Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GABRIEL GORODETSKY’DEN ‘SSCB LONDRA BÜYÜKELÇİSİ MAYSKI’NİN GÜNLÜKLERİ’ ‘Diplomaside tarz yarattı!’ Gabriel Gorodetsky, SSCB Londra Büyükelçisi Mayski’nin, İkinci Dünya Savaşı’nın kökenlerine ışık tutan Günlükleri’ni (1932 1943); geniş bir evrende çözümlüyor. GAMZE AKDEMİR gamze.akdemir@cumhuriyet.com.tr İ van Mihayloviç Lyahovetski daha iyi bilinen adıyla Mayski’nin günlükleri hangi yönleriyle benzersizdi? Öncelikle bu günlükleri benzersiz kılan en önemli özellikler; Stalin’in 1930’lar ve 1940’lardaki korkunç terör rejimi sırasında, hiç kimse elini kalem kâğıda süremezken, bir Sovyet politikacısı ve diplomatı tarafından yazılmış neredeyse tek günlük olması; aynı zamanda geniş kapsamı, konu başlıklarının çeşitliliği ve sayısız bilinmeyen gerçeği açıklamasıdır. Ünlü tarihçi Paul Kennedy’nin ifadesiyle, “Mayski’nin günlükleri belki de 20’inci yüzyılın en önemli politik günlükleridir.” O dönemin Sovyet dış politikasına ilişkin can alıcı konularla ilgili ipuçları verdiği gibi, Stalin terörüyle, tasfiyelerinin doruk noktasında bile Sovyet dış politikasının belirlenmesinde kişisel dostlukların, Kremlin’deki çatışma ve rekabetlerin muazzam etkisini de gözler önüne sermektedir. Bilinen savaş günlüklerinden farklı olarak, Mayski’nin düzyazı ve şiir yazmaya duyduğu eğilim, büyüleyici bir edebiyat ve tarih karışımı da ortaya çıkarmıştır. Belki de 1930’ların ve 1940’ların ilk yarısının uluslararası meselelerinin ve İngiliz toplumunun en ferasetli tanığıdır Mayski. Onun, Günlükler’ini yayıma hazırlamak benim için yirminci yüzyılın en dramatik dönemiyle, İkinci Dünya Savaşı ve hemen öncesiyle ilgili yoğun araştırmalar içeren on beş yıllık büyüleyici bir yolculuk oldu. MAYSKİ TARZI! n Diplomaside devrim yaratan yöntemleri kullanan kişi olduğunu vurguluyorsunuz. Nelerdir bunlar? O dönemde asla hoş karşılanmayan birçok unsuru modern diplomasiye katmış. Merakı ve kozmopolitizmi başka kültürleri anlamasına ve onlarla Moskova’daki efendileri arasında aracılık etmesine olanak veriyordu. Mayski, günümüzdeki ilişki ağlarının ön habercisiydi. Yaptığı hesaba göre, Londra’da kaldığı süre boyunca en az 500 kişiyle yakın temasını sürdürmeyi başarmıştı. Parlamentodaki muhalif milletvekillerine de, gazete yayın yönetmenlerine de, sendikacılara, yazarlara, sanatçılara, bankerlere ve entelektüellere de hep aynı rahatlıkla yaklaşabiliyordu. Örneğin; 1936’da basın baronu Lord Beaverbrook, Mayski’ye Stalin’e karşı dostluk duyduğunu hatırlatmış ve kendi denetimindeki gazetelerde Mayski’nin Londra’daki durumunu bozabilecek hiçbir şey yapılmayacağı konusunda güvence vermişti. n Seveni olduğu kadar sevmeyeni de bol bu büyükelçi; Doğu’ya özellikle Ruslara ve kendi kökenlerine yönelik küçümseyici tutumdan payını nasıl almıştı? Çok güzel bir soru. Günlükler boyunca klişe fikirlerin ve kültürel miraslardan kaynaklanan önyargıların dış politikada ne kadar tehlikeli oldukları ifade ediliyor. Bunlar çoğunlukla karşılıklı kuşkuya ve kaçınılmaz ama gereksiz yanlış anlamalara yol açıyorlar. Mayski de kendini bu önyargılar dan kurtaramamıştı. Örneğin; ünlü İngiliz diplomat ve romancı Harold Nicolson, anılarında Rus Büyükelçiliği’ndeki (son derece Avrupai bir yerdi) bir akşam yemeğinden şöyle bahsediyor: “Ben, bütün bu yemek esnasında, bir şeyin çok benzer olduğunu hissettim. Bana benzerlik çağrışımında bulunan şey, tabii ki, benim anılarımdaki Rusya değildi. Ve birden fark ettim ki, bana çağrışımda bulunan şey, aslında Doğu idi. Bunlar, kendilerini Avrupalı gibi göstermeye çalışıyordu... Oysaki daha Doğulu hale gelmişlerdi.” ‘TÜRKİYE’YLE İLGİLİ TÜM NOTLARI KİTABA ALDIM’ n Mayski’nin günlükleri ve kapsamında sunduğunuz Rus ve İngiliz arşiv belgeleri, İngiltereSovyetler Birliği değişken ilişkisinde Türkiye’nin konumuna nasıl bir ışık tutuyor? Gerek günlüklerin gerekse kendi araş KURTULUŞ ARI tırmalarımın gösterdiği üzere, Türkiye gerek savaş öncesinde gerekse savaş sırasında tarihçiler tarafından düşünüldüğünde çok daha önemli bir rol oynamıştı. Bu nedenle Türkçe baskı için günlüklerin tamamında Türkiye ile ilgili bütün notları kitaba aldım; bunun o dönemin tarihine yeni bir boyut kattığını düşünüyorum. Mayski’nin günlüklerinden ve yeni açılan arşivlerden açıkça anlaşılan bir şey var: Rus dış politikasını uzun süreli değerlendirmek gerekiyor. Stalin de dış politikasını yürütürken duygulardan veya ideolojik tercihlerden etkilenmemişti. Onun dış politikası büyük ölçüde Çarlık Rusyası’nın izinden gidiyor ve kökleri tarihin derinliklerine uzanan sorunlarla uğraşıyordu. Hiçbir şeyi umursamayan ve net tanımlı jeopolitik çıkarlara hizmet eden bir Reelpolitika söz konusuydu. Geleneksel Rus jeopolitik bakışını benimseyen Stalin’in, RibbentropMolotov Paktı’nı 19. yüzyılda, Avrupa’daki egemenlik mücadelesinde Rusya’ya yapıldığını düşündüğü haksızlıkları onarmak için bir fırsat olarak görmesi çok çarpıcı bence. ‘CHURCHILL’İN PERVASIZLIĞI ŞOK EDİYOR!’ Türk okuru, 193941 yıllarında Balkanlar için yaşanan ve bugün unutulmuş kapışmanın öyküsünü beğenecektir, çünkü bu öykü aslında 19. yüzyıldaki “Doğu Sorunu”nun bir devamıdır. 1940’a ka dar Stalin için temel meselenin Nazi tehdidinden çok, Akdeniz’deki İngiliz donanma üstünlüğü olduğu anlaşılıyor. Kırım Savaşı’nı ve Rus İç Savaşı’ndaki Müttefik müdahalesini unutamayan Stalin, Türkiye’nin Sovyetler Birliği’ne karşı olası bir Müttefik saldırısında sıçrama tahtası olarak kullanılabileceğinden endişe ediyordu. Churcill’in Türkiye’ye yaptığı kısa ziyaretin ardından Mayski ile özel konuşmalarında sergilediği pervasızlık da insanı şok ediyor. Bu sözler başbakanın emperyal bakış açısını ve İnönü ile Adana’da buluştuktan sonra hem Rusya hem de Türkiye ile nasıl Metternich gibi pazarlık ettiğini gözler önüne seriyor: “Biz (İngiltere, SSCB ve ABD) kazanacağız. Siz, kazananların tarafında olmak ister misiniz? Eğer öyleyse, o zaman bize savaş esnasında yardımcı olun. Eğer yardımcı olmazsanız, savaştan sonra kendinizi tarafsız bir devlet, üstelik de çok güçlü olmayan tarafsız bir devlet durumunda bulursunuz. Tercih size ait.” n Stalin ile Churchill Arasında SSCB Londra Büyükelçisi Mayski’nin Günlükleri (19321943) / Yayına Hazırlayan: Gabriel Gorodetsky / Çeviren: Deniz Berktay / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 795 s. / 2019. 14 7 Kasım 2019