Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bir kültür araştırması ‘Ölüm bizi ayırana dek’(!) Christina Vetter ve Thomas Schroedter’in kaleme aldığı “Çokaşklılık”, aşkla, evlilik ve ilişkilerle ilgili kabullerin hallerini inceliyor. Kitap, çokaşklılığın saygı duyulana kadar hangi aşamalardan geçtiğini ve tarihsel arka planını da anlatıyor. r Tolga ARAS emen her şeyde olduğu gibi aşkta ve aşk ilişkilerinde “normali” arayan, bunu dayatan, hatta politika haline getiren görüşler mevcut. Tarihsel babda bu “normal” mevziye doğru iteklemeler de bulunuyor. Onun dışındakinin mutlaka geri kalana “zarar vereceği” düşünüldüğünden sözü geçen politika ve görüşler bazen, isteksizce de olsa desteklenmek zorunda kalıyor. Ne var ki “ölüm bizi ayırana dek” klişesi artık pek işlemiyor; ömrün sonuna kadar bir dolu limana uğranıyor. Bunun farkında iki yazar; Christina Vetter ve Thomas Schroedter, çokaşklılık kavramı altında (ve kitaplarına da bu adı vererek) ilişkileri ince H leyip çokeşlilikten “normalin” ötesine varan süreci masaya yatırıyor. AYRICALIKLARIN REDDİ Vetter ve Schroedter, Çokaşklılık’ta kullandıkları tüm kavramlara eleştirel bir gözle bakıp onları sınıflandırırken olan biteni tarihsel bir temele oturtuyor. Dolayısıyla sosyolojik bir perspektif yaratıyor ve her cinsiyetten bireyi ele almaya gayret ediyor. Çokaşklılığın “marjinalliği” de böylece irdelenmiş oluyor. Her iki yazar da çokaşklılığı ve onun alt kavramlarını tanımlamaya girişirken “birden fazlası” gibi klişelerden uzak duruyor. Bunun yerine Eski Yunan’dan Avrupa’nın belli başlı düşünür ve tarihçilerine başvuruyor. Aslında çokaşklılık tanımlanırken devreye “sadakat”, “ahlak” ve “gerçek ilişki” giriyor. Yani roman vurumu. Çokaşklılığın “marjinal” altyapısı bir başka “uç”la kesişiyor böylelikle. Yazarların Queer Kuram’a göz kırpması, onun tutsak edilemezliğinden ve çoklukla tanımlanışından ileri geliyor. Farklı ve normların dışındaki yapısı queer’in çokaşklılıkla hem kavramsal hem de politik bağını açıklıyor. İki yazar, söz konusu bağlantıyı kurarken çokaşklı yaklaşımın kendi dışındakine karşı herhangi ayrımcı bir tavra girmemesi gerektiği mimini koyuyor. Ayrıcalıkların reddiyle ilgili bir durum bu. Bir tür “gerçeklik inşası” ve “normların yeniden üretimi”; Vetter ve Schroedter buna özellikle dikkat çekiyor. tizmin yerini kimi “hakikatler” ve onların tersine çevrilişi alıyor. Sahiplenme ve kıskançlık da çokaşklılığın tetikleyicisi; Vetter ve Schroedter’in dediği gibi “ateşe tutkunluğun” dışa “NORMALİN ÖTE TARAFI” Evlilik “kurumunun” şart koşulmasının tarihsel tabanını yoklayan her iki yazar, aşkın buna indirgenişinin sakatlıklarıyla yüzleşir. Hukuki, politik, sosyolojik ve ahlaki zorlamaların alttan alta çokaşklılığa zaten kapı araladığını görür, elbette gizliliğe ve çekirdek ailenin dışında bambaşka aşk ilişkilerinin yürüyüşüne de. Vetter ve Schroedter, tarihin en eski dönemlerinden yirmi birinci yüzyıla dek uzanan geniş bir yay çizerek aşkın, evliliğin ve çokaşklılığın geçirdiği evrimi ilginç örneklerle açıklarken değişip dönüşen yargıları ve bunlara geliştirilen muhalefeti de tartıyor. Buna, aile kurmanın “kutsallığından” bireyselliğe ya da “romantik aşk ideali”nden “partnerliğe dayalı ilişki”ye uzanan sürecin anlatımı da diyebiliriz. Kutsalın kabuğunun kırılması romantikliği öldürmedi belki ama yazarların söylediği gibi “normalin öte tarafının” daha net görülmesini sağladı, bu gerçek. Bugün çokaşklı ilişkiler, bir eyleme dönüşmesiyle birlikte saygı duyulan bir var olan şeklinde önümüzde duruyor. Vetter ve Schroedter’in politik, sosyolojik, tarihsel ve bilinenin diğer yanına geçen; kabullerle önyargıları aşan ahlaki değerlendirmeleri derlediği kitap da tüm bunları gösteriyor. n Çokaşklılık/ Christina Vetter, Thomas Schroedter/ Çeviren: Özge Karlık/ Ayrıntı Yayınları/ 172 s. S A Y F A 2 6 n 2 3 E K İ M 2 0 1 4 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1288