03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Asılı Adam Barnaby Martin “Asılı Adam”da, insan hakları ve düşünce ve ifade özgürlüğü açısından pek de parlak bir durumda olmayan Çin’de çok ünlü bir sanatçı olan Ai Weiwei’in, düzeni eleştirip mevcut yönetime muhalefet ederse başına neler geleceğinin öyküsü anlatılıyor. i Weiwei, Çinli çağdaş sanatçı deyince ilk akla gelen isim. Çağdaş sanatın yanı sıra sinema, fotoğraf ve mimari ile de uğraşıyor. Ama en çok dikkati çeken niteliği muhalifliği. Ai Weiwei 1957 doğumlu. Babası Ai Qing, Çin Devrimi’nin en ünlü kahramanlarından ve şairlerinden. Mao’nun yakın çevresinde bulunmuş, Çin’in kültür yaşamında önemli roller almış. En yakınında olanların en uzağa savrulmasına iyi bir örnek. Çin’in en yüksek düzeydeki yöneticilerindenken Mao ile araları bozulunca 1959’da ailesi ile birlikte Gobi Çölü’ndeki bir köyde çalıyla kaplı bir çukurda yaşayan ve umumi tuvaletleri temizlemekle görevli bir parya konumuna gelmiş. Ai Weiwei’in babası ile ilk fotoğrafı Gobi Çölü’nden. Barnaby Martin’in Ai Weiwei’i anlatmaya babasından başlamasının nedeni Çin’de iktidarla sanatçıların ilişkilerinin hemen hiç değişmediğini örneklemek. Çinli yöneticiler partiye yani kendilerine sonsuz itaat istiyorlar. Partinin önerdiği gibi düşünmek, hiçbir şeyi sorgulamamak ve tabii eleştirmemek ilk koşul. Partinin sanat anlayışının dışında eserler vermemek de önemli koşullardan. “Çağdaş Sanat”, “Kavramsal Sanat” gibi batı kaynaklı akımları izlemek, işler yapmak suçlanmak için yeterli. Ai Weiwei bu sanat anlayışlarının Çin’de ilk örneklerini vermekle kalmamış, sanatçıların parti güdümü dışında birlikte hareket etmesine önderlik etmiş, çeşitli örgütlenmelere katılmış, sert tepkilerle karşılaştıkça da muhalefeti arttırmış. Sanatçılığının yanında bloglarda yazdığı muhalif yazılar ve kitaplarıyla da tanınmış. Örneğin 2008’de Sichuan eyaletinde gerçekleşen dev depremde ölen okul çocukları anısına işler yapmakla kalmıyor, çürük okul binalarının çökmesi ile çocuklarını kaybeden ailelerle birlikte protesto gösterilerine de katılıyor. Sichuan’da yediği dayak nedeniyle beyin kanaması geçiriyor. Sürekli izlenmeye, taciz edilmeye başlıyor ama aldırmıyor. 2009’da Almanya’daki retrospektifinde “Hatırlama” adlı yerleştirmede 9000 adet çocuk sırt çantası kullanıyor ve depremde kızını S A Y F A 1 2 n 2 5 A kaybeden bir annenin “Bu dünyada mutlu bir şekilde yedi yıl yaşadı” cümlesini yazıyor. Buna karşılık olarak Şangay’daki sanat yaşamını canladırsın diye davet edilince kurduğu atölyesi “ruhsatsız” diye yıkılıyor. Blogları engelleniyor. Muhalefetini tweeter üzerinden sürdürüyor. 2010’da Tate Modern’de milyonlarca çekirdekten oluşan Ayçekirdekleri sergisiyle Dünya çapındaki ünü iyice büyüyor ve daha çok göze batmaya başlıyor. Daha sıkı takip ediliyor, telefonları dinleniyor, taciz artıyor. 2011’de Tayvan’a bir sergi açmak için giderken havaalanında tutuklanıyor. Büyük bir tutuklama dalgasının bir parçası bu. Ai Weiwei ile aynı sırada birçok muhalif de tutuklanmış, nerede bulundukları, neyle suçlandıkları bilinmiyor. Tutuklananlar arasında Ai Weiwei’in yakın çevresi ve onunla birlikte çalışanlar da var. 81 gün boyunca manevi işkencelerle ifadesini alıyor ve Ai Weiwei’i suçlayacak bir şey bulmaya çalışıyorlar. Tutuklamaların nedeninin Çin’de Arap Baharı benzeri bir “Yasemin Devrimi” yaşanması korkusu ve mevcut düzeni değiştirecek gösteriler yapılmasının önüne geçmek olduğunu düşünebiliriz. Barnaby Martin’in kitabının tam adı “Asılı Adam: Ai Weiwei’in Tutuklanışı” (Mayıs 2015, Çev. Haluk Barışcan, Metis Yay.). Uzun yıllar Çin’de yaşamış bir gazeteci ve sanat eleştirmeni olan Barnaby Martin, 81 gün tutuklu kaldıktan sonra “demeç vermeme, yaşadıklarını anlatmama, eski çevresiyle görüşmeme, internet kullanmama” şartlarıyla serbest bırakılan ve polis gözetiminde bir çeşit inzivada yaşayan Ai Weiwei’i ziyaret ediyor ve onunla yaşadıkları hakkında uzun bir söyleşi yapıyor. Barnaby Martin Ai Weiwei’in tutuklanışını anlatırken babasından başlayarak Çinli sanatçıların hapse girmesinin neden o kadar doğal karşılandığını da anlamaya çalışıyor. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri sanat alanında yaşananları da anlatıyor. “Asılı Adam: Ai Weiwei’in Tutuklanışı” Çin’de sanatını yapmaya çalışırken özgürlük ve adalet için mücadele etmek zorunda kalan büyük bir sanatçının öyH A Z İ R A N 2 0 1 5 Ai Weiwei küsünü roman tadında, sürükleyici bir üslupla anlatıyor. “Baht Dönüşü” İstanbul’da Harbiye’de ailesinden kalmış dairenin çatı katında yaşayan orta yaşlı bir sanatçının evden çıkıp İstanbul Müzik Festivali’nin açılış konserine gidişi süresinde düşündüklerinden, bir anlamda kendi ile hesaplaşmasından oluşuyor. F atih Balkış yeni romanında başyapıtı olacak operayı yazmaya çalışan bir sanatçının öyküsünden yola çıkarak “baht dönüşü”nü anlatıyor. “Baht dönüşü” tragedyadaki “peripetie” teriminin Türkçeleştirilmiş hali. Olayların mutluluktan mutsuzluğa ya da tersi yöne dönüştüğü noktaya baht dönüşü deniyor. Aristoteles Poetika’da kullanmış ilk kez. Kıvanç Nalca “Tragedya kahramanının kendisine biliciler ve tanrılar tarafından gelen bin bir uyarıya kulak asmayıp burnunun dikine gitmesi, bir noktada gerçeği fark etmesi sonra da yaşadığı doğal yıkım...” diye tanımlamış aynı başlıklı yazısında. “Baht Dönüşü” (Haziran 2015, Can Yay.) İstanbul’da Harbiye’de ailesinden kalmış dairenin çatı katında yaşayan orta yaşlı bir sanatçının evden çıkıp yürüyerek İstanbul Müzik Festivali’nin açılış konserine gidişi süresinde düşündüklerinden, bir anlamda Fatih Balkış kendi ile hesaplaşmasından oluşuyor. 90 sayfalık tek bir paragraf. Yoğun bir metin ama tekrarlarla gelişen anlatım tekniği ile akıcı bir anlatı. Romanın sonuna doğru adını öğreneceğimiz İshak tek başına yaşıyor, olabildiğince az insanla ilişkisi var. Dostum diyebileceği hemen hiç kimse yok. Annesi babası ölmüş, ailesinden sadece kendisine her zaman destek olan kız kardeşi ile görüşüyor. Roman boyunca sürekli adını andığı öğrencisi Ferhat ve kendisi gibi izole bir yaşam süren “hayatını bir tek satranç oyununu çözmeye adamış İtalyan asıllı din adamı” Fedrigotti ile dostluk ediyor. İshak müzik eğitimi almış, hocası (Ferdi) Ştatzer’in önerisiyle Viyana’ya gitmiş ama kısa sürede dönmüş. Devlet Senfoni Orkestrası’nda yine kısa bir süre çalışmış. Kırık aşklar yaşamış. Sonunda evine çekilip kendini başyapıtı olacak operayı yazmaya adamış. Operasının konusu mitolojiden; altın postu aramaya giden arganotların önderi Iason’un öyküsünü anlatmak istiyor. Operayı da en iyi besteleyeceği yerin Ordu’nun Yason Burnu olduğunu düşünüyor. Operayı yazmaya bir türlü başlayamamasının sebebi olarak da Yason’a taşınamamış olmasını görüyor. Harbiye’den açılışın yapılacağı Balat’taki Bulgar Kilisesi’ne doğru giderken hem kendi öyküsünü anlatıyor hem de çeşitli çağrışımlarla sanat kuramı, yaratıcılık gibi tartışmalara giriyor, AKM gibi daha önce çalıştığı, ilişkisi olduğu yerleri görünce de devletin sanata, sanatçıya bakışı gibi konularda eleştiriler yapıyor. Fatih Balkış’ın “Baht Dönüşü”nün konusunu, kahramanını, romanının yapısını öğrendiğinizde aklınıza Thomas Bernhard’ın gelmemesi olanaksız. Fatih Balkış’ın kitabına dikkatimi de sıkı bir Thomas Bernhard okuru olan Selçuk Altun çekti. Romanı okuduğunuzda ise bir metinlerarasılıktan çok Thomas Bernhard’ın İstanbul’da geçen bir anlatısını okuyormuş izlenimine kapılıyorsunuz. Bir pastiş söz konusu. Fatih Balkış Thomas Bernhard’a “özgü üslup ögelerini, söyleyiş tarzlarını metnin temel üslubu edinmiş”. Ama Fatih Balkış’ın pastişi, postmodern romanda olduğu gibi üslupla sınırlı kalmıyor. Metninin konusunu da doğrudan ya da dolaylı göndermelerle Thomas Bernhard’ın eserleriyle ilişkilendiriyor. (Pastiş tanımı ile ilgili olarak kaynak: www.hakansazyek.com/files/25.TurkRomanindaPostmodernistYontemlerveYonelimler.pdf). Fatih Balkış’ın kahramanı İshak ne kadar Thomas Bernhard’ın eserlerinden çıkıp gelmiş olsa da onun kadar öfkeli ve açık sözlü olamıyor. Bernhard’ın kahramanları gibi çok ağır sözler edemediği gibi doğrudan devleti ve yöneticilerini hedef alan ifadeleri de yok. Ne de olsa Avusturya’da değil Türkiye’de yaşıyor. Başına ne geleceği belli olmaz. Zaten sonunda da bir baht dönüşü söz konusu. Kendi ile ilgili şeyler başta olmak üzere neredeyse tüm anlattıklarını bizzat yine kendi yalanlıyor. “Baht Dönüşü” Thomas Bernhard’ın eserleriyle bağlar kurmadan da okuyabileceğiniz, konusu, anlatımı ve sanat, yaratıcılık gibi kavramlar üzerinden tartışmaya açtığı sorunlarla ilginç bir roman. n K İ T A P S A Y I 1323 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle