05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ümran Düşünsel’den “Kırık Patika” Hüzünlü ve gizemli bir yolculuk Ümran Düşünsel’in öyküleri, insanı dağlarda, kırlarda, kasabalarda, nehirlerde rüzgârların, kuşların, çiçek tozlarının kanatlarında, kâh hüzünlü, kâh gizemli bir yolculuğa çıkarıyor. r Adil OKAY on yıllarda öykünün benden, benim de öyküden koptuğumu sanıyordum. Şiir ve roman okumak beni daha çok doyuma ulaştırmaya başlamıştı. Tabii plastik sanatlar ve sinema da sanattan aldığım gıdamı karşılamaya yetiyordu. “Bir insan ömrüne kaç kitap sığdırabilir ki?” deyip seçici davranıyordum. Ancak arka arkaya okuduğum öykü kitapları bana yanıldığımı gösterdi. Şimdi elimde Ümran Düşünsel’in Kırık Patika adlı öykü kitabı var. Kitap elime geçtikten sonra “ilk öyküye göz atayım sonra sıraya koyarım” dedim ama kitaptaki ilk öykü “Ölü Ağaç” fikrimi değiştirmeme yetti. Hemen sıradaki diğer kitaplara haksızlık olsa da okumaya başladım. İkinci öykü “Ağlayan Kayalar”ı bitirdikten sonra kimmiş bu yazar, nerede biriktirmiş, sözcükleri damıtmak için kaç on yıl çalışmış, bu kaçıncı kitabı, nasıl gözümden kaçmış diye düşünerek döndüm biyografisine baktım. Yazar biyografisinde bu sorularımı tam olarak yanıtlamamış. Demek okuyucuya bırakmış. Düşünsel, Kırık Patika’da durum öyküsünden, karakter öyküsüne, minimal öyküden epizod ve anlatıya, üçüncü tekil şahıstan, birinci tekil şahsa kadar her denemeyi yapmış (keşke minimal öykülerini ayrı bir dosyada toplasaydı) ve hepsini de kendi üslubunu yaratarak başarmış. Yeni birleşik kelimeler, kullanılmamış imgeler türeterek. Tabii imge türeteceğim diye ağdalı metin tuzağına düşmemiş. “İmge salatası”na dönüştürmemiş öykülerini. Muhtemelen, “anlam ve dil”, ikisi uyum içindeyse başarılı olunur diye düşünmüş. Biçim balyozu altında anlamı yitirmemiş. Anlam diyerek biçimi ihmal etmemiş. DOĞANIN DEĞİŞEN YÜZÜ Düşünsel’de zaman, takvim yapraklarıyla anlatılmıyor. Doğanın değişen yüzüyle betimleniyor. Öyle ya bu kullandığımız “zaman”, “takvim” kime göre, neye göre belirlenmiş. Doğanın zamanına ne kadar uymuş. Yazar bana bunları yeniden sorgulattı: Birkaç bölüm aktarayım ne demek istediğim anlaşılsın: “Mevsim hırsızlığını gelenekselleştirmiş bahar yazdan, yaz da güzden aşırmıştı bir miktar…” “Baharın koynuna alıp eritmeye başladığı kış, patikanın iki yanından yol açmış, vuslata ermek üzere nehre koşuyordu. Yoluna çıkan her otu, her çiçeği ıslak ıslak öpmeyi de ihmal etmiyordu” (s. 3839). S A Y F A 2 4 n 2 1 M A Y I S 2 0 1 5 S “Kışa koşan sonbaharın soluk almak için durduğu günlerden birisiydi…” (s. 42). “Mandalinayı budamakta geç kalmıştı işte, yine tomurcuğa durmuştu” (s. 58). “Taze börülcenin bile ağlattığı günlerdi. Kendisine saklanmış yağmuru bekliyordu. Öyle kırkikindileri değil, sağanak, soluksuz…” (s. 66). “Ben ineyim, gün ağaracak neredeyse, bu saatte çare bile uykudadır” (s. 93). Betimlemeler müthiş değil mi? Şiirsel de diyebilirsiniz. Öyle ya artık sanat disiplinleri birbirini etkileyerek gelişiyor. Şiir denemeyle, öyküyle, fotoğrafla, fotoğraf sinemayla, sinema tiyatroyla ve bütün bunlar da plastik sanatlarla iç içe. Düşünsel, sadece dilde değil kurguda da başarılı: Birbirinin devamı sayılan Kırık, Yamalı, Bombalanmış Patika üçlemesi, Hapishane, Sürgün, intihar, doğa temaları o denli başarılı doğal işlenmiş ki hayran olmamak elde değil. İyi de bu kadar başarılı öykülerin toplandığı Kırık Patika neden eleştirmenlerin dikkatini çekmemiş diye sormadan geçemiyor insan (hakkında yazanları tenzih ediyorum). Ben bir eleştirmen değilim. Kendi halimde öykü yazarıyım ve kırk yıllık öykü okuyucusuyum. Dolayısıyla benden çok, yazar Şaban Akbaba’nın ifadesiyle “Köküne kıran girmiş öykü eleştirmenleri”nin keşfetmesi gereken bir yazar Düşünsel. Öykülerin hemen hepsinden aforizmalar, şiirsel metinler, başarılı metaforlar aktarmak ve alıntılamak mümkün. Ama her okuyucu kendi feneriyle ruh haline yakın bölümü seçebilir okurken. O bölümleri daha çok sevebilir. Ben seçmekte zorlandım. Dehşet’i yalın biçimde betimlediği, “kader”i sorguladığı “Su Aldı” öyküsünden bir bölüm paylaşıp gerisini okuyucuya bırakmak istiyorum: “Çukura Binbir Gece Masallarını, bez bebeğini, bir de çikolatanın yaldızını koydu. Geceliğinin küllerini nehre vermişti zaten. El yordamıyla çukuru kapattı. Tam o anda, işte o anda bulut uyanıp kaçtı apar topar. Ay yine düştü nehre. Kalktı Aygül. (…) Nehre girdi. Aya doğru yürüdü. Su hem serindi hem de derindi. Bıraktı kendini ayın koynuna. Su aldı götürdü.” Sonuç olarak Kırık Patika’yı sadece öyküseverlerin değil aynı zamanda öykü yazarlarının da okumasını tavsiye ediyorum. Ümran Düşünsel’i de kutluyorum. Beni dağlarda, kırlarda, kasabalarda, nehirlerde rüzgârların, kuşların, çiçek tozlarının kanatlarında, kâh hüzünlü, kâh gizemli bir yolculuğa çıkardığı için. n Kırık Patika/ Ümran Düşünsel/ Babek Yayınları/ 144 s. K İ T A P S A Y I 1318 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle