22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

K T iyatromuz, gerek dış etmenler bağlamında siyasal erkten gelen baskıyla gerekse kendi iç yapısından kaynaklanan pek çok sorunla boğuşurken yeni bir mevsime daha giriyor. Buna, “deha” niteliği taşıyan yitiklerimizi de ekleyebiliriz. Sözgelimi Türk tiyatrosunun gelecek çağlarda da değerini koruyacak az sayıdaki oyun yazarlarımızdan biri olan Güngör Dilmen bu bağlamda alınabilir… 1950’lerle 60’ların tiyatromuzda “altın çağ” olarak görülmesi rastlantı değil. Tiyatromuzun yanı sıra sinemadan resme, müzikten yazına tüm sanat ortamlarında bir büyük dönüşümün yaşandığı, her sanat türünün bir dizi tepkimeye girip çeperleri dışına çıkarak ötekiyle yüzleştiği, kendini evrensel sanatın ölçüsüne vurarak eşitlendiği bir dönem bu. Tiyatromuzu farklı damarlardan besleyen bir yazar olarak Güngör Dilmen’in, andığım döneme de damgasını vuran oyunlarından oluşan bir kucak kitap var masamda. Dünyanın da sayılı tiyatro yayıncılarından MitosBoyut’ça “Toplu Oyunlar” başlığı altında yayımlanan yedi cilt… Midas’ın Kulakları, Midas’ın Altınları, Midas’ın Kördüğümü (Toplu Oyunları 1/ “Midas Üçlemesi”, 1993); Kurban, Bağdat Hatun, Aşkımız Aksaray’ın En Büyük Yangını (Toplu Oyunları 2/ “Kadın Oyunları Üçlemesi”, 1996); Küp Hamit, Avcı Karkap, Ayak Parmakları, Galatea ile Pigmalion, Toplar ve Paşalar, Misyoner, Afyon Savaşı (Toplu Oyunları 3/ “Kısa Oyunlar”, 1996); Deli Dumrul, Akad’ın Yayı (Toplu Oyunları 4/ 1998); Kuzguncuk Türküsü, Şan, Şeref, Ün=Amfitrüon (Toplu Oyunları 5, 2000); Devlet ve İnsan, İttihat ve Terakki, Hakimiyeti Milliye Aşevi (Toplu Oyunlar 6, 2003); Keşif, Yol, Pantolog, İlse Koch, Girit Masalları, Hezarfen Ahmet Efendi, Karagöz’ün Filozofluğu (Toplu Oyunları 7/ “Gölge Tiyatrosu” Oyunları, 2010)… Bir üçleme de Pan Yayınları’ndan: Ben, Anadolu (EskiçağlılarOsmanlılarCumhuriyetliler, 2008). MitosBoyut’un yayımladığı tek oyunlar da var: Osmanlı Dram Kumpanyası (2002), Gelileo’nun Günahları (2009), Canlı Maymun Lokantası (2011)… Ölümü ardından son oyunu da, yenilerde okurla buluşturuldu Güngör Dilmen’in: Sokrates “Bulutlar”da (MitosBoyut, 2012)… Görüldüğü gibi geniş dağar oluşturmakla kalmıyor bunlar, Ayşegül Yüksel’in dile getirişiyle “dünyanın çevresine oyunlardan bir kuşak sarmış” yazarını “tüm insanlığın sesini taşıyabilmiş, bu nedenle ‘evrensel’ bir söylem yaratabilmiş” konuma da ulaştırıyor. (Sokrates “Bulutlar”da, 7) O halde gelin, okuma adamızın olanakları içinde “Güngör Dilmen Tiyatrosu”ndan adım atmaya çabalayalım usulca… OYUN YAZARLIĞIMIZDA ÖLÇÜT OLUŞTURMAK... Sahnede bir oyunu izlemek ayrı, bunu önSAYFA 16 ? 27 EYLÜL itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA msaslankara@hotmail.com sadikaslankara@gmail.com Tiyatro yazınımızda bir deha: Güngör Dilmen ceden, peşi sıra ya da eşzamanlı okumak çok ayrı edim. İki farklı türün algısı, alımlanışı söz konusu burada. Verimleniş bağlamında da farklı iki yapıt sayılmalı yazılı metinle sahnedeki metin. İlkinde karşınızda yazar vardır, ikincisinde yönetmenden oyuncuya, tasarımcılara, sahne arkası emekçilerine sanatın yapıcısı, zanaatçısı bir dizi insan karışır işe. Yine de seyrederken alınan hazzın benzeri metin okunurken de yakalanıp, sahnede izleniyormuşçasına görsellik kurulabilmeli. Ne ki oyun, bunun ötesinde yazınsal bağlamda da haz vermek zorundadır okura. Demek ki görselliği açığa çıkaran yanıyla sınırlandırılamaz oyun, çünkü yazınsal açıdan da vazgeçilmezlik, sıra dışılık beklenir metinden. Ancak bu nitelikteki oyunların kalıcılığından söz edilebilir… İşte Güngör Dilmen oyunları, sahnelenirlikleri kadar okunurluk, alımlanırlıklarıyla da, okuma hazzını yeniden yeniden ateşleyebiliyor. Kışkırtıcı yanlarıyla okuma kıvraklığı sağlıyor ayrıca. Gözünüzü kısıp baktığınızda başta şiir olmak üzere öyküden söylenceye, masaldan romana, anlatıya pek çok alana uzanarak koygun bir tat yayıyor. Antikçağ tragedyasıyla komedyasını Türkçede, hem de bütün bütüne bizden kılarak yeniden, taptaze kurmayı başaran bir büyücü yazar o. Gerçekten de şiirin antikçağ metinlerine bandırılmış havasıyla yüz yüze gelebiliyor insan onun oyunlarında. Gerek Midas Üçlemesi gerekse Kurban, Bağdat Hatun vb. oyunlar bunu serimleyen zengin örnekler… Güngör Dilmen, biçemsel, dilsel zenginlikler, görsel, işitsel, imgesel bezemeler, hem geleneksel hem modern örgelere dayalı öykülemelerle yerel, ulusal, evrensel bağlamda yapılandırdığı oyunlarında, salt teknik uzluk yansıtan oyun yazarlığının ötesine geçerek bir oyun yazarının nasıl, ne tür oyunlar verimlemesi gerektiğinin de yanıtını getiriyor aynı zamanda. YAZI DİLİNDEN SAHNE DİLİNE AKAN BÜYÜ... O, yalnız Türkiye’nin değil, dünyanın da önemli oyun yazarlarında biri elbette. Bu çerçevede söyleşim örgülerinden yansıyan dil seçiciliği üzerinde özellikle durulabilir. Tekerleme, zincirleme vb. ses oyunları, tartımları da eklenmeli buna. Bu ustalık eksiltilerle, sonra kesikli, sıçramalı söyleşimlerle sürüyor. Yüksek soyutlayımıyla, yabancılaştırma olanakları sağlayan diliyle tiyatro yazınımızda örnekçe bağlamında alınması zorunlu onun. Bulup çıkardığı, ürettiği sözcüklerle, bunları sahnede bütünleyişinin de altı çizilmeli. Üretmese de ateşini harlandırıp canlandırdığı sözcüklerle ağır bir dil işçiliği sergilediği, metnini yer yer şiiril kıldığı, anadilimizi çiçek bahçesine dönüştürdüğü görülebiliyor Dilmen’in. Ama ilginçtir, sözcükler kendi üretimi de olsa, sahne düzeni, oyun akışı, karakterler yerellik de yansıtsa hiçbir zaman yalınkat bir “yerlilik”, “bizdenlik”le karşılaşılmıyor onda. Dilmen anlatımcılığa düşmüyor değil… Kimi oyunlarında bir çalım saltık bir anlatıcı gibi görünebiliyor… Ne var ki usta yazar bunu kolayca aşıveriyor. Yer yer anlatımcı izlenimi bıraktığı açık biçimli oyunlarında ya da sözgelimi Galileo’nun Günahları?’nda karakterler çizgiselleştirilmeden, içlerinde var olan derin çatışmalarla yansıtılıyor çünkü. O zaman okur/seyirci, bunları kendisine söylenmiş sözler bağlamında almaktan uzaklaşıyor enikonu. O, gizli bir şair bunların ötesinde. Ancak tüm oyunlarında, yine de tiyatronun eylemsel dil mantığıyla yöneliyor bize. Hatta Midas’ın Altınları’ında Dionizos’u da aracı kılıyor: “Öykü değil oyun ister.” “Oyun dediğin yaşanmalı./ Söz eylemi, eylem sözü açmalı.” (126, 127) Güngör Dilmen, geleneksel seyirliklerimiz bağlamında meddahtan gölge oyununa, ortaoyunundan köy seyirlik oyunlarına uzanmakla yetinmiyor, buna çağdaş korolar, ağıtçılar vb. farklı ritüeller, çeşitli alanlara yayılan araç gerece dayalı öğeler, kabarede görülen sözel, eylemsel oyunbazlıkları ekleyerek de bir büyünün akmasını sağlıyor sahneye… Sözgelimi Aşkımız Aksaray’ın En Büyük Yangını’nda sahneyi kurarken, “Sokağın ritmi/nabzı, kimliği duyulmalı” deyiveriyor bir yerde. (207) Soluğunu oyuna yayarken Dilmen, bu bağlamda metni nerede hangi hızla, tartımla geçmesi gerektiğinin hesabını yapıyor. Gücü tükenip de soluğu kesiliveren bir yazar değil o. Bu güçlü soluğu tüm oyunları kadar kısa oyunlarına da yayıp ayarlayabiliyor çünkü. Dilmen kişilerini, dümdüz de olsa inişli çıkışlı yanlarıyla derin birer karakter bağlamında ortaya çıkarmakta usta… Söyleşimleriyle yürek titretişi de buradan besleniyor herhalde. Kadınlar ise apayrı bir yere oturuyor bu oyunlarda. Güçlü kişilikleriyle onlar, tutkulu ama kararsız, buyurgan ama ürkek erkeklerin önündeler hep. Örneğin “Kadın Üçlemesi”nde sert, bellek sarsıcı girişlerle, etkileyici sahne ortamları, ölümcül olgulara gebe söyleşimlerle seyirciyi elektrik akımına kapılmışçasına çarpıyor adeta. SAHNENİN SORGULAYICILIĞINDAN KAVRAMSALLIĞA... Güngör Dilmen, tiyatro yazınımızda belirgin biçimde önlere geçerken bu sanatın sorgulayıcı gücüyle olanaklarını da sonuna dek kullanıyor. Nitekim bağnazlık, bilim karşıtlığı, boş inançlar, tapınımlar, dogmalar, tabular, buyurganlık, tutkular, erk vb. onun sorgulama alanına giren olgular. Ama asıl başarı, Dilmen’in bunlardan kalkarak sorunları kavramsallaştırma ustalığında aranmalı… Kavramsallık; insanın yoğun bir düşünü sürecine girip bir an, gerçekliğin kendisiyle kendi zamanını, bütün olup bitenleri yerli yerine oturtup bambaşka bireşimlere açılabil mesi, böyle bir güvene kavuşması, sorunun ta içine girmesi, bir kavram eşliğinde bunu nicelleştirerek onda bütün dünyayı değerlendirebilmesi eylemihüneri olarak alınabilir. Bu nedenle onun oyunları, bir bütün halinde göz önüne alındığında soyutlayım, dönüştürüm düzleminden sorgulayıcılığa, kavramsallığa her aşamada Doğuyla Batıyı, Anadolu temelinde bütünleyen tutum sergiliyor. Sonra oyunlarındaki yapıp etmeler, bizi bireysel erdemi sorgulamaya da itiyor enikonu. Ancak bütün bunlar tiyatro sanatının gerekleri doğrultusunda sunuluyor. Eğlence öğesi, usla karılırken eylemsel, ezgisel, görsel, işitsel bir sarmal geliyor önümüze. Gerçekten onun her oyununda diyelim tartışılırken, sorgulamaya girilirken bir curcuna havasıyla karşılaşılıyor sanki. Kimi tragedyaları dışında bütün oyunlarında karşılaşıyoruz bununla. Örneğin Galileo’nun Günahları?’nda Galileo, “dinleyenlerin kafalarına yaman kuşkular sokuyorum” diyor, “Hem, kuşku sormaz ki sana, ne zaman kafanın içine gireceğini” diye ekliyor. (8) Sımsıkı anlatımcılığa kaymış göründüğü yerlerde bile tiyatrosal ilmekler atmakta gecikmiyor Dilmen. İşte o zaman evrenselliği besleyen köklerin, kavramsallığın, içkinliğin, oyunların iç dinamizminden çıktığı görülebiliyor. Bu çerçevede Sokrates’in, Sokrates “Bulutlar”da’da beyni, “düşün doğuran bir rahim” (13) olarak alması doğallaşıyor. Sokrates nasıl zehirlemiştir peki Atina gençliğini? “O zehir zıkkım sorularıyla…” (19) “Soru” ile “zehir”in aynı imge bağlamında alınışı bile yine o büyük kavramsallığın önüne çıkarıyor bizi. Türk tiyatrosu çektiği sıkıntılara, yaşadığı acılara, Güngör Dilmen, Ergin Orbey, Müşfik Kenter, Cüneyt Türel gibi yitirdiği değerlere karşın görkemli yolculuğunu sürdürüyor… Evet, perdeler açıldı, açılacak. Siz oyunları okumaya, seyretmeye hazır mısınız? Baksanıza kitaplar sergenleri kaplıyor, salonlarda ziller çalıyor… Ah keşke anlı şanlı romancılarımızla öykücülerimiz de seyretmenin ötesinde okuyabilseler Güngör Dilmen’i…? 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1180
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle