Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BORA ABDO’DAN YENİ ÖYKÜLER: “SENİ SEVİYORUM. ÇOK,” ‘Karanlığın’ penceresinden... “Seni Seviyorum. Çok,” Bora Abdo’nun üçüncü öykü kitabı. Öykülerini birbirine ince ilmeklerle düğümleyen, bütünlüklü bir bakışla ele aldığı konuyu kuşatan bir yazar var karşımızda bu kitapta. ERAY AK erayak@cumhuriyet.com.tr B ora Abdo adı uzun zamandır biliniyor ancak şimdiye kadar okuduğumuz, çok kısa süre önce yayımlanan kitabı Seni Seviyorum. Çok, da dahil olmak üzere, sadece üç kitabı var. Bunda, yazarın, erken başladığı yazıya uzun sayılacak bir ara vermesinin de etkisi büyük muhakkak ama ilginç ve güzeldir; her yazdığıyla önemli ödüllere değer görüldü. İlk öykü toplamı Öteki Kışın Kitabı ile 2013 Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü, ikinci kitap Bizi Çağanoz Diye Biri Öldürdü ile 61. Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazandı. Öteki Kışın Kitabı’nı, ikinci toplamın ödülü aldığını öğrendikten sonra okudum. Gecikmeli... Fakat Abdo, Sait Faik Hikâye Armağanı’nı alırken diğer kitabı da okumuş ve yazarın bu ödülü almasına sevinmiş biri olarak orada bulunuyordum. Ödülünü aldığı salonda konuşmasını yaparken bir köşede dinleyenler arasındaydım. “İki İstanbul var. Ben ikisinde de doğdum. İlki Şişli’de, ikincisi Sait Faik’in İstanbulu’nda. Sait Faik, bir ada insanıydı. Mürekkebinde tuz vardı. Ben de bu kitabı bir adada yazdım. Büyükada’da. İki gözümden biri lodos, diğeri poyrazdı. Ustam Sait Faik’in dediği gibi, yazıcılık benim gayem,” diyordu Abdo. Sait Faik’in edebiyatımızda açtığı yeni çağı ve ardından gelenlerin edebiyatımıza kazandırdıklarını burada uzun uzun anlatmaya yerimiz yeter mi bilmiyorum. Ancak yazarın en önemli özelliklerini saycaksak eğer en başa öykü dünyasının özgünlüğünü koymamız gerekir, onu biliyorum. Kurduğu, yarattığı kendine has öykü dünyasında büyük bir insan penceresi açmıştı bize Abasıyanık. Ve dediği gibi sadece “yazıcılıktı” gayesi... Bora Abdo da “ustam” diye andığı Sait Faik’ten bu yönde etkilenmiş olacak ki, öykülerine adım atar atmaz bu kendine has dünyanın izlerini görmeye, kokusunu almaya başlıyoruz. Cemil Kavukçu da Bora Ado için değerlendirmede bulunurken “öykücülüğümüzde yeni, benzersiz ve güçlü bir ses” derken böyle bir durumdan bahsediyor olsa gerek. İlk iki kitabında olduğu gibi üçüncü kitap Seni Seviyorum. Çok,’ta da durum değişmiyor ve daha ilk öykü “Melâl” ile başlayan bu özgünlük arayışı göze çarpmaya, kendini belli etmeye başlıyor. Adı her ne kadar aydınlık çağrışımlar uyandırsa da karanlık bir kitap Seni Seviyorum. Çok, ve bu da aslında Bora Abdo’nun öykü dünyasının alâmetifarikalarından biri. Abdo belki de her aydınlığın içinde bir karanlık vardır ve o karanlığın içinde hayat bulur gerçeklikler demek istiyor, bilinmez ama kurmaca etrafında şekillenen kara gerçeklerden yola çıkarak gülüp geçilen dünyada farklı yaşamların aktığından haber veriyor aslında bize. Bu “faklı” yaşamları her ne kadar kurmaca düzlemde, hayalî coğrafyalarda ziyaret ediyorsak da aslında çevremizde her gün yaşanan, dahası toplumda derin travma izleri bırakan gerçekler bunlar. Ancak bu noktada üslup devreye giriyor ve yazarın bu kara gerçekleri nasıl ele aldığı, hangi form içinde yazdığı, dili nasıl kullandığı gibi konular gündeme geliyor. Bunlara da yer yettiğince değinilecek ancak öncelik, Abdo’nun bu karanlık dünyasının nelerden beslediğinde... Bu bağlamda ortak denebilecek bir tema bütünlüğü var Baro Abdo’nun bu kitabındaki öykülerin ve bu ortaklığın sağlanmasındaki en büyük pay, yazarın farklı şekilleriyle işlediği ensest vakaları. Üvey kızına âşık bir baba, kardeşine âşık bir sultan... Öykülerin karanlık taraflarının temelini atan mesele ensest ancak ardına cellatlar, ölümler, ihanetler, cinayetler, aldat senar abdo “FARKLI” YAŞAMLAR malar da takılıyor. Bunların ardına ise hastalıklar, var oluş sorgulamaları, dinsel arayışlar ya da kaçışlar yaslanıyor. Ama hep ilişkiler bağlamında. Bunu “sevgili” ilişkisi olarak da almamak gerek. Bazen bir babaoğul ilişkisi üzerinden çok farklı bir “sevgi” dünyası anlatabiliyor yazar. Yani Abdo, yaşanan ilişkilerin görünen yüzünde değil de arka kapısında olup bitenden haberdar etme arayışında bu öykülerinde bizi ve arka kapıda yaşananlar, aslında tüm bir geçekliğin de kara fotoğrafı aslında. Buradan, Bora Abdo genel bir fotoğraf sunuyor anlamı çıkmasın. Hayır. Abdo, “genel”e inme derdinde değil. Onun öykü dünyası özgünlüğünü ve özelliğini koruyor ancak pek çok yerde yaşanan bu olaylara kendi hayal dünyasından, kurgunun tüm olanaklarıyla acıtıcı bir pencere açıyor yazar. Bu pencerede ise özgün kalemi ve dünyasıyla dikkat çeken bir öykücünün yanında, zekâsıyla da öne çıkan bir öykücü var. Öykülerini birbirine ince ilmeklerle düğümleyen, birbirinin ardılı ya da ardı sayılabilecek dünyalar yaratmayı başaran ve bütünlüklü bir bakışla ele aldığı konuyu kuşatan bir yazar var karşımızda Seni Seviyorum. Çok,’un sayfaları arasında. Ancak diğer yandan rahatsız edici yanları da var Abdo’nun kaleminden çıkan öykülerin. Okuru hem bir kur GİRİFT YAPI macanın içinde bulunduklarını hatırlatmak istercesine yabancılaştıran hem de bu rahatsız ediciliğin çekiciliğinden faydalanan iki başlı; iki başlı olduğu kadar da birbirini tamamlayan bir yapı burada bahsettiğim. Okurun keşfetmesi için bırakılan merak uçları, aralanan, ardından seslerin geldiği fakat sarih bir görüntüyü karşısındakinden saklayan, buna karşın yine de anlamını koruyan, sezdirmeyi başarabilen, saldığı merak uçlarının toplarlanışını da aynı ustalık başarabilen bir yapı... Bu özellikler art arda sıralanınca garip bir kombinasyon oluşuyor, farkındayım ancak Abdo’nun öykülerini okudukça ne demek istediğim açıklığa kavuşacaktır. Abdo, gerek kavram gerekse kurgusal açıdan meydana getirdiği girift yapıyla öykünün izin verdiği tüm olanakları sonuna kadar kullanıyor kitapta. Bu girift yapı da metinlerin kelime kelime derinleşen dünyasını ortaya çıkarıyor. Aynı zamanda yine kendine has bir dil dünyası gelişiyor öykülerde. İlk okunmaya başlandığında dağınık gibi gelse de, sayfaların arasında dolaştıkça kendi müziğini ve ritmini açan, okudukça keyif veren bir dil bu. Bazen sekizon satırlık cümlelerle karşılıyor yazar bizi bazen tek kelimelik. Ancak ne olursa olsun o aksak ritimdeki şarkısını okuruna dinletmeyi başarabiliyor. n Seni Seviyorum. Çok, / Bora Abdo / Doğan Kitap / 118 s. 8 4 Şubat 2016 KItap