Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MERHABA ‘Evlerde sevgi yoktu’ Böyle içtenlikli, hoş bir romanın unutulduğunu düşününce M“Edebiyat piyasası edebiyatın düşmanıdır” diyesim geliyor. uzaffer Hacıhasanoğlu’nun 1970 yılında Milliyet gazetesinde tefrika edilmiş olan romanının başlığıdır bu. 2006 yılında Heyamola ya yınları kitap olarak basmış romanı. Zor bulunuyor. Dikkat çekmemiş, bir köşede kalmış. Edebiyat piyasasına düşmemiş gerçek bir edebiyat yapıtı. İllustrasyon: Alireza Darvish Ben bu romanın varlığını çok değer ver diğim yazarımız Cemil Kavukçu’dan öğ rendim. Daha romanı aramaya başlama dan, bulmadan, okumadan başlığı çarp tı beni: Evlerde Sevgi Yoktu. Roman gi bi bir başlık. İşitince bu başlığı birdenbire gözünüzün önünde bildiğiniz, bilmediğiniz binlerce, milyonlarca evdeki mutsuz ya şamlar canlanıveriyor. Dünya edebiyatının en güzel başlığı yarışması yapılsa, benim de oy hakkım olsa, ben oyumu bu başlığa veririm. Roman sanatında en çok işlenen konulardan biri aile bireyleri, aileler, aynı yerde yaşayan insanlar arasındaki ilişki lerdir. Hemen hepsi de aynı sonuca varır: var, ama henüz herkesin içine sızamıyor. Evlerde sevgi yoktu. Yürekler kilitli, her yer, herkes netameli... Üstelik alabildiğine Türkçe, başka dil “Benim babam üvey değildi” tümcesiy den alınmamış bir başlık. Bu üç sözcük le güm diye başlıyor anlatı. Öyle bir tüm lük tümcenin Türkçedeki gücünü benim ce ki, bir yandan incipit güzeli, öbür yan bildiğim yabancı dilllere aktarabilmek hiç dan romanda bizi neleri beklediğinin ha kolay değil. Bu da Türkçenin gücü. Alaf bercisi. Anlatıcının babası, romandaki ranga dilleri ya da Arapçayı, Farsçayı sözcüklerle, “odacılıktan tahsildarlığa at Türkçeden üstün bulanlara kapak olsun. lamış küçük bir memur”. Ancak toplum Sözde daha iyi anlatım için Türkçeden ka sal orunu değil sorun olan, içkiciliği, zim çınan yazarlarımıza da ders olsun! metine para geçirmesi, ailesine şiddet uy Hacıhasanoğlu’nun romanı Abbas gulamasıyla bir belâ; ara sıra hayat hak Sayar’ın Yılkı Atı’nı aklıma getirdi. Cum kında bilgece laflar etse de... “iler gitmi huriyetimizin Anadolu aydınlanmasının yo insanlık geriliyo... Mertlik azalıyo, kah ürünü yazarlardan, yapıtlardan söz ediyo belik artıyor günden güne. Gözümüz sağ ruz. O olağanüstü aydınlanma hareketinin da solda. Yiyoz birbirimizi... Yalan mı” di ne hale getirildiği ortada... Gel de yazık yor örneğin... Düşmüş bir ruh... lanma, hayıflanma! Evet, ruhlar düzleminde bakınca kasa baya, kasvetli, dapdaracık bir dünya gö ORTA ANADOLU’DA BİR KASABA rüyor okur. Neyse ki, okulda coğrafya Bu romanda Cumhuriyet aydınlanması dersi var. “Ben eğilirdim coğrafya kitabı baş konu ya da izlek değil ama anlatılanın nın üstüne” diyor anlatıcı, evindeki boğu arka düzlemi. Anlatıcı Orta Anadolu’da bir cu ortamı betimledikten sonra, tamamlı kasabada bir ilkokul öğrencisiyken yaşa yor anlatının belkemiğindeki bir karşıtla dıklarını aktarıyor bize. Bir yetişim romanı. mı, bir karşılaştırmayı: “Dünya büyüktü. Bir yanda bilime, yazına, dünyaya açık ve Büyük büyük ırmaklar vardı. Kara insan aklın üstünlüğüne dayalı bir eğitim dizge lar, sarı insanlar, renk renk insanlar...” si, yerleş(tiril)meye çalışı(lı)yor; öbür yanda Sadece coğrafya kitabı yok okulda, ço kasabanın insanları. cuğun zihnini kasabanın sevgi yoksulu or Bir yanda iyiler, öbür yanda kötüler yok. tamından çok ötelere açan bilgiler var. En Kaymakamından hakimine, öğretmenin önemlisi: Edebiyat var. Yazmak insanın den imamına, kişiler kusurlarıyla çıkıyor kendini aşması için gerekli değil midir? Gel karşımıza. Sanki tepeden gelen bir ışık de bu soruya olumsuz yanıt ver... DEĞERİ BİLİNMEMİŞ BİR ROMAN Güzel yazılmış bir roman. Cemil Kavukçu’nun 11 Ağustos 1991 tarihli Akşam gazetesinde yayımladığı bir değerlendirmesini okudum: Değeri Bilinmemiş Bir Roman. “Siz de okuyun” derim. Kavukçu iyi betimlemiş romanın yazınsal başarısını: “Romanda beni ilk çarpan, kısa ve yalın cümlelerle kurulan ritim olmuştu. Diyaloglarda yerel dili ve argoyu abartıya kaçmadan kullanması ise bir ustalıktı. Öykü dilinin şiirle flörtleştiği, yüz metre koşucusunun tempolu anlatımı 164 sayfa boyunca düşmüyor; ne yazarın kalemi soluk soluğa kalıp tıkanıyor ne de okur yoruluyordu. Dilde bir riske girmiş ve üstesinden gelmiş yazar.” Gene Kavukçu’nun vurguladığı gibi, renkli, canlı, düşsel boyutlara varan bir anlatım okuyoruz. Anlatıcı, kasabaya gelen tiyatronun oynadığı Arap’ın İntikamı faciasını seyrederken bir “düş âlemine girer”. Aslında edebiyatın imgelem dünyasına girmiştir. Bundan sonra gel de kurtul edebiyatın pençesinden! Berberde uykuya daldığında gördüğü düş, kucakladığı yastığa kaş göz bıyık çizen deli teyze, yaptığı çamur adamlarla konuşan çömlekçi, çeşitli kişilerin masalsı boyutlarla betimlenmesi, kızını öldüren babanın anlatılış biçimi gibi öğeler, romanın değerini arttıran nerdeyse bir fantastik boyutun doğmasına yol açar. Ne ki, çocuğun genişleyen iç dünyası kasabanın dar sevgisiz ortamının tehdidi altındadır. Anası bile kasabanın bir parçasıdır. Çocuğun gitmekten başka çaresi kalmaz. “Gidiyordum belki de bir yerde bulurum diye SEVGİ’yi. Uzaklarda o şarkı söyleniyordu hep bir ağızdan. El ele tutuşularak, herkesin sesi aynı gürlükteydi; ne kadar da güzeldi! Umut, sevgi, mutluluk yüklüydü bütünüyle... // Tren güneşin battığı öne doğru yol alıyordu. Gitikçe yakından duyuyordum.” Çocuk aradığını buldu mu? Anlatıcı bunu söylemiyor, okura bırakıyor yanıtı. Böyle içtenlikli, hoş bir romanın unutulduğunu düşününce “Edebiyat piyasası edebiyatın düşmanıdır” diyesim geliyor gene. n KITAP l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Yayın Yönetmeni: Turgay Fişekçi l Editör: Gamze Akdemir Gürer Mut l Tasarım: Funda Yaşar Er l Sorumlu Müdür: Ozan Alper Yurtoğlu l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. Bu sayımızın kapağında çağdaş resim sanatımızın büyük ustalarından Avni Arbaş’ın Atlılar tablosu var. Avni Arbaş’ın at temalı resimlerini gördüğünde Nâzım Hikmet çok etkilenerek “Avni’nin Atları” adlı ünlü şiirini yazmıştı. Avni Arbaş’ın neredeyse bütün hayatına tanık olan Hıfzı Topuz, yeni kitabı Paris Sürgünü’nde bu ilginç yaşamöyküsünü anlatıyor. Kitabı resim eleştirmeni Necmi Sönmez değerlendirdi. Günümüzün önde gelen edebiyat eleştirmenlerinden Feridun Andaç, yeni kitabı Kültürsüzlüğümüzün Dört Mevsimi’nde, değişen toplumsal yapımızın edebiyatımızı nasıl değiştirdiğini irdeliyor. Feridun Andaç ile arkadaşımız Gürer Mut konuştu. 20. yüzyılın ilk yarısında dünyada kadın hakları mücadelesinin önde gelen isimlerinden Ellen Wilkinson’un yaşamöyküsünü anlatan Bir Sosyalist ve Feminist’in Hayatı’nı Sacide Alkar Doster tanıtıyor. Eski Turizm Bakanlarından Bahattin Yücel’le yeni yayımlanan anı kitabı Ankara’da Sıcak Bir Yaz Günü üstüne arkadaşımız Gamze Akdemir konuştu. “Bebek Çocuk Genç” sayfamızda Burcu Yılmaz, metinleri, resimleri ve baskı kalitesiyle örnek gördüğü üç kitabı değerlendiriyor. İyi okumalar. turgay.fisekci@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap