24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

LOREN EDİZEL’DEN “iZMİR HAYALETLERİ” ‘Bildiğim evrenin unsurlarını kullandım’ “İzmir Hayaletleri” romanıyla tanınan Levanten yazar Loren Edizel ile kitabının yanı sıra İzmir kent kültürü, dokusu ve diğer çalışmaları üzerine söyleştik. Şİrİn etİk İ zmir Hayaletleri’ni yazma fikrini nasıl geliştirdiniz, hikâye kurgusu için ne tür bir izlek takip ettiniz? n Kitabın geçtiği dönem, o zamanın İzmir’i beni çocukluğumdan beri cezbetmiştir. Özellikle baba tarafımdan ailemin yaşayıp anlattığı çok hikâye vardı. Yangın öncesi İzmir’deki yaşamlar, işgalin, yangın ve sonrasının travmaları, yaşanan zorluklar, kayıplar, savruluşlar çocukluğumun ve hayal gücümün dokusuna derinden işledi. Sanırım her yazarın varlığında büyük yer kaplayan, yaşadıklarına renk ve doku katan bir meselesi vardır. Benimkilerden biri, yaşanan kayıplarla ilgili. Kitabı yazmaya başlamadan önce işte, metroda, evde ve sokakta hüzünlü hayallere dalardım. Proust’un Madeleine’ine benzetirdim bu durumu. Yazmam gereken bir şey vardı ve yazmadıkça hayatımda bir eksiklik, bir yaşanmamışlık olacağını hissediyordum. n Romanınız 19151923 dönemi İzmiri’nde geçiyor. Peki, bu dönemi nasıl araştırdınız? n Araştırmalarım romandan pek çok sene önce, aynı dönemle ilgili bir film senaryosu yazma fikriyle başladı. Sinema öğrenimi gördüğüm için aklımda sinematografik sahneler vardı. Yangını bir tablo gibi çok iyi canlandırabiliyordum kafamda. Öte yandan, pahalı bir film olacağını düşünüp bunu kim yapar diye endişeleniyordum. Concordia ve McGill Üniversiteleri’nin kütüphanelerinden başladım işe. Birinci Dünya Savaşı öncesinden yangın sonrasına kadar uzanan dönemi araştırmaya koyuldum. Konu üzerine ne bulabildiysem okudum. Merhum babamın şoförlüğü eşliğinde İzmir sokaklarında dolaşarak Alsancak, Bayraklı, Güzelyalı, Urla gibi yerlerde, ilham alabileceğim eski binaların fotoğraflarını çektim. Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi’nde, maalesef adını şu an hatırlayamadığım bir profesör, fotoğraf arşivini benimle paylaştı. Eski İzmir’i hatırlayan, yangını yaşamış veya hikâyelerini duymuş, konu hakkında araştırmalar yapmış kişilerle konuştum, İzmir’le ilgili şarkılar dinle Loren Edizel dim, KemeraltıÇankaya taraflarındaki sahafları gezip ilginç olabilecek kitaplar satın aldım. Eski İzmir haritalarına bakıp o eski coğrafyayı, sokakları anlamaya çalıştım. Babam bu konuda çok yardım etti; yangın öncesini ve sonrasını bir çocuk gözüyle de olsa hatırlıyordu. Aya Katerina onun küçükken yaşadığı mahalleydi. Evleri yangında kül olmuş. Neyse, senaryoyu yazdıktan sonra bir kenara koydum ve aklımdan çıktı. Epey sene sonra, roman yazmaya karar verdiğimde, belleğimin bir kenarında duran tüm bu veriler, doğal bir şekilde yapısına katıldı. “GÖZLEMLERİMİN DAMITILMIŞ HÂLİ” n Kitabınızda bilhassa İzmir’in çokkültürlü kimliğini ortaya çıkarmak istediğinizi düşünüyoruz, dönemle ilgili kaynaklar dışında tanıklara ulaşabildiniz mi? Kendi Levanten aile mirasınız bu konuda size nasıl bir ilham verdi? n Küçükken babaannemin odasında oynamayı severdim. Bir taraftan oynar, bir taraftan da anlattığı hayat hikâyelerini dinlerdim. Çok güzel anlatırdı, etkileyiciydi. Halalar, amcalar ve özellikle babam, çocukluğunu, gençlik yıllarını anlatmaktan zevk alırdı. İşgal öncesi İzmir’de, çok dilli, çok dinli ve çokkültürlü bir yaşam hâkimmiş. Bugünün İzmiri’nde Levantenler karmaşık kimliklere sahip, çok küçük bir camia. Çoğu birbirini tanır, yaşamları da iç içe. Genellikle çok dillidirler. Örneğin, bizim evimizde birkaç dil konuşulurdu. Aramızda konuşurken dilden dile geçeriz hâlâ. Kitaptaki Levanten aileyi ve yaşamlarını düşlerken bu bildiğim evrenin unsurlarını kullandım. Biyografik bir eser olmadığı hâlde, bütün bu gözlemlerin damıtılmış hali kitapta yaşıyor. n Kitabınız Türkiye’nin önemli çevirmenlerinden Roza Hakmen tarafından Türkçeleştirilmiş. Roza Hakmen’le yolunuz nasıl kesişti, biraz bundan bahsedebilir misiniz? n İkimiz de farklı senelerden İzmir Amerikan Koleji mezunuyuz. Ablam da öyle. Ortak arkadaşlarımız, tanıdıklarımız var. İzmir’e tatile geldiğim bir yaz, okusun diye kitabı taslak halinde ablama getirdim. Çok sevdi, Türkçeye tercüme edilerek Türkiye’deki okurlara ulaşabileceğini düşündü. Roza ile arkadaşlığı vardı; telefon etti, kitabı anlattı. Roza büyük nezaketle okumayı kabul etti. Aynı gün taslağı postaya verip Toronto’ya döndüm. Birkaç hafta sonra ablamdan çok güzel haber aldım: Roza kitabı okumuş, beğenmiş ve çevirmek istiyormuş. Roza ile yazıştık. Ardından, taslağı birkaç yayınevine göndermeyi üstlendi. Yani kitabın Türkçe yayımlanmasını sağlayan Roza Hakmen’dir. Hem çevirisini yaptığı hem de yayımlanmasına destek olduğu için kendisine minnet borcum büyük. Ayrıca, onun gibi önemli ve değerli bir çevirmeninin benim kitabıma Türkçede hayat verme si büyük şans ve onur kaynağı. “İZMİR HIZLI DEĞİŞMİŞ” n Anladığım kadarıyla, ara ara İzmir’e gelip gidiyorsunuz. Peki, o eski dönemlerden kente dair aklınızda neler kaldı? n Ufakken Bostanlı’da yaşadık bir süre, yedi yaşıma kadar. Şimdiye dek İzmir’in en çok değişen yerlerinden biri olmalı... Sokaklardan geçen kalaycıların, manavların, eski urbacıların şarkı söyler gibi sattıkları şeyleri dinlemek, manavın at arabasını, sütçünün eşeğini pencereden seyretmek büyüleyiciydi benim için. Küçüklüğümün sokakları, bahçeli evleri, hürriyeti de benim için unutulmaz bir şey. Birkaç sene önce kuzenim arabayla beni Bostanlı, Nergiz taraflarında gezdirdi. Belleğimdeki yerlerle hiç ilgisi yok artık... İzmir’de çok renkli, sihirli bir çocukluk yaşadım. Denize âşıktım, yaşamımın her döneminde denizin özel bir yeri oldu. İzmirli olup da denizi sevmemek mümkün müdür, bilmiyorum. Kentin ve çevresinin doğası, güneş ışıkları, renkleri, mitolojileri, antik harabeleri hayalimde kazılı. Ayrıca İzmir’in bir başka özelliği daha var; o da eski bir kent olmasına rağmen, çok yeni bir görünüşü olması. Bunun savaş ve yangınla kısmen ilgisi var. Alsancak’ın büyük kısmı neredeyse tamamen kül olmuş. Çocukluğumdan, Alsancak’taki bazı eski dar sokakları, evleri hatırlıyorum; bunların kimisi restore edilmiş, hâlâ duruyor. Kimisi de yarı yıkık hâlde, unutulmuş bir zamandan kalan hüzün dolu hayaletler gibi... Çoğu yerde apartmanlar dikilmiş, eski mimariden pek iz yok. Bir şehrin büyüyüp değişmesi elbette doğal fakat bu durum İzmir’de biraz radikal ve hızlı olmuş sanıyorum. Bu nedenle, unutulmuş veya unutulmaya yüz tutmuş bir çehresi var şehrin. Önceki kuşaklardan yenilerine aktarılan hikâyeler ve bilgilerle, eskiyle yeni İzmir arasında belleksel bir devamlılık kurmak mümkün. Ben bu hikâyeleri duymuş nesildenim ve yaşanmışlıkların unutulmamasının, bir şekilde gelecek nesillere aktarılmasının önemli olduğuna inanıyorum. n İzmir Hayaletleri’nin yanı sıra Kanada’da yayımlanmış üç kitabınız daha var. Kısaca onlardan da bahseder misiniz? Şu sıra üzerinde çalıştığınız yeni bir kitap var mı? n The Ghosts of Smyrna, İzmir Hayaletleri’nin İngilizcesi. Biraz farklı, daha kısa bir biçimi. Aitlik, göçmenlik, bağlantılar, varoluş bunalımları gibi konulara dokunan Adrift adlı romanım Montreal’de geçiyor. Confessions, A Book of Tales ise bir öykü koleksiyonu. 2017 sonlarında yayımlanacak olan Days of Moonlight adlı romanım da coğrafya olarak Girit’ten İzmir’e, oradan Montreal ve Toronto’ya uzanan bir aşk hikâyesi. Şu sıra iki proje birden yürütmeye çalışıyorum: Öykü ve roman. Biraz yavaş gidiyor. Hangisine ağırlık vereceğime henüz karar veremedim. Ama bir gün, İzmir’i konu alan bir roman daha yazmak isterim. Belki de bir üçleme. n İzmir Hayaletleri / Loren Edizel / Çeviren: Roza Hakmen / Delidolu Yayınları / 296 s. 8 20 Nisan 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle