Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Rob nı’nda do yet eden kitabın g bu anlatı ğunu açı ? düz RENKLER SESLER HARFLER AYTÜL AKAL NİLAY YILMAZ ÇİĞDEM GÜNDEŞ MAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU KİTAPÇI ? M. YENER, A. AKAL, N. YILMAZ, Ç. GÜNDEŞ KİTAP GÖLGESİ Düş Hırsızının Çırağı Başkalarının düşleri neden gözetlenir, onları ele geçirmek insanı mutlu eder mi? Geride bıraktıklarını tamamen unutmak isteyen minik Kiraz’ın, biraz da hepimizin serüveni bu… dan beri hiç düş görmediği için başkalarının düşlerine göz diken kim dersiniz? Kitap bittiğinde, sıradan bir roman gibi yavan bir son değil, okuma emeğimizi boşa çıkarmayacak bir son bekliyor bizi. Metin, yalnızlık kavramı üzerinde de düşündürüyor. Bireylerin yaşadıkları yalnızlıklar onlara neler yaptırabilir? İnsanları başkalarını gözetlemeye iten dürtü yalnızlıkları mıdır? Düşlerimizi birbirimize anlatarak yalnızlıkları azaltabilir miyiz? Kiraz dışında çevrede başka hiç çocuk olmaması, bütün karakterlerin yetişkin olması kitap boyunca dikkat çeken bir ayrıntı. Kiraz yaşıtları yerine onlarla zaman geçirir. Kitapla ilgili derinlikli araştırma yapmayı düşünen akademisyenler/ eleştirmenler Kiraz’ın karakter tahlilini yaparken bu ayrıntıyı gözden kaçırmayacaklardır. Ahmet Önel’in çocuklar için yazdığı, 2010’da İş Bankası Yayınları’ndan çıkan çocuk kitabı Sahi mi Susam’da da mahallede türeyen bir düş hırsızından söz ediliyor, yetişkinler uyku uyuyamaz oluyordu. Belli ki Sahi mi Susam’da söz edilen bu imge yeniden dikilmiş yazarın karşısına, bir roman konusu olmuş; Düş Hırsızının Çırağı’nı üretmiş yazar. Aynı yayınevinden çıksaydı ikileme olduğunu bile düşünebilirdim bu iki romanın. İkisinde de, fazla yüklerinden, takıntılarından kurtulamayan bireylerdeki duygusal yük sezdiriliyor. Gerçek ve düş, iki karşıt kavram gibi görünen bu iki olgu masaya yatırılmış. İki kitaptaki çocuk kahramanların ortak noktaları ailelerinin olmaması. Onların gerçekte kim olduklarını anlatının sonunda anlıyoruz. İki roman da her insanın içinde sayısız fırtınalar olduğunu bir kez daha duyumsatıyor. Köşeye sıkışmış, çıkış yolu arayan insanların prototipleri boy gösteriyor anlatıda. Sahi mi Susam’da Susam’ın yaşıtlarıyla olmak yerine yetişkinlerle birlikte olması, bunun doğurduğu sonuçlar romanda vurgulanırken, Düş Hırsızının Çırağı’ndaki kahraman Kiraz, aynı sorunu yaşar. İki kitap da aile olma kavramı, ailenin “yerine” konulabilecek başka şeyler üzerinde düşündürürken “yalnızlık” izleği dikkat çekici. İki romandaki kişiler de kendi yalnızlıklarıyla kuşatılmış. Ahmet Önel yapıtlarında kitabın derinliğine varabilmek ciddi bir okuma eylemi gerektirir, demiştim Sahi mi Susam’la ilgili yazımda; yine aynısını söylemek zorundayım. Düş Hırsızının Çırağı, fantastik öğeler barındıran, sorun odaklı romanlar için başarılı örneklerden. Özellikle Çetinceviz karakterinin ve yaşadığı psikolojik sorunların, Ahmet Önel romanlarındaki çocuk karakterlerin, “ahlak” kavramının işlenişinin büyütece alınması gerek. Romanda kullanılan isimlerin, anlatılan kentin sürekli olarak toz üretmesinin, yazarın son iki romanındaki ortak noktaların, Önel’in ironiye göz kırpan sağlam dilinin araştırılması, benim gibi yalnızca kitapların gölgesini yansıtan birinin tespitlerini aşar elbette; eleştirmenlerin/akademisyenlerin ciddiyetle üzerinde durması gereken, göremediklerimizi bize göstermeleri gereken önemli noktalar bunlar. Ben haddimi aşmayıp yalnızca çocuklara sesleneyim: Haydi çocuklar, sayfaları çevirelim, düşlerimizin tozunu alalım.? www.maviselyener.com cumhuriyetcocuk@gmail.com ? Mavisel YENER üş Hırsızının Çırağı’nda kimi kimsesi olmayan Kiraz’la tanışıyoruz ilkin. Onun işi pek zor! “Haydi bakalım, çocukluğunuzu unutun kolaysa. Çocukken koşup oynadığınız bahçeleri unutun.”(s,6) Kiraz, geldiği yerlere dönmeyi asla istemiyor. Yeni geldiği “Tozlu Şehir”de Çetinceviz’le tanışıp onun Derdeçare adlı dükkânında çalışmaya başlıyor. Bu iş öyle pek de kolay olmuyor, her ne kadar Çetinceviz bunu pek istemese de kızı çırak olarak kabul ediyor. Aslında bunun nedenlerinden biri, Çetinceviz’in de Kiraz gibi annesiz büyümesi. Derdeçare, eğlenceli, tuhaf bir dükkân; ne ararsan var. “İnsan burada hatırladığını unutabilir, unuttuğunu hatırlayabilir.” (s. 81) Roman ilerledikçe baş karakter Kiraz’ı da Çetinceviz’i de daha yakından tanıyoruz. Çetinceviz, işler yolunda gitmediğinde hemen huysuzlanan biri, biraz da kıskanç! Çetinceviz dükkânda yok oluyor arada bir, Kiraz’ın bu gizemi çözmesi uzun sürmüyor; Çetinceviz’in, dükkânın gizli bölmesine koyduğu bir şiltede uykuya yattığını keşfediyor. Peki, Çetinceviz uyurken niçin elinde küçücük, boş bir kutu tutuyor? Bir süredir, tozlu şehrin sakinlerinin uykuları kâbusa dönmüş. İnsanlar düş göremiyorlar. Düşlerini, kötü niyetli birine çaldırdıklarından kuşkuları yok. Artık, harekete geçme zamanı geliyor, soluğu amansız dedektifler Fındıkkıran ve Atom’un bürosunda alıyorlar. Fındıkkıran’ın bürosu son günlerde hiç boş kalmıyor zaten. Bay Telaş, Kontes, Azman pilot, Bayan Lüle, İzci Acar ve niceleri hep aynı yakınmayla geliyorlar. Hepsi de düşlerini çaldırmış. Başlangıçta Fındıkkıran onların bu derdini pek ciddiye almıyor. “Şöyle, etkili bir uyku ilacı alın ve o koca kafalarınızı bir kez daha yastıkla buluşturun tembeller” dese de bu insanları ikna etmek pek zor. Fındıkkıran’ı bir düş hırsızının varlığına inandırmak kolay olmuyor. Fındıkkıran ve ortağı Atom, suçluların peşine düşen, onları yakalayan dedektifler. Bu defa suçluları yakalamak için birilerinin düşlerine girmeleri gerekiyor! İnsanlardan çekip aldığı düşleri kendi uykusunda gören marifetli hırsız kim? Başkasının gördüğü düş neden çalınır, onların düşlerini ele geçirmek insanı mutlu eder mi? Tozlu şehre bu tuhaf olayların yaşandığı günlerde ayak basan Kiraz, kısa sürede, bu şehirdeki tek tuhaflığın kaybolan düşler olmadığını fark eder. İnsanların olduğu kadar, dükkânların isimleri de bir acayiptir bu şehirde: Mmmm Pastanesi, Derdeçare, Çetinceviz, Bayan Lüle, Bay Telaş, Doktor Kuzukulak… “Düşlerini hırsıza kaptıranlar partisi” düzenlendiğinde anlarız ki, insanlar düşleri kaptırmanın yaşattığı duygusal boşluğu ne yapsalar da dolduramazlar. Okur, düş hırsızının kim olduğunu kitabın yarısında öğrenir ama heyecan bitmemiştir. Çünkü Kiraz’ın gerçek kimliği, neden o şehirde olduğu anlatılmamıştır. Gitgide bunu daha da çok merak etmeye başlarız. Kiraz’ın derinlerde sakladığı sırları öğrendiğimizde onun dostuyuzdur artık, çünkü sırlar dostlarla paylaşmak içindir! Doğduğun D Kuafördeki Domuz ve Başka Öyküler/ Erich Kästner/ Resimleyen: Horst Lemke/ Çeviren: Süheyla Kaya /Can Çocuk/ 2012/ 132 s./ 9+ Biraz öykü, biraz şiir… Noktacık ile Anton, Açıkgöz Budalalar, Palavracı Baron ya da Soytarının Tuhaf Hikâyeleri ile Çocuklar için yazdığı kitapları bütün dünya dillerine çevrilen Erich Kästner’i henüz tanımamışsanız, bu kitapla başlayabilirsiniz. Annesi, küçük Berthold’un omuzlarına kadar uzayan saçlarını kestirmek için onu nasıl ikna edeceğini düşünedursun, hiç akla gelmeyecek bir berberde bulur kendini: “Hayvanat Bahçesi Kuaförü”. Ardından bir şiir, sonra yine bir öykü… Ve tabii, çok hoş, karikatür tadında illüstrasyonlar. Eğlenceli bir okuma için 16 öykü ve 6 şiir. Küçücek/ Yazan ve Resimleyen: Müslim Çelik/ Günışığı Kitaplığı/ 2012/ 88 s./ 812 Şiir severlere yepyeni bir deneyim. Ceyhun Atuf Kansu ve Cemal Süreya Şiir Ödülleri sahibi Müslim Çelik, kendi resimlediği 52 şiiriyle çocuk okurlarıyla buluşuyor. Şiirlerden birkaç örnek: Öğretmenim adlı şiirde “Öğretmenim gül/Yüzü ekmek/Bunca emek/Kokulu sümbül. Öğretmenim süzgün görünür,” diyor şair. Yaşam Kavga başlıklı şiir: “Barış olsun! OyunAyşe/Özgür seni/Gülden oydum. İş, ekmek/güz terimde/barış seni/günden oydum.” Son bir tane daha, Güneş ve Göz: “Güneş ve göz Ay’la/Görür birbirini/Gül örtülü göğ/Kaşlarım altında/Işık yüzlerimde. Gözler görmez birbirini.” Kitabın bir de CD’si var. Dileyen okur, dileyen dinler. Küçük Fare Bidi/ Yazan ve Resimleyen: Feridun Oral/ Yapı Kredi Yayınları/ 2012/ 32 s./ 37 Büyükannesi ve büyükbabasıyla birlikte bir çiftlikte yaşayan küçük fare Bidi’nin hayali, kaplan terbiyecisi olmaktı. Çiftlikteki hayvanları eğitmiş, onlara birçok numara öğretmişti. Ama onun asıl hedefi, bir kaplan bulmak ve onu eğitmekti. Bir gün kasabaya sirk gelir. Sirkin kaplanı kafesinden kaçınca, Bidi’ye beklediği fırsat doğar. Kaplanı bulmalı ve onu eğitmeliydi. Kitaplarıyla yurtiçinde ve yurtdışında çeşitli ödüller alan Oral’dan, yine baştan sona resimli, büyük boy, sert cilt kapaklı bir kitap. Zeynep’in Kırmızı Çizmeleri/ Francesca Chessa/ Resimleyen: Francessa Chessa/ Çeviren: Sevgi Atlıhan/ İş Bankası Kültür Yayınları/ 31 s./ 2012/ 4+ Pencereden bakıp lapa lapa kar yağdığını gören Zeynep hemen dışarı çıkıp kardan adam yapmak ister. Kedisi Nisan’ı da unutmaz elbet. Ama önce evdeki bayat ekmekleri ufalayıp yemek arayan kuşların karnını doyurur. Tüm işlerini bitirip sıkı sıkı giyinen Zeynep annesinden izin istemeyi de unutmaz. Annesi yanıt olarak şöyle der; “Terliklerinle mi çıkacaksın dışarıya?”. Zeynep her ne kadar terliklerine de karda oynama sözü vermişse de annesi kırmızı çizmelerini giymesi konusunda ısrarcıdır. Zeynep tüm evi dolanıp kırmızı çizmelerini aramaya koyulur. Tam buldum derken, masanın altındaki kırmızı şeyin, arabası olduğunu anlar. Bu Zeynep’in çok sevdiği, zaman zaman kedisi Nisan’la birlikte gezmeye çıktıkları arabasıdır. Tam kapıdan çıkarken annesi; bu çözümün ayaklarını ıslanmaktan ve üşümekten korumayacağını anımsatır. Zeynep saatlerce evin içinde dolanır durur, sağda solda gördüğü her nesneyi kırmızı çizmesi sanır. Ama her seferinde eline başka bir şey gelir; Meksika şapkası, eldiven, çanta… Siz de merak ettiniz mi Zeynep’in kırmızı çizmelerinin nerede olduğunu? Ya Zeynep onları bulamadıysa… En iyisi bir de kitabın sayfalarının arasına bakmalı. Kitabın resimlerini de hazırlayan yazar Franseca Chessa, aslında bir illsutrator. Eserleri pek çok ulusal ve uluslar arası sergide yer almış. Katıldığı yarışmalardan da ödülleri olan sanatçının Zeynep’in Kırmızı Çizmeleri (orijinal adı Hollys Red Boots Holly’nin Kırmızı Çizmeleri) isimli kitabındaki resimlere de bayılacaksınız. İyi okumalar. Marie Curie ve Atomların Sırrı/ Yazan ve Resimleyen: Loca Novelli/ Çeviren: Süheyla Kaya /Can Çocuk/ 2012/ 125 s./ 12+ Marie Curie’nin kim olduğunu bilmeyen var mı? Varsa, mutlaka bu kitabı okusun. Olur mu canım, bilmez miyim diyenler de mutlaka okusun ve Nobel Ödülü alan ilk kadın olan Curie’yi daha iyi tanısın. “Adım Marie. Sizlere ailemi, okulumu, dostlarımı anlatacağım,” diyerek başlıyor Curie. Böylece onun ağzından, çocukluğundan başlayarak, hem aile hem iş yaşamını izliyor, hem de karşılaştığı zorlukları nasıl aşabildiğini ve ona ün kazandıran başarılarını nasıl kazandığını öğreniyoruz. Karikatür tadında minik vinyetlerle kolay bir okuma sunuyor kitap. İki şey sonsuzdur: Evren ve insanın aptallığı! Acaba gerçekten öyle mi? Okunmaya değer bir kitap… Size Anne Diyebilir miyim? (Bir Tüylünün Hikâyesi)/ Paola Mastrocola/ Resimleyen: Reha Barış/ Çeviren: Arzu Yıldırım /Can Çocuk/ 2012/ 214 s./ 10+ Yılbaşı gecesi hızla giden bir kamyonun kasasından fırlar ve gözlerini bir terliğin içinde açar minik bir “tüylü”. Kim olduğunu, kimin yavrusu olduğunu bilmiyordu. Ona kalırsa, kendini içinde bulduğu terliğin bile yavrusu olabilirdi. Yoldan geçen bir kunduz, ona yardımcı olur ve tüylünün annesini bulmak için arayış başlar. “Kim ona bir terlik olmadığını söyleyecekti ki terliğin de konuşamadığını düşünürsek! Ve kimse bunu ona söylemezse o da kendini doğal olarak terlik sanacaktı, çünkü annesi bir terlikse ve çocuklar annelerine benzediklerine göre, o da bir terlikten başkası olamazdı.” Robin Hood/ Çeviren ve Uyarlayan: Bilgin Adalı/ Yapı Kredi Yayınları/ 2012/ 269 s./ 10+ Robin Hood, hemen herkesin tanıdığı bir halk kahramanı. Gerçekten yaşayıp yaşamadığı bilinmiyor ama efsanesiyle, şarkılarıyla, filmleriyle zaten herkesin gönlünde yaşıyor. Robin Hood’un kimi maceralarının yazarı biliniyor, kimi bilinmiyor. Adalı, pek çok kaynak metin içinden seçme yaparak, elinizdeki Robin Hood ? yimdir. Y yüksekte ken bir g bu acaba leri bilirdi masını is yordu? 1984’ten o günden keşfetme Bobo bu çük çocu onun keş dikten so Kazaklar tır. Babas uzamıştır ler. Elif’e dinlenirle rinde unu çantasını şeyi daha kaybettiğ verelim; E ya başlar Elif nered lenmişti d O ‘Ta ?M M *Düş Hırsızının Çırağı/ Ahmet Önel/ Resimleyen: Sait Munzur/ Elma Yayınları/ 302 s./ Ocak 2012/ 10+ galarla sel, bu yor. Köpe miş olm rükleyic Arkada Tansel, İşte büt ra farklı köpek d rine get Köpe için bir ile gezi nın sald nan pro fakat so nından Neys vardır p SAYFA 26 ? 15 MART 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1152 SAYF