Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Vitrindekiler Kalemi Kırılan Gazeteciler: AKP İktidarında 12 Yıllık Karanlık Bir Dönem / Veli Ağbaba, Özgür Özel, Nurettin Demir, Muharrem Işık / Cumhuriyet Kitapları / 190 s. Kalemi Kırılan Gazeteciler: AKP İktidarında 12 Yıllık Karanlık Bir Dönem, geçen süre içinde gazeteciliğin nasıl itibar kaybettirilen bir meslek ve öbür “gazetecliğin” de nasıl verimli bir arazi haline geldiğini anlatan bir rapor. Diğer yandan bu raporla sergilenmeye çalışılan korkunç tablo, basın özgürlüğü başta olmak üzere ülkemizdeki tüm özgürlüklerin 12 yıldır nasıl geriletildiğinin ve toplumca nasıl bir suskunluğa sürüklendiğimizin göstergesi. Otantik Snoplar / Mehmet Rifat / Yapı Kredi Yayınları / 252 s. Marcel Proust’un Kayıp Zamanın İzinde adlı romanı bir “Kibarlar Âlemi Komedyası”dır. Mehmet Rifat, Otantik Snoplar adını verdiği kitabında söz konusu “Komedya”yı canlandıran, yüksek aristokrasiye, büyük burjuvaziye ve onların çevrelerine özgü “oyuncular kadrosu”nun kimliklerini, görünümlerini, heyecanlarını, aşklarını, zevklerini, ihtiraslarını, kıskançlıklarını, sapkınlıklarını ve sanat tutkularını ayrıntılarıyla gözlemliyor, inceliyor, yorumluyor. Ve Müziğin Sustuğu An / Çağla Ural / Pupa Yayınları / 168 s. Yolu Amerika’da kesişen, farklı yaşamlar süren ama hepsinin içinde saklı yaraları olan insanlar... Kimi ülkesindeki baskı ve açlığa dayanamayarak yeni bir umudun peşinde Amerika’ya gelmiş, kimi daha iyi bir kariyer peşinde... Kimi ailesini, kimi evladını kaybetmiş... Uçurum kenarında yaşamaya öylesine alışmışlar ki yaşamın bundan ibaret olduğunu sananlar var içlerinde. Hep düşme korkusuyla bıçak sırtında yaşamlar... Umutla umutsuzluğun, tıpkı yaşamın her ânında olduğu gibi sürekli yer değiştirmesini izliyoruz satır aralarında. Öğretilen değil, zaman zaman sert esen bir rüzgâr gibi yaşam... Direnen kalıyor, direnemeyen kendisiyle birlikte çekiyor uçuruma insanları... Ve Müziğin Sustuğu An, Çağla Ural’ın ilk kitabı. Cahil Hoca / Jacques Ranciére / Çeviren: Savaş Kılıç / Metis Yayınları / 138 s. Felsefenin elması Joseph Jacotot’nun başına düşer: 1818’de sürgünde bir devrimci olan Jacotot, Belçika’da Fransız edebiyatı okutmanı olarak yarı zamanlı bir iş bulur. Tek kelime Fransızca bilmeyen Flamanlara, kendisi de tek kelime Flamanca bilmediği halde hocalık etmek zorundadır. İkidilli bir Fénelon baskısı koşar imdadına, “öğrencileri”nin kendi kendilerine Fransızca ve Telemak’ı öğrenmelerine kılavuzluk eder. İnsanın bilmediğini de öğretebileceğini gösteren bu tuhaf deneyin sezdirdiği kaçınılmaz sonucu anlamakta hiç gecikmez Jacotot: Bilen ile bilmeyenin, öğreten ile öğrenenin, kol emekçisi ile zihin emekçisinin, kısacası zekâların eşitliği. Bu şaşırtıcı hikâyeyi ve Jacotot’nun felsefesini anlatan Jacques Rancière hem eğitim üzerine çok özgün bir düşünce sunuyor hem de zekâların eşitsizliğini ve bilgi hiyerarşisini bahane eden toplumsal eşitsizlik tasavvurlarına önemli eleştiriler getiriyor. Mekân Meselesi / Andy Merrifield, Antonio Negri, Asef Bayat, David Harvey, Loic Wacquant, Miguel Amaros, Soner Torlak / Çeviren: Soner Torlak, Önder Kulak / Tekin Yayınevi / 176 s. Yaşadığı mekân üzerinde hak iddia etmek ve gerektiği durumlarda bu mekânda direnişe geçmek, muhtemelen insanlık tarihi kadar eski. Her ne amaçla yapılırsa yapılsın, siyaset her daim bir mekâna ihtiyaç duyar. Doğrudan mekânı talep etmeseniz bile, o mekân üzerinde hareket eder, mücadelenizin insan kaynağını ve araçlarını büyük ölçüde o mekândan devşirirsiniz. Haziran İsyanı, mekân eksenli siyaset üzerine oldukça verimli bir tartışma ve kavramsallaştırma zemini kurması bakımından önemliydi. Öncesinde daha çok akademik ilgi gören ya da ekoloji üzerine kafa yoran aktivistlerin yorulmaksızın vurgu yaptığı sosyomekânsal praksis biçimleri, İsyan’la birlikte ete kemiğe bürünüp gündelik sohbetlerimizin konusu haline geldi. Mekân Meselesi, mekân siyaseti üzerine yürüyen tartışmalara kuramsal ve pratik bir katkı koymak adına bu mesele üzerine kafa yoran başlıca düşünürlerin tartışmalarını bir araya getiriyor. Karanlığa Direnen Yıldız / Sevinç Çokum / Kapı Yayınları / 304 s. Sevinç Çokum, Karanlığa Direnen Yıldız’da Türkiyede siyasi hayatın önemli durağı 27 Mayıs 1960 darbesinin etrafında dolaşarak farklı farklı kişilikleri sergiliyor. Aynı apartmanı paylaşan dostların, yakınların ayrılan sofraları; dahası ihanetler, ikiyüzlülükler, esir vicdanlar... Roman, sosyal çalkantıların temelinde ferdî zaafları görüyor ve bunları ustaca yansıtıyor. Romanın kahramanı Feridun, özgür bireyi ararken dönem medyasının insan topluluklarını kurnazca manipüle edişlerine şahit olur. Feridun’un benliğindeki kargaşada yer tutan bir başka sevdaysa İncenaz… Çokum, Karanlığa Direnen Yıldız’da sosyal bir dönem(ec) in içinde capcanlı insan hikâyeleri anlatıyor. Bozadam / Ömer İzgeç / İthaki Yayınları / 212 s. Ömer İzgeç, belirsiz bir zamanda ve mekânda geçen bir hikâye anlatıyor. Kitabın baş kahramanı on iki yaşındaki Es’in, Ortaçağ karanlığını çağrıştıran bir ortamdaki arayışını okurken türümüzün ötekine karşı zulmü, gücün zehri, yaratılışımızın karanlık ve aydınlık yönleriyle karşılaşıyoruz. Ormanda büyüklerden uzak tek başlarına yaşayan çocukların, bitkileriyle kendi rayihalı evrenini kurmuş Aktar’ın, topraklarından sürülen bir ırkın, yonttuğu kuklalarıyla hüzünlü bir oyun sahneleyen Büyükbaba’nın ve bir ırmağın ayırdığı âşıkların hikâyeleri iç içe geçiyor. Hikâyeci / Jodi Picoult / Çeviren: Ergin Kaptan / APRIL Yayınları / 532 s. Sage Singer yalnız bir kadın, günleri fırında ya da evli sevgilisiyle kaçamak buluşmalarla geçiyor. Josef Weber’in kasabaya gelmesiyle birlikte hayatı değişiyor, artık bir arkadaşı var. Bir gün Josef, Sage’den bir iyilik istiyor: Onu öldürmesini. Devamında karanlık sırrını açıklıyor: Geçmişinde bir Nazi subayıydı, Sage’in büyükannesi ise soykırımdan kurtulan “şanslı”lardan. En iyi dostunuzun geçmişinde bir katil olduğunu bilseniz ne yapardınız? Affetmenin sınırlarını kim çizer? İntikam ve adalet birbirinden ne kadar uzakta? Jodi Picoult’nun tüm romanları arasında polisiye yönü en ağır basan, felsefi sorgulamalarla ve hesaplaşmalarla örülü bir modern zaman destanı: Hikâyeci. Hain’nâme / Orhan Koloğlu / Tarihçi Kitabevi / 242 s. Sözlükler her sözcüğe belirli bir anlam yakıştırır. “Hain” sözcüğünü kullanan taraf, karşıt görüşlü kişi ya da örgüt hakkında onaylamadığı davranışı belirtmeyi hedefler. Ancak tarih, Hainci’nin kendi yanlış ya da eksik bakışı sonucu aynı damgaya layık görüldüğüne de pek çok örnek verir. Buna dünyanın her toplumunda rastlanır. Ünlü aşk oyunlarında olduğu gibi Sezar’dan Napolyon’a kadar sayısız siyasi örnek vardır. Elinizde tuttuğunuz bu araştırma, son iki yüz yıldaki çağdaşlaşma çabamızın günümüze varış sürecinde çözüm önerenlerin iki anlam arasındaki gidiş gelişini yansıtmayı hedefliyor. Başlarken Yalnızsın, Bitirdiğinde Daha da Yalnız / Hasan Ali Toptaş / İletişim Yayınları / 306 s. Az konuşan, konuşmamayı tercih eden, kendini yeryüzüne susmaya gelenlerden sayan bir yazarın söyleşileri. Hasan Ali Toptaş, şeytanın dürtmesiyle romana başlamasını, taşra kasabalarını, sinema salonuna kaçak giren çocukları, saklı hikâyeleri, türlü kederleri, onulmaz hüzünleri, kıpır kıpır hatıraları anlatıyor.Güncelden kaçışını, kalabalıklardan duyduğu korkuyu, uğultuları, kuytuları, acemiliği, beyhude kaçışları, kötülüğü, vicdanı, masumiyeti konuşuyor. Usul usul, sakin, ağırbaşlı, susmaya hazır.Harflere can veren ustanın, Hasan Ali Toptaş’ın fısıltıları, itirafları, itirazları, anlama gayretleri... Mesafesi...Başlarken Yalnızsın, Bitirdiğinde Daha da Yalnız, Hasan Ali’yi konuşturuyor. Aklı, fikri, gecesi, gündüzü, edebiyata ve hayata dair neyi varsa... Romanın Şimdiki Zamanı / Semih Gümüş / Can Yayınları / 176 s. Semih Gümüş’ten, romanımızın bugünkü hali üzerine yazılar; Romanın Şimdiki Zamanı, üretmeye devam eden ustaların yanında genç romancıların da yapıtlarına eğiliyor. Yaşar Kemal’in İnce Memed’inin bugünün okuruna heyecan veren büyüklüğü nereden gelir? Orhan Pamuk’un romanları arasındaki farklar nelerdir? Selim İleri’den Ayfer Tunç’a ve Ayhan Geçkin’e, romanımızın son yılları edebiyatımıza hangi önemli katkıları sunmuştur? Romanlar aracılığıyla Türkiye’nin yaşadığı inişli çıkışlı sosyal yaşantıyı izlememiz mümkün müdür? Önemli tarihsel olaylar edebiyata nasıl yansımıştır? Gümüş’ün yazıları, romanın kimi kaygıların aksine nasıl bir yükseliş evresinde olduğunu gösteriyor. DilC U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 2 8 8 S A Y F A 3 2 n 2 3 E K İ M 2 0 1 4