Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
yanın Uğultusu’) ardından, siyasal katmanlı kuşkusuz, çok tartışma çekeceği de açık olan birkaç deneme. ‘Marx’ın Haklılığı’, ‘Eşitlik’, ‘Sol Demokrat Fragmanlar’, ‘Politika ve Ahlak’ ile bir de ‘Eşitlik’ başlıklı denemeler. Mehmet Serdar, kapitalizmin küresel bunalımına bağlı olarak Marx’ı yeniden gündeme getiriyor. Bu vesileyle de, “son yirmi yıllık dönem, Marksizmin en azından bir siyaset kuramı olarak doksanlara gelinceye kadar kullanılan biçimiyle geçerliğini yitirdiğini gösteriyor” diyor. Ama öte yandan, “Marksizm birçok alanda geçerliliğini koruyor” diyen de yine o. Elbette hiçbir kuram yalnız başına, gerçekliği bir bütün olarak karşılayamaz. Kaldı ki yine yazarın da dediği gibi “işçi sınıfının emeğinin ve yaratıcılığının sonuçları, onu maddi/manevi bakımdan geliştirmek üzere kendisine geri dönmüyor. ¥ İNANÇ SİSTEMİ... Eşitlik konusuna gelince, acaba, “İnsanın temel etkinliği yaşamak” mı? Yoksa, Tanrı’nın buyrukları doğrultusunda, ona inanarak öylesi bir sorumluluk içindeyaşamak mı? Sorun bu! Eşitlik nasıl sağlanacak? Bu soru da, büyük ölçüde inanç sistemine bağlı. Yakın çevreden çok somut ve sıcak bir örnek vermek gerekirse, ülkemizde en zengin yüzde onluk kesimle en yoksul yüzde onluk kesim arasında 14 katlık bir gelir farkı bulunmakta. Üstelik, gelirin yüzde 31’ini en zengin olan yüzde onluk kesim kullanırken en yoksul olan yüzde onun kullandığı gelir yüzdesiyse, 2.2 (iki virgül iki) düzeyinde. Buna karşılık, “Türkiye’nin hızlı bir biçimde zengin olması mümkünken sosyal demokrat geçinen ‘solcu takımı’nın fikirlerini geliştirememesi yüzünden zenginleşemiyor” düşüncesinde olan, başka bir deyişle, ülkedeki tüm olumsuzlukları sola ve solculara yükleyenler de var. Öte yandan, “Üretmiyoruz ya da üretemiyoruz” kanısında olanların sayısı da az değil. Onlar, tarımda, sanayide, üretimin yetersiz olduğunu düşünüyor. Oysa üretmek daha çok katma değer yaratmak (yani bir mal ya da hizmetin girdi maliyetiyle çıktı fiyatı arasındaki farkı çoğaltmak) demek. Peki bu yapılıyor mu? M. Serdar’ın yazısı, sürekli düşünce üretiminin, sürekli kendi kendisiyle tartışmasının doğal sonucu ve ürünü. ‘Eşitlik’ denemesinde, bunu açık açık görüyoruz. Bir bakıma, öbür denemelerde de. Yazara göre “eşitlikçi tutum önce eşitsizliği saptamak; sonra da onu aşmaya çalışmak anlamına gelmekte”. Eğer birileri, insanlar arasında eşitsizlik yaratıyorsa, onunla mücadele etmeyi de ayrıcalık talebini etkisizleştirmek sınırına kadar zorunlu görmek gerekir. “Bütün insanlar eşittir demek, insanın öncelikle başkalarını kendisiyle eşit sayması demek” diyor. ‘Fragmanlar’da, “Sosyalizm, dünya sahnesinden bütün olarak bir anda çekildi” deniliyor ki, maddeten anlayış ve uygulama olarak bu olası değil. O halde, doğrudan yazarın da ileri sürdüğü gibi, “150 yıldan beri ortaya sürdüğü savlar ne olacak”? Bir başka noktada, “Tüm yirminci yüzyılı kapsayan sosyalizm deneyiminin başarısızlığından sonra, kapitalizmin alternatifsizliğinin önüne nasıl geçilecek?” sorusu sorulmakta ki, burada ifade edilen her iki yargı da gerçeklerden uzak: ne sosyalizm deneyimi bir yüzyıl boyu bütünüyle başarısız oldu, ne de kapitalizm seçeneksiz! Üçüncüde yazar, “sosyalizmin dünya sahnesinden bütün olarak bir anda çekildiği”ni söylüyor ki, bu gerçeklere uymuyor. Ne bir anda, ne bütünüyle çekilmiş değil. Üretici güçlerin önündeki engeller bütünüyle kaldırılmadan (sözgelimi, daha üretim kooperatiflerine geçilmiş değil), eğitim geniş kitlelere ulaştırılmadan (örneğin, Köy Enstitüleri’ni Türkiye’de devlet kapattı.), bilim ulusal çapta geliştirilemeden ekonomik Mehmet Serdar’ın kitabında konular kadar o yazıların okurları da değişik. gelişim nasıl sağlanabilsin? Hem kapitalizmin kendisi bile, gerçekten bilgi toplumuna geçebildi mi? Kapitalizm karşıtı güçler, elbette, üretimin nasıl arttırılacağını, yeni yatırımların kaynağının nasıl sağlanacağını, düşünüyor bir ölçüde de biliyor. Evet ama önü engellenmezse. Öte yandan bir başka noktadaysa, yazar, yanlış anlaşılmaya açık bir anlatıma yer vererek, “Marksistlerin ahlakı küçümsediğini” ileri sürmekte. Kuşku yok, burada kastedilen ‘burjuva ahlakı’. Daha bir adım ötede de, sermayenin dayattığı Batı ahlakı! Mehmet Serdar’ın kitabında konular kadar o yazıların okurları da değişik. Tanışlar, aşinalar var; eller var, uzakta olanlar, yabancılar var! Ama bereket versin, ‘deneme’ herkesi tüm okurları birleştirmekte. Çünkü deneme varsa, okurlar birbirleriyle tanışıyor demektir. Öyle ya “Sizi nereden tanıyorum?” diye bir soru varsa ortada karşılığı da “Deneme’den tanıyorum!” olacaktır! ? Sizi Nereden Tanıyorum/ Mehmet Serdar/ Sözcükler Yayınları/ 252 s. 18 NİSAN 2013 ? SAYFA 5 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1209