Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OKURL A R A ünyanın topyekun bir savaşa sürüklenmesinin üzerinden 100 yıl geçti. Etkileri hâlâ süren bu savaşın yüzüncü yılı dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılar etkinliklerle yeniden gündeme getiriliyor ve savaşlar lanetleniyor. Sevgili Nedret Öztokat Fransa’daki etkinlikleri derleyerek savaşın yıkıcı etkilerini ortaya koyuyor. Şöyle diyor yazısının bir yerinde: “Ne olursa olsun savaşın içinde yer alan insana, eyleme ve insan yazgısına bir övgüdür savaş romanları, insanın yaşam ve ölümle söylensel (mitik) bağını yeniden dokur. Satır aralarında ise savaşın ideolojilerini, mantığını, söylem retoriğini taşır. Değişen dönemlerle birlikte alımlama edimine her zaman açık duran anlam katmanlarıyla gerçekçi edebiyatın ayrıcalıklı bir türüdür. Ernst Jünger’den Jean Giono’ya, Rudyard Kipling’den Kate Mansfield’e, Sigfried Sassoon’dan Ernest Hemingway’e nice yazarın kaleminden çıkmış savaş anlatılarını yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde bir daha okumak, edebiyatın yaşama her an farklı bir şeyler katabildiğini anımsamak için de yeterli bir fırsat olabilir.” Evet savaşların yıkıcılığını sık aralıkla hatırlamak, savaşa karşı mücadelede bir kılavuz olabilir insanlarımıza. Hele savaş bu kadar yakınımızda ve içimizdeyken. Nedret Öztokat’ın yazısına Floran Illies’in ve Ian Thornton’un kitaplarıyla biz de katılmak istedik. “1913: Fırtınadan Önce”de Illies, Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde geri dönüşü olmayan felaketlere gebe bir geçiş döneminin portresini ustalıkla çiziyor. “Johan Thoms’un Felaketlerle Dolu Muhteşem Hikâyesi”nde ise Thornton, savaşı başlatan cinayeti hem gerçekçi hem de hem de ironik bir bakışla anlatıyor. Bunlara ek olarak da yakın zamanda Türkiye’de yayımlanmış Birinci Dünya Savaşı kitaplarının bir dökümünü vermeye çalıştık sizlere. D Oktay Rifat şiirinde delta* ehirden şehire savrulmuş diyordum, ilk kitabında peşpeşe getirdiği iki şiirden (“Bir Şehri Bırakmak” ve “Başka Bir Şehre Doğru”) ikincisinde sol anahtarını verir Oktay Rifat: “Ben kalabalığın adamıyım Ömrüm büyük şehirlerde geçmeli” Oradan, Aşağı Yukarı’nın İstanbul şiirlerine, yek adres tescil edilir. Gerçekte dar sayılabilecek bir topografyaya yayılmıştır şairin şehri: ErenköyHaydarpaşaKuzguncuk üçgeninde. Bunu şehiraşırı iki kesit tamamlar: Marmara Adası ve Ayvalık. Çizilmiş coğrafyanın pek az dışına çıkar Oktay Rifat. Perçemli Sokak’tan Şiirler’in son parçalarına, 19561969 arası, uzun bir olgunluk dönemine geçiş süreci yaşadığını, yeni bir arayış parantezi açtığını görüyoruz. O yılların şiirlerinde de İstanbul ile Doğa ve Deniz arasında bir salınım hareketi, hareketliliği sözkonusudur. “Tiplemeler”ine sadık kalır: Daha çok köylü, balıkçı, emekçisiyle halktan portreler. Gelgelelim, bir yandan da, daha önce de andığım Hümanist çerçeve içinde söyleşilerini derinleştirmiştir: Homeros, Hesiodos esinli şiirleri, Yunan ve Latin antologyalarındaki çeviri çalışmalarıyla iç içe okunmalıdır. Bir tür zanaat okuluna dönüş çabası ağır basar bu ara dönemde. Deyim yerindeyse: Koyulaştırarak inceltme eğrisi yükselir poetikasında. Uzun(ca) şiirin olanaklarını yoklar. Şiir ile nesir arasındaki mesafeyi daraltmanın yollarını kurcalar. Tahkiye sorunları masasına üşüşmüş gibidir. Yoksa, romancılığına hazırlandığı için mi? Aynı kavşakta, oyunları, tiyatronun atmosferinden, daha önemlisi konuşma dilinin açılımlarından şiirine imbik kullanarak taşıyacağı katkılar doğurur. Bütün bunların alaşımı, kesintisiz bir otomatik lirik yazı yatağını açması ve onu sonuna dek derinlemesine kazması, yüksek bir debi kazandırması ile sonuçlanacaktır: Şiirler’in son parçalarından başlayarak; yineliyorum. “Aklın denetiminden tamamen soyutlanmış bir şiirden söz edilebilir mi diyorsunuz. Bence denetimin dozu önemlidir. Şiiri, akışında keyfine bırakmak bana en akılcı yol olarak görünüyor”. Ölümünden ikiüç yıl P ervasız Pertavsız ENİS BATUR Ş “Gerçekte dar sayılabilecek bir topografyaya yayılmıştır şairin şehri: ErenköyHaydarpaşaKuzguncuk üçgeninde. Bunu şehiraşırı iki kesit tamamlar: Marmara Adası ve Ayvalık. Çizilmiş coğrafyanın pek az dışına çıkar.” önce kurduğu bu ikiüç cümle Oktay Rifat’ın olgunluk çağının, son yirmi yılı kaplayan şiirlerinin özlü bir poetika tanımını içeriyor. Şiiri akışında keyfine bırakmak, kuram açısından büyük bir anlam taşımayabilir, bunun bir önemi yoktur. Bu noktada, şiir yazma pratiği bağlamında şairin sunduğu anahtara dikkat kesilmek gerekir: Akıl ile soyutlama yetisi arasında, denetimin ağır bastığı bir “karar”a (iki anlamıyla birden) erişmek ve onu yazdıkça ko Bol kitaplı günler... TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap rumayı başarmak işin püf noktasını temsil ediyor. Yeni Şiirler (1973), Çobanıl Şiirler (1976), Bir Cigara İçimi (1974), Elifli (1980), Denize Doğru Konuşma (1982) ve Dilsiz ve Çıplak (1984), şüphesiz tornadan çıkmışcasına değil, ama tek ve yılmaz bir kaynaktan doğan şiirsel akışın bazan taşkınlaşarak, bazan durularak Oktay Rifat’ı deltaya nasıl götürdüğünü serimleyen bütünlükler. Bu yekpâre yazı bir kere daha vurgulamalı, denetim altına alınmış bir otomatizme dayanır. Tümünün döşemesine mührünü vurduğunu gördüğümüz uçsuz bucaksız Zaman, şair Tarih’e de dalsa, şimdiki zamana (dolayısıyla An’a) da odaklansa, aslında bir tek yazma vaktiyle açıklanır: Bir cigara içimi. Şiiri doğuran, peşi sıra ölümü de getirecektir. “Delta”dan söz ettim: Son kitap, Koca Bir Yaz, son iki şiir yılının hasadını taşır taşımasına, oysa bütün şiir serüvenini yeniden elden geçiren bir antologyayı, kendi kendisinin tekrarlanmayan tekrarını hazırlar: Garip’i soğuran, Tarih’e aradere dönen, Deniz’e doğru hâlâ konuşan şairin uç portresi. n *Sel Yayınları’ndan yakında çıkacak kitaptan. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: Utku Çakırözer tYayın Yönetmeni: Turhan Günay tYazı İşleri Müdürü: Ayşe Yıldırım Başlangıç t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 2 8 8 2 3 E K İ M 2 0 1 4 n S A Y F A 3