08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mehmet Serdar’dan yeni denemeler toplamı Sizi Nereden Tanıyorum? Mehmet Serdar’ın kitabında konular kadar o yazıların okurları da değişik. Tanışlar, aşinalar var; eller var, uzakta olanlar, yabancılar var! Ama bereket versin, ‘deneme’ herkesi tüm okurları birleştirmekte. Çünkü, deneme varsa, okurlar birbirleriyle tanışıyor demektir. Öyle ya, “Sizi nereden tanıyorum?” diye bir soru varsa ortada, karşılığı da “Deneme’den tanıyorum!” olacaktır! Ë Uğur KÖKDEN ehmet Serdar, 1988’den beri deneme yazmakta ama kitapları son onon beş yılın içine sığıyor. Sizi Nereden Tanıyorum? ( Sözcükler Yayınevi) kitabı, yazarın yedinci deneme ürünü. Sonra geleceklerin de bir tür habercisi. Kitap, birçok bölümden oluşmakta: sözgelimi başta ‘deneme’ türü olmak üzere, İstanbul, müzik, resim, sinema, sonra siyasal çokkatmanlı denemeler, kimi kitap değerlendirmeleri ve son olarak da, hiçbir alt başlığın içinde toplanamayacak olanlar. İlk yazının “Deneme ve Umut” başlığını taşıması, kuşkusuz bir rastlantı değil. M. Serdar’ın açıkça dile getirdiği sav şu: “Her deneme, aslında, ‘Deneme nedir?’sorusuna bir yanıt niteliği taşımakta.” “Her deneme, aslında, ‘Deneme nedir?’sorusuna bir yanıt niteliği taşımakta” diyor Mehmet Serdar. M Böyle bir düşüncenin yersiz olduğunu söylemek çok zor. Gerçekten, her deneme, kendi arayış çabasının içinden doğmaz mı? Belki de, denemeci, yaşamın gizleri ardında koşan sessiz bir avcı sayılabilir. Şiirle, romanla, dahası öyküyle bile karşılaştırılınca hayal gücü ve kurgu alanlarının dışında gerçekle içlidışlı olan alçakgönüllü ve sessiz bir derinlikler avcısı. ‘SEVGİLİ GÜNLÜK’ Yazarın tür üstünde yoğunlaşan bir ikinci denemesi, “Sevgili Günlük”. Kitapla genç okurları arasında, çok önem taşıyan bir köprü. Çünkü Serdar değil mi, “Yazıya başlamanın ilk adımı günlük”tür diyen? Bununla da kalmayıp, “günlüğün insanı düzenli, diri ve her an yazıya dönük tutan bir yanı olduğu” düşüncesini taşıyan? Böyle bir Mehmet Serdar’a göre, “içimizde özellikle iki farklı ses dünyası var ki, bunlar sırası gelince bizim yüreğimizi kabartıyor, gözümüzü yaşartıyor, soluğumuzu kesiyor.” söz, üstü kapalı da olsa gençleri günlük tutmaya iten bir amaç taşımıyor mu? Öyle ya, “Günlük, bir anlamda belleğin yerine geçiyor.” Başka bir deyişle de, “insanın kendisini ifade etmesi; ayrıca, deneme,yazarın yazma becerisini de geliştiriyor.” Günlük örnekleri verirken de yazar A.Ağaoğlu’nu, C. Süreya’yı, Oğuz Atay’ı ve Mehmet Uzun’u zikrediyor. Öte yandan, ortaöğretimde, çocukları kitap okumaktan nefret ettirici türden bir yaklaşıma sahip ‘edebiyat dersleri’ni eleştirmekten de haklı olarakgeri kalmıyor. “İstanbul’u Geziyorum”, “Çarşambaları İstanbul”, “Üçüncü Köprü”, “Rant” ve “Alışveriş Merkezi” başlıklı denemelere gelince... Bu bölümde, yazar konusuna daha çok bir inşaat mühendisinin yaklaşımı, dikkati ve mesleksel içgüdüsüyle yaklaşıyor. İstanbul’a yüzyılların yücelttiği bir sanat yapıtı olarak saygıyla yaklaşan, o gözle bölgeyi ve kenti inceleyen bu bölümün ilk iki denemesine gelince, böylesi bir yaklaşımın imparatorluk başkentine bir çeşit ‘sevgi ve vefa borcu’ olduğunu söyleyebiliriz. Bu kentte yaşayıp,“bu kentin tarihsel, kültürel, doğal değerlerini adım adım duyumsayarak” ne ölçüde tanıyoruz? Kaldı ki, yazar da “İstanbul gibi bir kentte yaşamanın ne büyük bir şans olduğunu geç fark ettim” demekte. Çünkü, “gezmenin insanı ne denli zenginleştiren bir eylem” anlamı taşıdığını insan ancak gezerek görüyor, anlıyor. İlk gezdiği yer üstelik, baba/oğul birlikte Beylerbeyi Camii. Sonra Beylerbeyi Hamamı. Arkasından, Sultan Abdülaziz’in yazlığı sayılan Beylerbeyi Sarayı. Onun da ardından, sarayın ya nında biraz yavan kalan Küçüksu Kasrı. Tümü Anadolu yakasında ve Balyan’ın yapıtları. İkinci gezi güzergâhı, Anadoluhisarı’ndan önce gelen Rumelihisarı olmuş. Aşiyan Müzesi. Ve onun tam karşısına denk düşen Kandilli Tepesi. Adile Sultan Sarayı. Cemile Sultan Korusu. Tepelerden Boğaz’ı seyretmek gibi değişik bir haz ve yaklaşım. Bu arada, bir yandan Çarşamba Gezileri’ni sürdürürken bir yandan da bunca yıl Pierre Loti Kahvesi’ne hiç çıkmamış insan olur mu? diye soruyor kendisine. Ancak sorusunun en yakın cevabı işte bu satırların yazarı! “İstanbul’un en güzel yapılarının camileri” olduğunu söyleyen M. Serdar, bu camiler arasında da ağırbaşlı güzelliğiyle ruhunu en çok okşayanın Mihrimah Sultan Camii olduğunu söylemeden edemiyor. Acaba, ikisi İki Mihrimah aynı zamanda mı? Üsküdar’daki ve de Edirnekapı’daki? Ardından, Mihrimah Sultan’ın kocası Rüstem Paşa’nın adını taşıyan, çinileriyle ünlü Eminönü’ndeki ünlü Mimar Sinan yapısı cami. Sonra, Surlar,Tekfur Sarayı ve yanındaki Bizans yapısı Anemas Zindanı’yla bir başka “Mimar Sinan mücevheri” sayılacak olan yarım kubbelerinin kemerleri bir yeşil/bir sarı taşla örülmüş Kazasker İvaz Efendi Camii (1585). Ya arkadan gelmesi zorunlu Bayezid Camii, Şehzadebaşı Camii ve görkemli Süleymaniye! Bu bölüme ‘Üçüncü Köprü’ denemesiyle, günümüzde açık bir haksız kazanç türü olan ‘Rant’ da eklenebilir. “Kentlerimizi içten içe çürüten bir olgu olan, ‘Rant’! Müzik, resim ve sinema dallarına gelince, yazarın Şostakoviç’e duyarlığını öne alarak onu izleyen ‘Cazın Büyüsü’ ve ‘Türkü’; sonra da Osman Hamdi Bey’in resminden yola çıkılarak kaleme alınmış ‘Kaplumbağa Terbiyesi’ başlıklı deneme. En sonra da, Semih Kaplanoğlu’nun Yusuf Üçlemesi filmi üstüne izlenimler. Zaten yazarın, önceki yıllarda yayımlanmış okurlarının zevkle anımsayacağı bir sinema denemeleri derlemesi yok muydu, Yirmi Film / Yirmi Deneme? ‘HATIRLAMAK’ Mehmet Serdar’a göre, “içimizde özellikle iki farklı ses dünyası var ki, bunlar sırası gelince bizim yüreğimizi kabartıyor, gözümüzü yaşartıyor, soluğumuzu kesiyor.” Bu nedenle, “nasıl olduğunu bilemeden insan kendini belirli bir tür müziğin dinleyicisi olarak buluyor.” Bir de, hiçbir sınıfa girmeyecek gibi olan denemeler var: ‘Hatırlamak’, pek çok kişinin anılarına mal olmuş ‘Asansör Kapısı’ bir dönemin unutulmaz ‘Aksaray Dolmuşu’ Taksim ile Aksaray arasında çalışan dolmuş arabasıyolcularına ilişkin ortak ya da benzer yazgılar; sonra bir de, ‘Postacı ve Üniversiteler’. Son olarak, üç kitap değerlendirme denemesinin (‘İsviçre’de Yalnızlık’, ‘Hep Yanımda Kal’ ve ‘Dün ¥ SAYFA 4 ? 18 NİSAN 2013 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1209
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle