02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bâki Ayhan T.’nin toplu şiirleri Hayat ve Hayal Müzesi’nde şiirsel gerçeklik Son dönem Türk şiirinin, özellikle 2000 kuşağının önemli şairlerinden, akademik eleştirilerinden de tanıdığımız Bâki Ayhan T.’nin toplu şiirleri “Hayat ve Hayal Müzesi” adıyla yayımlandı. bir “şimdiki zamanın” üzerine kurduğu şiirlerinde kendine ait yaşanmışlıklarını şimdiye yükler. “İmdi ve burada” tavrı onun belirgin özelliklerinden. Şimdiki zamana tarihle beraber güncel olayları da katıp anlam yönünden sürekli daha derine inmiştir. Sembolistlerin kapalı anlam yaklaşımı zaman zaman Bâki Ayhan T.’de de görülür. Bir konuşmasında sembolistleri kendi klasikleri olarak değerlendirdiği düşünülürse bu durum daha iyi anlaşılır. Öyle ki etrafında bireyliğini kaybeden insanların sıradanlaşan hayatını kendine dert edip başkaldırır ve kabullenmez. Bunu, okuyucuyu tedirgin ederek yapar. Günlük yaşamın monotonluğuna sıkışan insanların bu durumu ancak sert itirazlarla aşabileceğini söyler. SERTLEŞEN BİR TAVIR Şiirinde iki nokta işaretini sıkça kullanması dikkat çekici. Algıladıklarını imgesel olarak ifade eden şair bununla yetinmeyip anlamlandırmak ve açıklamak ihtiyacı duyar ve bu nedenle de iki noktayı sıkça kullanır. Kopuk kitabında sert ve görsel bir dil algısı varken iki nokta kullanımı diğer kitaplarına nazaran daha az. Çünkü Kopuk kitabında açıklayıcı bir dilden ziyade sorgulayıcı öğeler ön plana çıkar, şairin dünyaya bakışında ve dünyayı görüşünde sertleşen bir tavır duyumsanır. Onun şiirsel gerçekliğinin önemli argümanlarından biri de metinlerarasılık. Şair, birebir mısraları alıntılamasının yanında imgesel göndermeler veya doğrudan bir söylemle kurar bu yapıyı. Metinlerarasılık okuyucuyu yorsa da şiire metinsel bağlamda yeni bir boyut katar, duygusal bağı güçlendirir. Şiir birikimiyle yeniyi eskiyle buluşturur ve nihayetinde bugüne gövdesini yerleştirip nefesiyle geçmişin üstündeki tozlarını üflerken gözlerini yarına diker. Yarınıysa sisler içinde görür. Ama yine de umutsuz ve buhranlı değildir. Yalnızlığı sadece şiir yazmak için istediğini söyleyen şair böylece yaşadığı anı teğet geçmez. Onda yalnızlık, “tekbaşınalık”a dönüşür. Günümüz edebiyatının geldiği noktayı göz önüne alırsak yetenekli olmak şiir için tek başına yeterli değil. Çağın ruhunu yakalamak, takip etmek, şiiri sezmek ve kurmak. Bâki Ayhan T., şiirinde, tam da dediğimiz gibi çağının ruhunu yani güncel olanı düşsel dünyayla harmanlayıp şimdinin sesi olur. Toplu şiirlerine Hayat ve Hayal Müzesi adını vermesinin nedenin bu olduğu da söylenebilir. Sembolistleri (Baudelaire, Haşim…) ve İkinci Yeni’yi (bilhassa Edip Cansever) yazı ve söyleşilerinde sıklıkla ansa da Bâki Ayhan T.’nin kurduğu şiir hiçbirine benzemez. Başka bir şairin değil kendi paltosundan çıkar. Toplu şiirlerdeki şu dizeler onun şiire ve şaire bakışının kendi üzerinden yorumu olarak okunabilir: “Birbirinizin değirmenine su/ komşularınıza böcek taşıyorsunuz/ sizi tanıdım, bildim, bir zaman sevdim/ belki bunu fazla belli ettim/ duvarın üstünden hatta gökyüzünden/ beni sevmeseniz de yalnız kalınca/ her şey geçici değildir sesimi yükselterek/ kimseye benzemeden ben benim demişim/ fani değil Bâki’yim.” n Hayat ve Hayal Müzesi/ Bâki Ayhan T./ Yapı Kredi Yayınları/ 408 s. K İ T A P S A Y I 1323 r Şerif FATİH airin daha önce yayımladığı Hileli Anılar Terazisi, Uzak Zamana Övgü, Fırtınaya Hazırlık, Kopuk adlarını taşıyan dört şiir kitabının yanı sıra, 20112014 arasında yazdığı ve “Fütürist Şiirler” diye etiketlediği verimler de yeni bir dosya olarak toplama eklenmiş. Yeni dosyanın adı Bilet Geçmez Gemisi. Şairliğinin yanı sıra, 1980 kuşağı ile ilgili yaptığı akademik çalışmalarla şiirimizde önemli bir yere sahip olan Bâki Ayhan T., poetik yazıları ve hazırladığı şiir yıllıklarıyla edebiyatımızda sağlam bir yer edindi. Ayakları yere basmayan arabesk duyarlılığın, sıfat tamlaması furyasının şiirimizde giderek daha popüler olduğu düşünülürse, bu kitabın ve şairinin nitelikli şiire soluk aldırdığını söylemek yanlış olmaz kanısındayım. İRONİ VE MİZAHA KAÇAN SÖYLEM Bâki Ayhan T.’nin ilk şiirlerinde içsel bir gerçeklik ön plana çıkarken Kopuk kitabına kadar bu içsel gerçeklik dışa dönüklüğe evrilir ve şiirlerine çok boyutlu bir dış dünya girer. Şiirine yansıyan bu dışsal öğeler metafizik bir gerçeklik olmaktan ziyade daha çok özdekçi bir gerçekliğe yakın. Bâki Ayhan T., dış dünyayı izler, oradan imgelemini bulup ayırır ve onlara kendi içsel sürecinden geçirerek yeni bir üst gerçeklik kazandırır. Yani onunki ne metafizik gerçeklik gibi bilince ya da tine bağlı ne de özdekçi gerçeklik gibi bilinçten bağımsız bir gerçekliktir. Kaynağını dıştan alan içe bağıntılı bu imgelem, görsel bir evrene S A Y F A 4 n 2 5 Ş sahip. Onun yaptığı ne dışsal algıları içsel algılarına uydurmak ne de tam tersi. Şair, imgelerini dış dünyadaki görüntülerin, içsel dünyasında var ettiği diyalektik bir hakikatle oluşturur. Bu imgelemi meydana getiren dilse oldukça iddialı. Yarattığı şiir dilinde akademisyenliğinin verdiği dilin inceliğini bilmenin yanında şairlik yeteneğiyle bu dilin sağlam bir şiirselliğe yol almasını sağlar. Yer yer deneysel olan bu dil şairlik yeteneğiyle beraber şiirsel olarak kıvamını bulur. Bunun yanında, son dosyada yer alan ve deneysel arayışa yaslanan “Hane Tuhaf” gibi şiirlerinde ironi bazen de mizaha kaçan bir söylem var. Bâki Ayhan T.’nin bilinç ve sezgiyle kurduğu özgün şiir dilinin arkasında akademisyen olmasının büyük payı var elbette. Şiirinde, bu özgün şiir dilinin getirdiği yeni bir biçimle beraber tema arayışı da yer alır. Bunun sonucunda 2003’te yayımladığı ve iki kitapla taçlandırdığı “Soylu Yenilikçi Şiir Manifestosu”yla evrensel ve yerel edebiyatta daha önce kullanılmamış bir biçim dener. Modern şiirin içinde geleneği eritme kaygısıyla [1+2+3+4+3+2+1] şeklini kullanarak özgün bir biçim ortaya koyar. Şiirin yatay düzleminde dilin sınırları zorlayan, bununla simetrik olarak H A Z İ R A N 2 0 1 5 dikey eksendeki anlamı en derine iten bir anlayışı benimseyen şair, bu manifestoyla şiirde kullanılan kelimelerin özenle seçilmesi gerektiğini dile getirir. “Soylu” sözcüğünü kullandığı için “aristokrat bir tavır takındığı” iddiasıyla eleştiriler alsa da onun asıl amacı şiire giren kelimelerin “soylu” olması, şiirin soyluluğuna yakışması. Çağrışım gücünü yitirmiş, gerçeği hayalle besleyerek verme gücünü kaybetmiş kelimelerin (lağım, hela, balgam, kıç, pırasa vs.) şiirde kullanılmasına karşı çıkar. Uzak Zamana Övgü kitabında, belki de Martin Heidegger’den etkilenerek zamanı merkeze alan Bâki Ayhan T., geçmişin artık kaybedildiğinin, geleceğin ise belirsiz olduğunun farkında. Uzak zamanı överek hem insanın saflığını koruduğu geçmişe sahip çıkar hem de buna paralel bir geleceği kurmaya çalışır. Bu nedenle geçmiş ve geleceği şimdide buluşturarak modern kent yaşamının aurası içinde şimdiye sığınır. Tanpınar’ı hatırlatırcasına bu kitapta zamanı şiirinde temel izlek yapan şair, ondan farklı olarak zamanı soyutluktan kurtarıp metaforlarla somutlaştırır, görünür kılar, biyografisi içinden konuşur ve onunla yüzleşir; geçmişten gelen, yarınla çarpışan ve şimdide kalan bir zaman algısı. Felsefi yönden C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle