29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KİTAPÇI ? M. YENER, A. AKAL, N. YILMAZ, Ç. GÜNDEŞ Gençleri fantastik bir tatil bekliyor... Pasaklı ve Diğer Yaramazlar/ Alison Maloney – Maddy McClellan/ Emma McCann/ Daniel Postgate/ Çeviren: Deniz Özmen/ İş Bankası Kültür Yayınları/ 2012/ 4+ Pasaklı, Çomar ve Benekli isimli üç köpeğin eğlenceli öykülerinin yer aldığı kitap “İlk Okuma Kitaplarım” dizisinden çıkmış. 47 yaş grubu için farklı bir formatta hazırlanmış. Gözünüze biraz kalınca görünse bile kaygılanmayın; büyük puntolarla ve her sayfaya en fazla iki üç cümle ile hazırlanan kitap okulöncesi dönemi yaş grubunun da kolaylıkla izleyebileceği nitelikte. Resimler de çok eğlenceli, hareketli. Gelelim kahramanlara; Pasaklı, Çomar ve Benekli çok akıllı ama biraz yaramaz üç köpek. Zaman zaman kavga ediyor, zaman zaman birlikte oynuyorlar. Hayvan dostlar üzerinden verilen gizli iletiler çocukların duygusal ve psikolojik gelişimlerine destek olacak nitelikte. Kitaptaki üç öykü de farklı sanatçılar tarafından yazılmış ve resimlenmiş. Çomarın Yemeği’ni Alison Maloney yazmış, Maddy McClellan resimlemiş. Çomar, en sevdiği kemiğini bahçeye gömer. Komşusu Tüylü ne yapar ne eder, Çomar’ın kemiğini bulur ve olanlar olur. İki komşu hırlaya hırlaya, itişe kakışa kemiği çekiştirip dururken kime rastlarlar dersiniz? Birdenbire kavgayı bırakmalarının sebebi nedir sizce? Balıklar Top Oynamaz: Emma McCann’ın yazıp resimlediği bu öyküde Benekli’yle tanışıyoruz. Benekli’nin sahibi Emir, bir gün elinde küçük bir akvaryumla eve gelir. Babasının aldığı altın balığı sevinçle Benekli’ye gösterir. Benekli ve balık bir süre bakışırlar. Bu durum Benekli’nin pek hoşuna gitmez. Yine de bu balığın yapabileceği ilginç bir şeyler olabileceğini düşünür. Bir gün onunla top oynamak ister ama Emir; “Balıklar top oynamaz Benekli,” diyerek onu azarlar ve sepetine geri dönmesini söyler. Benekli iyice bozulur ama pes etmez. Ancak tüm girişimleri Emir tarafından engellenir. Benekli iyice bozulmuştur. Ta ki bir gün… Ama yok daha fazla anlatmayalım. Benekli’nin bu balıkla ortak noktasının ne olduğunu siz bulun. Eve “yeni gelen kardeşi” veya “bizden farklı olanı” kabul etme, empati kurma kavramlarını anlatan, yetişkinlerin ve toplumun bu gibi durumlardaki yaklaşımlarının önemini vurgulayan öykünün en güzel yanı bu kavram ve duyguların örtülü bir anlatımla verilmesi. Kitaptaki son öykü, Daniel Postgate tarafından yazılıp resimlenen Pasaklı. Pasaklı, kötü kokan şeyleri seven bu nedenle sürekli çöp kovaları ve çamur birikintilerinde dolaşan bir köpektir. Doğal olarak kendisi de leş gibi kokar. Ailesi ne zaman yıkamak istese ne yapar eder kaçmayı başarır. Ama bir gün, ailesi plaja gider, Pasaklı da Büyük Teyze Şukufe ile baş başa kalır. Şukufe Teyze, tam bir temizlik meraklısıdır. Önce evden başlar temizliğe, sonra mutfak gereçleri derken… Tahmin ettiniz değil mi, Şukufe Teyze’nin niyetini? Sizce Şukufe Teyze Pasaklı’yı temizleyebilecek mi? Tombul Tırtıl (Doğadan Yaşam Öyküleri)/ Hüseyin Avni Özen/ Resimleyen: Murat Efe/ Büyülü Fener Yayınları/ 2012/ 32 s./ 69 “Doğadan Yaşam Öyküleri”, sekiz kitaplık bir dizi. Doğaya ve hayvanlara karşı büyük ilgi duyan yazar, hayvanların yaşamlarıyla ilgili gözlemlerini kendisi gibi meraklı okurlarla paylaşıyor. Gerçek bilgileri içeren öyküler, sekiz farklı hayvanın yaşam koşullarını, alışkanlıklarını anlatıyor: Karga, eşek, leylek, ardıç, solucan, martı, ayı, tırtıl. Yemeği fazla kaçıran tombul tırtıl, kendini tuhaf hissetmeye başlar. Battaniyesini örtünür ve uyur. Bir süre sonra uyandığında, tüylenmiş, kanatları çıkmıştır. Önündeki kısacık ömründe, çiçek tozlarını oradan oraya taşıyarak, doğaya çok yararlı bir ödevi yerine getirecektir artık… Kitapta tırtılın öyküsü anlatılırken, okurlara arılarla da ilgili bilgiler veriliyor. Fransa Gezisi/ Habib Bektaş/ Resimleyen: Anıl Tortop/ Top Yayıncılık /2012/ 24 s./ 8+ Kim koymuş sınırları? Neden var kapılar? Kim karar veriyor kimin kimden daha fazla hakka sahip olduğuna? Kim hangimizden daha üstün, daha kuvvetli, daha becerikli, daha güzel ve daha haklı? Almanya’da yaşayan Rıfat’ın sınıfı Fransa’ya gitmek üzere hazırlık yapmaktadır. Rıfat arkadaşları gibi çok heyecanlıdır. Günler süren hazırlıklardan sonra çok sevdikleri öğretmenleri Frau Koning, asık suratlı beden eğitimi öğretmeni Herr Greiner ve diğer sınıfın tarih öğretmeni Herr Unsinn’le birlikte yola koyulurlar. Eğlenceli başlayan yolculuk, Fransa sınırındaki pasaport kontrolünde altüst olur. Rıfat, Almanya’da doğup büyümüş, orada yaşayan bir Türk çocuğudur. Kimse ona Fransa’ya giderken vize alması gerektiğini söylememiştir. Pasaport kontrolündeki görevli onun pasaportunu görünce “Türksün ha!” der. Rıfat anlayamaz ne demek istediğini ama adamın sesindeki tınıdan pek dostça olmadığını sezmiştir. Ezile büzüle derdini anlatmaya çalışır. Ne ki görevlinin yüzündeki ifade asla yumuşamaz. Hep birlikte otobüsten inerler. Rıfat utancından büzülüp kalmıştır bir köşede. Öğretmenleri görevlilerle konuşmaya başlar. İşin kötüsü, arkadaşları da çok sinirlenmiştir bu duruma. Yola devam edememelerinin sorumlusu Rıfat’mış gibi konuşmaya başlarlar. Tartışmalar sürerken Rıfat kendini çok kötü hisseder. Kimseyi duymak, CUMHURİYET KİTAP SAYI 1168 kimseyle konuşmak istemez. Bir kenarda tek başına oturur. Bir suç işlemiş gibi başı önünde uzakta durur. “Tek istediğim şey yalnızlık şimdi” diye düşünür. O sırada, tam Rıfat iyice içine kapanmış ağladı ağlayacak durumda iken… Ne olur bilin bakalım, kim gelir yanına, neler söyler ona? Ya Fransa gezisi ne olmuştur acaba? Rıfat Fransa’ya girebilecek mi? Fransa Gezisi, Anıl Tortop’un yalın, duygu dolu çizimleriyle varsıllaşmış. Sadece resimlerden bile anlaşıyor Rıfat’ın duyumsadıkları. İyi okumalar! Fantastik romanımızda yeni bir renk ? Barış MÜSTECAPLIOĞLU rbuğ Kaya’nın ilk romanı Giddar’ı elime aldığımda, üst üste konulmuş iki tuğla kalınlığında cüssesine bakıp, başından ve sonundan biraz okur, bu yeni yazar hakkında bir fikir edinip bırakırım dediğimi hatırlıyorum, bu kadar uzun bir kitabı bitirebilmeyi gözüm kesmemişti. Üç, dört gün süren aralıksız bir okuma sürecinden sonra ise “ne de güzel yazmış adam” diyerek son sayfayı çevirmiştim. Binbir türlü entrikanın döndüğü saray koridorları, efsanevi kahramanların ruhlarını taşıyan ama bunun farkında olmayan sıradan insanlar, kendilerine dua edilmedikçe güçlerini kaybeden ve sıradanlaşan tanrılar, haritalarda yer almayan sürgün adaları... Sayfalardan taşan hayalgücü ve macera, temiz bir Türkçe ile birleştiğinde ortaya türü sevenler için son derece keyifli bir roman çıkmıştı. Fantastik kurgu, belirli ortak özellikleri olan kitapları tanımlamak için kullanılan bir terim. Kendilerine ait bir dünyası, tamamen yazarın hayalgücü ile yaratılmış bir haritası, ırkları, tarihi ve mitolojisi olan kitaplardan bahsediyorum, çoğunlukla teknolojinin yerini büyülerin aldığı, yüksek gökdelenlerin yerine bol bol orman ve deniz gördüğümüz, kamyon ve arabaların yerinde atlar, uçakların yerinde dev kuşlar ve ejderhaların olduğu dünyalardır bunlar. Bu yönüyle doğaya ve saflığına bir güzellemedir çoğu fantastik kurgu romanı. Türe hâkim olmayanlar dışarıdan baktığında bu kitapları gerçeklerden uzak, hayattan kopuk sansalar da, aslında bütün o olağanüstü detayların ardında, fantastik romanlar hayattan öyküler anlattıklarını iddia eden pek çok kitap kadar, hatta bazılarından daha fazla gerçeği anlatırlar. İnsanoğlunun hırsı, birbirlerine ettikleri haksızlıklar, savaşlar, önyargılar, dini baskılar, aşk, dostluk, idealizm ve kahramanlık, gerçek hayatta gerçek insanların yaşadığı tüm bu olaylar ve duygular, fantastik romanların da ana temalarıdır. Fantastik kurgu yazarları bu duyguları ve temaları alırlar, onlara hayal güçleriyle yarattıkları renkli elbiseler giydirirler ve düşledikleri evrensel bir tiyatro sahnesine yerleştirirler. Oynanan oyun ise aslında gerçeğin ta kendisidir. Erbuğ Kaya da Giddar’da tanrı kavramını, dini baskıları, insanoğlunun bitmek bilmeyen hırslarını belli bir milletten ya da kültürden bağımsız olarak sorgularken dostluğun ve dayanışmanın önemini hatırlatıyordu bizlere. Bunu görebilmek için ise önyargılardan sıyrılmak ve kitabın dünyasına girebilmek, o dünyayı orada yaşayanların gözlerinden görebilmek gerekiyordu. Yazarın Giddar’ın devamı olarak yazdığı Beşlerin Çağı isimli romanı yakınlarda yayımlandı ve ben de bu kez beklentilerimi yüksek tutarak kitabı okudum. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, Beşlerin Çağı fantastik kurguyu seven okurların çoğunu memnun edecek bir kitap. Erbuğ Kaya, Giddar’da işlediği temalara devam ederken bu defa insanların zalim tanrılara karşı gelmeye başladığı ve kendi içlerindeki gücü keşfettiği bir öykü kurgulamış. Burada zalim tanrıları ve kraldan çok kralcı takipçilerini, siyasi akımlardan cemaat ve örgütlere, sıradan insanlar üzerine tahakküm kuran her türlü baskı unsuru olarak okuyabileceğimizi düşünüyorum. Yazar insanların kendilerini bu güçlerin karşısında birey olarak ne kadar zayıf hissedebileceğine ve bazı kişilerin huzuru onlara teslim olmakta bulabileceğine değinmeyi de ihmal etmemiş. Erbuğ Kaya’nın akıcı bir anlatımı var, kısa cümlelerle tempoyu yüksek tutuyor, bu kadar uzun romanları okutabilmesindeki sır bence burada saklı. Romanın macera boyutu, görkemli savaş sahneleri gayet iyi işlenmiş. Tek eleştirebileceğim nokta, bazı bölümlerde karakter ve mekan isimlerinin ardı ardına sıralanması ve bu isimler farklı bir dile ait oldukları için kimin kim olduğu, nereye gittikleri gibi konuların karışabilmesi. Birçok karakter sahneye girip biz onlara daha tam alışamamışken yerini bir başkasına bırakıyor. Fantastik kurgu romanlarına özel merakı olanlar bu duruma ayak uydurabilse de, ilk defa bu tarz bir kitap okuyacaklar zaman zaman kendilerini kaybolmuş hissedebilir. Bunun dışında üzerinde çok çalışılmış, ilginç karakterlerle dolu, benim gibi bir romanda en çok keyif aldığı şey zekice kurgular olan okurların tat alacağı bir kitap Beşlerin Çağı. Her ne kadar bir devam kitabı olarak yayınlansa da, kendine ait bir öyküsü olduğunu, ilk kitabın karakterlerinin yer alması dışında Giddar’la bir göbek bağı olmadığını, bu yüzden tek başına da okunabileceğini söyleyebilirim. Daha önce hiç bu tür bir roman okumayanları zorlayabilir ama halihazırda fantastik kurgu okuruyum diyenlerin, sevdikleri tarzda Türkiye’de de iyi kitaplar yazıldığını görmeleri açısından Beşlerin Çağı’nı keşfetmeleri gerek. Tanrıların göktaşları içinde yeryüzüne düştüğü, zamanı durdurabilen kahramanların yaşadığı, suya, toprağa ve hayvanlara söz geçirebilen ruhların bulunduğu bir Türk romanına kaç defa rastlayabilirsiniz ki?? Juniper Berry Gizli Dünyaların Peşinde/ M.P.Kozlowsky/ Çeviren: Sinem Çelebioğlu/ Final Kültür Sanat Yayınları/ 2012/ 184 s./ 10+ Fantastik türden hoşlananlara önerilebilecek heyecanlı bir roman… Annesi ve babası, dünyanın en ünlü aktris ve aktörleri olduğundan, Juniper Berry, akla gelebilecek hemen her şeye sahipti. Aile, muhteşem bir malikânede yaşıyordu. Bu şartlarda on bir yaşındaki kızın imrenilecek bir hayat sürdüğü düşünülse de, anne ve babası artık onunla eskisi kadar ilgilenmemekte, üstelik tuhaf davranışlar sergilemekteydi. Juniper, malikânenin arazisi çok geniş olduğundan ve çevrede ev olmadığından, arkadaş da edinemiyordu; yalnız ve mutsuzdu. Soğuk ve yağmurlu bir gecede, anne ve babasının gizlice evden çıktığını gören Juniper, onları ormanın derinliklerine kadar takip eder. Anne ve babası acaba nereye gidiyor, kimlerle buluşuyordu? Ve neden? Juniper’in karşısında, yeraltı dünyasına dair çözmesi gereken büyük ve karmaşık bir gizem vardır. Neyse ki, bu konuda yalnız değildir, çünkü Giles ile tanışır ve onun ailesinin de aynı durumda olduğunu öğrenir. Iki arkadaşın, ailelerini kurtarmak için tehlikeye atılmaktan başka çareleri yoktur. Ruhlar Gölü/ Darren Shan/ Çeviren: Arif Cem Ünver/ Tudem Yayınları/ 2012/ 224 s./ 12+ Vampirler diyarındaki nefes kesici serüven tüm hızıyla devam ediyor! Korku ve vampir edebiyatının çağdaş ustası Darren Shan’ın, ‘Saga’ olarak adlandırdığı on iki kitaplık vampir serisinin sabırsızlıkla beklenen onucu kitabı Ruhlar Gölü raflardaki yerini aldı. Yazarı izleyen okurları kalbinden vuracak heyecan dolu bir serüvene hazır olun! Serinin bu kitabında; Darren hayatının belki de en büyük riskini alarak Harkat’ın peşinden yollara düşüyor. Bir daha geri dönememek pahasına verdiği bu karar yoksa Darren’ın yaşamına yeni bir yön mü verecek? Darren ve Harkat, Ruhlar Gölü’ne doğru yaptıkları zorlu yolculukta karşılarına çıkan inanılmaz engelleri aşmak zorunda kalırlar. Ölülerin gezdiği karanlık sularda onları ne bekliyor olabilir? Kahramanlarımız bu maceradan sağ çıkabilecekler mi dersiniz? Dehşetengiz bir dünyada, Vampir Prensi Darren Shan için ölümcül bir sınav daha! Efsane sonsuza dek yaşayacak! Kipri/Dick King Smith/ Çeviren: Gökçe Ateş Aytuğ/ Resimleyen: Ann Kronheimer/ Hayy Kitap/ 2012/ 88 s./ 8+ Azmi’nin mahallesinde bütün kirpilerin gitmeye can attığı bir park vardı. Parkın önündeyse vızır vızır işleyen bir cadde... Ah ne zordu caddeden karşıya geçmek! Arabalar, bisikletler, kamyonlar, hepsi kirpiler için hayati tehlike taşıyordu. Azmi ise karşıdan karşıya geçmek için güvenli bir yöntem bulabileceğine inandı. İnsanları izledi, azmetti ve Azmi’nin azmi trafiği yendi! Hayvan hikâyeleri çok sevilen İngiliz yazar Dick KingSmith’in klasikleşmiş kitaplarından biri olan Kipri, şimdi Türkçede! Karşıdan karşıya geçmenin güvenli bir yolunu arayan cesur kirpi Azmi ne kadar zor bir işe kalkıştığını hemen anlar. Daha ilk denemesinde başından büyük bir darbe alır, konuşması bozulur, kelimeler ve harfler birbirine karışır. Azmi ‘kirpi’ değil ‘kipri’dir artık. “Başım çok ağrılı şiddetliyor,” der ailesinin yanına döndüğünde. Sonra müjdeyi verir: “Caddelerin insandan geçtiği yeri buldum!” Fakat ne yazık ki insanların caddeden geçtiği yerlerin çoğu kirpiler için güvenli değildir. Azmi’nin bütün seçenekleri bir bir denemesi gerekecektir. Azmi azmeder, sonunda doğru yeri bulur ve adını tarihe altın harflerle yazdırır! Dodo Kuşu Cosmo/ Maya Çocuk/ Pat Rac/ Çeviren: Merve Solmaz/ 2012/ 38 s./ 4+ Cosmo yeryüzündeki dodo kuşu türünün son örneğidir. Robot gemisi 3RV ile birlikte başka dodolar bulabilmek umuduyla bir gezegenden diğerine yolculuk yaparlar. Uzun bir yolculuktan sonra, hâlâ hiçbir dodo kuşuna rastlamamışlardır. Cosmo çok yorulmuş ve umutları tükenmiştir. Bütün maceralardan vazgeçmeyi düşünür. Cosmo’nun moralini düzeltmek için 3RV ona müthiş bir hikâye anlatır: İki Kafa’nın Hikâyesi. Acaba bu hikâye Cosmo’yu devam etmeye ikna edebilecek mi? Yoksa dodo kuşlarını aramaktan vaz mı geçecek? ? E r. seviyorme SeviD) şı/Terry rı hakları, onuru yaratan e olaylar k komik Vakkas vdiniz? ydi? Neayan yer dresimiz: yenler fonunuzu, ınevini be mu? Biz, merak *Beşlerin Çağı/ Erbuğ Kaya/ İthaki Yayınları/ 2012/ 440 s. 5 TEMMUZ 2012 ? SAYFA 21 1168
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle