Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş N FİDAN VE AĞAÇ Bir fidan körpe bir fidan Bir ağaç yeşil bir ağaç Ağaç olacak bir fidan Orman olacak bir ağaç Bir fidan bir ağaç bir de ben Bir ormanız körpe ve yeşil Sizin bildiğiniz gibi değil Yeri oynatacağız yerinden Fidan diktim bir ağaç için Bir orman için ağaç serdim Koskoca bir orman verdim Bir fidan ve bir ağaç için AT KİŞNEMESİ Beklenmedik bir zamanda Doru bir atın kişnemesiyle Etrafta garip şeyler başladı Kendine göre dua etti herkes İnsanlar havaya el kaldırdı Neden niçin acaba derken Doru atın ikinci kişnemesiyle Toynaklarına baktı hayvanlar Sonra uzun bir yola koyuldular Yorgun düştü insanlar argın Kırılan kırıldı yakılan yakıldı Bitti her şey aygın ve baygın ERİYİP GİTMEK Seni yitirirsem açmışken çiçeğin Bitirirsem seni atmışken yüreğim Açmış çiçeğin tomruğunda yiterim Bitersin son atışlarında kor yüreğin Serüvenim çıkılmaz bir merdivendir Oraya el sürme kırılacak dümenim Sevişleri unutsan da hep sevilişleri Gizli de olsa nerde ettiğin o yemin Sıkı dualarıma girdinse günahlım Seni ellere verirsem günaha girerim Sevgiyle beslerim ve yavaş yavaş Paslı yaşlılığın yağında erir giderim YER VE GÖK İnsanın belden aşağısı yer Belden yukarısı gök İnsan bir parça yer Bir parça da gök Göğü al da götür Yeri ver de getir Alıp götürdüğün gök senindir Verip getirdiğin yer benimdir Yere yağan yağmursun Susayan yersin göklere Göğünden masmavi bulutum Yerimden yemyeşil otsun ECEL BAHANE Yer yarıldı ben yardım Yıkılan benim yakılan ben Gök açıldı ben açtım Açılan benim kapanan ben Yerde göğüm gökte yerim Bir elim gökte yerde bir elim Fenerim bir yıldız gibi iir Atlası CEVAT ÇAPAN Nusret Dişo ÜLKÜ/ Şiirler/ Makedoncadan Çeviren: Snejana DAMÇESKA ‘Bu toprağa bir başak yeter’ usret Dişo Ülkü, KosovaPrizren’de doğdu (1938). Priştine’ye geçerek “Tan” gazetesinin kültürsanat sayfaları yönetti. 1979’da, ilk Türkçe çocuk dergisi “Kuş”un yayma başlamasına katkıda bulundu. Nusret Dişo’nun sayfamızdaki şiirleri, “Kapanık Aşk Açık Mektup” adlı son kitabından aktarılmıştır. Daha çok çocuklar için yazan Dişo; çevirileriyle uzun yıllar Sırpça, Hırvatça, Makedonca ve Türkçe arasında bir tanışıklık kurmaya çalışıyor. Makedonya Yazarlar Birliği üyesidir. 1981’den bu yana, çok sevdiği Üsküp’te yaşamaktadır. Ağlayıp sızlar yüreğim Tamuda benim uçmakta ben Bu acunda geçicidir yerim Gitmek var da dönmek yok Bir bahanedir kapıda ecelim GÜN DOĞMADAN Gün doğmadan neler doğmaz Bir ben doğmam bir daha Bir yaylada tam tepebaşında İki mezar biri halâ boş Bahar açmadan neler açmaz Bir ben açmam bir mevsim daha Açık havada gök boşluğunda İki bulut var biri yağmurlu Gün doğmadan neler doğar Bir ben doğar bir ben ölürüm Ölüm yatağımın yanıbaşımda İki ecel var biri benim ecelim GEL DE GÖR Sıradağlardan keskin bir dağ Dağ başım duman almış Uyuyan durgun suyu geçtim Gel de gör kendimden geçtiğimi Ne bu ateş ne bu kara duman Her şey yanmış kül olmuş Başımı alıp yenibaştan geldim Gel de gör yenibaştan geldiğimi Tenim donmadı kanım dondu Bura gelen oydu ora giden o Kansız arlıya cansız arsıza gittim Gel de gör neredir gittiğimi BİR MASAL Bu toprağa bir başak yeter Bir ağaca bir dal Bu dala bir yaprak Ve bir masal Bu yaprak başak tarlası Dal budak bu ağaç vefakâr Bu dal yaprak dökümü Ve bir sonbahar Her yanı altın sarısı Bereket dolu bu ambar Bahara kaldı bu keşmekeş Bu masal ve bu sonbahar KÖR KANDİLİMİZ Uzak diyarlara yolumuz düştü Kırıldı kanadımız kolumuz Tenhaydı sağımız solumuz Yakalandık hem de suçüstü Yarlarımıza yakından ayna tuttuk Bizi kusturamadılar biz kustuk Yeniden değişiverdi eski halimiz Değişmedi yanan kör kandilimiz Ne üzüyorsa kendiliğinden uzuyor Uzun günler kısa gecelere kaldı Ters konuşanlar huzur bozuyor Dost eller düşman ellere kaldı HOŞBEŞ Şerbet sundular bir hoşbeşte Nasıl oldu da akıllarına uydum Daha neler duydum bir bilseniz Üstü silik bir defter buldum Hoş geldiler sefa geldiler amma İnatlarından çarıklarını yediler Ne ki gözleri bir devede kaldı Tek kamburlu yolu düzayak Birini tanıdım caydırılmıştı Öldü diye uydurulmuş yalanlar Açılanı açtık kapananı kapattık Kefenlere sarıldı birkaç kişi onlar? 5 TEMMUZ 2012 ? SAYFA 19 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1168