27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

>> lir” diye. n M.A. Cumhuriyet’in 15 Mayıs 1963 günkü manşeti aslında her şeyi ifade ediyor. Daha önce İnönü, Gürsel ve Sunal ile görüşüyor, hatta ara veriyorlar Meclis’te. Aynı gün Ankara’ya gelen NATO Başkomutanı Lemnitzer ile görüşüyor ve: “Vaziyet çok mühim ve kritiktir. Üç gün içinde çok vahim olaylar olabilir” diyor ve Emniyet Genel Müdürünü Ankara’ya çağırıyor. patizanları, Cepheyolu, Üçüncü Yol, Kurtuluş, Eylem Birliği, THKO, HDÖ, Acilciler... n Müvekkillerinizin kaçı hakkında idam istendi? n 807 ve ne yazık ki ikisi Ahmet Saner ve Kadir Tandoğan, yine hukuksuzca yargılanarak ABD’ye de yaranmak için idam edildi. Türk Solu’ndan ilk idam cezası Mehmet Akoğul’a verilmişti ama yazdığım savunmayla karar Yargıtay’da bozuldu ve beraat verildi. “İSMET PAŞA YAŞADIKLARIMIZI ÖNLEYEBİLİRDİ” n İsmet İnönü de Atatürk’ün askerlerinin harcanmasını istemezdi kuşkusuz. n M.A. İsmet Paşa’nın evinin önünde nöbet tutuyor, İnönü Harbiye’ye geldiğinde bizler heyecanla, coşkuyla karşılıyorduk. İsmet Paşa olayların bu raddeye gelmesini önleyebilirdi. İsmet Paşa, Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan gelen bir Garp Cephesi Komutanı. Yani lalettayin bir insan değil ki. n H.Ç. Devlet deneyimi de olağanüstü olan bir insan. n M.A. Şimdi Ankara Valisi Enver Kuray, Talat Aydemir’le ihtilal yapılacağını bildiriyordur, bir ay evvel rapor var, İsmet Paşa’nın beyanı var. Alparslan Türkeş’in saat 10.00’da İsmail Hakkı Yılanlıoğlu’na “Talat, bugün ihtilal yapacak” diye beyanı var. Devlet Bakanı Hasan Dinçal’a bildirilmiş, Dinçal de İsmet Paşa’ya iletmiş. Bir de hukukçu açısından onu kanıt olarak ortaya koymamız mümkün olmasa da şöyle enteresan bir şey var; Kara Kuvvetleri Komutanı Ali Keskiner, 20 Mayıs sabahı Kara Harp Okulu’nu ziyaret ediyor. Birinci sınıf talebelerinin taktik imtihanı var o gün. Bizim imtihanlarımız bitmişti, kıtaya çıkmayı bekliyoruz, kılıç takacağız, gün sayıyoruz. Orada bir taktik sorusu soruyor, çocuklar o kadar güzel cevap veriyor ki Ali Keskiner, “Harp Akademisi’nde bunu otuz kurmay subay biz üç saatte çözemedik” diyor. Onun için Genelkurmay’a ve okul komutanı Kemalettin Eken’e “Bu talebeleri izne gönderelim” diyor. Bir şey biliyorlar ki bir hazırlık ve hareket var ki bu kadar başarılı bir dönemi izne göndermeyi düşünüyorlar. İzne gönderseler zaten bu mağduriyet başımıza gelmeyecekti. n 22 Şubat 1962’de, Talat Aydemir’lerin darbe girişiminden sonra, Başbakan İsmet İnönü’nün ve Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay’ın harekâta katılanların yargılanmayacaklarına ilişkin bir taahhütnamesi var, kitapta o da yer alıyor. n H.Ç. Evet, belgesiyle yer verdik, Ömer Gürcan’ın kitabından aldık. Bu, Türkiye’de genel olarak belki de siyasetin nasıl işlediğini gösteriyor. Talat Aydemir ve arkadaşlarının emekli edilerek olayın üstünün kapatılmasına çalışılması. n N.B. Türkiye tuhaflıklar ülkesi diyorum bu nedenle. Böyle bir şey olabilir mi? Başbakan ve Genelkurmay Başkanı kendini yargının yerine koyuyor resmen. “12 EYLÜL MAHKEMELERİNİ ARAR OLDUK!” n En uzun hapis yatan müvekkiliniz? n 16 yılla Eşber Yağmurdereli. n Bugünün 12 Eylül sıkıyönetim mahkemelerini neredeyse aratır olmasına ilişkin neler söylersiniz? n Aratıyor maalesef. Eğer 12 Eylül’de bir İstanbul Sıkıyönetim mahkemeleri, AKP ile Cemaat’in bir dönem kol kola girerek ve kafa kafaya kurduğu özel mahkemeler gibi olsaydı İstanbul’dan rahat bin tane idam kararı çıkardı. Hukuka, savunmaya, avukatlara hiçbir saygıları yok. O dönem de berbattı elbette ama en azından mahkeme olarak savunma hakkını kısıtlayıcı hiçbir şeyle karşılaşmadık. On sene kimse benim sözümü bile kesmedi. Sarp Kuray örneğini vermiştim ya, işte orada 9. Ağır Ceza Mahkemesi ara kararına onca talebe rağmen avukatları almadı bile, tutanakları mübaşirle verdirdi yani. Böyle bir hakaret olabilir mi ya? İki defa bunu anlatamadım yahu. Sonra ara karar verildi çıktım, dedim ki “Siz bize saygı duymuyorsanız ben de size saygı duymuyorum”. Nebi Barlas’la yapılan nehir söyleşi, bir yakın tarih araştırması niteliğinde... kitapta: “2021 Mayıs’ı Amerikancı anlayışla yurtsever anlayışın bir mücadelesi, bir çarpışması olarak değerlendiriyorum. Amerikancı anlayışın hâkim kılınması için yurtsever unsurların tasfiyesi ta o zaman başlatılmış, 12 Mart ve 12 Eylül uygulamalarıyla noktalanmıştır.” n N.B. Evet. Amerikan askeri ataşesi Albay Dickson’ın ünlü raporu da bu kanımızı doğrular: “Rejime sadık olmayan devlet memurları ve subaylardan en tehlikelileri bir program dâhilinde tasfiye edilmek üzere tespit edilmektedir.” Dahli olan olmayan biz Harbiyelilerin tasfiyesinde, sonradan “bize ayak bağı olurlar” duygusu etkindi. Bizler, “kahrolsun Amerika” diyen yurtsever askerlerdik çünkü. Amerika ister mi böyle bir devre subay olsun? Topumuzu harcadılar. Albay Talat Aydemir ve Binbaşı Fethi Gürcan idam edildi. n Mahkemeniz nasıl oldu? n N.B. 1459 kişinin hükmü dört ayda verildi. 69 kişi ceza aldı, daha doğrusu 78 kişi ceza aldı ama dokuzunun cezasını Yargıtay bozdu. Yargılanan herkes de okuldan atıldı. n Askerlikte uğradığınız bu haksızlıklar, sizdeki adalet duygusunu perçinleyen bir diğer nokta değil mi? n N.B. Tabii ruhumda bu haksızlıkların izini taşıyordum. Çocuk yaşımızda ana kucağından “Ahmet ihtilal yapacak, Mehmet ihtilal yapacak” diye girmedik ki okula. Bütün gayemiz iyi bir kurmay subay olmaktı. Ulus adına yargılama yapan bir mahkeme beraat kararı veriyor ama ne idüğü belirsiz bir disiplin kararıyla bu mağduriyet yaratılıyor. Kaldı ki disiplin kurulu kararında imzası bulunan o zaman Kurmay Albay Kemal Yamak, otuz yıl sonra Gölgedeki İzler ve Bizler diye bir kitap yayımladı, orada yetmiş sayfa Harbiyelilere yapılan haksızlık diye vicdanının sesini dile getiriyor. Yaşadığım bu büyük mağduriyetin de etkisiyle kendimi hukuka adadım. n N.B. Dosyayı çok iyi okurum. Müvekkillerimle politik tahliller yapmam. İfadeleri, tanık beyanlarını çok titiz okur, hazırlanırım. Apayrı renklerde şemalar yaparım. Mahkemelere şema halinde veririm bütün dosyayı. n H.Ç. İddianamelerdeki çelişkileri çok iyi yakalıyor bu sayede Nebi Abi. n İlk müvekkiliniz Kurmay Albay Talat Turhan. Onun yeri sizde ayrı. n N.B. Evet, Bomba Davası’nda işte sözde Marmara Gemisi’ne bomba koyup köprüyü havaya uçurma iddiası üzerine açılan davada savunmasını birlikte hazırladık. Tutuksuz yargılanıyordu. Bir sene doğru dürüst uyumadan on klasörlük bir savunma hazırladık Kuzguncuk’ta. İnanılmaz titiz, enerjik biriydi Talat Abi. Kendime de hep örnek almışımdır. Savunmasında yer almaktan her zaman onur duydum. Talat Turhan, Türkiye’deki kontrgerillayı ortaya çıkaran kişidir. Sıkıyönetim mahkemelerinde de sonrasında da kontgerillanın, CIA güdümünde bir suç örgüt olduğunu ortaya koymuştur. Benim de 1978’de Aydınlık’ta ve Hürriyet’te “Kontrgerillacılardan hesap sorulmalıdır” başlıklı bir beyanatım yayımlandı. Bülent Ecevit okumuş, Ankara’ya davet edildim. Ecevit ve otuz beş CHP milletvekilinin huzurunda yaptığım konuşmada Türkiye’nin giderek bir polis devleti olduğunu, yargının cenderede olduğunu ifade ettim. Ecevit bana, İstanbul milletvekilliği teklifinde bulundu; kitapta ayrıntıları vardır, kabul etmedim. “CAN VE ERDEM SİYASİ KİNİN MAHKÛMU” n Bugünkülerle o dönemin hukukçuları arasında ciddi bir fark olduğunu mu düşünüyorsunuz? n Tabii, Bugünün anayasa hukukçusu bir profesörle İstanbul Üniversitesi’nin o deha, o hukuka saygılı profesörlerinin karşısında şimdi anayasa hukukçusu geçinenlerin esamisi okunmaz, onların stajyerleri, hukuk talebesi dahi olamazlar. Mesela bir cemaatçi hâkim, ne eğitimi alırsa alsın hukuk ona ne ifade eder, kafa başka yerde, zihniyet bambaşka bir çizgide. Cemaatle AKP gurubu arasında çatlak olmasaydı birden bire böyle demokrat mı kesilirlerdi böyle, haktan hukuktan dem vururlar mıydı? n 12 Eylül döneminde de basın mensubu zalimlerden payını aldı maalesef. n Aldı tabii ama böyle miydi? Şimdi bir Başbakan Can Dündar’ın ile ilgili “hesap verecek, öyle bırakmam onu” gibi cümleler nasıl sarf edebilir? Hukukmuş, anayasaymış nazara aldıkları yok, umurlarında değil. Siyasi kinin mahkumu Can Dündar ve Erdem Gül’ün gerçek hukuk, gerçek adalet uygulamalarına göre bir dakika bile içeride kalmaması lazım. Ama işte siyasi baskı ve kin tutuyor onları içeride. n Adalet SavaşçısıNebi Barlas Kitabı/ Metin Ağaçgözgü, Hasan Çelikkol/ Gökkuşağı Kitabevi/ 336 s. “2480 MÜVEKKİLİM OLDU, İKİSİ İDAM EDİLDİ” n En son girdiğiniz dava hangisi? n Sarp Kuray davası. Kuray’a örgüt yöneticiliğinden müebbet vermeleri hukuksuzluğun daniskası bir karardır, o hukuksuzluk inanılır şey değildir. Neye dayanarak, bir tek delil yok. n Sol örgüt davalarına nasıl başladınız? n 1976’da Atilla Özkan’ın Zeytinburnu’nda öldürülmesinden sonra başladım. n Devrimcilerin toplam kaç davasına girdiniz? n 2480 müvekkilim oldu. TİKKO, DevSol, DevYol, MLSP, Çayan sem “ECEVİT MİLLETVEKİLLİĞİ TEKLİF ETTİ” n Nasıl çalışırsınız, araştırmalarınızı nasıl yaparsınız? Bir davada ve savunmanızda en dikkat ettiğiniz noktalar nelerdir? “TOPUMUZU HARCADILAR!” n Devre arkadaşınız Vahit Özsoy’un şu değerlendirmesine de yer veriliyor KItap 4 Şubat 2016 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle