05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

[email protected] Umut İlkesi: Olanaklı olan nasıl gerçekleşir? Türkiye demokrasi, özgürlük ve eşitlik gibi konularda giderek belirginleşen bir devingenlik ve yenileşme bilinci sergilenmektedir. Uygarlaşma ve ilerleme eğilimi kapsamında iki kavram öne çıkmaktadır: Umut ve umutsuzluk. B u konuda düşünsel karmaşıklığı gidermek amacıyla, Batı felsefesinde umut ilkesini dizgeleştiren ve umudun filozofu diye anılan Ernst Bloch’tan yararlanabiliriz. Bu filozof, 3 ciltten oluşan ve yaklaşık 1700 sayfayı kapsayan Umut İlkesi adlı yapıtında, umut ve umutsuzluk kavramlarını insanlığın gelişimi, evrimi ve insancılaşma uğraşı içinde ele alır. İnsanlık tarihinde yaptığı bu gezintide, örneğin, İbn Sina’yı en büyük aydınlanmacı, en büyük umut savaşçısı olarak felsefede kalıcılaştırır; onun adını taşıyan bir kitap yazar. Kitabın adı, Avicenna (İbn Sina) ve Aristotelesçi Sol’dur. Ernst Bloch Umut İlkesi I adlı yapıtında olanak kavramını ayrımlaştırır. Çünkü olanaklı olanı belirlemeyi, olanaklı olanı gerçekleştirmek izler. Olanaklı olanı gerçekleştirmek ise, birkaç yeteneği birlikte gerektirir. Sanatta, bilimde, tarihte ve politikada olanaklı olanı belirlemek ve gerçekleştirmek ayrı nitelik ve tikel bir yeterlilik ile açıklanabilir. Bloch’un anlatımıyla, insan “daha birçok şey önünde olan” bir varlıktır ve çalışmasıyla “kendini sürekli yeniden oluşturur ve geliştirir.” İnsanın önünde hep “sınırlar vardır”; tikel yeterlilik taşıyan insanlar, “bu sınırları algılamak ve aşmak suretiyle” ortadan kaldırır. İNSANIN EN ÖZGÜN YÖNÜ, BAŞARMA UMUDUDUR İnsanın “en özgün yönü”, “başarısızlığa uğra(tıl)ma korkusu” ve “başarma umududur”; çünkü olanaklı olan şey, “hem hiçbir şeye”, hem de her şeye dönüşebilir; çünkü var olan, “tümüyle belirlenmemiş olandır; bü tünüyle oluşturulmamış olandır.” Bu bakımdan, “bu gerçek belirsizlikte hem korku, hem de umut”; “umutta korku, korkuda umut” vardır. İnsandaki “etken yeterlilik”, olanak ile ilgilidir ve “etkenliğin ve cesaretin kullanılması”, umudun ağırlık kazanmasına ortam hazırlar. Umut, verili koşulların “olgunlaşmasıyla ve toplumsal gündemi oluşturan içeriğiyle” belirginleşir. Tarih ve dünya “bitmeyen bir olanakoluşudur” ve “koşullara göre olanaklı olanın ölçüsünün edimidir.” Yalnızca bu tür bir edim veya eylem, “tarih sürecinde” güncel olan konudur ve “insanın doğallaşmasını, doğanın insancıllaşmasını gerçek olanaktan çıkarıp, gerçekliğe dönüştürmek” demektir. UMUT, İNSANI ETKENLEŞTIRIR, İNSANLAŞTIRIR İnsan ile ilgili her şey bir oluş, bir yürüyüş ya da bir yoldur ve insanlığın gideceği yol henüz, “önündedir.” İnsanlar ve şeyler bu yolda “bütünleşir” ve böylece insan ve dünya “en iyi şekilde” ilişkilenir. Bu süreçte insan emeği ve çalışması, “dünya tarihini” biçimlendiren itici güce dönüşür. Öte yandan, emeğin gerçekten dünya ta rihini belirleyen etmen olabilmesi için, emekçinin, bunun bilincine varması gerekir. İnsanlaşmanın “aracı” olan emek ve “geleceğin toplumunun yaratıcıları olan ve şimdiki toplumun gebe olduğu devrimler” ile dünya insancılaşır. İnsan, “sürekli yeniden biçimlenen dünyayı, kendi yasaları içinde” değiştirir. Özellikle de insanlar “kendi tarihlerinin bilinçli oluşturucuları” durumuna geldikleri zaman, dünyayı ve yaşam koşullarını değiştirme güçleri artar. Bu bakımdan 31 Mart ve 23 Haziran 2019 süreci, insanlarımızın çoğunluğunun öz tarihlerinin bilinçli oluşturucuları durumuna geldikleri zaman dilimi olarak nitelendirilebilir. İnsanlık tarihinin itici ve değiştirici gücü, “çalışan, artık alınıp satılamayan, özüne yabancılaştırılamayan, nesneleştirilemeyen, sömürücülerinin çıkarı için bağımlılaştırılmayan” insandır. Özgürleşen halk, “gerçekleştirenin gerçekleştiriminin son simgesidir”; bir başka deyişle, özgür halk, “nesnel gerçek olanaklı olandaki en radikal sınır içeriğidir”. Bu önemli belirleme, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı’nı utkuyla sonuçlandıran Anadolu halkına ve 23 Haziran 2019 Belediye Başkanı seçiminde demokrasi birliği oluşturan İstanbullulara, hatta tüm Türk uyarlanabilir. İnsan ya da toplum, gerçekleştirdiği şeyde özünü de gerçekleştirir; insan olma niteliklerinin ayrımına varır; bunları yeniden tanımlar. Böylece, bir devinim ve değişim sürecine girer ve bu süreçte varoluşunu, amacını, kısacası yazgısını belirler. Özyazgısını belirleyen insan ise, özgür ve özerk bireydir. İnsanın gelişmesinin ve tarihsel ilerlemenin sürmesi, “devrimci edimseleleştirel etkenlik” ile olanaklıdır. Bu devrimci ve eleştirel etkenlik, Aydınlanmanın itici gücü, ilkesi ve ereğidir. 23 Haziran, demokrasi ve özgürlük birlikteliğinin, devrimci değişim yaratan edime dönüşmesidir. İNSANI GENIŞLETEN UMUDU, HIÇBIR GÜÇ ENGELLEYEMEZ Umudun filozofu Ernst Bloch’un Umut İlkesi adlı yapıtının önsözündeki anlatımıyla, korku ve yılgınlık, “umut etmeyi öğrenmek” ile aşılabilir. Umudun çalışması, sonuçsuz kalmaz; çünkü umut “başarısızlığa değil başarıya vurgundur.” Umut etmek, “korkmanın üzerindedir”; çünkü umut etmek etkendir ve hiçbir şey onu tutamaz. Umut etme duygusu, “özünden dışarı çıkar” ve insanı “daraltmak yerine, genişletir”. Öte yandan, umudun çalışması, kendini “etken bir şekilde oluşmakta olanın içine atan” insanlar gerektirir; çünkü bizzat umut ve umudun çalışması etkenlik ve oluşmaya aittir. Umut, “yaşam korkusuna, korkunun kökenine ve kötülüklerine” karşı çalışır; dünyaya yardım eden şeyleri arar ve gösterir; dünyaya yardım eden şeylerse, “bulunabilir.” İnsan tarihi boyunca hep “daha iyi olanı, daha iyi bir yaşamı” arar ve bunların düşünü görür. İnsanların yaşamı, “gündüz düşleri” ile örülüdür ve bu düşlerin önemli bir bölümü, “heyecanlandırır; kötüyle yetinmeyi önler” ve bu heyecanlandırıcı gündüz düşlerinin özünde “umut”, “umut etmek” vardır ve “umut etmek” öğrenilebilir. Umut içeren bu öz, aldatılamaz, kötüye kullanılamaz. DÜŞLER, DAHA IYI OLABILIR DIYEN KAVRAYIŞI CANLANDIRIR Düşler, “koşulların daha iyi olabileceğini” gören kavrayışı canlandırır. Düşlerin “gerçekten” dolgunlaşması, “daha aydınlık, daha bilinen, şeylerin akışıyla kazandırılan” etken kavrayışı geliştirir. Bir başka deyişle, “olgunlaşan buğdayın” hasat edilmesini, eve taşınmasını sağlayan kavrayışı devinime sokar. Düşünmek, “sınırları aşmak demektir” ; sınırları aşmak ise, var olanı olduğu gibi tanımak ve tanımlamaktır. Var olan, düşünmenin, dolayısıyla da “devinimin kaynağıdır; çıkış noktasıdır.” Dönüşümün ipuçları, var olanda olgunlaşır. Gelecek ile ilgili öğe, insanın güttüğü erek uyarınca, “korkulanı veya umulanı”, özellikle de “umut edilen şeyi” içerir. Umudun “işlevi ve içeriği aralıksız yaşantılanır”; bunlar “yükselen toplumlarda” onaylanır ve yaygınlaştırılır. Öte yandan, “umutsuzluk”, “insanın gereksinmeleri açısından en dayanılmaz şeydir.” Bu nedenle, “aldatmak” isteyenler bile umut ile çalışmak zorunda kalır; “öteki dünyayla avutma” yöntemiyle her yerde umuttan söz edilir. Böylece gelecek, geleceksizliğe dönüştürülür. Geleceğin, geleceksizlik olmasını önlemek ise, öncelikle “bilen umut” ile olanaklıdır. n Umut İlkesi / Ernst Bloch / Çeviren: Tanıl Bora / İletişim Yay. / 840 s. 6 7 Kasım 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle