02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

talistleşemez, dolayısıyla da laikleşemez. Sizin bu konudaki görüşleriniz ne? Türkiye’nin insanileşmesi ve uygarlaşmasına katkı yapan ve Asya Üretim Tarzı kavramını Türkiye’ye uyarlayan Sencer Divitçioğlu, İdris Küçükömer ve Çağlar Keyder’in görüşlerini çok önemsiyorum. Türkiye’nin yetiştirdiği saygın bilim insanları. Bununla birlikte, Divitçioğlu’nun Marx’ın Hindistan için öne sürdüğü Asya Üretim Tarzı kavramını Türkiye’ye uyarlamasının, hem Anadolu’nun tarihselkültürel gerçekliğiyle tümüyle bağdaşmadığını hem de içkin bir Asyalılık duygusunun yerleşmesine katkı yaptığını düşünüyorum. Küçükömer’in çok önemli bulgular içeren Düzenin Yabancılaşması Batılaşma kitabında öne sürdüğü “Türkiye kapitalistleşemez, bu nedenle de laikleşemez” belirlemesini, saltçı bir genelleme olarak değerlendiriyorum. İnsanlar ve toplumlar için bu tür genellemeler yapılamaz; nitekim gelişmeler bunun tersini gösteriyor. Ayrıca, Türkiye’nin önemli bir seküler birikime sahip olduğu bir gerçek. “AVRUPA, TÜRKİYE’Yİ KAPSAMAK ZORUNDA...” Ulrich Beck ve Edgar Grande’nin Avrupa tanımında, Türkiye’nin yeri ne ve Avrupa nasıl bir anlayış geliştirmek zorunda? Beck ve Grande, Avrupa Birliği’nde başat olan “ya ulus devlet ya da AB” mantığına dayanan dışlamacı mantığın yerine “hem ulus devlet hem de AB” ilkesini önermesi ve farklılığa ortam hazırlayan bu önermeyi sağlam temellere dayandırması, seçenek Avrupa tartışması açısından önemli bir kazanım. “Hemhem de” yaklaşımı, hem Hıristiyanlığı hem de İslam’ı, hem ulusalı hem de ulusüstü bir oluşum olan Avrupa Birliği’ni kapsadığı için Türkiye’nin AB üyeliğini destekler. Sermayenin belirlediği, çoğulculuğun ve toleransın edimselleşmesini zorlaştıran ve halen uygulanan AB politikası artık geçerliliğini tümüyle yitirdi. Avrupa Birliği, çokdilli, çokkültürlü ve çokdinli bir oluşum ve AB politikaları bu gerçeklere uygunlaştırılmalı. Çoğulluğun belirlediği bir Avrupa, Türkiye’yi kapsamak zorunda. Fakat bunun için Türkiye’nin çoğulcu demokrasiyi, temel insan haklarını ve özgürlükleri edimselleştirmesi gerekir. “ERDOĞAN AVRUPA’DAKİ TÜRKİYE KÖKENLİLERİ DE DIŞLIYOR!” AKP’nin Avrupa ve AB üyeliğine ilişkin politikalarını, Avrupa’daki Türkiye kökenlilere yaklaşımını ve Erdoğan’ın açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? AKP özellikle son beş yıldan beri Avrupa değerlerinden hızla uzaklaşıyor. AKP iktidarı, başta ifade ve basın özgürlüğü olmak üzere, temel insan hak ve özgürlüklerini, akademik özgürlüğü kısıtlama yoluna girdi, çoğulcu demokrasi ve tolerans gibi değerleri görmezden geliyor. Çoğulcu demokrasinin vazgeçilmez koşulu olan gösteri yapma özgürlüğünü kullananları, düşman ve hain olarak görüp gösteriyor. Böylece hem demokrasinin gelişmesini hem de toplumsal barışı zorlaştırıyor. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I AKP yöneticilerinin düşünce dünyasında Avrupa değerleri yok. AKP’nin bu tutumu, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkanların ekmeğine yağ sürüyor. AKP’nin ve Erdoğan’ın Avrupa’daki Türkiye kökenlilere yaklaşımı, aynı Türkiye’deki gibi dışlayıcı, cepheleştirici ve çatıştırmacı. “AKP’NİN DOĞU’YA YÖNELME GİRİŞİMLERİ BOŞA!” Türkiye neden büyük ölçüde Avrupalı? Türkiye, bugün çoğunlukla AKP’nin temsil ettiği tekçi ve baskıcı geleneğe karşın, kurulduğu Anadolu’nun kültür birikimi nedeniyle büyük ölçüde Avrupalı. Daha da önemlisi, çokkültürlü, çokdilli ve çokdinli nüfus ve insan yapısı bakımından Avrupalı. Selçuklu ve Osmanlı devletleri, hem İslam’ın tolerans ve çoğulculuğu öne çıkaran yönlerini hem de Anadolu’nun İslam öncesi insancıl birikimini büyük ölçüde sürdürür. Anadolu, 12501800 arasında gönderdiği insanlarla Balkanları Anadolulaştırır. Balkanlar ise 1800’lerden sonra gerçekleştirilen “Balkan toplumlarını Müslümansızlaştırma” kapsamında gönderdiği ya da kovduğu göçmenlerle Anadolu’yu büyük ölçüde Balkanlaştırır. Osmanlı, asıl olarak bir Balkan imparatorluğu ve Avrupa devletler düzenini belirleyen bir güç. Çağdaş Türkiye, Osmanlı’nın çoğul nüfus yapısını ve Avrupalılaşma birikimini üstlenip bu geleneği daha da güçlendirir. Aynı Osmanlı Devleti gibi Batı yönelimi, Türkiye’nin de özyapısını belirler. Dolayısıyla Balkan ülkeleri, ne kadar Avrupalıysa Türkiye o kadar Avrupalı. Ayrıca, ezici çoğunluğu Almanya’da yaşayan yaklaşık 5 milyon Türkiye kökenli Avrupalı, Türkiye’nin Avrupalılaşmasına önemli katkı yapıyor. Bu güçlü tarihselkültürel birikim ve yönelim, AKP’nin otoriterleşmesini ve Doğu’ya, hatta Afrika’ya yönelme girişimini boşa çıkaracak. “İNSANLIK DEĞERLERİNİ ETKENLEŞTİREN TÜRKİYE, AVRUPALILAŞIR” Son olarak “Türkiye, Avrupalılaşmak için Türkiyelileşmek zorunda” belirlemenizi açar mısınız? Türkiye, çoğulculuk, tolerans, insancılık ve sekülerizm gibi değerlerin geliştirildiği Anadolu üzerinde kurulu. Dolayısıyla Anadolu’nun bütün tarihini, her türlü kültürel farklılığını, zenginliğini ve yoksulluğunu benimsemek zorunda. Türkiye toplumu çokdilli, çokkültürlü ve çokdinli. Türkiye artık her türlü çokluğu, çoğulculuğa dönüştürmeli ve çoğulcu demokrasiyi toplumsal yaşamda edimselleştirmeli. Türkiye, toplumunun bütün öğelerini ve renklerini, çoğulcu demokrasi, en geniş tolerans ve özgülük anlayışı içerisinde kapsamayı ve uyumlulaştırmayı başararak gerçek anlamda Türkiyelileşebilir. İçerdiği insanlık değerlerini etkenleştiren Türkiye, Avrupalılaşır. n [email protected] Avrupa(lılık) Nedir? Türkiye Ne Kadar Avrupalıdır?/ Onur Bilge Kula/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 768 s. 1323 2 5 H A Z İ R A N 2 0 1 5 n S A Y F A 1 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle