04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

arı klı n rı upkeeki rak ök üyor sürse” mrk’ü sosyoaplar bildizaevleİsmail erde dıklarıvdiği uplaşürtlearının, bu ültmak t gazeürk, ’de çağı koiyle fından 970’te diğinan Yılm üzeyan işgüzel, 970 yılı ans 70 z’ın 70, bir e siyai, çabaceğini ? anı, bir deneme, ülkenin sorunlarını ele alan uzun yazılar yazarlar birbirlerine... Yılmaz Öztürk bazen birkaç günde tamamlar bir yazıyı/mektubu. “Yılmaz’ın altmışlardan bu yana gerek eve gerek çeşitli zamanlarda fakülteye, çeşitli zamanlarda çeşitli cezaevlerine, sıkıyönetim tutukevlerine gönderdiği mektuplar vardır. Bunlar düşün özgürlüğü, ifade özgürlüğü, Türkiye’deki ve dünyadaki toplumsal ve siyasal ilişkiler yönünden çok değerli, çok aydınlatıcı, günümüze ayna tutucu mektuplardır” der İsmail Beşikçi. Kendisiyle dostluğunun ötesinde önemli ve değerlidir İsmail Beşikçi ve görmezden gelinmiştir, yok sayılmıştır. “Otuz yıldır Beşikçi’yi görmezden gelen tatlı su balıkları” dediği, aydın demeye dilinin varmadığı “okumuş yazmışları” eleştirir Yılmaz Öztürk ve şöyle der bir mektubunda: “Beşikçi’nin zindanı onların kristal avizeli saraylarından daha aydınlık.” İsmail Beşikçi, yattığı cezaevlerindeki koşulları, hapishane arkadaşlarının çeşitli tutumlarına ilişkin gözlemlerini dile getirir. 1979’da İstanbul Toptaşı Cezaevi’nde yatarken “fareler kedilerden büyük”tür. 12 Eylül öncesi zamanlardır; dostların ölüm haberleri gelir dışarıdan. “Ümit (Doğanay) Hocanın katledilmesinden büyük üzüntü duydum” der; Cavit Orhan Tütengil’in öldürülmesinin ardından yazdığı mektupta “arkadaşlarımız birer birer katlediliyor” diye yazar. Toptaşı Cezaevi’ndedir Beşikçi; 12 Eylül’den bir hafta önce Adapazarı’na, bir süre sonra Kaynarca Cezaevi’ne, oradan İzmit’e, oradan Çanakkale Cezaevi’ne, 1984 Kasımı’nda da, “27 saat süren bir yolculuktan sonra” Gaziantep Cezaevi’ne sevk edilir. Bütün bu yaşananlar yalın, abartısız ve yakınmasız yansır mektuplara. Dışarıda geçirilen birkaç yıldan sonra 1991’de Ankara’da cezaevinde yatarken Hakkâri’den bir çobanla tanışmıştır; özel tim tarafından ağzına kurşun sıkılmış, “alt ve üst dişleri sanki birbirlerine kaynamış”, ağzına ancak süt akıtılabilen çobanı anlatırken de aynı yalınlıktadır. Her koşulda sakin ve rahattır Beşikçi. Her mektupta eşlere selam gönderilir karşılıklı. Yılmaz’ın bir kızı vardır, Elif; eğitimiyle, yakından ilgilenir Beşikçi. Kadınlar ve çocuklar önemlidir ve kadın sorunu “özünde eşitsizlik sorunu”dur. Bir arkadaşıyla birlikte Behice Boran’ı evinde ziyaret etmiştir Beşikçi. “Behice Hanım” reçel yapmaktadır, iş kıyafetiyle karşılar onları, Kürt sorunu üzerine konuşurlar. Beşikçi’nin bu ziyarete ilişkin gözlemlerini paylaştığı mektup, kadının toplumdaki yerine ilişkin yorumlar içerir; sosyalist yöne timlerin de kadın sorununu çözemediğinden söz edilir. Kitaplardan, dergilerden, sıklıkla söz edilir; sayısız kitap adı geçer, bazı kitaplara dair düşünce aktarımları, eleştiriler yapılır karşılıklı. Cezaevindeyken arkadaşından çok sık kitap ister Beşikçi. Osmanlıcasını, Fransızcasını geliştirmektedir; sözlükler de ister arkadaşından. En eski tarihli mektup, Beşikçi’nin yazdığı 1975 tarihli mektuptur ama daha eski mektuplar da vardır aslında. Yılmaz Öztürk, Beşikçi’nin askerlik dönemi ile 12 Mart arası dönemde kendisine yazmış olduğu mektupları bulamadığından oysa Beşikçi’nin o dönem Bitlis’ten gönderdiği mektupların, “Doğu Mitingleri dönemine ilişkin mektupların” çok önemli olduğundan söz eder. Bulacağına inanır: “kitapların arasında bir yerdedirler mutlaka...” Beşikçi de halen bu umudu korumaktadır. Tahliyeler olduğunda cezaevi kapılarında bekler Yılmaz Öztürk. Duruşmalarına katılır Beşikçi’nin. Duruşma salonlarındaki atmosferi yansıttığı, insan tahlilleri, siyasal sisteme, düzene ilişkin değerlendirmeler yaptığı mektuplar yazar. 1994 baharında İstanbul Sultanahmet’teki “büyüleyici” atkestaneleri ağaçlarını yazar Yılmaz Öztürk, söz verir “erguvanların çiçeklenmesini de” anlatacağına... İsmail Beşikçi, “Artık 61 yaşında sayılırım” der ama kendini “büyümüş, erişkin, yetişkin bir kişi olarak hissetmiyor”dur... İki büyük çocukturlar, her koşulda dost. Yarım yüzyıla yakın sürmüş bu dostlukta, “ışıklı dost” Yılmaz, “ömrü yeterse” Beşikçi’yi yazmayı istediğini söylemiştir. Bu artık mümkün değil ama Beşikçi’nin kaleminden Yılmaz Öztürk’ü daha yakından tanıyabilmeyi umut edebiliriz... Ajans 70’in bastırdığı “toplumu, siyaseti, yöneticileri ince ince eleştiren” 80 kadar karttan 55’i mektuplarla birlikte kitapta yer almaktadır. İsmail Beşikçi’nin kaleme aldığı “Kırk Yıl” yazısı kitabın başına konsa daha iyi olurdu ama bu yazıdan başlayarak okunabilir kitap. İsmail BeşikçiYılmaz Öztürk Mektupları’nda gerçek dostluk bütün görkemiyle ortadadır. “Albüm” bölümündeki fotoğraflara aydınlık gülüşler olarak yansıyan bu dostlukla, toprağa kök salmış ağaçlar kadar güçlü görünüyor her ikisi de...? (*) Ağaç kökleriyle güçlüdür, insan dostlarıyla (Kürt atasözü), 1 İsmail Beşikçi Vakfı Yayınları, İstanbul, Mayıs 2012, 320 s. tkısı lmasıher zan bir i arkap eder evinde şarın de bir tebbir Yılmaz Öztürk ile İsmail Beşikçi. Mayıs 2004, Ankara. 1180 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1180 27 EYLÜL 2012 ? SAYFA 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle