Övgü) adıyla çıkan kitabın sonuna Necati Tosuner’i Alman okura tanıtma amacıyla birkaç sayfa ekledim. Necati Tosuner’i yeni keşfeden genç okurları düşünerek, bu yazıdan kimi bölümleri Türkçeleştiriyorum. YAŞAMDA HERKES KENDI ÇARMIHINI TAŞIR Hatasız özürsüz insan yoktur. İnsan ruhu ve insan yaradılışı eksiklerden ve hatalardan bir ağ ile bunun sonuçlarından oluşur. Bu hata ve özürler arasında bencillik, kibir, kıskançlık önde gelir. Necati Tosuner’in öykülerinde ve anlatılarındaki çarmıhı: bir kambur. Küçüklüğünde geçirdiği bir kaza sonucu Necati Tosuner bir kamburla yaşamak zorunda. Usta yazarın öykü ve anlatılarında kambur önemli bir eğretileme (metafor). Tosuner’in bedensel engeli öykülerinde bir iç gerginlik ve toplumla bir tür tartışmalı iletişim olarak yansıyor. Toplum, engelliyi “öteki” görmeye eğilimli. Bu yaşantılar, Tosuner’in öykü ve anlatılarında sıkça bir sevgiye gereksinim güdüsü olarak yankılanıyor. Acıyla duyumsanan bu gereksinimle, saltık görünen yılgınlık ve yalıtılmışlıktan çıkış umudu filizleniyor aynı zamanda. Ama Necati Tosuner’i özel ve özgün bir öykücü yapan konu değil, dil ve kurgu gücü. O, sıradan gündelik dili, konuşma dilinin doğaçlama eğnikliğini yitirmeden, yoğunlaştırmanın olağanüstü bir süreciyle şiirsel anlatıma deriştirme ustasıdır. Sancı... Sancı... romanında Tosuner, Almanya’da bir öğrenciden çok bir bohem olarak yaşadığı yılları (1973/74) işliyor. Öteki iki romanı, Yalnızlıktan Devren Kiralık (2000) ile Bana Sen Söyle (2002) milenyum dönemecinde Türkiye toplumunda orta sınıfın ayrıntılı bir panoramasını veriyor. Bu iki usta işi romanla Tosuner, toplumsal gerçekliği dile yedirirken yalın, çok hünerli bir kurguyu da başarıyor. Necati Tosuner düzyazıyı şiirsel bir metne yoğunlaştırıyor. Bu metinlerde öykü hareket noktasına, çekirdeğine odaklanıyor ve açılımı okurun yaratıcılığına ve düşlem gücüne sunuluyor. Bunlar dilin prangasından neredeyse kurtarılmış öykülerdir. Kim bilir, belki de yazar, Sisifos gibi, olgunlaşma sürecinde, yıllar içinde bedenindeki, özellikle ruhundaki kayayı yaşamın zirvesine taşıyıp, sonra onunla birlikte tepeden aşağıya yuvarlanmaktan yorgun düşmüştür. Öyküyü başlangıç tasarımına indirgemek, belki de o ağır kayadan daha hafif bir taş oyma denemesidir. 75. yaşını candan kutlarken, Necati Tosuner’e, yaratma gücü eksilmeden sağlıklı nice yıllar diliyorum. n DUYGU ASENA’NIN ‘ZAMANA DEĞEN SORULAR’I Savaşçıydı, yürekliydi! Zamana Değen Sorular, Duygu Asena’nın siyaset, sanat, edebiyat, eğlence ve spor dünyasının en renkli isimleriyle yapılmış röportajlarından bir derleme. GAMZE AKDEMİR [email protected] Gazetecilik hele ki röportaj ve söyleşi çileli iştir. Kutsal kitap didaktizmiyle başlıca şartlarını sayarsak: Okuyacaksın. Araştıracaksın. Kendini hele ki dilini geliştireceksin. Birikim yapacaksın. Adanacaksın! Disiplinli olacaksın. Karşındakini sev, sevme saygılı olacaksın. Güven sağlayacaksın. Nitelikten ödün vermeyeceksin. Cesur olacaksın. Sorunu soracaksın... Bu bir cesaret işi, her kerte yeni bir macera, bildiğiniz bilmediğiniz bir dünyaya giriş bileti. Hele ki çeşitli alanlardan söyleşilere imza atıyorsanız... Bu işi ciddiye alarak yapanlar öncesinde sıkı bir hazırlık yapmala rı gerektiğinin bilincindedir. Adeta bir kampa girmek gibidir. Söyleşiye konuk olan kişinin tüm çalışmalarını, yaşamının önemli dönemeçlerini, anılarını, kendisi hakkında yazılmış yazıları, yapılmış söyleşileri okumak, taramak, notlar çıkarıp hazırlanmaktan söz ediyoruz ne de olsa. OKURU HAFİFE ALMADI, ZORU SEÇTİ! Duygu Asena, tüm bu özelliklerin çok daha fazlasına sahip bir gazeteciydi. İşinde ustaydı. Süslü, köşeli, garantili, cepte sorulara meyletmedi. Yalın soruları küçümsemedi. Haberinin özüne ve çözüme odaklanmayı önceledi. Zoru seçti. Bilgiden, nitelikten, gerçeklerden taviz vermedi. Bunu dava edindi. Okuru hafife almadı. Boş, yok hükmünde işlere imza atmadı. Röportaj ve söyleşide sıcaklık ve saygı arasındaki dengeyi iyi kurmuş; metne gerçek yaşamın doğallığını yansıtabilmiş; yazının, bilimin ve top lumsalın tüm dallarından aldığı özü söyleşilerinde okura aktarabilmiş az sayıda kalemden biriydi. Üstüne savaşçıydı. Yürekli bir itirazcıydı! Hepimiz adına, hepimiz için itiraz etti. Kadınerkek eşitliği konusunda yarattığı farkındalıkla ve yürüttüğü mücadeleyle de ülkede yepyeni bir sayfa açtı, tarih yazdı. ZAMAN DUYGU’YA ÇALIŞIYOR! Tüm bu bağlamları birer birer gözler önüne seren Zamana Değen Sorular’da, Duygu Asena’nın 1980’li yıllarda çeşitli gazetelerde yayımlanmış; siyaset, sanat, edebiyat, eğlence ve spor dünyasının en renkli isimleriyle yapılmış röportajlarından bir derleme. Çok yakın tarihimizin geleceğe kalan ve aydınlatmaya devam eden örnek bir belgesi. Öyle ki İlhan ağabeyin (Selçuk), Turhan Selçuk’un sanatı için yaptığı tespiti Duygu Asena’ya uyarlamak da mümkün: “Zaman Duygu’ya çalışıyor”. Kendisini yakından tanıma şansına sahip olanlardanım. Sadece bir meslek büyüğüm değil, ne mutlu ki arkadaşımdı da. Ağzı olanın konuştuğu, hasbelkader eline kalem ve akıllı telefon alanın yazar, gazeteci olduğunu iddia ettiği, her alanda yozlaşmanın alıp yürüdüğü bir dönemde değeri biliniyor, eksikliği de hissediliyor şükür ki. Zamana Değen Sorular kitabının sunuş yazısını kaleme alan, Asena’nın en yakınındaki gazeteci dostlarından sevgili Filiz Aygündüz’ün de dediği gibi; “Şimdi bir kahve yapın kendinize... Bütün programlarınızı iptal edin. Yahut sadece size ait bir gün yaratın. Duygu Asena’nın söyleşilerini okuyun. Kitap bittiğinde ‘Hayat güzel’ diyeceksiniz. Hayatı boyunca hayatı önceleyen cesur bir kadının soruları bize iyi gelecek.” n Zaman Değen Sorular / Duygu Asena / Doğan Kitap / 296 s. / Mayıs 2019 8 27 Haziran 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle