24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Haluk Yurtsever’den kapitalizm ve proletarya incelemesi Kapitalizmin Sınırları ve Toplumsal Proletarya hatırlatıyor. Çünkü sorular aynıdır ama yanıtlar değişiyor. Bu durumda eski yanıtların ne olduğunu bilmek de önem kazanıyor. KAPİTALİZMİ SINIRLARININ ÖTESİNE KİM İTECEK? Kitabın başlığından da anlaşılacağı üzere yazarın çimentosunu döktüğü, bütün metne sindirilmiş iki ana teorik ve pratik eksen var: Kapitalizmin sınırları ve toplumsal proletarya. Kapitalizmin sınırlarını anlamak için ekonomiyle siyasetin birbirinden ayrılamaz bir bütün oluşturduğunun kabulü gerekir. Kapitalist üretim tarzı kendini devlet zoru olmadan üretemez. Dün öyleydi, bugün de öyle. Ekonomi politikanın içinde, politika da ekonominin içindedir. Bu durumda üstyapı ve altyapı ayrımı sadece bir soyutlama kolaylığıdır; gerçek hayatta bire bir karşılığı yoktur. Bunun bir sonucu olarak, evrensel sınıf mücadelesi bağlamında ekonomik mücadele diye kendi başına bir şey de yoktur. Ekonomi ve siyasal alanları birbirinden ayıran her görüş kapitalizmin ideolojisine hizmet eder, yazarın dediği gibi böyle bir görüş, “üretim ile toplum yaşamının birbirlerinden yalıtık olarak örgütlendiğini iddia etmekle aynı kapıya çıkar.” Kapitalizmi sınırlarının ötesine itip patlatacak güç ise toplumsal proletaryadır. “Toplumsal proletarya”, yazarın, fiilen çalışan ücretli işçilerle birlikte mülksüz ve sömürülmeye hazır emek gücü sahiplerini de kapsayan ve günümüz süreçlerini anlamaya ve anlatmaya daha uygun bulduğu için okura sunduğu bir kavramdır. “Toplumsal proletarya, geniş, büyük, çok katmanlı, kendi içinde bölünmüş bir sınıfsallıktır. “SINIF MÜCADELESİ SINIFLARIN İşçi sınıfından daha genel ve daha soHAREKET BİÇİMİDİR” yut, soyut emeğe denk gelen bir kavramdır.... Sınıfsal aidiyet, bugün özelDiğer diğer bir yandan da, bugünün likle “toplumsaldır”... dedikten sonra herkesi ilgilendiren güncel konularına yazar, “Bugün, birey yalnızca emek gügiriyor : Şu an yaşanan dünya krizi ve cünün satışı üzerinden değil, kültür, 2011 yılı toplumsal hareketlerinin az boş zaman, hastalık, eğitim, seks, hatta ölüm gibi toplumsal ilişkiler üzerinden sermayeye tabi kılınıyor. Üretimin sadece ekonomik değil daha geniş anlamda, toplumsal üretim olarak, yani yalnızca maddi malların değil, iletişimin, ilişkilerin ve yaşam biçimlerinin de üretimi olarak anlaşılması gerekiyor. Kapitalizm üretimi en ileri düzeyde toplumsallaştırma yolunda ilerlerken, toplumsal hizmet işlev ve kavramından kopuyor. Kapitalizm, bu anlamda artık eskisi gibi toplumsal değil. Toplumsal sorumluluk ve inisiyatif tarihsel olarak proletaryaya geçiyor” diyor ama “Toplumsal proletarya, ancak “politik proletarya” olduğu zaman tarihsel/ toplumsal özne olma Kitap rengarenk bir düşünce ve görüş demeti... Haluk yeteneği kazanıyor.” Yurtsever’in esaslı saptamaları var; bunlar aforizma değil Yukarıda kısaca değindiğim hepsinin altı doldurulmuş. ana tezlerinin ve çözümlemelerinin yanı sıra bir yandan, ezber bozuyor, zararlı şablonları açığa çıkarıyor: İlkel komünal, köleci, feodal, kapitalist üretim biçimlerinin tarih içinde ardarda gelme zorunluluğu yoktur gibi, “Ticari Kapitalizm” dönemi diye bir dönemden söz edilemez gibi, kapitalizmin işçisini aşağılayıp, ölmüş zanaatkârın ardından ağlamak boşunadır gibi ve daha niceleri... Bu savların hepsi sağlam bir şekilde savunuluyor. Aynı şekilde, örneğin “İşçi sınıfı nasıl bilinçlenir? İçerden mi? Dışardan mı?” sorusu gibi geçmişte devrimci entelektüel enerji israfından başka bir işe yaramamış, ömür tüketmiş ve hâlâ tüketen bir dizi tartışmanın da gereksizliğini kanıtlıyor. Kitabın bütününe, Marx’tan ne öğrendiğimizi sandık, aslında ne öğrenmeliydik sorusu gizlenmiş durumda. Bir yandan, yaşadığı çağ itibarıyla Marx’ın ekoloji, bilgiiletişim teknolojileri, ev içi emek, ataerkil ilişki gibi ancak eksikli girebildiği, girmediği ya da giremediği pek el değmemiş alanlara Marksist teorik çözümlemeler getiriyor ve var olan çözümlemelerden okuru haberdar ediyor. Okurların özellikle ekoloji bölümünü bir referans olarak el altında bulundurmalarını öneririm. Diğer bir yandan, kavramların sözcüklerinin etimolojik kökenlerini ve çeşitli dillerdeki karşılıklarını vererek politik teorinin gelişimine bakıyor ve bu çerçevede okura kaynaklardan kolay toparlanamayacak somut bilgiler sunuyor. Haluk Yurtsever’in kaleme aldığı Kapitalizmin Sınırları ve Toplumsal Proletarya, güncel kapitalizmin ekonomik toplumsal eğilimlerini, çelişkilerini ve sınırlarını çözümleyerek bugünkü dünyanın içinden sınıfsız, sömürüsüz bir topluma yürümenin ancak toplumsal proletaryanın başını çektiği antikapitalist hareketlerin birleşik ve bileşke hareketiyle olanaklı olduğunu 2011 öfke ve isyanlarını da değerlendirerek çeşitli sorulara yanıtlar vererek anlatıyor. ? Coşkun ADALI aluk Yurtsever’in yeni kitabı Kapitalizmin Sınırları ve Toplumsal Proletarya, oksijeni pek kalmamış havasız bir odada ardına kadar açılan bir pencereye benziyor. Kitabın içeriğini bana daha önce çeşitli sohbetlerimizde anlatmıştı. Yazar, kitabın “Giriş” bölümünün sonunda, soru sayısını kısıtladığını da belirterek tam kırk iki soru soruyor. Kitap bu sorulara hap yanıtlar vermek için değil, zenginleştirici, düşündürücü yanıtlar aramak için yazılmış. Şimdi bu kitabı Marksistler, Marksizm’e ilgi duyanlar ve Marksizm’i artık bu kez cidden anlamak isteyenler okuyacaktır. Her tür okura içten önerim, önce bu kırk iki soruya bakması, bu sorulara kendi yanıtlarını düşünmesi. Kitabı bitirdikten sonra takdir edecektir ki, yazarın amacı kitabının çok sayıda kişi tarafından okunması değil, tartışılması, şu veya bu görüşün benimsenmesi, kolektif aklın zenginleşmesidir. Her şeyden önce, bu dünyanın kimler tarafından ve nasıl değiştirileceğine ilişkin temel soruların her yeni tarihsel dönemde yeniden sorulması gerekliliğini SAYFA 14 ? 15 MART H rastlanan Marksist çözümlemeleri pastanın çilekleri oluyor. Kitap rengarenk bir düşünce ve görüş demeti... Yazarın esaslı saptamaları var; bunlar aforizma değil hepsinin altı doldurulmuş. İnsan birçoğunun içinden hangi birini örnek vereceğini şaşırıyor. İştah kabartmak için, en azından proletarya başlığından birkaç favorimi yazmam lazım : “Marx, proletaryanın evrenselkurtuluşçu sınıf olduğu sonucuna henüz kapitalist ekonominin, üretim ve emek süreçlerinin bilimsel çözümlemesini yapmadan varmıştır.” “Proletarya, ancak kendisine emek gücü olarak biçilen role karşı yürüttüğü mücadelede kendi birliğini kurduğu, yani bağımsız bir sınıf olarak davrandığı zaman toplumsalsiyasal anlamda sınıf olur.... Proletarya bir sınıf olarak kendi varlığına karşı mücadele ettiğinde gerçekten proletarya olur.” “Proletaryanın kurtuluş için kendi sınıf varlığına karşı mücadele etmesi yalnızca “evrensel sınıf” teorisinden çıkan bir zihinsel önerme değil, pratik mücadele tarihinin de kanıtladığı bir gerçekliktir.” “Sınıf mücadelesinden söz etmek için, üretenel koyan, mülk sahibi olanolmayan biçimindeki karşıtlıkların varlığı ve hareketleri yeterlidir. Bu çerçevede, açık bir sınıf bilincinin, keskin bir siyasi çatışmanın, hatta herhangi bir çatışmanın olmadığı durumlarda bile sınıf mücadelesinin varlığından söz edebiliriz. Sınıf mücadelesi, sınıfların hareket biçimidir.” Peki, kitabın eleştirilecek bir yanı yok mu? Mutlaka vardır ama çok uğraşmama rağmen, belki de metinle çok uğraştığım için eleştirilecek bir şey bulamadım. Komünist Manifesto’nun kapitalizme biçtiği ömür üzerine biraz farklı düşüncem, ki ben yanlış düşünüyor olabilirim, genç Marx’la yaşlı Marx arasındaki süreklilik konusunda, ki bu konuda yazarla hemfikirim, Marksistler arasında dünya çapında eskiden beri derin bir tartışmanın olduğunun vurgulanması, hatta belki de Marksizm’le yeni tanışanlara duyurulmasının yararlı olacağı gibi keyfe keder bir iki nokta var. Hepsi bu... BBC News’in 1999 yılı Eylül’ünde yürüttüğü geniş bir ankette, burjuvazinin öz evladı, yüzbinlerce “felsefecisi”, “toplum bilimcisi”, “ekonomisti” vb. dururken burjuvaziye beş kuruş borcu olmayan Marx, açık arayla, hem de pek burjuvazinin adamı sayılamayacak bir Einstein’a açık arayla, bin yılın en büyük düşünürü seçilmişti. Ne diyelim, burjuvazinin milyarlarca dolarlık yatırım yaptığı bilinç endüstrisinden fırlayan “aydınlar” utansın. İçinde bulunduğumuz bu ağır kriz günlerinde Marx basında, yayında yine her yerde... Marx ölmüyor, tam öldüğü ilan edildiği anda dipdiri kalkıp işçi tulumuyla koşuya başlıyor. Kapitalizm yaşadıkça Marx da yaşayacaktır. Komünizmin ileri bir aşamasında yabancılaşmanın tümden yok olmasıyla birlikte, biten kavga yüzünden bildik Marx, yani bireye dışsal Marx da ölecek ama tüm insanlık düşünce tarihinin gelişiminin özeti olarak her insanın beynine içerilmiş haliyle yine yaşayacaktır. Nadiren yazılıyor da olsalar, Haluk Yurtsever’in bu kitabı gibi büyük emek içeren kitaplar, Marx’ı böyle bir geleceğin beklediğinin bir kanıtıdır da... ? Kapitalizmin Sınırları ve Toplumsal Proletarya/ Haluk Yurtsever/ Yordam Kitap/ 408 s. ? 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1152
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle