Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Çoktan kaybetmiş, tuzağa düşmüştü’ Juan Carlos Onetti’nin kaleme aldığı “Tersane”, “La vida breve” (Basit Bir Hayat, 1950) ile başlayıp “Juntacadáveres” (Ceset Toplayıcı, 1964) ile biten Santa Maria Üçlemesi’nin ikinci kitabı. uan Carlos Onetti, Latin Amerika Edebiyatı’nın en önemli adlarından biri sayılıyor. Tüm Latin Amerika merakımıza rağmen, 1909 doğumlu Uruguaylı bu yazarın hiçbir eseri şimdiye kadar Türkçeye çevrilmemiş. Türkçede ilk okuduğumuz eseri, 1961’de anadilinde yayımlanan, 54 yıl sonra dilimize çevrilen “Tersane” (Aralık 2015, Çev. Suna Kılıç, Alef Yay.). Biyografisinden Juan Carlos Onetti’nin tanınırlık konusunda her zaman sıkıntı yaşadığını anlıyoruz. Çocukluk çağlarından beri yazmasına rağmen ilk kitabı “El pozo”yu (Kuyu) geç sayılabilecek bir yaşta; otuzundayken, 1939’da yayımlatabilmiş. Beş yüz adet basılan kitap, sadece bir kitapçıda satışa sunulabilmiş, sadece bazı gazeteci ve yazar arkadaşlarının ilgisini çekmiş. Üstelik tanınmamış biri de değil. Uruguay’ın en önemli haftalık gazetelerinden olduğu belirtilen “Marcha”nın yayın sekreteri, kısa öyküleri ve film eleştirileri de yayımlanıyor. Latin Amerika’da üne kavuşması 1962’de Uruguay Ulusal Edebiyat Ödülü’nü kazanması ile oluyor. Eleştirilerinin ağırlığı nedeniyle “kendini kırbaçlayan kuşak” diye de anılan 1945 Kuşağı’nın önemli temsilcilerinden biri. Üne kavuştuğunda elli üç yaşında. Ancak 1980 Cervantes Ödülü’nü kazandıktan sonra dünya çapında 71 yaşında bir tanınırlığa ulaşıyor. “Tersane”, Onetti’nin “La vida breve” (Basit Bir Hayat, 1950) ile başlayıp “Juntacadáveres” (Ceset Toplayıcı, 1964) ile biten Santa Maria Üçlemesi’nin ikinci kitabı. Juan Carlos Onetti’yi Türkçede yayımlamaya neden bir ara kitaptan başlandığını merak etmemek elde değil. Çünkü üçlemenin ilk kitabı “La vida breve” “Modern Latin Amerika romanının, hatta İspanyolca edebiyatın kurucu metinlerinden” sayılıyormuş. Bana abartılı gelen bu nitelemeyi önemsemesek bile “La vida breve”nin, Onetti’nin yazar olarak lenmek üzere kente dönmüştür. İyi bir maaşın yanı sıra Petrus’un güzel kızı Angélica Inés’le evlenip ihtiyarın mirasına konmak, nehir kenarındaki görkemli malikâneye yerleşmek niyetindedir. Hayatı zorluklarla geçmiştir artık rahat ve sakin bir yaşam sürmek niyetindedir. Bu ideallerle gerçeklik tamamen birbirine terstir. Jeremías Petrus A.Ş. batık durumdadır, tersane de geride kalmış iki yöneticisi ile tamamen terk edilmiş, için için çürüyen bir haldedir. İdari müdür Gálvez, Gálvez’in karnı burnunda hamile karısı ve teknik müdür Kunz, tersanenin tüm halkını oluşturur. Gálvez ve Kunz birikmiş maaşlarını bir gün almayı umarak mesailerini gereksiz bürokratik işler yaparak günlerini Gálvez’in tersanenin arkasındaki küçük evinde büyük bir yoksulluk içinde içki içip sohbet ederek geçirir. Larsen’in evlenmeyi hayal ettiği Petrus’un güzel kızı Angélica Inés aileden kalıtımsal olarak gelen deliliğin pençesindedir ve Larsen’in evlendikten sonra birlikte yaşayacaklarını hayal ettiği nehir kenarındaki için için çürüyen ve sadece dışarıdan bakınca görkemli görünen malikanede bakıcısıyla birlikte yapayalnız yaşamaktadır. Herkes ihtiyar Jeremías Petrus’un tersanenin tekrar çalışmaya başlamasını sağlayacak sermayeyi bulmasını beklemektedir. Jeremías Petrus, bir tür Godot gibidir. Beklenir ama gelmez. Godot’dan farklı olarak bizzat umutları körükler. Larsen’le görüşmelerinde hep gerekli sermayeyi bulmak üzere olduğunu, bir iki gün bilemedin biriki hafta içinde parayı alacağını ve her şeyin yoluna gireceğini söyler ama cebinde, kaldığı otelin faturasını bile ödeyecek para yoktur. Larsen de bu beklenti haline katılır. Üç kişilik tersane ahalisine dördüncü kişi olarak dâhil olur. Günlerini tersanenin bürosundaki eski dosyaları karıştırarak geçirir. Sık sık Angélica Inés’in ziyaretine gidip genç kadının gönlünü kazanmaya çalışır. Juan Carlos Onetti’nin, “Tersane”yle alegori yaptığı ve tersanenin Uruguay’ın 1960’lardaki haline benzediği söylenmişse de yazar bu iddiaları şiddetle reddetmiş. Zaten 2016’da Türkçede bu romanı okuyanlar Uruguay’ın siyasi ve toplumsal tarihinden habersiz olduğu için eğer roman öyle nitelik taşıyorsa bile o bakışla romanı okumaları pek mümkün değil. “Tersane”nin çok daha evrensel ve insanın var oluşu ile bağlantılı mesajları var. Romanın okunurluğu ve kalıcılığını da bu özellikleri sağlıyor bence. Gerçekliğin ne kadar göreceli ve değişken olduğundan, insanın hayal ettiğiyle gerçekte yaşadığının arasındaki paradokslara varan yorumlar yapmak mümkün olduğu gibi insanı yaşatanın umut olduğunu, gerçek tüm karanlığıyla gözünün önünde olsa bile hayallerle umudunu besleyerek yaşamını sürdürebileceği gibi yorumlar da yapmak mümkün. Juan Carlos Onetti’nin farklılığı ise kurduğu roman yapısında, anlatım gücünde ve şiirselimgesel dilinde ortaya çıkıyor. Onetti’nin kendine has şiirsel anlatımının havasına kapıldığınızda roman su gibi akıp gidiyor, diğer romanlarını merak ediyorsunuz. n ALEGORİ İDDİASI J tanınmasını sağlayan eseri olduğu biliniyor. Kitabın çevirmeni ya da editörü, Onetti çevirilerine neden “Tersane” ile başladıklarını açıklasa iyi olurmuş. Kitabın sonuna Onetti ve eserleri hakkında uzunca bir makale koyacak kadar ince düşünceli olduklarına göre bu izah da kendilerinden beklenirdi. “Tersane”, Santa Maria Üçlemesi’nin ikinci kitabı ama üçlemenin sadece mekânları ve bazı kahramanları ortak. Konuları birbiriyle bağlantılı olmadığı için ayrı ayrı okunabilecekleri söyleniyor. Santa Maria, yazarın yarattığı hayalî bir yer. Onetti burayı, “Santa María bir romana sahne olan basit bir yer değil, insan ile var oluşunun, kaygılarının, yalnızlığının en temel, en yalın haliyle yüzleştiği mitik bir yerdir” diye anlatıyor. Santa Maria, hayalî bir yer olsa da Onetti’nin onu belleğinde ayrıntılı olarak kurduğu anlaşılıyor. Şehri parça parça da olsa mekânları, kurumları ve tabii ki halkıyla anlatıyor. “Tersane”, Santa Maria’nın hemen yakınında yer alıyor. Romanın ana kahramanı Larsen “Ceset Toplayıcı” adıyla tanınıyor. Beş yıl önce bizzat vali tarafından Santa María’dan kovulduğu bilgisine sahibiz. Ama Onetti, ne Larsen’e “Ceset Toplayıcı” adının konmasının nedenini ne de beş yıl önce Santa María’dan neden kovulduğunu anlatıyor. Beş yıl önceyi hatırlayanlara seyrek saçları, sarkmış göbeğiyle yaşlı ve yorgun görünen Larsen, Jeremías Petrus A.Ş.’ye ait Tersane’nin genel müdürlüğünü üst ÜÇLEMENİN İKİNCİ KİTABI Juan Carlos Onetti’nin, “Tersane”yle alegori yaptığı ve tersanenin Uruguay’ın 1960’lardaki haline benzediği söylenmişse de yazar bu iddiaları şiddetle reddetmiş. 12 4 Şubat 2016 KItap