05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O Yalan Yıllar Can Kozanoğlu “Yalan Yıllar”da gazetecilik ve televizyonculuk anılarını anlatırken 35 yıllık bir döneme tanıklık ediyor. Geoff Dyer’in “Bir Hışımla”sı ise D. H. Lawrence hakkında bir inceleme yazmaya karar veren bir yazarın bu incelemeyi yazamamasının öyküsü. an Kozanoğlu “Yalan Yıllar”da gazetecilik ve televizyonculuk anılarını anlatırken 35 yıllık bir döneme tanıklık ediyor, birbirinden ilginç insan portreleri çiziyor. İlk dergi gruplarının kurulması, ilk özel televizyon kanallları, radyoların yeniden moda olması ve tabii internetin icadı hep bu yıllara rastladı. Can Kozanoğlu da 1981’de Hayat Dergisi’nde başladığı gazetecilik mesleğinden anıları anlatırken bu değişimi de yansıtıyor. Can Kozanoğlu kitabın ilk bölümünde söylediği gibi büyük olayları anlatmıyor. “Gazetecilik ve televizyonculuk anılarım biraz gariban maalesef” diye söze giriyor, bu ifadeyi pek inandırıcı bulmaksa da saygı duyup okumaya devam ediyoruz. “28 Şubat konusunda haftalar öncesinde Demirel’i ve Çiller’i uyaran ben değildim. WashingtonAnkaraBağdat hattında en kritik sekiz saat yaşanırken Özal beni aramadı. Asil Nadir duvarları yumruklarken odada yoktum. Hürriyet’in kaderi değişirken, geceye benim vurucu cümlemle nokta konmadı. Sabah ve ATV’deki depremlerin en büyüğünde ‘Bakın Dinç Bey...’ diye söze başlayabilecek bir konumda değildim. Cumhuriyet’te bir dönemi bitiren toplantıya katılamadığım için sesler yükselince araya giremedim. DSP ve MHP’yle koalisyon kurarken Mesut Yılmaz benim fikrimi almadı; ‘Hayırlı olsun Sayın Ecevit’ diyemedim. AKP döneminde zaten hiç iplenmedim” diye anlatıyor. Kozanoğlu’nun 35 yıllık gazetecilik yaşamı sırasında büyük ya da önemli birçok olay yaşandı ve bulunduğu görevler itibariyle bunların bazılarına ya da benzerlerine şahit olmuş olma olasılığı çok yüksek. Can Kozanoğlu’nun biyografisinde Yeni Gündem ve Nokta dergilerinde, Güneş, Cumhuriyet ve Milliyet gazetelerinde, TRT, CNN Türk ve NTV’de çalıştığı bilgisi var. Bu listenin eksiği vardır ki kitapta kısa biyografide yer almayan birS A Y F A 1 0 n 2 1 kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Can Kozanoğlu C çok basın kuruluşundan anılar var. Çalıştığı yerlerin bazılarında yazı işlerinde çalışmış, karar verici konumda bulunmuş. Ama Can Kozanoğlu anılarının eksenine büyük olayları değil gazetecilik yaşamından acı ya da tatlı ama hoş bir şekilde ya da özlemle anılacak anekdotları koymuş. Yine yazdığı gibi 1981’den bu yana medyada ortam genel olarak neymiş onu anlıyoruz “Yalan Yıllar”dan (Nisan 2015, Can Yay.). “Büyük olayları” ve hemen hiç anlatmadığı CNN Türk ve NTV yıllarını sanırım başka bir kitaba bırakmış. 80’ler basında değişim çağının başlangıcı sayılabilir. 12 Eylül’ün karanlığının hüküm sürdüğü o yıllarda Can Kozanoğlu eskimiş, hatta ömrünü doldurmuş bir yayında Hayat dergisinde çömez muhabir olarak göreve başlarken yeni medyanın da temelleri atılıyordu. Nokta Dergisi ile haber dergiciliğinde yeni bir çağ başlıyor, Gelişim, Karacan gibi gazetelerden bağımsız dergi grupları kurulup kadın ve erkek dergileri yayımlanırken bir yandan da ansiklopedi savaşları sürüyor, sobalarda yakılarak yok edilmiş siyasi kitapların yerini evlerde ansiklopediler alıyordu. Türk basını ofset baskı tekniğine geçmiş, yayıncılık hızlanmıştı. Bilgisayarın basında kullanılmaya başlaması ile hem hız iyice artacak hem de baskı kalitesi Avrupa düzeyine ulaşacaktı. Bir yandan da askeri cuntanın tüm baskılarına rağmen bağımsız girişimlerle Yeni Gündem gibi muhalif – sol yayınlar da çıkmaya başlamıştı. 90’larda özel televizyon yayıncılığının başlaması, haber kanallarının açılması, aynı zaman sürecinde özel radyoculuğun gelişmesi basının yeni bir adla “medya” olarak anıldığı günleri getirdi. Bu zaman sürecinde “çömez gazeteci” Can Kozanoğlu da “kıdemli bir yönetici” oldu ve kitaptan öğrendiğimize göre muhabir olarak meslek yaşamını tamamladı. Can Kozanoğlu iyi bir gözlemci, iyi bir anlatıcı. Ben diyerek anlatmaktan çekinmiyor ama kendine de çuvaldızı batırmayı ihmal etmiyor. Defalarca teşebbüs etmesine rağmen bir türlü hayal ettiği romanı yazamaması bunun güzel bir örneği. Kitap hoş bir sohbet olarak ilerliyor, hatta zaman zaman geyik muhabbeti diyebileceğimiz mertebeye erişiyor, konudan konuya, insandan insana bağlanıyor. M A Y I S 2 0 1 5 Zamanında mizah dergilerinin “Sosyolog Ecevit”i olarak yazdığından söz etmese de o hoşlukta, mizah gücünü, kaleminin nasıl kıvrak olduğunu örnekleyen öyküler anlatıyor. Söylendiği gibi bir roman değil ama 35 yıllık bir dönemden küçük küçük anekdotlarla oluşmuş keyifle okunan bir anı kitabı. BİR HIŞIMLA Geoff Dyer’in “Bir Hışımla”sından Selim İleri’nin “Sinir Bozucu!” başlıklı kısa ama etkileyici yazısı sayesinde haberdar oldum (Radikal Kitap, 24.04.2015). Yazı “Sinir bozucudan etkileyici bir metin oluşturulabilir mi?” sorusu ile başlıyordu. “Bir Hışımla” adından başlayarak, tam öyle bir kitap” diye devam ediyordu. Bu iki cümle bana yetti. Hemen kitabı edindim. “D. H. Lawrence’ın Gölgesinde” altbaşlığını taşıyan Geoff Dyer’in “Bir Hışımla”sı (Nisan 2015, çev. Seda Ersavcı, Everest Yay.) D. H. Lawrence hakkında bir inceleme yazmaya karar veren bir yazarın bu incelemeyi yazamamasının öyküsünü anlatıyor. Yazarın incelemeyi kaleme almaya başlamamak için her zaman bir nedeni var. Yazma koşullarının uygun olmaması da koşulların son derece uygun olması da onu yazmaya başlamaktan alıkoymaya yetiyor. Selim İleri “sinir bozucu!” Geoff Dyer demekte çok haklı, sayfalar boyunca yazarın bu bahaneleri sanki son derece normal şeylermiş gibi art arda sıralamasını okuyorsunuz ve siniriniz bozulmaya başlıyor. Öyle ki artık ne zaman yazmaya başlayacak diye değil acaba daha ne bahane uyduracak, uydurulabilecek bahane kaldı mı diye merak ediyorsunuz. Geoff Dyer okurun sinirlerini sınayan bu anlatının içine D. H. Lawrence hakkındaki araştırmasını gizlemiş. Yazarın yazamama ya da yazmama bahanelerini okurken bir yandan da Lawrence araştırmasını okuduğunuzu fark etmeniz için yüz sayfa geçmesi gerekiyor. Yazar yazmama bahaneleri üreterek İngiltere’den Paris’e, oradan Roma’ya, Roma’dan Yunan adalarına doğru giderken aslında D. H. Lawrence’ın yaşadığı ya da eserlerine konu ettiği yerlerin izini sürüyor, o mekânlardan izlenimlerini yazıya geçiriyor. Bir yandan da bu vesile ile günümüz orta sınıf insanının yaşam biçimlerini, aile düzenini, aşkları, dostlukları tartışmaya açıyor. Yaşamı belirleyen temel kavramları sorguluyor. Başta İngiltere olmak üzere ülkeler ve şehirler hakkında belirttiği görüşleri ise ağır ötesi. Eleştirilerin ağırlığı ve üslubu Thomas Bernhard’ın Avusturya ve Avusturyalılar hakkında yazdıklarını anımsatacak güçte. D. H. Lawrence’ın bir türlü okuyamadığı ya da okumayı ertelediği eserlerini sıralar, onlar hakkında yazılmış araştırmaları konu ederken de bir yandan Lawrence’ın eserlerini çözümlüyor diğer yandan Lawrence hakkında yazanlardan başlayarak tüm akademisyenlere ve edebiyat eleştirmenlerine ağır eleştiriler yapıyor. Hem de açık açık, ad vererek. Kızgınlıkla duvara çarptığı, parça parça ettiği araştırmalar var. Bu haliyle de Nabokov’u çağrıştırıyor. Geoff Dyer’in “Bir Hışımla”sı kitabın arka kapağında söylendiği gibi otobiyografik roman mı, gezi kitabı mı, edebiyat incelemesi mi, itirafname mi, taşlama mı, anı mı, anlatı mı, karar vermek kolay değil. Tüm bu türleri içeriyor ama hiçbiri de değil. Kitap adını D. H. Lawrence’ın “bir hışımla, Thomas Hardy üzerine yazdığım kitaba başladım; doğrusu pek az bir kısmı Thomas Hardy hakkında –ne idüğü belirsiz ama fena değil” cümlelerinden almış ve tam anlamıyla böyle bir kitap olmuş. Sayfalar ilerledikçe D. H. Lawrence’ın bir çok davranışı ile kitabın anlatıcı kahramanı yazarın hal ve tavırlarının benzeştiğini de görüyorsunuz. D. H. Lawrence birçok büyük eser vermesine rağmen özellikle mektuplarından yapılan alıntılardan da anlaşıldığı gibi büyük bir “yan çizme” ve erteleme üstadıymış. Geoff Dyer, 1958 doğumlu bir İngiliz yazarı. Dördü roman 11 kitabı yayımlanmış 24 dile çevrilmiş. Geçen yıl aralık ayında “Andrey Tarkovski’nin başyapıtı Stalker’in (İz Sürücü) dünyasına maceralı bir yolculuğa çıktığı” “Zona” (Everest Yay.) yayımlanmıştı. Ömer Erdem’in ısrarla tavsiye ettiği bu kitabı ihmal etmiştim. “Bir Hışımla”nın okuma keyfinden sonra “Zona” okuma listemde ilk sıraya yerleşti. Geoff Dyer’in diğer kitaplarını da merakla bekleyeceğim. n K İ T A P S A Y I 1318 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle